29 Nisan 2019 Pazartesi

DATA Modeli Nedir?



Merhabalar. Otizm Farkındalık Ayı'nın son pazartesi gününü yaşıyoruz ve ben bu ayı otizm hakkında sizleri bilgilendirmeye ayırmışken bu konuda son yazımı yazıyorum. Bu demek değil ki otizme bir daha dönüş yapmayacağım. Sizden gelen sorular ya da aldığım yeni bilgiler oldukça otizm hakkında ve diğer konular hakkında yazmaya devam edeceğim.
...
Biliyorsunuz bu ay başında 2 Nisan Otizm Farkındalık Günü'nde bir sempozyuma katılmıştım ve oradan aldığım bilgileri paylaşıyordum. Bu yazım da Dr. Meral Çilem Ökçün Akçamuş Hoca'mızın "OSB Olan Çocuklarda DATA Modeli" konulu konuşmasından kaynak buluyor olacak. Hadi başlayalım.
...
DATA modeli; otizmli çocukların bireysel ihtiyaçlarını karşılamak, teorik yaklaşımları harmanlamak ve okul temelli bir program geliştirmek amacıyla oluşturulan bir modeldir. Okullarda uygulanması ve bütünleştirmeyi sağlaması amacıyla tasarlanmıştır.

Bu modelin temel ilkeleri şu şekilde yer alıyor literatürde:

  1. Otizmli çocuklar önce çocuktur. Bu nedenle gelişimlerine uygun hedefler belirlemek önemlidir.
  2. Çocuklar bütünleştirme içinde eğitim almalıdırlar.
  3. Her çocuk öğrenir.

Bu modelin içeriğini okul öncesi müfredatı, aile görüşmeleri, otizmli çocukları temel alan DATA Modeli kontrol listesi oluşturuyor. Bunlara ek olarak "yaşam kalitesini etkileyen müfredat" olarak isimlendirilen DATA Modeli'nin içeriğini şu unsurlar içeriyor:
  • Uyumsal beceriler: Yemek yeme gibi özbakım becerileri, öz savunma becerileri gibi güvenlik becerilerini içeren beceriler.
  • Yürütücü işlev becerileri: Esnek olma, öz düzenleme, bir görevi sürdürme, akranlarla problem çözme gibi beceriler.
  • Bilişsel beceriler: Taklit, eşleme gibi hepimizin bildiği beceriler.
  • İletişim becerileri
  • Sosyal beceriler: Ortak dikkat, pragmatik kurallar, diğerleri ile etkileşim becerileri gibi beceriler.
  • Oyun becerileri: Oyuncakla oyun, etkileşim içeren oyun gibi beceriler.

Peki bu DATA Modeli nasıl uygulanır?

Çevrede gerekli tasarımlar, uyarlamalar yapılır. Çevreden kasıt okul ve okula dair her şey; ayrıca çocuğun ev ve sosyal çevresi.
Etkinlik matrisleri oluşturulur ve bu etkinlikler gömülü öğretim ile uygulanır. Bu model aynı zamanda uygulamalı davranış analizini temel alıyor. Bu nedenle ayrıca değerli. Ayrık denemelerle öğretimin basamaklarını içeren bir uygulama sunuyor.
Öğretim yapılan her güne "genişletilmiş öğretim günü" denmekte. Burada yalnızca okuldaki her anın değerlendirilmesi değil evdeki her anın değerlendirilmesi için ailelere de sosyal ve teknik destek veriliyor. Bu sistemde çocuklar okulda örneğin 20 saat eğitim alıyorsa en fazla yarısı bireysel eğitim oluyor. Bu cümledeki "en fazla"nın altını çizmek istiyorum. Hedef, bütünleştirme içinde öğretimi sağlamak olduğu için; çocuklarımızın aldığı eğitimin yarısından fazlasının diğer çocuklarla yan yanayken olmasını sağlamaya odaklanılmakta. Bu nedenle de çocuklar okulda oldukları saatlerin çoğunda sınıfta bulunuyorlar.
Bu modele göre ayda iki kez ev ziyareti ve seminerler düzenleniyor.
Hizmetler arası koordinasyon ve işbirliği vurgusu çok yapılıyor. Çocuğun hayatında olan her uzman her an iletişim halinde oluyor.
Okul ortamında sunulan görsel destekler de ayrıca bu modelde önemli. Resimler, çizelgeler, çizgiler, listeler, grafikler oldukça sık kullanılmakta. Burada önemli olan; öğrenme gerçekleştikten sonra bu destekleri aşama aşama çocuğun hayatından çekmek.

Ben bu modeli ilgimi çektiği için çalıştığım okulda uygulayabilmek adına adımlar atmaya karar verdim. İlerleyen dönemde bu modelin kitabı çıktığında ayrıntılı şekilde okuyarak okulda uygulamaya çabalayacağım. Attığım adımları, başarılarımı ve başarısızlıklarımı sizlerle de buradan paylaşacağım.

Umarım otizme ayırdığım bu ay otizm konusunda farkındalık oluşturmama sahiden vesile olmuştur. İlginiz ve farkındalığınız için sonsuz teşekkürler.
Haftaya görüşmek üzere.

22 Nisan 2019 Pazartesi

Otizmli Bireylerde Sosyal Taklit Gelişimi ve Eğitimi



Merhabalar. Otizm Farkındalık ayı devam ederken ben de yazılarıma devam ediyorum. Farkındalık haftasının son iki haftası olduğu için ilerleyen dönemde sizden gelen sorulara yeniden dönüş yapabileceğim.
Bu hafta yine haftalardır bahsettiğim sempozyumda, Dr. Gökhan TÖRET'in "Otizm Spektrum Bozukluğunda Sosyal Taklit Gelişimi ve Eğitimi" konulu sunumunu kaynak olarak alıyorum. Gökhan Hoca'nın sunumuna katılamayanlar ya da benim aldığım notları bekleyenler (Sahiden artık böyle bir grup da oluştu.) için bu yazımı hazırladım. Şimdiden iyi okumalar.
...
Taklit hepimizin bildiği gibi bir davranışı gözlemlemenin ardından tekrar etmektir. Taklidin öğrenme ve sosyalleşme işlevleri vardır. Geçtiğimiz haftaki yazımda da çocukların neden taklit ettiğine ilişkin birçok madde sunmuştum. Buradan geçen haftaki yazıma ulaşabilirsiniz.
Taklit; özel eğitimde sıklıkla dil ve konuşma becerilerinin edinimi için kullanılmakta. Bu edinim bir yandan sosyal becerileri de etkilemekte. Bu nedenle sosyal taklide ayrıca bir göz atmakta fayda var.
Sosyal taklidin gelişim basamaklarını Gökhan Hoca şu şekilde sundu:

  1. Bebekler model aldıkları davranışın hedefini hedef alırlar. Yani hedefleri taklit etmek değil hedefe ulaşmaktır. Örneğin annesinin, bir şişenin içindeki çikolatayı kapağını açarak aldığını gören çocuk kapağı açmak yerine şişeyi kırıp da çikolatayı alabilir.
  2. Yaş ilerledikçe davranışın bütünü taklit edilmektedir. Burada hedef modelin hedefinden ziyade modelin davranışları haline gelir. Yani az önceki örnekteki bebek şişeyi kırmak yerine annesi gibi kapağı çevirmeye çabalar.
  3. Yaş ilerledikçe modeli tanıyorsak taklit etme ihtimalimiz artıyor. Yolda tanımadığımız bir kişiyi taklit etme ihtimalimiz düşükken tanıdığımız birini daha çok ve başarılı taklit ediyoruz.
(Peki iki haftadır taklit taklit diyorum da bu beceri neden önemli? Hemen araya girip kısaca anlatmak istedim. Çoğu davranışımızı, özellikle de toplumsal becerilerimizi, konuşma becerilerimizi taklit yoluyla öğreniriz. İlerleyen dönemde bağımsız şekilde öğrenmenin oluşması için kendiliğinden taklit önemlidir. Taklit bizim sosyalleşmemizi sağlayan ilk davranışımızdır. Bu nedenle taklit becerileri önemlidir.)

Otizmli çocuklara taklit becerilerine bakacak olursak:
  • Otizmli çocukların taklit becerilerini değerlendiren iki farklı bakış açısı var: Tamamen problemli bir alan olduğunu savunan ve bazı işlemlerde başarılı olduklarını savunan görüşler.
  • Otizmli çocuklar hedefe ulaşımı anlamakta zorlanmaktadırlar. Bu nedenle hedefe ulaşımı otizmli çocukların anlayabilecekleri şekilde desteklemek önemli.
  • Yeni nesnelerle becerileri taklit etmekte zorlanmaktadırlar. Burada aklımıza genelleme sorunu gelebilir. Bu nedenle taklit becerilerinde genelleme çalışmak önem kazandırmakta.
  • Genellemede yaşanan sınırlılıkların sebebi olarak: Motor becerilerdeki sınırlılıklar, ayna nöron sınırlılıkları, sosyal uyaranlara görsel dikkatini yoğunlaştırmada sınırlılıklar gösterilmektedir. Bu nedenle otizmli bireyler fizyoterapistler tarafından değerlendirilmelidir. Kurumlara kayıt yaptırılırken, sağlık raporu alırken mutlaka bir fizyoterapistin de değerlendirilmesi alınmalı ve bu değerlendirmeden alınan bilgi ile süreç şekillendirilmelidir. (Bu bence en önemli bilgi.)
  • Jestleri taklit etmekte diğer becerileri taklit etmekten daha çok zorlanıyorlar.
  • Kendiliğinden taklit etmekte zorlanmaktalar. Yapılandırılmış taklit de dahi desteğe ihtiyaç duyarken bu durum normal karşılanabilir ancak nihai hedefimiz, çocuklarımızın becerileri kendiliğinden taklit etmesi. Bu nedenle kendiliğinden taklidi de ayrıca destelemek gerekli.
  • Ertelenen taklit becerileri dil ve konuşma becerilerini yordayıcı şekilde sınırlıdır. Ertelenen taklit bir beceriyi bir ortamda taklit ederken sonrasında başka bir ortamda da bu beceriyi taklit etmesi ya da başka bir yerde gördüğü bir davranışı daha farklı bir yerde sergilemesi olarak özetlenebilir. Bu becerinin desteklenmesi gerekmekte.
Peki biz bu sunum sonrası neleri unutmamalıyız?
  1. Otizmli çocuklar da mutlaka ön değerlendirme alınırken fizyoterapistin değerlendirmesinden geçmelidir.
  2. Taklit becerilerini genellemeyi ayrıca çalışmak (Aslında her beceri için çok önemli.) önemlidir.
  3. Taklidin bütün basamakları ayrı ayrı çalışılmalı ve niyetinden kendiliğinden taklit becerisi gösterilmeye başlanmalıdır.
Tabi bu maddeler benim için ayrıca altı çizilmesi gereken konular ancak çocuğunuzun bireysel özelliklerine göre almanız gereken notlar farklı olabilir.
Umarım sizlere farkındalık oluşturacak bir yazı olmuştur. Soru ve görüşleriniz için nerede olduğumu, nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz. Haftaya görüşmek üzere, sevgilerimle.

15 Nisan 2019 Pazartesi

Ortak Dikkat Temelli ve Oyun Aracılı Erken Müdahale Programı



Merhabalar. Otizm farkındalık ayı içerisinde, otizm ile ilgili bilgilendirici yazılarıma devam ediyorum. Bu haftaki yazımın kaynağı geçtiğimiz iki hafta boyunca da bahsettiğim sempozyumdaki sunumlardan, Prof. Dr. Selda Özdemir ve Arş. Gör. Işık Bülbül'ün sunumu. Her iki akademisyeni de ilk kez dinledim, bu nedenle benim için ayrıca değerli bir sunum oldu. Buyurun başlayalım.
...
İsterseniz önce ortak dikkatin tanımını, içeriğini vereyim. Ortak dikkat; işaret etme, verme, gösterme ve koordineli göz kontağı becerilerini içeren bir kompleks beceridir. 
Otizmli çocukların %22-44'ü olabildiğince az kelimeyle konuşan ya da konuşmak yerine jestleri tercih ederler. Bu nedenle ortak dikkat gibi sözel beceri gerektirmeyen becerilerin, erken dönemde desteklenmesi önem kazanmaktadır. Erken müdahale için Selda Hoca birkaç öneride bulundu:

  • Multidisipliner olmalı. Yani birçok farklı alandan uzmanlar süreçte bulunmalı.
  • İlk altı yıldaki iletişim becerileri sonraki yıllardaki iletişim becerilerini yordadığından, mutlaka desteklenmeli.
  • Yoğun ve erken müdahale otizmin etkilenme düzeyini azaltır. Bu nedenle erken dönemde yapılan müdahalenin yoğun olması çok önemlidir.
  • İlişki temelli müdahalelerde (Örneğin doğal öğretim.) temel beceriler desteklenmektedir ve erken dönemde bu müdahale yöntemlerinin tercih edilmesi daha sağlam adımlar için iyi olacaktır. Uygulamalı davranış analizi gibi uzun zamandır kullandığımız prensipler sembolik oyun, paylaşma amacıyla gösterme, ortak dikkat gibi becerilere çok az odaklandığından biraz geri planda bırakılabilir.
  • (Bu önerilerde ne çıkarmamız gerek? Erken dönemde, yoğun ve birçok disiplinden uzman ile çalışmalar yapmalı ve bu çalışmaları ilişki temelli müdahaleler ile desenlemeliyiz.)
Çocukların dili öğrenme şeklinin temelinde taklit becerileri yatar. Peki çocuklar aslında neden taklit eder? Yetişkinin davranışı ile kendi davranışını eşleştirmek istiyor olabilir, taklit ettiği kişi ile duygusal bir bağ kurmak istiyor olabilir. Çocukların görsel bir girdiyi, motor bir çıktı olarak sunuyor olması sosyal taklidin temelini oluşturur. Peki sosyal taklit nasıl oluşur?
    • Bireyler bebeklik döneminde seçici taklit ve rasyonel taklit becerileri göstermektedir. Yani rasyonel bir değerlendirme yaparlar ve gözlemlenen davranışlardan birini taklit ederler. Taklit ettikleri bireylerin bir hedefe ulaşıyor olmaları onlar için yeterlidir. (Örneğin babası kavanozdan kurabiye alıp yiyorsa bebek de kavanozdan kurabiye almaya çalışır ancak kendi hareketleri ile bunu yapar ve hedefe ulaşır.)
    • Dil öncesi dönemde taklit iletişim amacını anlama işlevini görmektedir. Taklit edilen davranış bağ kurma amaçlı mı ihtiyaç ifade etme amaçlı mı, bize bunu söyler.
    • İki yaşındaki bireyler hedefe ulaşmayı taklit ederler ancak yaş ilerledikçe davranışın tamamını taklit etmeye yönelirler. (Örneğin az önceki bebeği ele alalım. Bebek kurabiye kavanozunu kendi hareketleri ile açarken üç yaşına doğru tıpkı babasının hareketleri ile kavanozu açmaya başlar, hareketin tümünü taklit eder.)
    • Yaş ilerledikçe taklit, taklit edilen bireyle sosyal bir bağ kurulmasına yardımcı olur ve bu işlevle de kullanılır.
    • Otizmli çocuklarda ise sosyal taklit, otizm semptomlarından biri olarak görülür. Tanı alındıktan sonra mutlaka desteklenmesi gereken bir alan olarak karşımıza çıkar. Sosyal taklit hem iletişim hem de etkileşim için önemli bir beceridir, bu nedenle desteklenmesi önemlidir.
  • Sosyal taklidin iletişim amacını anlama, modeli keşfetme, etkileşim kurma ve içgüdüsel gereksinimleri besleme işlevleri vardır.
Otizmli çocuklarla sosyal taklit çalışırken şu basamakları takip etmek gerekir:
  1. İletişim amacını taklit
  2. Nesneleri eylemleri/jestleri taklit
  3. Kendiliğinden taklit
  4. Ertelenen taklit
  5. Genellenen taklit.
Selda Hoca, bu basamakları içeren, hedefinde sosyal taklit ile birlikte ortak dikkat olan "Otizm Spektrum Bozukluğunda Ortak Dikkat Temelli ve Oyun Aracılı Erken Müdahale Programı"nı tanıttı bize. Bu programı uyguladıkları çocukların ortak dikkat ve sosyal taklit becerilerindeki ilerlemelerden bahseden akademisyen ile Işık Bülbül oldu. Bu programın uygulama ilkelerini ise şu şekilde sundular:
  1. Ortak dikkat; oyun, sosyal iletişim ve etkileşim düzeyi değerlendirmeleri ile başlar.
  2. Otizmli çocukların motivasyonel özelliklerini temel alır. Yani çocukların liderliğinde devam eder.
  3. Oyun rutinleri aracılığı ile uygulanır.
  4. Uzun ve kısa vadeli uygulanabilmektedir.
  5. Herhangi bir müdahale programı ile birlikte uygulanabilir.
  6. Amaç; oyunun sıklığını, karmaşıklığını ve çeşitliliğini arttırmaktır.
  7. Etkileşimde hedef; nesne değil koordineli etkileşim ve amaçlı iletişim davranışlarıdır.
Bu programda etkileşimin aşamalarından bahsedildi: Obje odaklı, ihtiyaç odaklı ve koordineli etkileşim. Bu basamaklar takip edilerek programın önerdiği beceriler çocuklarla oyun temelli olarak çalışılmakta ve bireylerin ortak dikkat ve sosyal taklit becerileri desteklenmektedir.

Peki bu programı ben bu bloga neden taşıdım? Ülkemizde akademisyenler tarafından yüzlerce çalışma yapılıyor ancak aileler bu çalışmalara sırtlarını dönüp kendi dertlerini/problemlerini çözme telaşına düşüyorlar. Oysaki bu çalışmalar ailelerin bahsettikleri dertleri/problemleri ile yakından ilgili. Örneğin problem davranışlarından şikayet ettiğiniz kızınızın tek eksiği onunla eğlenerek oyun oynamayan bir baba olabilir. Konuşmadığı için kaygı uyandıran oğlunuzun tek ihtiyacı annesi ile oyun oynarken ona konuşma fırsatı sunulması olabilir. Bu programlar bizlere çocuklarımızı daha iyi destekleme ve onlarla ilerleme fırsatı sunar, bu becerileri öğretir. Lütfen bu bilgilere sırtınızı dönmeyin. Çabalamadan hiçbir şey dünden daha güzel olmuyor.

Haftaya görüşmek üzere, sevgilerimle.

8 Nisan 2019 Pazartesi

Otizmin Nedenleri



Merhabalar. Otizm Farkındalık Ayı içerisinde otizm konusundaki yazılarıma devam ediyorum. Geçen hafta da bahsettiğim gibi kaynağım aynı sempozyumdaki farklı bir akademisyenin konuşması olacak bu hafta. Dr. Merve UYTUN Hoca'mızın "Otizmin Nedenleri" başlıklı konuşmasından aldığım notlar ve slaytlarından aldığım fotoğraflar kaynağımı oluşturuyor. Şimdiden iyi okumalar.
...
Ben üniversitedeyken, Prof. Dr. Bülbin SUCUOĞLU'ndan Otizm dersini almıştım. O dersi Bülbün Hoca'dan alan son tayfa sanırım biziz. O derste otizmin sebepleri olarak elle tutulur bilgiler yerine "olabilir"ler ile ilgili konuşmuş ve bu olasılıkların da oldukça az olduğunu fark etmiştik. Ancak Merve Hoca'nın konuşmasından sonra otizmin sebeplerinin yavaş yavaş açığa çıkmakta olduğunu ve hatta, bir sonraki hocamızın sunumunun ardından belirli tiplerinin ortaya konduğunu gördüm; çok da mutlu oldum.
Merve Hoca nedenleri birkaç başlık altına alıp öyle sunmuştu. Aynı başlıkları (umarım yanlış şekilde not almamışımdır) ben de burada kullanmak istiyorum:

  1. Anatomik Nedenler
    • Otizmli bireylerle yapılan çalışmalarda görülmüş ki, otizmli bebeklerin doğum esnasında beyinleri normal ya da az miktarda küçük olabiliyor. Dört yaşına kadar otizmli çocukların %90'ının beyinleri ortalama gelişim gösteren bireylerin beyinlerinden daha büyük. Bu büyüme ergenlikte duruyor ve sonrasında beyin dejenere oluyor. Bu dejenerasyon doğuştan mı yoksa değil mi henüz ortaya konmamış.
    • Otizmli çocukların en çok büyüyen/bozulan beyin bölgeleri ise Dorsal (muhakeme etme becerisini etkileyen bölge) ve medial (öğrenme, hatayı fark etme, düzeltme becerilerini etkileyen bölge) prefrontal korteks, superior temporal korteks ve ilişkili olduğu amigdaladır (tekrarlayıcı davranışları kontrol eden bölge).
    • Beyaz cevher yapısında ve bağlantısında bozulmalar olmaktadır. 
    • Otizmli çocuklarda duyguları anlamaya çalışırken amigdalanın harekete geçmediği saptanmış. Oysaki ortalama gelişim gösteren bireylerde bu bölge, bu tür durumlarda aktive olmakta.
    • İletişimle ilgili olan Broca alanı, yüz tanımayla ilgili olan fusiform alan, beyindeki veri işlemleme süreciyle ilgili olan fronto temporal alanda farklılıklar görülmekte.
    • Hormonlarla ilgili yapılan araştırmalarda sıklıkla serotonin üzerinde durulmuş.Çünkü serotonin sosyal davranış, uyku, agresyon, kaygı, duygusal regülasyon gibi becerilerde etkili olan bir hormon. Ailede riskli bir durum söz konusu olduğunda otizmli çocukların serotonin seviyelerinde artış olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış. Yani genetik yatkınlığı olan ailelerin çocuklarında serotonin seviyesi yüksek çıkmış ve bu otizm ile ilişkilendirilmiş.
  2. Genetik Nedenler
    • Genetik faktörler incelenirken şu veriler karşımıza çıkıyor: Tek yumurta ikizlerinde %36-91 arasında, çift yumurta ikizlerinde %0-31 arasında, kardeşlerde %3-10 arasında, ebeveynlerde %2-3 arasında otizm olma ihtimali vardır ve bu oranlar bize gösterir ki otizmin genetik bir alt yapısı vardır.
    • Genetik ile ilgili yapılan çalışmalarla henüz otizmin %5'lik kısmı açıklanabilmiş durumdadır. Buna karşın oldukça fazla bilgi alanyazında var.
    • DNA gen diziniminden yola çıkarak oluşan mutasyonlar üzerinden birçok veri elde edilmiş. Hatta bu veriler üzerinden alınan bilgiler ile otizmin çeşitli alt tipleri ortaya konmuş ve bu mutasyonlardan kaynaklanan sorunların tedavisi için ilaçlar üretilmesi adına adımlar atılmış. (Bu bilgi, aynı sempozyumda, Doç. Dr. Pınar URAN'ın konuşmasından alınan bir bilgi.)
    • Merve Hoca aslında hangi gen ve kromozomlarla ilgili çok yararlı bir slayt sayfası hazırlamıştı ancak çektiğim fotoğrafta hiçbir şey görünmüyor. Bu nedenle üzerinde çalışılan genlerle ilgili herhangi bir bilgi veremeyeceğim.
    • Bütün bunlara ek olarak bir de risk oluşturabilecek durumlar var:
      • Anne ve babanın yaşının ilerlemiş olması
      • Hamilelikte diyabet, obezite, hipertansiyon, kanama, stres,
      • Annede polikistik over sendromu olması,
      • Ters doğum, erken doğum, fetal stres, doğumda kullanılan anestezi, müdahaleli vajinal doğum,
      • Yaz bebeklerinde ayrıca bir parantez söz konusu: Hamilelikte ve erken çocuklukta D vitamini eksikliği üzerinde duran çalışmalar var. D vitamini genleri ve beynin gelişimini sağlayan bir vitamin. Bu nedenle etkili olacağı düşünülmekte. Hayvanlarla yapılan çalışmalarda geçici D vitamini eksikliğinin uzun dönemde OSB ile ilişkili olacağını ortaya koymuştur.
      • Beslenme sorunları, anemi.
  3. Çevresel Nedenler
    • Burada ilk maddeyi aşılar alıyor. Aşıların otizm ile ilişkilendirildiği çalışmalar yok. Aşıların içinde olan ve olmayan civa çeşitleri ile ilgili yapılan çalışmalarda dahi bir ilişki bulunamamış.
    • Günümüz dünyasında günlük yaşamda maruz kaldığımız yaklaşık seksen bin toksik maddenin etkisinin olabileceği düşünülmekte ("Ama hangisinin?" sorusunun yanıtı henüz yok.)
    • Ailelerinde otoimmün hastalıkların, yani bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıkların fazla olması bir risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor.
    • Probiyotikler üzerinde biraz durmak gerekiyor. Gereksiz, yanlış, vücudumuza yaraından çok zararı dokunan probiyotikleri almak gen transflerine sebep oluyor olabilir. Bu nedenle dikkatli tüketmeye gayret etmeli.
    • Ağır psikososyal yoksunluk da bir diğer risk faktörü. 
Böyle birbiri ardına sıraladığım bu risk durumları bize ne göstermeli?
  1. Otizmin genetik faktörlerle ortaya çıktı yavaş yavaş kabul ediliyor. Bu nedenle her otizmli çocuğun hastanelerin genetik bölümüne giderek aile üyelerinin ve kendisinin kan vermesi önemli. Hangi kromozomda ne gibi farklılıkların olduğu belirlenmeli. Hiçbir sonuç çıkmasa dahi ilerleyen dönemde yapılacak olan bilimsel çalışmalara destek olmak adına bile bu yapılabilir.
  2. Diyet yapıyoruz, otizme çare oluyoruz diyerek aldığınız bilgileri hemen uygulamamalısınız. Çocuğunuzun immün sistemini, duyarlılıklarını muayene ettirmeden bu tür kararları almamalısınız. Önemli dönemlerde alması gereken önemli besinleri almayan çocuklarda farklı problemler ortaya çıkabilir, bunu unutmamalı.
  3. Sempozyum sonrasında sorulan sorulardan da öğrendik ki erkenden fark et, bütün tetkikleri yaptır, hemen eğitime başla, doğru beslen ve spor yap, gerektiğinde ilaç kullan, ilerlemeyi değerlendir, otizmin belirtisini azalt. Denklem bu kadar karmaşık, meşakkatli ama uygulanabilir.
Haftaya yeni bir yazı ile görüşmek üzere. Sevgilerimle.

2 Nisan 2019 Salı

Otizmin Erken Bulguları



Merhabalar. Bugün 2 Nisan 2019 Otizm Farkındalık Günü ve dolayısıyla Otizm Farkındalık Ayı başladı. Bu ay boyunca otizmle ilgili yazılar, bilgiler paylaşmak hedefim var. Bir öğretmen ve bir özel eğitim gönüllü olarak bunu yapmanın bu ay içerisinde yapacağım en yararlı şey olacağını düşünüyorum.
Bugün Ankara Üniversitesi Özel Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ankara Üniversitesi Otizm Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin birlikte hazırladıkları ve sempozyum vardı. Sempozyumda farklı üniversite ve bölümlerden hocalar gelerek otizm konusunda güncel bilgileri bizimle paylaştılar. Bu ay içerisinde yayınlayacağım beş yazının beşi de bu sempozyumdan aldığım notlar kaynağı ile kaleme alınmış olacak. Sempozyumda emeği geçen her akademisyene ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
...
Sempozyumun ilk konuşmacısı Doç. Dr. Esra Yürümez'di ve konusu "Otizmin Erken Bulguları"ydı. Otizmli çocukların hayatlarının ilk dönemlerinde gösterdikleri erken bulguları bizlere anlattı. Hadi başlayalım.
...
Erken tanı; erken dönem plastisitenin daha hızlı ve kalıcı olması ve sosyal becerilerin ediniminin daha hızlı olması gibi sebeplerle oldukça önemlidir. Her çocukta erken belirtilerin farklı olması, tanı kriterlerinin tanıyı net şekilde koymaya uygun olmaması, gelişimsel özelliklerin yaşla birlikte değişme ihtimali sebebiyle bekleme durumlarının olması ve standart tanımın dışındaki belirtilerin olması sebebiyle tanı koymada çeşitli sınırlılıklar yaşanmakta. Ancak ülkemizde konulan Otizm tanılarının %92'si, YGB tanılarının %61'i geçerli ve güvenilir şekilde karşımıza çıkmakta. (İtiraf etmek gerekirse benim düşündüğümden daha büyük bir oran bu.)

Erken tanı sürecinde biz öğretmenlerin/eğitimcilerin çok hakim olmadıkları psikiyatrik değerlendirme sürecinde neler yapıldığı ile ilgili bilgi verildi sempozyumda. Gebelikten itibaren yaşanan süreçle ilgili ayrıntılı bilgi alınan, çocuğun gözlemlendiği, çocuğun anne ve baba ile sözel ve sözel olmayan etkileşiminin gözlemlendiği, gelişim düzeyinin belirlendiği, uyumsal işlevlerin değerlendirildiği bir süreçmiş psikiyatrik muayene. Oturum sonrasında gelen soruda bu muayenenin beş dakika bile sürmemesi eleştirisi yöneltildi hocalara. Hocalarımız ise kendi çalışma şartlarının zorluğundan ve sistemden şikayet ettiler. (Kim haklı siz karar verin.)

Esra Hoca erken dönem belirtileri şu şekilde sıraladı:
  • En erken belirtiler, aileler fark etmese bile ilk altı ayda ortaya çıkmış oluyor. Bu belirtiler duyusal hassasiyet olarak görülüyor. Ayrıca motor becerilerde de gerilik söz konusu olabiliyor.
  • İlk bir yılda motor becerilerde farklılık daha sık görülen bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
  • İletişim ve tekrarlayıcı davranışlar ilk bir yıl belirleyici değilken iki yaşından sonra ortaya çıkabiliyor ve belirleyici hale geliyor.
  • İlk belirtiler genellikle otizmin spesifik belirtileri olmadığı için tanı koymak zor olabiliyor. Motor gecikme, aşırı ya da azalmış duyusal hassasiyet, davranış farklılıkları, duygu uyumlanmasında güçlükler, uyku-yeme-dikkat konularında zorluklar otizme özel sınırlılıklar olmadığı için tanı koymak güç olabiliyor.
  • İlk aylarda göz temasından kaçınma, sosyal bir davranış olarak gülümsemelerde azalma, hareketli nesneleri takip etmeme, 2-6 ay arasında herhangi bir nesneye yönelirken orta hatta anormallikler ve göz teması süresinde uzama olmaması belirtileri vardır.
  • Altıncı ayda; baş kontrolünde zorluk, desteksiz oturmada güçlük, nesnelere uzanmama, azalan motor hareketler, azalan göz teması tepki süresi, görsel dikkatte problemler, kas konusunun az ya da fazla olması, nesneleri elden ele geçirmede güçlük belirtileri vardır.
  • Babıldama başladığında ritmik kol hareketleri eşlik etmemesi önemli bir bulgudur.
  • İlk 6 aydaki motor becerilerdeki sorunlar 3-4 yaşlardaki sosyal davranışları ve problemlerini yordamaktadır. (Bu bence çok önemli bir bilgi.)
  • Dünya Sağlık Örgütü'nün standartlarına göre desteksiz oturma 5. ayda edinilirken OSB olan çocuklarda 7. ayda edinilmektedir. Desteksiz ayakta durma 10. ayda edinilirken OSB olan çocuklarda 13. ayda edinilmektedir. Bağımsız yürüme 12. ayda edinilirken OSB olan çocuklarda 18. ayda edinilmektedir. Bu farklar da önemli ipuçları sunmaktadır.
  • İki yaşından itibaren dil ve konuşma becerilerinde ve sosyal becerilerde problemler artar. En önemli dört alan bulguları ile ileriye dönük ipuçları sunar: Dikkat, duyusal-motor, sosyal-duygusal ve iletişim.
    • Ortak dikkat ve sosyal katılım konusunda yaşanan güçlükler, duygu regülasyonu sorunları ile ilişkilidir.
    • Olumlu duygulanım, yani biri gülümserken karşısındakine gülümseme ya da olumlu duyguları ifade etmek için karşısındakine gülümseme çok azdır.
    • Alıcı dil becerilerinde de sınırlılıklar vardır. (Ben yoğun olarak ifade edici dilde olarak biliyordum ancak bu bilgi benim bilgilerimi de tazelemiş oldu.)
Esra Hoca bir de uygulama için önerilerde bulundu:
  1. Yaşamın ilk üç yılında her çocuğun gelişimi belirli aralıklarla değerlendirilmelidir.
  2. Gelişimsel açıdan riskli olan çocuklar otizm açısından da değerlendirilmelidir.
  3. Her bebek şu kritik aylarda şu alanlarda mutlaka değerlendirilmelidir:
    • 4-6 ayda elleri orta hatta birleştirme
    • 6 ayda desteksiz oturma
    • 6-15 ayda ince motor beceriler
    • 3-10 ayda kaba motor beceriler
    • 18-24 motor stereotipilerin varlığı
  4. Riskli çocuklar multidisipliner bir bakış açısı ile değerlendirilmelidir.
Benim için otizmin erken belirtilerini yeniden gözden geçirme ve alanyazında yeni elde edilen bulguları öğrenmek için değerli bir konuşma oldu. Buradan hocamıza sonsuz teşekkür ediyorum.

Otizmin farkındayız, değil mi?

Peki bu yazıyı okuduktan sonra ne yapabilirsin? İlgileneceğini düşündüğün arkadaşlarına gönderebilirsin, sayfanda paylaşabilirsin, etrafındaki insanlara bu yazıdan öğrendiklerini aktarabilirsin. Benim aklıma ilk gelen bunlar oldu. Hadi bu ay otizmi bilmeyen kalmasın!

Haftaya görüşmek üzere, sevgilerimle.