27 Ağustos 2018 Pazartesi

Özel Gereksinimli Bireylerde Ölüm/Kayıp Bilgisi Paylaşmak ve Yas



Merhabalar. Uzun bir bayram tatili sonrası yazılarıma kaldığım yerden devam ediyorum. İlk yazı olarak böyle bir konu seçmiş olmam sizi şaşırtabilir. Malumunuz bayram tatilinde yaşanan kazalar ve sonrasında sevdiklerimizin hayatını yitirmesi, hayatın olağan akışında olan ölüm ile insanları kaybetmemiz gibi durumlar, beklenmeyen ölümler ya da hamile olan annenin bebeğini yitirmesi… Bu konular hepimizin hayatında en azından bir kere yaşayabileceği konular. Bu tür durumlarda çocuklarımıza tavrımız nasıl olmalı, neler yapmalıyız sorusu sorulunca ben de hemen aldım makalelerimi, kitaplarımı elime; sizler için yazmaya başladım.

Öncelikle şunu kabul edelim. Yaşanılan kayıp sizi de etkiledi. Anne ve babaların hiç duyguları yokmuş gibi yaşamalarına gerek yok. Kök aileden bir ferdin vefatı, bir hamileliğin istenmeyen şekilde son bulması, boşanma kararı verme, ülkede yaşanan bir afet... Bütün bunları hepimizi etkiler. Her sağlıklı birey gibi yas sürecini de yaşamak ve karşılamak gerekiyor. 

Yas sürecinden bahsedelim isterseniz.
Yas “sevilen birinin ölümünden ya da yurdun, ulusun uğradığı bir felaketten duyulan derin acı ve bu acıyı gösteren davranış”tır. Psikoloji bilimi, çeşitli tepkilerden meydana gelen yas sürecinde yaşanan tepkileri “yas tepkileri” olarak nitelendirir. Bu tepkiler olağandır, sağlıklı olan, bu yası yaşamaktır. Bunu ihmal etmemeliyiz.
Sağlıklı olan yas tepkileri:  Şok, üzüntü, öfke, suçluluk, kaygı, korku, yalnızlık, yorgunluk, çaresizlik, uyuşma, isteksizlik, umutsuzluk duyguları yaşanabilir. Fiziksel olarak midede boşluk duygusu, kalpte ve boğazda sıkışma, gürültüye karşı duyarlılık, nefeste darlık, halsiz hissetme, ağız kuruluğu görülebilir. Zihinsel süreçlerde ise inanmama, dağınık düşünme, hatalı düşünme, halüsinasyonlar, dağınık dikkat, unutkanlık, kabuslar görülebilir. Davranışlarda görülen tepkiler uyku ve yeme sorunları, dikkatsiz veya takıntılı davranma, alkol ya da başka bir madde kullanma, sosyal çevreden ve kaybedilen kişiyi hatırlatan uyaranlardan kaçma ve/veya bu uyarıcılardan ayrılmama, ölüm gerçeğini reddederek kaybedilen kişiyi arama olarak görülmektedir. Bütün bunlar olağan ve beklenen durumlardır. Mühim olan, bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilmektir.
Peki bu sürecin aşamaları yok mu? Her duygunun, düşüncenin ve gelişimin olduğu gibi yasın da aşamaları vardır. İlk aşamada insanlar şok yaşarlar ve hissiz oldukları bir dönemden geçerler. Sonrasında inanamama ve inkar dönemi başlar ve birey kaybın olduğunu reddederek hayatına devam eder. Ardından kaybedilen kişinin gelmesinin istendiği ve beklendiği “arzulama” süreci başlar. Bu arzu yerine gelemediğinde ise “çaresizlik” evresi başlamış olur. Çaresizlik evresinde yüksek kaygı yaşandığı için birçok alanda (iş yaşamında güçlük, aile ile iletişim kuramama gibi) sorunlar baş gösterebilmektedir. Çaresizliğin ardından kabullenme ve bu yas ile birlikte hayatına devam edebilmeyi kapsayan son aşama başlar. Bu aşama ile yas sona ermiş olur.

Gördüğünüz gibi yas durumunda kendinize vermeniz gereken bir zaman söz konusudur. Peki çocuklarımıza ne zaman ve nasıl anlatmalıyız?
  • Kendinizi hazır hissetmeden çocuğunuz ile bu konuyu konuşmayın. Hangi ebeveyn hazır hissediyorsa bu konuşmayı o yapabilir.
  • Büyükbabanın vefatı, doğacak olan kardeşin kaybı, anne ve babanın boşanma kararı gibi bilgiler çocuğa verilirken sır veriyormuş gibi, gizli bir şifre sunuyormuş gibi ya da onun sorumluluğunda olan birçok şey varmış gibi bir üslup yerine net ve doğal konuşmak daha değerli ve beklenendir.
  • Özellikle boşanma kararlarında çocukların sorumluluğu olmadığı ve bunun anne-baba arasındaki ilişki olduğu vurgusu önemlidir. Çocukların suçluluk duygusu hissetmemesi gerekmektedir.
  • Doğru bilgiler vermek önemlidir. “Senin baban melek oldu.” yerine “Babanın kalbi durdu ve artık yaşamıyor. Bu nedenle artık bizimle olamayacak. Birlikte onun olmadığı bir hayata alışmamız gerekiyor. Bence birbirimize destek olabiliriz.” daha güzel bir ifade. Burada çocuğunuzun gelişim dönemi, dil ve konuşma becerilerinde yetkinliği gibi ölçütlerle kuracağınız cümleleri siz belirleyin. Her çocuğun anlama düzeyi farklı olacağından buna dikkat etmeniz gerekmekte.
  • Ayrıca yukarıdaki maddede kasıtlı olarak “melek oldu” ibaresini kullandım. Soyut açıklamalarla ve yalanlarla çocuklarımızın süreci daha rahat atlatacağını düşünmek büyük bir hatadır. Net ve doğru bilgi oldukça önemlidir. Soyut kavramlar daha çok kafa karışıklığı yaratabilir.
  • Sizi etkileyen her kayıp çocuğunuzu da etkiler. Ağır düzey zihinsel engelli diye hiçbir bireye bu süreci açıklamamazlık etmemeliyiz. Her birey bu yası farklı şekilde yaşar, bunu ihmal etmeyin.
  • İletişim şeklinizin doğru bilgiler içeren ve açık bir iletişim şekli olması gerektiğini unutmayın. Bütün bir ailenin yaşadığı yas süreci böylelikle daha sağlıklı devam edecektir.
  • Ölüm bilgisini vermeden önce aşama aşama durumu ortaya konmalıdır. Aniden söylemek doğru olmayacaktır. Bu aşamaları ebeveyn kendi belirlemelidir. “Annen öldü.” yerine “Dün bir telefon aldım. Annenin hastanede olduğunu söylediler. Annen yolda yürürken ona bir araba çarpmış. Hastaneye hemen götürmüşler. Çok uğraşmışlar ama kurtaramamışlar. Bu nedenle annen artık bizimle değil.” demek daha doğru olacaktır. Bu açıklama esnasında çocuğunuzun sorularına açık olun. Sorularına samimiyetle cevap verin. Soru soruyor olmasını yadırgamayın.
  • Yas sürecinde herkesin farklı aşamalardan farklı hızda geçtiğini unutmayın ve çocuğunuzun yaşayacağı yasa saygı duyun ve sabırlı olun. (Kendinize karşı da sabırlı olun.) Çocukların tepkileri bizlerin tepkilerinden farklı olabilecektir. Bu farklılığa saygı duyarak kendi duygularınızı da açık yüreklilikle ifade edin. Çocuğunuz ile, onun dil ve konuşma becerileri el verdiğince bunları paylaşın.
  • Açıklamanızın ardından hem kendinizin hem de çocuğunuzun fiziksel ihtiyaçlarına önem verin. Sağlıklı hissetmek ve sağlıklı olmak iyi gelecektir.
  • Çocuğunuzun bu kayıp hakkında konuşmamasını değil, konuşmasını destekleyin. Yas sürecinde konuşmamak değil konuşmak, fotoğraflarını görmek, kaybedilen kişi ile ilgili hatıraları yaşatmak sürecin sağlıklı geçmesini sağlayacaktır.
  • En önemlisi; çocuğunuz üzülmesin diye çaba sarf etmek yerine onun üzüntüsüne ortak olmanızdır. İhmal etmeyin.
  • Kaybedilen kişi ile ilgili mekan, eşya, fotoğraf gibi şeyleri yok etmek ya da o yerlere gitmemek yas sürecinin daha uzun ve acı geçmesini sağlayacaktır. Yas, acının olduğu yerde yaşanmalıdır. Çocuklarınızın ruhsal durumuna göre bu yüzleşmeyi yaşamasından kaçınmayın, hatta destekleyin.
  • Bu süreçte çocuğunuzun gereksiz ayrılıklar yaşamasına engel olun. Ortamdan uzaklaştırmak için akrabaya göndermek iyi bir çözüm olmayacaktır. Bunun yerine süreci yaşaması daha doğru olacaktır.
  • Çocuğunuz için somutlaştırmak adına cenazeye birlikte katılın ve mezar ziyaretlerinde bulunun. Ya da düşük bir doğum söz konusu olduysa annenin karnını görmesi, hastane ziyareti ve temas etmesi somutlaştırma için iyi olabilir.
  • Zaman geçmesine rağmen sosyal aktivitelerinize dönmekte zorlanıyor, yukarıda bahsettiğim zorlanımları yaşıyorsanız (ya da çocuğunuz yaşıyorsa) lütfen psikolojik destek almayı ihmal etmeyin.

Umarım sizler için fikir veren ve yardımcı olan bir yazı olmuştur. Soru, görüş ve önerileriniz için sayfanın en yukarısında her yerden bana ulaşabileceğiniz bilgilerim var. Haftaya görüşmek üzere, sevgiler.


Bundan böyle sıklıkla kaynakça eklemeye gayret edeceğim:
Bowen, M. (1988). Family reactions to death. Carter & McGoldrick (Eds.) The expanded family life cycle
içinde. New York: Allyn Bacon.
Bowlby, J. (1980). Attachment and loss: Loss, sadness and depression (vol III). New York: Basic Books.
Carter, B. & McGoldrick, M. (1999). The expanded family life cycle. New York: Allyn Bacon.
Clements, P. T., DeRanieri, J. T., Jigil, G. J. & Benasutti, K. M. (2004). Life after death: Grief therapy after the sudden traumatic death of a family member. Perspectives in Psychiatric Care, 40 (4), 150-154.
Dyregrov, A. (2000). Çocuklar, Kayıplar ve Yas: Yetişkinler İçin El Kitabı. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
James, R. K. & Gilliland, B. E. (2005). Crisis intervention strategies. (5th ed.). USA: Thomson Brooks Cole.


13 Ağustos 2018 Pazartesi

Özel Gereksinimli Bireyler ve Mahremiyet Eğitimi

Yazı ile fotoğraf arasındaki bağlantıyı şu soru ile kuralım: Mahremiyet konusunda ne yaparsak doğru model oluruz, ne yaparsak yanlış model oluruz? Bu sorunun cevabı bu fotoğrafta.


Merhabalar. Geçtiğimiz hafta yaptığımız seminerin notlarını bir bir paylaşmaya başlıyorum. Sanırım notları ve görüntüleri paylaşacağımı söylediğimden olacak, seminere katılmak için kayıt yaptıran herkes seminer günü katılımını iptal etti. Az kişi ile olsa da seminerimizi gerçekleştirdik ve oldukça verimli geçti. Seminerde soru cevaplar ile gelişen verimli süreç hiçbir nota değişilmemeli bence. Yine de iyi okumalar.
...

Mahremiyet eğitimi doğduğumuz andan itibaren almamız gereken ancak toplumsal ve kültürel tabular sebebiyle sıklıkla ve acıklı şekilde yok sayılan bir eğitimdir. Cinsel eğitimden oldukça kapsamlıdır. Bir algı eğitimi olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle her an örtük olarak çalışılmalı ve model olunmalıdır. (Model olma kısmını semienr boyunca sık sık vurguladım. Burada da her bir maddeden sonra "Model olun, sık sık çocuğunuza model olun." demişim gibi okursanız sevinirim.)

            İsterseniz aşama aşama bu eğitim nasıl verilmeli konuşalım:

*     Bebeklik dönemi
o   Çocuğunuzun altını herkesin olduğu ortamlarda değiştirmeyin. Çocuğunuzun özel bölgelerinin herkes tarafından görünebilir algısı ile büyümemesi için bu oldukça önemli bir ayrıntıdır. Ayrıca bebeğinizin bezini sadece siz değiştirin. Bu bakımı başka birinin vermemesi ya da birden çok kişinin vermemesi de mahremiyet eğitimi için oldukça önemlidir.
o   Emzirirken, kendi bedeninizi de diğer insanların görmesine engel olarak çocuğunuza mahremiyetin her yaşta olduğu algısını verin.
o   Bebeğinizin altını değiştirirken özel bölgelerini uzun uzun temizlemek yerine hızlı ve pratik yollar bulun. Değiştirme sırasında bu işlemi sadece sizin yapabileceğinizi ve başkalarının yapamayacağını, sizin de belirli bir süre sonra buna son vereceğinizi ve özel bölgelerini kimsenin göremeyeceğini sık sık söyleyin. Anlamadığını, duymadığını düşünseniz bile buna devam edin.
o   Çocuğunuzun cinsel organının sevgi objesi olmasına engel olun, siz de böyle uygulamalardan kaçının. “Senin dötünü keserim!”, “Oy pipisi düşmüş ben yedim onu!”, “Aman kuku da burada mıymış?” gibi cümleler ve temaslar oldukça travmatiktir, bu uygulamaları yapan akraba ve arkadaşlarınızı durdurun.
o   Asıl beklenen ve istenen, çocuklarımızın doğar doğmaz kendi odaları olmasıdır. Mahremiyet algısını vermek için hep kendi özel alanı olan birey, ilerleyen dönemde özel alan algısına daha çabuk alışır ve ihlalleri daha çabuk fark eder.
*     Tuvalet eğitimi döneminde
o   Tuvalet eğitimine başladığınızda çocuğunuza mahremiyetin en önemli kısmını da öğretmeye başlayacaksınız: Cinsel bölgelerine bir tek sen dokunabilirsin.
o   Yapabilse de yapamasa da kendisini temizlemesine fırsat verin, cesaretlendirin. İlk zamanlar kendisi denesin, eli uzanamadığında yardım istesin. “Şimdi sen temizleyemediğin için ben temizliyorum ancak ilerleyen dönemde kendin temizleyeceksin. Çünkü ben senin özel bölgelerine dokunamam.” diyerek bu algının oluşmasını sağlayın. Yine hızlı ve pratik olun. Çocuğunuza, onun özel bölgelerine dokunurken rahatsız olduğunuzu (iğrendiğinizi değil, mahremiyet açısından rahatsızlığınızı) hissettirin.
o   İlerleyen dönemlerde de tuvaletteyken göz kontağı kurmak yerine arkanızı dönün, onu izlemeyin ve bunun özel olduğunu vurgulayın.
o   Aşamalı olarak tuvaletten çıkın ve temizlenme işini çocuğunuza verin.
o   Bu aşamada verilen mahremiyet eğitimi ile ilerleyen dönemde özel alan, özel bölge konuları edinimi kolaylaşacaktır. Bu dönemde edinilen mahremiyet algısı, ilerleyen dönemi şekillendirmektedir. Bu nedenle bu dönemde aile fertleri de model olarak bu algının oluşmasını sağlamalıdırlar.
*     Çocukluk dönemi
o   Diğer insanların yanında kıyafetini değiştirmesine izin vermeyin ve siz de değiştirmeyin. Kız ya da erkek çocuğunu ayırt etmeksizin bunu uygulayın.
o   Her dönemde, kendi ihtiyaçlarını karşılaması için fırsatlar sunun ve bağımsız olmasını sağlayın.
o   Odasına izin almadan girmeme, tuvalette yalnız kalma gibi aşamalar artık bu dönemde söz konusu olmalıdır. Sık sık bu konu vurgulanmalı, ev kuralları ile bu özel alanlar korunmalıdır.
o   Anne ve babanın odasında uyuma, birlikte uyuma gibi davranışlar söz konusu olmayacağı için anne ve babanın odasına da izin almadan girmeme söz konusu olmalıdır. Unutmayın, mahremiyet algısını sık sık model olarak verebiliriz. En güzel ve kalıcı yolu budur.
o   Kız ve erkek çocukların odalarını ayırmak oldukça önemlidir. Bu, ilkokul döneminde bitirilmesi gereken bir beceridir. Diğer kardeşlerle uyumama da burada ihmal edilmemelidir.
*     Ergenlik dönemi
o   Ergenlik döneminde vücudunda oluşan farklılıklar her bir bireye zor ve kabul edilemez gelecektir. Bu dönemde merakla birlikte internetten görüntüler izleme, fotoğraflara bakma gibi durumlar söz konusu olacaktır. Bunun yerine çocuklarımıza bu bilgileri alabilecekleri bilimsel kaynaklar önerilebilir ve bu kaynaklara bakmaları sağlanabilir. Bunun ayıp ya da günah olmadığı algısı, çocuklarımıza bu dönemde verilmelidir.
o   Çocuklarımızın dışarıdan gelecek olan “dost tacizlerine” karşı korunması ve ebeveynlerin takınacakları tavır; ilerleyen dönemde çocuklarımızın tacize karşı tavrını ortaya koyma şekillerini etkilemektedir. Bu nedenle olumsuz ve istenmeyen bir durumda çocuklarımızı uygun bir üslupla koruyarak, bu tür durumlarda kendilerini rahat ifade edebilecekleri algısı verilmelidir.
o   Çocuklarımıza cinselliğin ya da vücudunda ve hormonlarında olan değişikliklerin konuşulabilir olması konusunda cesaret verilmeli ve model olunmalıdır. Bu konularda kendini rahat ifade edebiliyor olması önemlidir.
o   Cinsel denemeler (meni atımı gibi) sırasında çocuklarımızın yalnız kalmasını sağlamalı ve bu denemeler sonrasında utanmasını sağlayan konuşmalardan kaçınılmalıdır.
*     Yetişkinlik dönemi ve sonrası
o   Bu dönemde de çocuklarımızın var olan cinsel hayatları hakkında aşağılayıcı, küçümseyici ya da yargılayıcı ifadelerden kaçınılmalıdır.
o   Özel alan mahremiyeti hayatın her döneminde uygulanmalıdır.

Umarım sizler için farkındalık oluşturan ve yeni bilgilere ulaşım konusunda heves uyandıran bir yazı olmuştur. Haftaya tatilde olduğum için bir haftalık yazım olmayacak ancak bir sonraki hafta kaldığımız yerden devam.
Şimdiden iyi bayramlar, iyi dinlenmeler, kolaylıklar ve sevgiler. Tatilde de bayramda da mahremiyet konusunda model olmaya devam!

6 Ağustos 2018 Pazartesi

Çocuklarla Hak Temelli İletişim Kurmak



Herkese merhabalar. Bu hafta, geçtiğimiz hafta katıldığım, Baobab Çocuk ve Küçük Ağaç Psikolojik Danışma Merkezi'nin birlikte organize ettiği ve sunduğu "Çocuklarla Hak Temelli İletişimler Kurmak" konulu atölyelerden aldığım notları paylaşmak istedim sizlerle. Oldukça önemli bir konu olduğunu düşündüğüm için bütün diğer konuları bir kenara koyup önce bunu konuşmak istedim. Bu tür konulara uzmanlarımız daha ilgili, maalesef asıl ilgili olması gereken aileler ise bu konuları hep geri planda bırakıyor. Yapmayın derim ve yazıma başlarım ben.

Her bir bireyin olduğu gibi çocukların da hakları var. Bu haklar kanunlarımızca güvence altına alınmış durumda ancak günlük yaşamda bunları çok da dikkate almıyoruz. Atölyede bu konulara temas edildi. Çocuklarımızın ne gibi hakları var ve biz bunlara ne derece saygı duyuyoruz soruları soruldu. Ben uzun uzun yaptığımız felsefi sorgulamaları size sunmak ve kafa karışıklığı yaratmak yerine "Ne yapmalıyız?" sorusuna verilen cevapları sizlere sunacağım.

Çocuklarımızın haklarına saygı duyan yetişkinler olmak için neler yapmalıyız?
  1. Dilimizdeki "çocuk" kelimesinin olumsuz anlamını çöpe atmalıyız. "Çocuk gibi davranma", "Sus küçüğün, söz büyüğün.", "Şu yaptığını çocuk yapmaz.", "Çocuk gibi ağlama şimdi!" ve bir ton örnek daha. Çocuklarımızla ve etrafımızdaki yetişkinlerle iletişim kurarken bunlara dikkat ederek sürece başlamak mühim. Böylece çocuklarımıza çocuk olmanın korkunç, istenmeyen ve kötü bir şey olduğu algısını vermemiş olacağız. Başkaları kullansa da siz örnek olun, üstüne basa basa kullanmadığınızı herkese gösterin.
  2. Çocukların saf, temiz, iyi, geleceğin garantisi gibi sıfatlarla sunulmasına karşı çıkın. Çocuklarımız da hepimiz gibi bireylerdir. Bu birey olma durumunda kötü de olabilir iyi de. Onlardan herhangi bir konuda beklenti içine girmek yeterince baskı oluşturuyor üzerilerinde. Bu nedenle mümkünse onlara sıfatlarla "aslan oğlum", "fıstık kızım" gibi ifadelerle roller yüklemeyin.
  3. Haklarını yaşayamayan çocukların "çocuk işçi", "çocuk gelin" olarak ifade edilmesine karşı çıkın. Bu ifadeler çocuk olmayı mazur görülmesi gereken bir durum olarak göstermekte. Bunun yerine "çalışan çocuk", "gelin olan çocuk" gibi ifadeler kullanın. Bu, daha yerinde ve amacına uygun ifadelerdir. "Böyle basit bir şeyden ne olur?" demeyin. Olur, çok şey olur.
  4. Çocuklarınızın kendilerini "her konuda ifade etmelerine fırsat verin. Lokantada yemek seçmek, odanın rengine karar vermek, istemediği yemeği yemeye zorlamamak bunlara birkaç örnek. Böylece çocuklarımız haklarına saygı duyulan bir evde büyürlerse, büyüdüklerinde hem kendi haklarını korumasını bilen hem de başkalarının haklarına saygılı bireyler olurlar.
  5. Çocuklarınızın fotoğraflarını paylaşırken, çekerken onlardan izin isteyin. Mahremiyet de bir haktır, bunu unutmayın.
  6. Çocukların iyiliğini ve yararını gözetmek sıklıkla niteliksel sınırlandırmaya sebep oluyor. Bu, şu demek: "Büyümen için bu yemeği yemelisin." diyerek çocuğunuzu zorladığınızda çocuğunuzun başkaları tarafından zorlanabileceği ve istemediği şeyleri yapabileceği algısı oluşturursunuz. Ama amacınız onun iyi beslenmesi ve sağlıklı olması, değil mi? Kısaca, yapmayınız.
  7. Her şeyin temelinde çocuğunuz ile eşit olduğunuz algısını kendinize öğretmelisiniz. Onun korunmaya muhtaç ve sizin bir parçanız olduğu düşüncesini bir kenara koyup onun bir birey olduğunu hatırlayın. Böylece eşit olma ve samimiyet durumunu oluşturmuş olursunuz. Çok soyut gelebilir. Şöyle bir örnek vereyim: Bulaşıkları her gün siz toplarken, yardım etmek isteyen oğlunuza bir gün fırsat verin. O bir birey ve denemek istiyor. Denesin, saatlerce uğraşsın ama kendisi yapsın. İsteğine saygı duymuş olursunuz böylece.
  8. Çocuklar için, çocuklarla birlikte ama çocuklara rağmen olan etkinliklerden, hareketlerden ve konuşmalardan kaçının. Örneğin çocuğunuzla onun yararı için dergi okurken o istemese de dergisinin aynı sayfasında dakikalarca kalma konusunda ısrarcı olmayın. Onun yararı için ve onunla hareket edecekseniz en başından kendinize bunu öğretin.
  9. Olgun, yetişkin, yetkin değil diyerek çocuklarımızın haklarını ihlal etmemizi meşrulaştırıyoruz. Bunu yapmamalı ve kendimize bunu öğretmeliyiz. Yetkin olmasa da deneyerek yetkin olacak, yaşına göre de gayet olgun çocuklarımız. Herkes kendi yaşı kadar olgunken neden çocuklarımızı daha az olgun olarak nitelendiriyoruz? Bu nedenle çocuğunuza güvenin ve inanın. Onun birey olduğu algısını edinince her şey daha anlaşılır olacaktır.
  10. Özel gereksinimli bireylerde de durum çok farklı değil. Özel gereksinimli olsun olmasın her birey "birey"dir. Bitti. Bunun ötesinde bir cümle kurmama gerek var mı sizce? Fiziksel yardım ya da "yetersizliği var" diyerek yapılan her türlü yardım önce bireyin onayı ile olmalıdır. Bu onayı veremeyecek olan bireylerde ise bireyin verdiği ipuçları ile harekete geçmek önemlidir.
  11. Onay! Çocukların onayı olmadan onları bir şeylere zorlamayın. Demek istediğim her sabah okula gitmesi gereken bir çocuğu, uyanamıyor diye okula göndermemezlik etmeyin. Uyku düzenini ayarlayın, okulu sevmesini sağlayın vs ve sürece uyumunu kolaylaştırın. Anca her gün düzenli okula giden bir çocuğun "Bugün izin kullanmak istiyorum." demesine saygı duyun. Demokratik bir iletişim için oldukça önemli. Bu onay, ilerleyen dönemde olası bir istismarı da engellemenizi sağlar. Bu nedenle çok çok önemli.
Atölyede tonlarca not aldım bu konu hakkında.Bu maddeler benim için temel maddeler. Bu maddelerin etrafında şekilleniyor her şey. Maddeler ile ilgili soru işaretleriniz, fikirleriniz varsa bu cumartesi seminerimizin konularına bu konuyu da ekledim, seminere geldiğinizde de konuşuruz uzun uzun.
Umarım sizler için yararlı ve yeni bilgileri merak ettiren bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere.