28 Kasım 2017 Salı

Üstün Yetenekliler Yazı Dizisi - 4



Güzel bir haftadan herkese merhabalar. Bu hafta uzunca bir süre ara verdiğim üstün yetenekli bireyler konusuna geri dönüp, bu konuyu tekrar hatırlatmak istiyorum. Yazı dizisinin bitmesine daha pek çok var. Bu nedenle ara ara bu konuyu hatırlatma amacıma hizmet edebiliyor ve mutluyum.
...
Bu haftaki konu üstün yetenekli bireylerin gelişim özellikleri. Etrafınızda üstün yetenekli adayı bireyler varsa gelişimlerini bu yazı ile karşılaştırarak, ailelerinin erkenden desteklemelerini sağlayabilirsiniz. Ne harika olur!
...
Bilindiği gibi gelişimin standart basamakları vardır. Her birey bu basamakları kendi ritminde ve zamanında geçer. Üstün yetenekli bireyler de farklı bir ritimle gelişmeye devam ederler ancak burada standart bir gelişim sürecinden bahsedemiyoruz. Neden? Çünkü üstün yeteneğin tipi (şu yazımda bahsetmiştim) farklı olabilir. Bu tip farklılığı farklı alanda çok çok ileride olmayı sağlayabilir. Bir diğer sebep ise eş zamanlı olmayan gelişim özelliği. Üstün yetenekli bireyler diğer özel gereksinimli bireyler gibi her bir gelişim alanında farklı yaşlarda olmaktadırlar. Örneğin 2 yaşında üstün yetenekli bir birey dil becerilerinde 4, motor becerilerde 3 ve zihinsel gelişimde 6 yaşında olabilir.

Fiziksel Gelişim

  • Çoğu filmde, dizide üstün yetenekli bireyler çelimsiz ve güçsüz gösterilse de üstün yetenekli bireyler fiziksel anlamda da üstündürler.
  • Fiziksel belirtiler genellikle üstün yetenekte söz konusu değildir, yani dışarıdan baktığınızda bir bireyin üstün yetenekli olup olmadığını anlayamayabilirsiniz.
  • Bebeklikte sağlıklı bir bebeklik geçirirler. Erkenden öyle uykuları ihtiyacı yok olur, 2,5 - 3 yaşlarında buna ihtiyaç duymazlar. Az uyurlar ve bu uyku onlara yeter.
  • Zengin hayal güçleri sebebiyle genellikle gece korkuları söz konusu olur.
  • Aşırı fiziksel duyarlıkları olabilir. Farklı durumlara aşırı reaksiyon gösterebilirler.
Motor Gelişim
  • Bebeklik döneminde motor beceriler de hızlı ilerlerler. Kas tonusları (Kaslarının gücü de diyebiliriz.) daha iyi olduğu için etrafa olan ilgileri de erkenden başlar. Ancak ilerleyen yaşlarda farklı tip üstün yetenek oluşur, ilgiler değişir ve kas hareketlerini ihmal edebildiklerinden geride kalabilirler.
  • Çevreyi daha iyi algıladıklarından çocukluk kazaları da az görülür.
  • İnce motor becerileri zihinsel becerileri ile aynı seviyede değildir.
  • Üstün yetenekli çocuklar yüksek enerjiye sahip gibi görünebilirler. Burada okul müfredatından sıkılma olup olmadığı iyi gözlemlenmelidir. Hemen "Ay bu çocuk hiperaktif!" diyerek Rehberlik Araştırma Merkezi'ne göndermek doğru olmayabilir..
Dil Gelişimi
  • 7 - 9 ay civarında  konuşmaya başlarlar. Bu, yaşıtlarından olukça erken konuşma demektir.
  • En güvenilir belirti erken konuşmadır. Bu ihmal edilmemelidir.
  • Mizah duygusu erken gelişir, metaforlar ve analojileri (ortak yönleri bulunan şeyler arasında benzetme yapma) erken kullanırlar. Buna karşın yaşıtları ile konuşurken dili basitleştirirler.
  • Devamlı soru soran çocuklardır. Bu çocukların; yoran ileri düzey soruları aileyi, çocuğu ihmal etmeye sürükler ve çocukların üstün yeteneklerinin körelme durumu oluşabilir.
Sosyal-Duygusal Kişilik Gelişimi
  • Çevreye karşı duyarlık ve etkileşim hızlı gelişir. Buna karşın üstün yetenek sosyal etkileşimi zorlar. Duyarlık fazla olduğundan sosyal ilişkilerde sorun yaşayabilirler.
  • Bu duyarlık çevredeki insanların üstün yetenekli bireyden kaçınmasına sebep olur ve belirli bir süre sonra sosyal izolasyon oluşabilir.
  • Oyun davranışları daha çabuk gelişir. Karmaşık oyun kurallarını dahi erkenden edinirler.
  • Genellikle bireysel olarak uğraşabilecekleri etkinlikler ve çalışmalar tercih ederler.
  • Üstün yetenekli bireyler erken yaşlarda farklı olduklarının farkına varırlar ve kendileri ile aynı zeka yaşındaki bireylerle iletişim kurma ihtiyacı duyabilirler. Farklı yaş grupları ile etkileşime girmelerini sağlamak önemli olabilir.
  • Bütün insanlığı ilgilendiren sorunlara aşırı duyarlıdılar. Bu duyarlık bireysel yaşantılarını, uykularını dahi etkiler. Çocukluk çağı depresyonu yaşanabilir, dikkat edilmelidir.
  • Mükemmelliyetçi ve benmerkezci eğilimleri vardır.
Zihinsel Gelişim
  • En belirgin ve çarpıcı fark bu alanda söz konusudur.
  • Zihinsel aktivitelerde oldukça çeviktirler. Sezgi güçlerinin yüksek olması ile bu çeviklik daha da artar.
  • Merak ve öğrenme isteği ile daha çok bilgiyi daha hızlı alabilirler. Mükemmel bir bilgi işleme becerileri vardır.
  • Her yaşta (yetişkinlik de dahil) yaşıtlarından fazla kitap okudukları bilimsel olarak ortaya konmuştur.
  • Genellikle üç yaş civarında okuma ya da okumaya hazırlık becerileri edinilmiş olur. Soyut kavramları (harf, rakam gibi.) çok çabuk edinirler.
  • Genelleme, yaratıcılık gibi zihinsel işlemleme becerileri oldukça ileri düzeydedir.
Yukarıda bahsettiğim bu gelişim özellikleri her üstün yetenekli bireyde olmalı ya da beklenmeli demiyorum. Birkaçı bir bireyde bulunabilirken belki de hiçbiri bulunmayabilir de. Ancak alanyazında üstün yetenekli bireylerin gelişimleri incelendiğinde ortak noktaların bunlar olduğu görülmüştür.
Umarım sizlere üstün yetenekli bireylerle ilgili fikir veren ve düşünmenizi sağlayan bir yazı olmuştur. Bu ve diğer konularla ilgili soru ve görüşlerinizi nereden ileteceğinizi biliyorsunuz.
Haftaya görüşmek üzere. Sevgiler.

20 Kasım 2017 Pazartesi

Ailelere ve Uzmanlara Doğru İletişim için Öneriler



Herkese güzel bir haftadan merhabalar. İşlevselliği ile gönülleri fetheden yazımla karşınızdayım. Hadi başlayalım.
...
Geçtiğimiz günlerde çalıştığım okuldaki okul Psikologumuz Havvanur Demirci bizlere "Özel Eğitim Sürecinde Doğru İletişim"i anlattı. Misler gibi bir seminer oldu ve ben bir ton not aldım. Bu seminerden ne öğrendiysem sizlerle paylaşacağım şimdi.
Seminerin hedefi ailelere; uzmanlara hitap ederken, uzmanlara da aileye hitap ederken ipuçları vermek ve özel eğitim sürecinin ortak paydası olan ailelerin iletişim kurduğu kanalları yapılandırmaktı. Maalesef seminere bir aile bile katılmadı. Buradan beni takip eden değerli ailelere seslenmek istiyorum. Seminerlere katılıp çocuğunuzla ilgili bilgi almak sizin sorumluluğunuz. Bu sorumluluktan kaçmak ve diğer "birincil ihtiyaçları" gidermek sizi daha iyi bir ebeveyn yapmak yerine yetersiz kılar. Bilgilendikçe çocuğunuzun yeterli ve yetersiz olduğu alanları anlayıp doğru adımlar atabilirsiniz. Bu tip seminerler sizin için ölçülemez değerde.

Seminerde yer alan başlıkları ve Havvanur Demirci'nin önerilerini sıralayacağım. Bu arada Havvanur Demirci Hacettepe Üniversitesi mezunu bir psikolog. Meslekteki üçüncü yılı ve kendini özel eğitim konusunda yetiştiren bir pskolog. Uygulamalı davranış analizi bilen psikolog bulmak pek zor, tahmin edersiniz ki. Çocuklarınızı sağlıklı bir psikolog değerlendirmesinden geçirmek isterseniz 05537787782 numarasından randevu alabilirsiniz.
...
Havvanur Hanım seminerinin başında benim her zaman vurguladığım "aile-okul-rehabilitasyon merkezi" sac ayağına bir de "sosyal alanlar"ı önerdi. Bu sac ayağı artık bir masa. Bu masada biz de varız, devlet okulundaki öğretmenler de var, aileler de var ve çocuklarımızın bulundukları diğer sosyal alanlar (Yüzme kursu, sinema, kreş gibi.) da var. Bunu hiçbirimiz ihmal etmemeli ve sosyal alanlarda da gerekli yapılandırmalar yapmamız gerektiğini unutmamalıyız. Dolayısıyla bu dört masa ayağının birbiriyle iletişimini de dikkatli kullanmalı ve koparmamalıyız. Bu masa ayaklarının hepsiyle iletişimde olan aileye ise ayrıca dikkat etmeliyiz. Çünkü aile; koordinasyonu ve her alandan gelen talepleri işlevsel kullanmayı sağlaması gereken bir "birim". Bu birimi doğru yönlendirmek ve bilinçlilik seviyesini arttırmak biz uzmanların görevi. (Ben bu blogu neden kurdum a dostlar!)
Ailenin iletişim sürecindeki önemine değindikten sonra önerilere geçebiliriz.
  • Uzman ve çocuk arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Uzman; esnek olmayan, net ve tutarlı sınırlar koymalıdır. Bu sınırlar uzman tarafından korunmalıdır ve çocuğun da bu sınırları koruması sağlanmalıdır. Aile, uzmanın çizdiği sınırları korumalıdır ve çocuğuna açık kapı bırakmak için uzmanı zorlamamalıdır. Uzmanın otoritesini aile sarstığında geriye ne otorite ne kurallar kalıyor.
    • Çocuk "abla-abi" diye hitap etmemeli ve aileler tarafından bu hitap şekli desteklenmemelidir. Bu hitap şekli sınırları aradan kaldırır. Çocuklarımızın hayatında birçok abla ve abisi varken bir uzmanın olmadığını unutmamalı ve bu hitap şekli yerine "Nihan Öğretmen" örneği kullanılmalıdır.
    • Okullarda her sınıfta aynı kuralları içeren ve çocuğa özgü kural tablosu olmalıdır. Bu tabloları şeffaf bir dosyaya koyup, her başka sınıfa geçildiğinde o sınıfın duvarına asarak da genelleme sağlayabilirsiniz.
    • En önemli cümle: Soğuk değil seviyeli iletişim!
  • Aile ve özel gereksinimli birey arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Özel eğitimde hedef bağımsızlaşmaktır. Aile, bunu yaşamının her anında benimsemeli ve ona göre hareket etmelidir. Bu bir seçenek değil, zorunluluktur.
    • Çocukların genelde "arkadaş" bir anne-babaya ihtiyaçları yoktur. Yaşam boyunca zaten birçok arkadaş edinecek olan çocuklarımızın sadece bir anne ve babası olacaktır. Bu nedenle arkadaş olmaya çalışarak anne ve babalarını ellerinden almayın. Anne ve baba olun. (Burada sert ve iletişime kapalı bir anne ve baba figürünü hedeflemiyorum.)
    • Doğru iletişim için aile rehberlik ederse çocuğun doğru iletişimi öğrenmesi daha da kolaylaşacaktır.
    • Burada ise sihirli cümle: Dış dünyaya hazırlayıcı, kaliteli iletişim!
  • Aile ve normal gelişim gösteren birey arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Özellikle büyük çocukları özel gereksinimli olan ailelerde, normal gelişim gösteren çocuklarını ihmal edici iletişim söz konusu olabiliyor. Bu nedenle, çocuğunuzu ihmal etmediğinizden emin olan bir iletişim sağlayın.
    • Anne ve babalar çoğu zaman özel gereksinimli çocuklarının durumunu kabullenmekte yaşadıkları kaygıyı diğer çocuklarının yaşamadıklarını sanmaktadır. Bu büyük bir yanlıştır. Bu kaygıyı diğer çocuklarınızın da yaşadığını unutmayın ve ona göre davranın. Bu gibi durumlarda psikolojik destek almaktan çekinmeyin, oyun terapisi ne için var?
    • Aileler normal gelişim gösteren çocuklarını bir yardımcı olarak görürler ancak hiçbir çocuk anne ve babasının sağ kolu olarak doğmaz. Bu sorumluluğu çocuklarımızın sırtına yüklemek büyük bir hatadır. İlerde bu rolü çocuğunuz kendi seçebilir ancak siz yüklememelisiniz.
    • Uzmanların normal gelişim gösteren kardeşleri ihmal etmemesi çok çok önemli bir nokta. Mutlaka değerlendirmeye gelen ailelere kardeşlerini sorun ve ayrıntılı bilgi alın.
  • Uzman ve aile arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Aile de uzman da iletişimlerinde öncelikli hedeflerinin çocukları olduğunu unutmamalıdırlar.
    • Aile her ders sonunda bilgilendirme talep etmeli ve uzman bu talebe karşılık yeterli ve açıklayıcı bir bilgilendirme yapmalıdır.
    • Uzman, aileye sorumluluklar vermeli ve evde yapılan uygulamaları takip etmelidir.
    • "Biz bugün pek mutluyuz." gibi cümlelerle hem aile hem uzman çocuklarımızı hiçe sayan cümleler kurmaktadırlar. Çocuklarımız ayrı birer bireydir. "Bugün Hüdaverdi çok mutlu." doğru cümle olacaktır. Bu hataya hem aileler hem de uzmanlar düşmektedirler. Çok basit bir cümle gibi duruyor biliyorum, ancak alt yapısında öyle büyük sakıncalar var ki!
    • Uzman aile ile konuşurken "abla-abi-amca" gibi hitaplar yerine "bey-hanımefendi" gibi kelimeler seçmelidir. Aileler de aynı şekilde "sen" yerine "siz" hitabını kullanmalıdırlar. Bu, profesyonel iletişim için oldukça önemlidir. Velilerinizle, öğretmenlerinizle arkadaş olmanıza gerek yoktur. Sıcak bir profesyonel iletişim asıl hedef olmalıdır.
    • Uzman, sahip olduğu bilimsel bilgiyi anlaşılır bir şekilde sunmalıdır.
    • Çocuğunu iyi tanıyan ailelerden uzmanlar çok iyi bilgiler alabilmektedirler. Aileler çocuklarının yeterliklerini ve yetersizliklerini bilmeye çalışarak uzmanlara bilgi sağlamalıdırlar.
  • Uzman ve uzman arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Uzmanlar arasında profesyonel bir iletişimin sağlandığından uzmanlar emin olmalıdırlar. Okul dışında ne kadar büyük bir arkadaşlık yaşıyor olsalar da okul/merkez bünyesinde birbirlerine "siz" diye hitap etmeli ve profesyonellikten taviz vermemelidirler.
    • Yaş ve tecrübe gözetmeksizin her uzman birbirine saygı duymalıdır. Bireyler daha yaşlı oldukları için daha çok; daha genç oldukları için daha az saygı hak etmezler!
    • Özel eğitimin bir ekip işi olduğunu bütün uzmanlar unutmamalı ve kendisinin de bu düzenin değerli bir parçası olduğunu ihmal etmemelidir.
  • Aileler arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Genellikle aileler arasında örseleyici, acıyıcı, üsten bakıcı bir tutum söz konusudur. Oysaki herkes aynı süreci yaşamakta ve herkes eşittir. Bu tutum içine girdiğini fark eden aile kendini sorgulamalıdır.
    • Yeni tanı almış bireylerin ailelerinin, kendileriyle aynı süreci yaşayan ve yaşamış ailelerle iletişim kurması önemlidir. Bu fırsat, uzmanlar tarafından sunulmalıdır.
    • Grup toplantıları ile genel bilgilendirmeler yapıldığında ailelerin birbirleri ile empati kurma süreçleri hızlanacaktır. Uzmanlar burada grup toplantılarını organize etmelidirler. Aileler ise yapılan bu toplantılara katılmalıdırlar.
  • Yardımcı personel ile sağlıklı bir iletişim kurabilmek için yapılabilecek öneriler
    • Uzmanlar genelleme çalışmalarında hem özel eğitime aşina hem de özel eğitimden uzak bu kişileri bir fırsat olarak görmeli ve süreçte değerlendirmelidirler.
    • Yardımcı personel özel eğitim sürecinde etkin olmalıdır. Bu etkinlik durumunda merkezde saygı ve işbirliği olmalıdır.
    • Uzmanlar yardımcı personele saygı göstererek ailelere örnek olmalıdırlar.
    • Burada ise kilit cümlemiz şu: Yardımcı personel hizmetçi değildir, bizlere yardım için vardılar.
Umarım bu öneriler sizlerin hayatlarında bir fark yaratır.
Soru, görüş, öneri vs. için buralardayım. Sevgiler.

14 Kasım 2017 Salı

Bilişsel Strateji Öğretim Paketleri-1 POSSE



Herkese güzel bir haftadan merhabalar. Evet, dün yoğunluktan yazımı yayınlayamadım ancak bugün işte sizlerleyim.
Bu blog sayesinde Türkiye'nin her yerinden öyle güzel kalplere dokunuyor ve öyle güzel bilgi paylaşımında bulunuyoruz ki mest oluyorum. İlgilenen, öğrenmeye devam eden ebeveyn ve uzmanlarımıza sonsuz teşekkürler. Biz, hep beraber özel eğitimin adını lekeleyenleri alt edebiliriz, inancım tam.
Gelelim bu haftaki konumuza. Neydi? Birkaç hafta önce katıldığım Öğrenme Güçlüğü konulu seminerden öğrendiğim strateji paketlerinden biri olan POSSE. Literatürde bazı çalışmalarda TİÖD şeklinde de gördüm. Bu daha Türkçe olduğundan belki aklınızda daha rahat kalabilir diye yazmak istedim.

POSSE nedir? Okuduğunu anlama becerilerinde kullanılan bir öğrenme stratejisi paketidir. POSSE aslında uygulanan stratejilerin kısaltılmasından ibaret. POSSE'yi uygulamak istediğinizde bu kelimelerin içerdiği stratejileri sırasıyla uyguluyorsunuz, hepsi bu kadar. Bu kelimeler neler? Tahmin, İnceleme, Özetleme, Örgütleme, Değerlendirme.
POSSE ya da TİÖD tematik metinleri anlamak için kullanılan oldukça etkili bir strateji. 1991 yılında öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların kendi bilgilerini kendilerinin hatırlamasını ve organize etmesini sağlama amaçlı geliştirilmiştir. Yani öğrenme güçlüğü olan bir çocuğunuz var ve okuduğunu anlamada zorlanıyor. O halde buyrun, POSSE/TİÖD.
Gelelim içeriğine.

  1. Tahmin etme: Paragrafı okumaya başlamadan önce uygulanan bir stratejidir. Beyin fırtınası yoluyla yapılabilir. Kitabın kapağına bakarak, sayfadaki resimlere bakarak, tamamen hayal gücünü kullanarak çocuğunuzun okunacak paragraf ile ilgili tahminde bulunmasını sağlayabilirsiniz. Ardından bu tahminleri bir tabloya (metin şeması) yazmasını sağlayarak tahminlerin somutlaşmasını sağlayabilirsiniz. Ne kadar çok tahmin o kadar iyi okuduğunu anlama!
    Burada çocuğunuz tahminde bulunduğu için okurken kendi tahminlerinin çıkıp çıkmadığını, haklı olup olmadığını görmek için okuduğunu anlamak adına daha çok çaba sarf edecektir. Bu da okuma sürecinden keyif almasını sağlayacaktır. Buna ek olarak; okuma esnasında tahmin edilen fikirleri aramak eski bilgilerle bağlantı kurulmasını da sağlayacaktır. Çalışan bellek için bire bir!
    Her bir paragrafı okumadan önce yapılan bu tahminler hem paragraflar arasında geçişi daha anlamlı hale getirecek hem de sonraki paragraf için hazırlık niteliğinde olacaktır.
    Unutmayın; bu stratejilerin her biri her bir paragraf için ayrı ayrı uygulanmalıdır.
  2. İnceleme: Bu basamakta çocuğunuz metni okurken metni inceler ve metnin yapısını, akışını gözlemler. Burada okuma esnasında, sesli düşünerek inceleme işlemini beraber yapabilirsiniz. Ya da çocuğunuzdan sesli düşünmesini isterseniz ve böylelikle stratejiyi nasıl kullandığını görmüş olursunuz.
  3. Özetleme: Burada öğretmenin önceden hazırladığı sorular yoluyla çocuğumuz metnin ana fikrini, yan fikrini bulmaya ve özet bir şekilde ifade etmeye çalışır.
    Burada her bir paragraf için ayrı ayrı ana fikri ve yan fikri metin şemasına eklemek gerekmektedir. Böylece her bir paragrafın özeti yapılmış olarak metin sonunda özet bir bilgi elde etmiş olmaktayız.
    Özetlemeleri önce sözlü ardından da yazılı olarak yapmak sürecin kalitesini arttıracaktır.
  4. Örgütleme: Özetlemenin ardından elde edilen bilgiler belirli başlıklar altında örgütlenmelidir. Bizim çocuklarımız en çok burada zorlanmaktadırlar. Burada öğretmenin yüksek sesle düşünerek model olması yerinde olacaktır. Örneğin meyvelerle ilgili bir paragrafta elmalarla ilgili bilgiler bir başlık altında, armutlarla ilgili bilgiler bir başlık altında toplanabilir.
    Burada tartışarak, fikir alışverişinde bulunarak örgütleme yapabilirsiniz.
  5. Değerlendirme:  Bu aşamada yapılan özetlemeleri, tahmin aşamasındaki notlarla karşılaştırarak,özetleme yaparken anlaşılmayan noktalara açıklık getirmek için sorular sorarak ve cevaplayarak, sonraki paragraflara yönelik tahminde bulunarak değerlendirme yapılır. 
    Burada bir sonraki paragraf için tahmine başladığımıza göre diğer paragraf için POSSE/TİÖD uygulamaya başladık bile.

Burada birbirini takip eden ve devam eden bir süreç söz konusu. Şimdi bu basamakları uygularken sizlere yardımcı olacak ipuçlarına geçiyorum. Bu ipuçlarını şu kaynaklardan derledim: Seminerin konuşmacısı olan hocamızdan, kaynak makalelerden ve deneyimlerimden:

  • Metin şeması hep önünüzde olursa daha eğlenceli ve kaliteli bir süreç yaşamış oluyorsunuz. Her dakika değişen ve büyüyen bu şema, okuduğunu anlamak için çok kullanışlı.
  • Bağımsız olana dek çocuğunuzu izlemeniz de oldukça önemli. En az üç oturum üst üste bağımsız olarak uygulaması gerekiyor bu stratejiyi.
  • Bu stratejilerin diğer beceri alanlarında da uygulanabilir olduğu algısını vermek de önemli. Sadece okuduğunu anlama da değil örneğin problem çözmede de bu basamakları uyarlayarak kullanabileceğini keşfettirebilirsiniz.
  • Bol bol yüksek sesle düşünmek ve model olmak çok önemli. Sizi model alan çocuğunuz daha hızlı ilerleyecektir.
  • Siz süreçten keyif alarak uygularsanız, bu basamakları angarya olarak görmez ve mutlulukla uygularsanız o zaman işler daha keyifli bir hal alacaktır. Çocuğunuz eğlenerek öğrenecek ve öğrendikleri daha kalıcı olacaktır.
  • Kavram haritası, grafikler, tablolar bu paket için oldukça kullanışlı. Kullanmayı ya da ne olduklarını bilmiyorsanız bunların ne olduğunu öğrenerek POSSE uygularken uygulayabilirsiniz. Daha organize ve keyifli olmanızı sağlar.
Karmaşık olmayan, net, kullanışlı ve keyifli bir paket POSSE. Ben uygularken çok keyif aldım ve şimdiden olumlu dönüşler alıyorum. Sizlere de şimdiden kolaylıklar diliyorum. Az bir İngilizce ve biraz araştırma ile bu konuda daha ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Dilerseniz kaynak makaleler önerebilirim.
Soru, öneri, görüş, fikir ve diğer her şey için buralardayım.
Görüşmek üzere.

6 Kasım 2017 Pazartesi

Bilmemiz Gereken Kavramlar Yazı Dizisi-2



Herkese merhabalar. Bilmemiz gereken kavramlara eğildiğim ikinci yazım ile karşınızdayım. Bu yazı dizisinin ilkini yayınlamamın üzerinden aylar geçmiş. İkincisini ancak yazabiliyorum.
Geçtiğimiz günlerde verdiğim zihin kuramı seminerlerinde fark ettim ki daha temel kavramları açıklayarak işe başlamalıyım. Bizim çalıştığımız alanlar ve içerikleri bunlardan ilki olmalı. Çünkü seminer sırasında kullandığım bu terimler; özel eğitim camiasında senelerini geçirmiş bizlere anlaşılır ve tanıdık gelse de bu alanda yeni olan insanlar için karmaşık ve anlaşılmaz olabiliyor. Bu yazım bu nedenle biraz daha temel.
İyi okumalar.
...
Psikomotor beceriler: Bir etkinlik yapılması için gereken fiziksel aktivitelerin, beyinden gelen amaçlı uyaranlarla yapılmasını gerektiren becerilerdir. Örneğin topa vurmak için hedefimiz; bacağımızı hedefe denk gelecek şekilde savurmaktır. Amaçlı olduğu zaman psikomotor becerilerden söz edebiliriz. Ancak burada topa vurma amacıyla değil de öylesine bacağımızı savurduğumuzda psikomotor bir beceriden söz etmiş olmayız.
Örnek verecek olursak; yardım olmaksızın ya da yardımla oturma, yürüme, topa vurma, kıskaç tutuşuyla nesne tutma, sınırlı alan boyama gibi.

Bilişsel beceriler: Zihinsel süreçleri gerektiren; çalışma-kısa süreli-uzun süreli belleklerin kullanımını gerektiren becerilerdir. Örneğin bir test sorusunu çözerken gözünüzü kapatıp kaleme denk gelen ilk seçeneği işaretlemeniz bir bilişsel beceri değildir. Bunun yerine problemi anlayıp çözümü düşünmenin ardından doğru şıkkı bulmanız bilişsel bir beceridir.
Örneklerim şöyle: Eşleme, problem çözme, okuduğunu anlama, kavramları isimlendirme, toplama işlemi kullanma gibi.

Matematik becerileri: Zihinsel süreçleri matematiksel durumlar için kullanmayı gerektiren becerilerdir. Bu beceride; eşleme, kavramları ayırt etme, kavramları isimlendirme becerileri de dahildir. Bir öğretmen çocuğunuzla içinde-dışında kavramını çalışıyorsa aslında temel matematik becerilerini çalışıyor demektir.
Örnek verelim: Küme kavramını ayırt etme, bölme işlemi yapma, saat okuma, uzak-yakın kavramlarını ayırt etme gibi.

Türkçe becerileri: Türkçe dilinin ileri düzey becerilerini kullanmak için zihinsel süreçleri hareket geçirmeyi gerektiren becerilerdir. Burada yeni bir dil öğrenmek değil; var olan Türkçe bilgisinin yazım ve okuma boyutundaki becerilerini öğrenmek söz konusudur. Burada el-göz koordinasyonundan tutun da imla kurallarını kullanmaya kadar bütün beceriler söz konusudur; çünkü okuma ve yazma becerileri, bu beceriler kapsamındadır.
Örneklerimiz şöyle: El-göz koordinasyonu sağlama, okuduğunu anlama, dinlediği öyküyü özetleme, metin yazma, noktalama işaretlerini kullanma, imla kurallarına uyma gibi.

Sosyal hayat becerileri: Zihinsel süreçleri fen, coğrafya ve tarih bilimleri açısından kullanımı gerektiren becerilerdir. Normal gelişim gösteren çocuklar nasıl ki fen bilgisi, coğrafya, vatandaşlık gibi dersler alıyorlarsa, bizim özel gereksinimli çocuklarımız da bu beceri basamağının altında öğreniyorlar bu bilimleri.
Örneklerimizi sıralayalım: Atatürk'ü tanıma, havada olan doğa olaylarını belirtme, bulunduğun şehri haritadan gösterme, dini bayramları ayırt etme gibi.

Dil ve konuşma becerileri: Kendini ifade etmek amacıyla toplumda konuşulan dilin kullanımını gerektiren gramer bilgisine bağlı olarak bu dili fiziksel olarak üretmeyi sağlayan bütün organların kullanımını gerektiren becerilerdir. Karmaşık mı geldi? Öyle olmasın. Hemen açıklıyorum. Bir çocuk Fransızca dilinin bütün gramer yapısını biliyor olsun ancak yaşadığı yarık damak sebebiyle bu becerileri sergileyemiyor olsun. Bu çocuk ile biz sesleri sesletme, yani doğru şekilde sesi çıkarma çalışmalıyız. Ya da tam tersi bir durum söz konusu olsun. Otizm sebebiyle, konuşma ile ilgili fiziksel herhangi bir yetersizliği olmamasına rağmen, dili bilmediği için konuşamayan çocuk örneğimiz olsun. Bu çocuğa ise en baştan dilimizi öğretmemiz gerekecektir. (Burada hemen minik bir anı: Eski çalıştığım okulda bir öğrencim İngilizce konuşuyordu. Otizm tanısı vardı. Dil ve konuşma becerileri vardı İngilizce dili için ancak ben ona dilimizi öğretmeliydim.)
Örnek verecek olursak: Yüz ifadelerini taklit etme, dinlediği bir öyküyle ilgili sorulara cevap verme, iyelik eklerini kullanma, sorulara cevap verme gibi.

Alternetif iletişim becerileri: Kendini ifade etmek amacıyla toplumda konuşulan dilin kullanımını gerektiren gramer bilgisine bağlı olarak bu dili fiziksel olarak üretmeyi sağlayan bütün organların kullanımını gerektiren beceriler vardı ya hani. O becerilerin kullanımı söz konusu olmadığında iletişimi sağlayacak alternatif yolları bu beceriler sağlar bize. Örneğin okulunuza yeni gelen ve 30 yaşında olan otizmli bir genç olsun. Herhangi bir dil ve konuşma becerisi söz konusu değilken artık onunla sıfırdan dil ve iletişim çalışmak yerine alternatif yollara başvurabilirsiniz. Bir tablet programı aracılığıyla su isteme, izin isteme gibi etkinlikler çalışabilirsiniz. Bütün bunlar alternatif iletişim becerilerine girer. (Demeden geçemeyeceğim; alternatif iletişimi desteklemek dil ve konuşma becerilerinin de desteklenmesini sağlar. Konuşma becerilerini destekler.)
Örnekler verelim: Resim değiş tokuşuna dayalı kendini ifade etme becerileri, bilgisayar kullanmaya yönelik kendini ifade etme becerileri gibi.

Toplumsal uyum becerileri: Yaşanılan toplumsal düzende var olan rutin, kalıp ve kültürü edinmeye yönelik becerilerdir. Genellikle ileri yaş düzeylerinde çalışılan bu beceriler küçük yaşlardan itibaren örtük olarak da verilmelidir.
Örnek verirsem daha net anlaşılacağından eminim: Otobüste kurallara uyma, lokantada kurallara uyma, günlük söz kalıplarını uygun yerlerde kullanma gibi.

Özbakım becerileri: Bireylerin kendi yaşam dönemlerine uygun olarak yapmaları gereken, bireysel olarak temiz ve düzenli olmalarını sağlayan becerilerdir. Burada altını çizmek istediğim kısım "yaşam dönemine uygun olarak". Neden mi? Çünkü iki yaşındaki bir çocukla tuvalet eğitimi, beş yaşındaki bir çocukla tırnak kesme çalışılamaz.
Örneklerim: Diş fırçalama, ped değiştirme, kazak giyme ve çıkarma, elini yıkama, yüzünü kurulama gibi.

Günlük yaşam becerileri: Bu beceriler hem özbakım hem de toplumsal uyum becerileriyle karışan becerilerdir. Ancak her ikisinden de ayrılan önemli noktaları vardır. Günlük yaşam becerileri;  günlük rutinde kullanmamız gereken, bireysel düzen ve sağlık durumunun devamı için, bireyselleşme için gereken becerilerdir. Özbakım becerilerinden ayıran bireysel bakımı kişisel bakım kısmından ayrı olarak çalışmasıdır.  Toplumsal uyum becerilerinden ayıran ise kişiye özel beceriler olmasıdır ve toplumu ilgilendirmemesidir.
Örnek verelim: Saç kurutma makinesini kullanma, tost yapma, çatal-bıçak kullanarak yemek yeme, perde çekme, masa silme gibi.

Bu becerileri öğretmenlerimiz sizlere ders bilgilendirmesi sırasında hızlıca söyleyip geçebilirler. Bu becerileri biz yakınen bilince açıklama gereksinimi duymuyoruz ancak öğrenmek önemli.
Umarım hem velilerimiz hem de alan dışından olup özel eğitim heyecanı taşıyan öğretmenlerimiz için yararlı bir yazı olmuştur.
Sorularınızı nereden ulaştıracağınızı hepiniz keşfettiniz ve ben her pazartesi akşamı bu sorulara cevap vermeye çalışıyorum. Bu ve önceki yazılarım için sorularınızı bekliyorum.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, kolaylıklar diliyorum.