30 Nisan 2018 Pazartesi

Kaynaştırma Yazı Dizisi - 1



Herkese merhaba. Yepyeni bir yazı dizisine başlıyorum ve oldukça heyecanlıyım. Yüksek Lisans Tezi'mde, üzerinde uzun uzun düşünüp taramalar yapınca ben de dedim ki "Herkes doğru bilgiyi bilmeli!"  ve başladım yazı dizime. Bu dizisi boyunca doğru kaynaştırma nedir, ne yapılırsa doğru kaynaştırma olur, kaynaştırmanın unsurları nelerdir, bu unsurlara düşen görevler nelerdir, kaynaştırmanın yararları ve sınırlı olduğu durumlar nelerdir gibi sorulara cevap bulmaya çalışacağım sizlerle.
Hadi başlayalım!
...
Kaynaştırma aslında nedir?

Kaynaştırma, özel gereksinimi olan her bir bireyin normal gelişim gösteren bireylerle birlikte eğitim aldığı ve etkileşim kurduğu eğitim ortamının genel ismidir.

Kaynaştırma;
  • genel eğitim sınıfında ve okulunda, özel gereksinimli bireyin doğru şekilde kabullenilmesi ile kaynaştırma olur.
  • özel gereksinimli bireye, genel eğitim sınıfında gerekli sosyalleşme fırsatları verildiğinde kaynaştırma olur.
  • toplumun her bir kesimi tarafından bu süreç "normal" olarak görüldüğünde kaynaştırma olur.
Başarılı bir kaynaştırmanın temelleri nelerdir?
  • Kaynaştırma okulundaki tüm okul çalışanları, özel gereksinimli bireylere karşı kabul edici ve destekleyici şekilde hareket etmelidirler. Bu destekleyici olma durumu bir sevap olarak değil bir görev olarak görülmeli ve bu görev layığı ile yapılmalıdır. Hiçbir çocuk, hiçbir bireye muhtaç olmayana dek bu bakış açısını edinmemiz gerekmektedir.
  • Kaynaştırma sınıflarındaki kaynaştırma öğrencisi için bireyselleştirilmiş eğitim planı hazırlanmalıdır. Bu plan kaynaştırma öğrencisinin hayatında var olan bütün uzmanlarla ve aile ile birlikte hazırlanmalıdır.
  • Kaynaştırma sınıfı öğretmeni de kaynaştırma sürecine ve kaynaştırma öğrencisine olumlu tutumlar sergilemelidir. Sınıf öğretmeninin tutumları ile ilgili ayrıca konuşacağımız bir yazımız olacak zaten.
  • Kaynaştırma sınıfları bütün bireylerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmelidir. Zaten genel eğitim sınıfları her bir bireyin ulaşabileceği özelliklere sahip olmalıdır, sadece kaynaştırma öğrencileri için değil.
  • Kaynaştırma sınıflarında bütün bireyler, bütün imkanlardan eşitçe yararlanma fırsatına sahip olmalıdırlar.
  • Kaynaştırma sürecinde her bir öğrencinin kendi hızında öğrenmesine dikkat edilmelidir.
  • Kaynaştırma sürecine gerekli teknolojik destek, kaynaştırma süreci öncesi sağlanmalıdır.
  • Kaynaştırma sürecindeki bütün uzmanlar ve aile işbirliği içinde olmalıdır.
Kaynaştırma bir haktır ve sınıftaki diğer çocukların anne ve babasının kararına, okul müdürünün kaynaştırmaya bakışına, sınıf öğretmeninin kaynaştırma öğrencisini sınıfında isteyip istememesine göre bu hak değişmez. Her çocuk eşittir ve aynı eğitimi alma hakkında sahiptir. Bu kural cepte!

İlk yazım için bu cebimizdeki kuralı alalım, herkesle paylaşalım ve insanlara bir kez daha anlatalım ki "Her çocuk için, her hak!". Net ve basit, değil mi?

Gelecek yazılarda görüşmek üzere, sevgiler.

23 Nisan 2018 Pazartesi

Üstün Yetenekli Bireyler Yazı Dizisi - 7



Herkese güzel bir günden merhabalar. 23 Nisan'ı, yani ulusal egemenliğimizi ve çocuklarımızın bayramını kutladığımız günden merhabalar. Kutlu olsun!
Üstün Yetenekliler Yazı Dizisi'nin son yazısı ile karşınızdayım. Keyifli bir yazı dizisi olduğunu düşünüyorum. Umarım bu konuya ilgi duyan uzman ve uzman adaylarına bir katkım olmuştur.

Son konumuz üstün yetenekli çocuklarımızın yaşadıkları sosyal ve duygusal sorunlar. Geçtiğimiz günlerde ailelerin yaşadıkları sorunlara bakmış ve fikir edinmiştik. Son olarak üstün yetenekli çocuklarımızın, bireylerimizin yaşadığı sorunlara bakarak bu yazı dizisini sonlandıralım.

Üstün yetenekli bireyler diğer her çocuğun yaşadığı sorunlara ek olarak farklı sorunlarla da boğuşmak durumunda kalabilirler. Sosyal çevresindeki bireylerin onu anlamaması, fikirlerinin değer görmemesi ya da anlaşılmaması, sorguladığı durumlara insanların fikir açıcı düşünceler sunamaması gibi sorunları olabilir. Bunun temel sebepleri şunlardır: Uyumsuz gelişim + aşırı duyarlı olma + çevreyi farklı algılama. Bu üç durum sebebiyle üstün yetenekli bireyler sorunları daha derinden ve daha yoğun algılamaktadırlar.

Üstün yetenekli bireylerin sosyal ve psikolojik gelişimlerini desteklemek için okul ortamlarında;
  • üstün yetenekli bireyin kendisi ile özdeşim kurabileceği, onunla benzer özelliklere sahip bireylerle zaman geçirebileceği fırsatlar olmalı,
  • üstün yeteneğine göre yeterince zorlanabileceği bir müfredata tabi olmalı (Her şeyi kolaylıkla yapmak da çocuklarımızı olumsuz yönde etkileyebilir.),
  • esnek müfredat olmalı (Çocuğun isteklerine göre konu-şekil ve zaman uyarlamaları yapılmalı.).
Böylece üstün yetenekli bireyin sosyal ve duygusal gelişimini olumlu yönde etkileyen bir okul ortamı sağlanmış olacaktır.

Öte yandan üstün yetenekli bireyler şu ana sorunlarla çok sık karşılaşmaktadır:
  • Sosyal izolasyon: Üstün yetenekli bireyler birçok faktörün bir araya gelmesiyle sosyal bir izolasyonun içinde bulurlar kendilerini. Bu izolasyon; kendini ifade edememe, kendini ifade eden insanlarla empati kuramama ya da yüksek empati kurma, anlaşılamama korkusu gibi sebeplerden oluşabilir. Bu izolasyonu kırmak için en iyi önerim çeşitli hobi kursları, etkinlikler gibi sosyalleşme gerektiren süreçlere dahil olunmasıdır.
  • Yalnızlık: Üstün yetenekli bireyler kendi zihinsel performanslarına uygun olarak çeşitli ihtiyaçlarla sosyal bir çevre edinmeye çalışırlarken çoğunlukla yalnız kalırlar. Bu yalnızlık onların kimi zaman yaratıcılığını desteklerken kimi zaman da duygusal gelişimlerini sekteye uğratabilir. Burada alınabilecek kısa ve basit önlemlerle, ilerleyen dönemde daha büyük sorunlara gebe olabilecek bu sorun çözümlenebilir. Üstün yetenekli birey ile benzer özellikleri olan çocukların olduğu sosyal kulüplere gitmek en önemli adımdır.
  • Mükemmelliyetçilik: Üstün yetenekli bireyler çevreden gelen çeşitli uyaranlarla ve gelişimleri sonrasında kendiliğinden olan sebeplerle mükemmel olma ve her şeyin mükemmelini yapma algısı ile hareket ederler. Bu algı çevre tarafından pekiştirildikçe üstesinden gelinemez bir hal alabilir. Bu mükemmel olma isteği bireyin yetersiz hissetmesine sebep olarak büyük sorunlar oluşturabilir. Bunun için ise üstün yetenekli bireyin çevresindeki insanların mükemmel değil iyi olunması vurgusu ile hareket etmeleri gerekmektedir.
  • Akademik başarısızlık: Yukarıda yazdığım bütün sorunlar sonucunda üstün yetenekli birey yavaş yavaş akademik başarısızlıklar yaşar. Sosyal izolasyondan kaçınmak için bilerek öğrenmeyi kapatma olduğu durumlarda sınıfa müdahale edilmeli, öğrenmeye değil okula tepki olduğu durumlarda okula müdahale edilmeli ve sosyal bağlam içerisinde bu sorunlar çözülmelidir.
  • Stres: Duyarlıklar ve mükemmelliyetçilik sonrasında stres temelli psikolojik sorunlar oluşabilmektedir. Bu sürece girildiğinde mutlaka bir uzman yardımı almak gerekmektedir.
  • Depresyon: Birikimli stres ve evrensel kaygılar sebebiyle sıklıkla görülmektedir. Bu durumun işaretleri aile tarafından gözlemlenmeli ve uzman yardımı alınmalıdır.
  • İntihar: Üstün yetenekli bireylerde, normal gelişim gösteren bireylerle aynı intihar eğilimi söz konusudur. Ancak normal gelişim gösteren bireylerde genellikle dikkat çekmek hedeften, üstün yetenekli bireyler sahiden kendi yaşamlarına son vermek istediklerinden maalesef başarılı olmaktadırlar. Aşırı duyarlı kişilik yapısının birikimlenmesi ile bu süreç yaşanabilir. Bu nedenle üstün yetenekli bireyin stres kaynakları aile tarafından tespit edilmeli ve her daim bir uzmanın yardımı olması gerektiği unutulmamalıdır.
Üstün yetenekli olmak bir özel gereksinim durumudur ve bu özel gereksinimden çocuklar da haberdardır. Aile, hem kendini hem çocuğunu bu duruma alıştırmak ve bu durumla yaşamayı öğrenmek durumundadır. Sürecin en başından bir psikolog ve bir üstün yetenekliler öğretmeni ile çalışmak en doğru adım olacaktır.

Umarım sizler için faydalı bir yazı ve yazı dizisi olmuştur. Bir başka yazı dizisinde görüşmek üzere. Sevgiler.

9 Nisan 2018 Pazartesi

Özel Eğitim Alanında Çalışan Öğretmenlerin Mesleki Gelişimleri

Güzel bir haftadan herkese merhabalar. Nisan ne kadar da güzel geldi dünyamıza değil mi? Hepimize neşe ve hareket getirdi. İyi ki geldi!
Bu haftaki konum birkaç yazımı birden atlayarak öne geçen bir konu. Geçtiğimiz pazartesi günü Otizm Farkındalık Günü olması sebebiyle Ankara Üniversitesi Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin organize ettiği ve Prof. Dr. Elif Tekin İFTAR hocamızın sunumunu yaptığı bir seminer oldu. Özel eğitim alanında çalışan öğretmenlere bir ışık tuttu Elif Hoca. Hem de gözlerimizi alan bir ışık. O kadar önemli notlar aldım ki bu seminerde, hâlâ etkisinde olabilirim! Hem kendimi hem de okulumuzu sorguladığım değerli bir seminer oldu bence. O seminerden neler öğrendimse sizlerle paylaşmak istedim hemen.

Bilimsel Dayanaklı Uygulamalar

Bilimsel dayanaklı uygulamalar denilince aklınıza yapılan bilimsel çalışmalar gelmesin. Her bilimsel çalışma bilimsel dayanaklı değil. Bu uygulamaların üç aşaması var ve bilimsel çalışmalar bu aşamalara uygun olduğunda bilimsel dayanaklı olarak kabul ediliyor. En güçlü dayanak, klinik deneyim ve hastanın hangi yöntemi tercih ettiği; bu üç süreç.
Bizim okulumuzda da uyguladığımız ve "bilimsel dayanaklı" dediğimiz yöntem ve programların aslında sadece "bilimsel" olduğunu öğrendik. Bilimsel dayanaklı olması ise farklı bir durum. Bilimsel olup da bilimsel dayanaklı olmayan birçok uygulama var: Duyu bütünleme, tüm dil okuma öğretimi, kolaylaştırılmış iletişim, ses bütünleştirme eğitimi, beyin jimnastiği, DIR/Floortime... Bunlar bilimsel dayanakları yeterince gelişmemiş olan ancak popüler olan uygulamalar. Uygulanması tabi yanlış değil ancak "bilimsel dayanaklı" demek için erken. Bu cebimizde olması gereken bir bilgi.


Okullarda bilimsel dayanaklı uygulamaların uygulanması ne düzeyde?

  • Kanıtlanmamış ve sözde bilimsel uygulamalar tercih ediliyor.
  • Önce inanış sonra bilim geliyorsa "sözde bilim"dir. Sözde bilim uygulamaları oldukça fazla kullanılıyor.
  • Okul yönetimleri bilimsel dayanaklı uygulamaları teşvik etmiyor.
  • Öğretmenler ise durumdan haberdar değil!
Öğretmenlerin bilimsel dayanaklı uygulamaları kullanmama nedenleri nelerdir?
  • Öğretmenler bu uygulamaları kullanacak düzeyde eğitim almadıklarını düşünüyorlar.
  • Öğretmenler kaynaştırma eğitimine ilişkin yeterince bilgi almadıklarını düşünüyorlar.
  • Sınıf öğretmenleri kaynaştırma eğitimi destekliyorlar ancak bu konuda kaygılı ve endişeliler.
  • Çoğu ülkede sınıf öğretmenleri kaynaştırma hakkında bir ders almaktalar ancak bu dersler yeterli işlevsellikte değil. Bizim ülkemiz de bunlardan biri.
  • Öğretmenler makale okumamakta ve makale okumayı bilmemektedirler.
  • Öğretmenler herhangi bir bilimsel yayına üye değiller, takip etmiyorlar.
  • Öğretmenler bilimsel gelişmelerden haberdar değillerdir.
  • Öğretmenler seminer ve konferanslarda etkili olmayan yöntemlerin etkili gibi tanıtıldığı bilgiler almaktalar ve bunu fark etmemekteler.
  • Sınıf öğretmenleri, özel eğitim öğretmenlerinin temel becerilerini sergilemekte zorlanmaktadırlar. (Göz kontağını sağlama, dilini yapılandırma gibi.)
Bilimsel dayanaklı uygulamaların kullanılmamasının sonuçları nelerdir?
  • İşte burada en çarpıcı bilgi söz konusu. Bir öğretmen günde sadece yirmi dakika etkililiği kanıtlanmamış bir uygulamayı sınıfına taşırsa, bir öğrencinin eğitim öğretim hayatı boyunca 2 yılı boşa gitmiş oluyor! Bu çok çarpıcı bir tespit değil mi? Bizim çocuklarımızın vakti bu kadar değerliyken hem de!
  • Ülkenin para ve iş gücü harcaması tasarruflu olarak kullanılmamış oluyor.
  • Öğretmenler işe yaramayan uygulamalar sonrası başarısızlık hissi ile mesleki tatminden uzaklaşmaktalar.
Peki, öğretmenler kendilerini mesleki anlamda geliştirmek için neler yapmalılar?
Açıkçası bir hevesle dinlediğim seminer oldukça güzel geçse de bu konuda net ve birçok öneri alamadım. Seminer boyunca üstü kapalı öneriler geçidi oldu, orası ayrı! Ancak içerisinden çıkardığım önerileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
  • Öğretmenler seminerlere vs katılırken bu bilgilerin bilimsel dayanaklı olup olmamasını sorgulamalıdırlar. Sorgulamalarının sonucunda bu bilgileri kabul etmelidirler.
  • Araştırmaları öğretmenler takip etmelidirler. Dergiler, portallar bu konuda yardımcı olacaktır.
  • Hizmet içi eğitimlerden alınan yüzeysel bilgileri öğretmenler sorgulamalı ve derslerine nasıl adapte edebileceklerini meslek arkadaşlarıyla tartışarak bulmalılar ve uygulamalıdırlar.
  • ADS Toddler Initiative, ADEPT, AFIRM, AIM, LearningABA, START Project gibi yabancı programlar internet üzerinden mesleki gelişime yardımcı olabilmektedirler. Ülkemizde ise Tohum Otizm Vakfı'nın hazırladığı Tohum Otizm Vakfı Eğitim Portalı kullanılabilir.
  • Bu portallar sayesinde bilimsel dayanaklı uygulamalar takip edilebilir ve öğrenilebilir.
  • Yapılan çalışmalar; seminer, hizmet içi eğitim, konferans gibi uygulamalardansa bu gibi uygulamaların daha geçerli olduğunu göstermiştir.

Yani temel olarak öğretmen ne kadar iyiyse çocuk ve aile de o kadar iyidir. Bu nedenle okulumuzda biz, her seminere katılır ve bu bilgileri okulumuzda uygulamaya başlarız. Uygulamaya geçmeyen bilgi ise makalelerde uyumaya mahkumdur, biz o bilgileri uyandırma hedefiyle hareket ediyoruz. Diğer bütün öğretmenlerin ve okulların da bu şekilde hareket etmesini temenni ediyoruz. Bu yazı da Elif Hoca başta olmak üzere bunu amaç edinen herkesi destekleyen bir temenni yazısı oldu bence.
Soru ve görüşlerinizi seve seve bekliyorum. Umarım hepimiz için yararlı bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere.