26 Aralık 2017 Salı

Özel Gereksinimli Bireylerde Bekleme Davranışının Ev Ortamı Dışına Taşınması

Herkese güzel bir haftadan merhabalar. Ben öğrencilerimi derse beklerken bilgisayarımda çalışmayı ya da çocuklarım için materyal hazırlamayı çok severim. Bilgisayarda çalışırken seneler önce bir öğrenci velim için hazırladığım bir yazı karşıma çıktı. Sizlerle paylaşmak istedim.
2014 yılında hazırladığım ve bu yazının ardından velimi bir daha görmediğim bir yazı bu. Yazı mı başarısızdı yoksa velim uygulamaktan mı çekinmişti bilmiyorum. Sonrasında birçok velime daha verdim. Neyseki onlardan giden olmadı. Şimdi ise sizlerle paylaşıyorum.
...
"Bu yazıda sizlere, dışarıda (sokakta, otobüste, yolda, okul koridorunda vs.) bekleme davranışının nasıl çalışılacağı üzerine önerilerde bulunacağım. Hadi yapmamız gerekenleri aşama aşama anlatalım:
1.       Öncelikle çocuğunuz için etkili bir pekiştireç bulmakla işe başlayabiliriz. Bunun için her zaman tüketmediği ama sevdiği bir yiyecek yerinde olacaktır. Eğer sevdiği yiyeceği her zaman tüketiyorsa artık tüketimi kesilip sadece ödül olarak kullanılmaya başlanması da olabilir.
2.       Ödül belirlemenin ardından okul koridorlarında çalışmamıza başlayabiliriz. Belirli bir yönerge belirlemek yerine çeşitli yönergeler uygulamak daha iyi olacaktır. “Bekle. / Hadi bekleyelim. / Şimdi burada duralım.” gibi. Ama daha ağır düzeydeki çocuklarımızla tek yönerge çalışılarak ardından yönergeleri çeşitlendirmek daha doğru olabilir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da çocuklarımızın özelliklerini düşünmemiz gerekli.
3.       Okul koridorunda kimsenin olmadığı ve daha sessiz bir koridorda çalışmaya başlamak daha doğru olacaktır. Bekleme sürelerini ve ne rutinde ödül vereceğinizi ayrı bir yazıda basamaklandırdım. Bu basamaklara göre 5 saniye bekleme hedefse her beş saniyede bir ödülü vermelisiniz. Beklemediği durumda fiziksel yardımla beklemesini sağlamalısınız ya da çocuğunuzun beklemesini hangi tür yardımla sağlıyorsanız o tür yardımdan başlayabilirsiniz.
4.       Ödülü verirken neden ödül verdiğinizi her seferinde açıklamalısınız. Ödülü kaybettiğinde de neden veremediğinizi anlatmalısınız.
5.       Aşamalı olarak ödülü ayrıca bir çalışma ile çekeceğimizi unutmamalısınız. Her zaman aynı ödülü aynı sıklıkla ve aynı şekilde vermemizin de sakıncaları söz konusudur. Bu nedenle ilerleyen dönemde ödülümüzü de yavaş yavaş çekeceğiz. Pekiştireç tarifelerini içeren bir yazım da yakında geliyor.
6.       Sessiz koridorda 5 dakika bekleme davranışını edindikten sonra birkaç kişinin olduğu koridorda ardından insanların çok geçtiği koridorda ve en sonunda veli bekleme salonunda bekleme davranışı ayrı ayrı çalışılmalıdır. Ben böyle basamaklandırdım ancak sizin aklınıza daha ayrıntılı basamaklar geliyorsa öyle de çalışabilirsiniz.
7.       Bu davranışı aynı zamanda evde de aynı şekilde çalışırsanız okula genellemesi daha kolay olacaktır.
8.       Hiç öğrenemeyecekmiş gibi olduğu anlar yaşamaya hazırlıklı olun. Böyle anlarda dahi motivasyonunuzu yitirmediğinizde bir anda harika ilerlemeler olacağını unutmayın. Bu, sizin en büyük motivasyon kaynağınız olmalı. Öğrenim olduğuna nasıl karar vereceğiz diye soruyorsanız hemen söylüyorum. Çalıştığınız basamakta üç deneme üst üste ödül alırsa o basamak öğrenilmiş demektir.

Sorularınız ve önerileriniz için lütfen iletişimimizi sürdürelim.
Kolaylıklar diliyorum, bu süreçte yanınızda olduğumu lütfen unutmayın. İyi çalışmalar."

Nihan'ın deneyimleri, çocuklarınıza ve velilerine bakış açısı her geçen gün değişirken bilimsel bilgi de büyük bir hızla ilerliyor. Yetişmek için gözlerimde egzemalarla okumaya devam ediyorum. Sorularınız, şu konuyu da konuşalım dediğiniz noktalar varsa seve seve yardımcı olmak isterim.
Şimdiden 2018'in hepimize güzellikler getirmesini temenni ediyorum. Umarım 2018 hatırladığımız güzel yıllardan biri olur.
Nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz, sevgiler.

18 Aralık 2017 Pazartesi

Özel Gereksinimli Çocuklarla Dinlediğini Anlama Çalışmaları



Herkese güzel bir haftadan merhabalar. Ben hastalığımı atlattım, dinlendim ve enerjik bir şekilde bu güne başladım. Şimdi ise penceremde güzel bir Ankara yağmuru varken sizlere yeni yazımı hazırlıyorum. Şimdi Ankara'da, Seyranbağları'nda olmak çok keyifli. Hemdem Özel Eğitim'in bahçesindeki vişne ağacının yaprakları yerlerde ve her yer cilalanmış gibi. Mis.
Hadi konumuza geçelim.
...
Daha önce de çokça vurguladığımız ve her seminerde de duyduğumuz gibi okuma-yazma eğitimi erken çocukluktan başlayan ve okuma-yazmayı "Evet öğrendi!" dedikten sonra da devam eden bir süreç. Erken okuryazarlık becerilerinin erkenden desteklenmesi, okuma-yazma öğretiminde biz öğretmenlerin işlerini oldukça kolaylaştırıyor. Bu becerilere dahil olan bir diğer beceri ise dinlediğini anlama. Alıcı dil becerilerini de içine alan bu beceri okuma-yazma becerileri için de olmazsa olmaz. Henüz okuma-yazma becerileri çalışılıyor olmasa da çocuklarımıza dinlediğini anlama becerisini de kazandırmamız gerekiyor. Yönerge takibi, bilişsel becerilerin öğretimi gibi becerileri öğreterek zaten bir miktar bu beceriyi çalışmış oluyoruz. Benim şimdi bahsedeceğim bölümü ise bunlardan sonrası.

Dinlediğini anlama becerileri neden önemli?

  • Dinlediğini anlayan bireyin alıcı dili yaşına uygun bir hale gelmiş ve artık etrafındaki dünyanın farkındadır diyebiliriz.
  • Dinlediğini anlayan bireyin iletişimi kuvvetlenmiş olur.
  • Dinlediğini anlayan birey artık sadece çevresindeki kişileri dinleyerek de öğrenmeyi öğrenmiştir.
  • Dinleyerek öğrenmek ise birçok alternatif yönteme olan ihtiyacı azaltır ve hem eğitimin maliyetini hem de zamanını kısaltır.
  • Dinlediğini anlayan çocuğunuzla artık sinemaya gidebilir ve sonrasında bu film ile ilgili sohbet edebilirsiniz.
  • Dinlediğini anlayan birey karşılıklı sohbetlerde daha anlamlı ve amaçlı cümleler kurabilir.
Dinlediğini anlama becerilerinin önkoşulu nelerdir?
  • Yönerge takip edebilmek
  • Gruptaki yönergeleri takip edebilmek
  • Temel kavramları edinmiş olmak
  • Temel kavramları günlük yaşamda kullanabiliyor olmak
  • Temel ifade edici dil becerilerini edinmiş olmak (Selamlaşma, kendini tanıtma, nesne isimlendirme, eylem isimlendirme gibi.)
  • Sağlıklı şekilde duymak (İşitme engelli bireylerde herhangi bir yardımcı ile işitebiliyor olmak.)
Dinlediğini anlama becerilerinin basamakları nelerdir?

Daha önce de dediğim gibi buradan önerdiğim basamaklar benim kendi öğrencilerimin çoğunluğunun derslerinde kullandığım ve çoğu zaman da bireyselleştirdiğim basamaklardır. Basmakalıp olarak "Bu böyle!" diyemeyiz, dememeliyiz de. En azından ben demem.
Fikir vermesi açısından isterseniz önce sadece dinleme becerisinin basamaklarını vereyim:
  1. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü dinler.
  2. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü dinler.
  3. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü dinler.
  4. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü dinler.
  5. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 10 sayfalık bir öykü dinler.
  6. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıdaki sayfalık bir öykü dinler.
Dinlediğini anlama becerisi için ise benim uyguladığım basamaklarım ise şu şekilde:
  1. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  2. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  3. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  4. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  5. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  6. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
  7. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  8. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  9. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  10. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  11. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  12. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
  13. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  14. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  15. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  16. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  17. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  18. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
  19. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  20. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  21. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  22. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  23. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  24. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
  25. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  26. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  27. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  28. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  29. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  30. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
Peki nasıl çalışacağız?

Ben bu beceri için okuldaki farklı materyallerin, öykülerin ya da kitapların resimlerini tarayıcıda taratıp yazısız resimleri elde ediyorum. Ardından bu resimlere uygun öyküler yazıyorum. Her sayfa için 5-10-25-50 kelimelik öykü bölümleri hazırlıyorum. Daha sonra bu öyküleri laminasyon makinesinden geçirip kendi kitabımı hazırlamış oluyorum. (Hazırladığım kitaplar hakkında ayrıntılı bilgi almak için bana e-posta atabilirsiniz.)
Peki sadece kitapla mı? Tabi hayır. Alternatifleri ise şöyle sıralayabilirim:
  • Parmak kuklaları ile daha önceden oluşturduğunuz öykülerinizi canlandırabilirsiniz.
  • Slayt gösterisi ile hazırladığını resimleri sunabilirsiniz.
  • Amacınıza göre yapılandırdığınız bir çizgi filmi siz seslendirerek de çalışabilirsiniz. Dublaj yapmak eskisinden daha kolay.
  • Okulunuza gelen stajyer arkadaşlarınızdan bir piyes hazırlamalarını isteyebilir ve hedefiniz olan metni hazırlayarak süreci yapılandırabilirsiniz.
  • Resimleri film şeridi gibi hazırlayarak ve bu film şeridini kocaman yaparak, yürüye yürüye öyküyü anlatarak da çalışabilirsiniz.
  • Son dönemde birçok materyal önerisi olan sayfa var. Bu sayfalardan örneklerine bakarak kutulardan televizyonlar yapabilir ve resimleri bu kutu içerisinden inceleyebilirsiniz.
Gelelim püf noktalarına:
  • Her sayfa için kim, ne gibi sorular ayrı ayrı çalışılmalı. Yani ilk sayfada birinci basamak oldu, ikinci sayfada ikinci basamağa geçtim demek yok. Bir öyküde en az üç deneme üst üst doğru tepkiyi almanız gerekiyor.
  • Çocuğunuzun performansına göre cümle cümle giderek ve notlar alarak da süreci devam ettirebilirsiniz.
  • Kim sorusu bitti, ne sorusuna geçtik diye kim sorusunu sormamalıyız diye bir şey yok. Etkileşimli kitap okuma süreci gibi notlarınızı alarak hangi sayfada ne sorabileceğinizi kendinize hatırlatabilirsiniz.
  • İlk zamanlar soruların cevaplarını çocuklarımızın bulmalarını sağlayacak ipuçları görsellere iliştirilebilir, anlatırken ses tonlarında gerekli oynamalar yapılabilir.
  • Uygulanacak öğretim tekniğine, yöntemine ise çocuğumuzun ve kendi uzmanlık durumumuzun etki ettiğini unutmayalım.
Soru, görüş ve önerileriniz için iletişim adreslerimi biliyorsunuz. Her zaman seve seve sorularınızı cevaplıyor ve yardımcı olmaya çalışıyorum. Beraber öğreniyor ve beraber güzel vakit geçiriyoruz.
Şimdiden kolaylıklar diliyorum.

(Not: Resimdeki görselde benim yazdığım öykü ve Fil Görsel Yayın Seti'nin Öykü Sıralama Kartları'ndan oluşturduğum resimleri var. Resimdeki öykünün yanına ben her bir basamak için ayrı ayrı sorular da hazırlamıştım.)

12 Aralık 2017 Salı

Bilmemiz Gereken Kavramlar Yazı Dizisi - 3



Merhabalar. Seminerler, dersler, yeni öğrenciler, ilerlemeler, okul görüşmeleri, toplantılar derken vakit nasıl geçiyor anlayamıyorum. Farkında değilim ama bu keyifli bloğu kuralı üç yılı geride bırakıyorum. Keyifle geçen aylar ve günlerden oluşuyor bu zaman dilimi. Daha keyiflilerine hazırlanıyoruz.
Bu hafta yukarıda bahsettiğim toplantı seminer gibi etkinliklerde sıkça karşılaştığım kavram karmaşalarından birine değinmek istiyorum. Çoğu aile kendi çocuklarının tanılarını dahi net bilemeyebiliyor ve yanlış adımlar atabiliyor. Bu hafta bu tanımlar, tanılar üzerinde duracağım.
...
Öncelikle şunu vurgulamalıyım. Tıbbi tanı ve eğitsel tanı arasındaki farka sık sık değiniyoruz. Tıbbi tanı eğitsel tanıya fikir verebilir ancak bir öğretmen sadece tıbbi tanı ile derslerini şekillendiremez. Down Sendromu tanılı bir bebeğin "eğitilebilir/öğretilebilir" gibi gruplandırmasının dışında; yapılan ayrıntılı değerlendirmeler ile kendi ihtiyaç ve önceliklerini belirlemek gerekmektedir. Bu değerlendirme sonrasında eğitim süreci planlanabilir. Bu nedenle doktorların ne söylediğini evet önemseyelim, yol göstericimiz olarak alalım ancak öğretmenlerimizin yaptığı değerlendirmelerin ise önemini unutmayalım.
...
Zihinsel engel: "Doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrasında çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişimsel dönemde ortaya çıkan, uyumlu davranışlarda görülen yetersizliğe ilaveten dikkat, algılama, bellek ve muhakeme gibi genel zeka fonksiyonları açısından normalin altında olma durumudur." (Bu; Zihinsel Engelliler Vakfı'ndan aldığım bir tanım.)
Burada şuna vurgu yapmalıyım otizm ile zihinsel engel birbirinden farklı durumlardır. Her otizmli zihinsel engelli değildir, her zihinsel engelli de otizmli değildir.
Zihinsel engelli bireyler için dersin işlenişini, ortamı ve materyalleri bireyselleştirdiğimizde, çocuğumuzun potansiyeline göre "her şey"i öğretebiliriz. Bu cümlede asil hedefim çocukların bir şey öğrenemiyor olduğu algısını yıkmak; her şeyi öğrenirler vaadi vermek değil. Gerekli uyarlamalar yapıldığı takdirde çocuklarımızın hepsi eğitimden yararlanabilirler.

Görme engeli: "Görme engellinin (kör ve az gören) yaygın kabul gören iki farklı tanımı vardır. Bunlardan biri yasal, diğeri eğitsel tanımdır. Yasal tanım tıp alanında çalışanlarca ve sosyal güvenlik kurumlarınca benimsenirken, eğitsel tanım görme engelliler için öğretim düzenlemelerinin planlanması sırasında kullanılır." Bu da rehabilitasyon.com'dan alınan bir tanım. Buna zaten gayet aşinayız. Burada dikkat çekmemiz gereken total kayıp olup olmama durumu. Her birey biraz ışık, biraz gölge fark eder. Bunu unutmamalı.

İşitme engeli: Bireyin işitme duyarlılığının onun gelişim, uyum özellikle de iletişimdeki görevlerini yeterince yerine getirememe halidir. Bir bireyin işitme eşik düzeyinin, herhangi bir frekansta odyogram üzerindeki sıfır eşiğinden belirli derecede sapması bir işitme kaybı gösterir.
Daha ayrıntıya gerek var mı? (Ben böyle sorup sorup geçiyorum ama bilgi almak istediğiniz konularda bana yazabilirsiniz, daha ayrıntılı yazılar yazabilirim.)

Fiziksel engel: "Yaralanma ya da fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan (kişi). Engeller doğuştan gelebilir veya sonradan geçirilen hastalıklar veya kazalar sonucu ortaya çıkabilir." bu da Vikipedia tanımı.
Genellikle de 3 Aralık'ta fiziksel engelliler üzerinden farkındalık yaratılmaya çalışılır ancak her engel dışarıdan da görülmeyebilir. Tabi fiziksel engel için de bir bilinç oluşturmalıyız ancak tek alana odaklanmak bence oldukça ihmal edici bir tutum.

Yaygın gelişimsel bozukluklar: "Yaygın gelişimsel bozukluklar (YGB), sosyalleşme ve iletişim gibi çoklu temel fonksiyonların gelişmesinde gecikmeler içeren beş bozukluğu içeren bir tanı grubudur." diyor Vikipedia.
Buradaki beş bozukluktan biri artık bu başlık altında değil. Rett Sendromu'nu artık ayrı bir alan olarak değerlendiriyoruz. Geriye kalan dört durum ise: A-tipik otizm, otizm spektrum bozukluğu, asperger sendromu, Çocukluğun dezintegratif bozukluğu. Bütün bu sendromlar kendine has özelliklere sahiptir ancak ortak nokta sosyal becerilerde güçlükler ve iletişim becerilerinde sınırlılıklar.
YGB denilince artık bunlar hep aklınıza gelmeli. Sizinle göz kontağı kurmayan, farklı hareketleri olan bireyleri otobüste, sokakta görünce geri çekilmek yerine sizinle etkileşim kurmasına fırsat vermek daha güzel bir seçenek hepimiz için.

Otizm: "Otizm, doğuştan olan, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörobiyolojik bir bozukluktur. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkmakta ve bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir." Otizm Vakfı bu şekilde tanımlıyor.
Otizm, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar başlığı altında yer alan bir gelişim bozukluğu olarak karşımıza çıkıyor. YGB tanılı dediğimizde sadece otizmli olduğunu ifade etmiş olmuyoruz. YGB'nin altında birçok farklı tanı da var az önce bahsettiğim gibi.

Dil ve konuşma güçlüğü: "Bir kişi diğerlerini anlamakta, düşüncelerini paylaşmakta güçlük çekiyorsa bu dil bozukluğudur. Eğer bir kişi konuşma sesleri düzgün veya akıcı telaffuz edemiyorsa, konuşması akıcı değilse ya da sesiyle problemi varsa bu konuşma bozukluğudur." anatomica.com böyle tanımlıyor. Kekemelik, fısıldayarak konuşma, konuşmama, afazi gibi durumlar hep bu güçlüğün altına eklenebilir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite: En popüleri, kimselerin dilinden düşmüyor. Gelişim dönemine göre gayet normal hareket eden bir çocuk anne ve babasına göre bir anda "hiperaktif" olabiliyor. Peki ya gerçeği nedir? Okul öncesi ve okul dönemi çocuklarında görülen, etkinliğe dikkatini verememe ve beklenmedik istenmeyen davranışları sergileme durumları ile ortaya çıkan bozukluktur.
Her hareketli çocuk DEHB değildir. Bunu unutmayalım. Bu tanılama işlemini bırakalım doktorlar yapsın, bizler değil.

Öğrenme güçlüğü: "Öğrenme güçlüğü bireyin zekası normal ve normalin üzerinde olmasına rağmen sözlü ve yazılı dili kullanma ve anlamada, konuşma, okuma, yazma, heceleme, matematiksel hesaplamalar yapmada, sosyal algılama, kendini idare etme, iletişim kurma alanlarında kendini gösteren nörolojik kökenli gelişimsel bir bozukluktur." diye tanımlıyor didemokek.com.
Bence de güzel bir tanım. Bu konu ile ilgili çok konuştuk, artık sizi yormayayım.

Bunlara ek olarak zihinsel engele sebep olan birçok farklı sendrom da söz konusudur. Bunlardan en popüleri Down Sendromu. Popüler derken yaygın demek istemiyorum, bilinen demek istiyorum. Bu sendromlar zihinsel engele sebep oldukları için biz bu özelliklere sahip bireylerde direkt olarak zihinsel engelli bireylerle çalışıldığı gibi çalışıyoruz. Tıbbi tanı belli bir yerden sonra biz öğretmenler için eğitimi planlayıcı bir rol üstlenmekteden çıkıyor, az önce de bahsetmiştim zaten.

Umarım sizler için yararlı ve biraz olsun farkındalık sağlayan bir yazı olmuştur. Bundan böyle çevrenizde, bu terimler ile ilgili bir konuşma geçtiğinde daha anlaşılır olur umarım. Ya da bu yazıyı çevrenizdeki insanlarla paylaşarak bilinçlenmelerine de yardımcı olabilirsiniz, umarım. Sorularınızı, görüşlerinizi her zaman olduğu gibi bekliyorum. Görüşmek üzere. Sevgiler.

4 Aralık 2017 Pazartesi

Oyun Terapisi Nedir?



Güzeller güzeli bir haftadan herkese merhabalar. Bu hafta, son zamanlarda, herkesin üzerinde uzman olduğu, sertifikaları kapış kapış giden ve aslında ne olduğu ile ilgili hiç kimsenin bir fikri olmayan bir alana değinmek istiyorum: Oyun terapisi. Nihan Hoca'm nereden çıktı şimdi bu, dediğinizi duyar gibiyim. Geçtiğimiz günlerde bana danışan bir veli, çocuğunun oyun terapisi aldığını ancak çeşitli sorunların arttığını ve farklılaştığını belirtti. Bu olabilecek bir durum. Ancak ilk aklıma gelen oyun terapistinin aslında kim olduğu oldu. Velimiz araştırdığında gördü ki oyun terapisti; çocuk gelişimi ön lisans mezunu bir bayan iken iki haftalık eğitim ile oyun terapisti olmuş bir kardeşimiz. Duyduğum acı ve üzüntüyü sizlere anlatamam. (Ben dört sene emek verip hem özel eğitim hem de psikolojik danışmanlık okumuşum. Üzerine seminerler alıp oyun terapistliği sertifikası almışım. Yetmemiş birçok psikolojik danışman hocamdan süpervizörlük rica etmişim, çabalamışım, uğraşmışım ve daha utana sıkılı oyun terapisti olduğumu söylüyorum; gel gör ki bir anda türeyiveriyor böyle "uzman"lar. Üzüntüm bu yüzden.) Bunun üzerine çocuğumuzun velisi oyun terapisi ile ilgili derli toplu bir bilgilendirici yazı talep edince aldım kalemi elime. İyi okumalar.

Oyun terapisi nedir?

Oyun terapisi temel olarak erken çocukluk ve çocukluk dönemindeki bireylere, oyun esnasında uygulanan, çeşitli yöntem ve teknikleri içeren, terapötik bir süreçtir. Şimdi uzaktan eğitimle sertifika alan ve psikoloji bilimi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan arkadaşların "Terapötik mi?" diyerek ekrana yaklaştığını hissediyorum. Evet, terapötik. Bu da demek oluyor ki temel bir psikoloji eğitimi olmayan bu terapiyi uygulayamaz. Yani okul öncesi öğretmeni, hemşirelik ya da özel eğitim öğretmeni gibi mesleklerden olan arkadaşların "oyun terapisti" olması mümkün değil. Ama sertifika veriliyor mu? Veriliyor.

Oyun terapisinde ne gibi uygulamalar yapılmaktadır?


Oyun terapisi, adı üzerine bir terapi yöntemidir. Bu yöntemde; amaçlı seçilen oyuncaklar ve amaçlı hazırlanan bir ortam söz konusudur. Oyun terapisti, çocuğun terapiye gelme sebebini gözlemleyerek oyun esnasında "tedavi" etmeye çalışır. Tedavi derken ilaç yazmak ya da hipnoz etmekten bahsetmiyorum. Bir psikolog terapi esnasında nasıl ki kendi bağlı olduğu ekolüne göre uygulamalar yaparsa oyun terapisti de öyledir.

Her oyuncağın, her cümlenin belirli bir hedefi vardır. Hiperaktivite, çocukluk dönemi depresyonu, boşanma sonrası adaptasyon, engelli kardeşe uyum gibi çeşitli tanıları almış bireylere oyun terapisti, bağlı olduğu ekolün tekniklerini uygular. Bu teknikler ise iki haftada öğrenilmez.
Her terapi sonrasında aile ile görüşülerek gözlemleri hakkında bilgi veren oyun terapisti aileyi yönlendirir ve bireyin ruhsal dengesini sağlamak için aileden de destek alır. Gerekirse çocuğun hayatında yer alan her bir fert ile ayrı ayrı görüşerek süreci yapılandırır. Oyun terapisi, bir çocuk ile  birlikte, amaçsızca oyuncakla doldurulmuş bir odada oyun oynamak demek değildir.

Oyun terapisini kimler uygulayabilir?

Günümüz Türkiye'sinde farklı farklı branşlardan insanlara oyun terapistliği sertifikası verilse de oyun terapisti olmak için psikoloji ya da psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanlarından lisans mezunu olmak gerekmektedir. Bu bölümlerde temel terapötik yaklaşımlar ve üsluplar bireylere öğretilir. Bir hemşirelik mezunu bu bilgilere sahip olmadan sadece oyun terapisinin inceliklerini öğrendiği sertifika programından hiçbir verim alamaz. Temel danışmanlık becerileri lisans döneminde, dört yıl boyunca bu bireylere ince ince işlendiğinden bir ayda oyun terapisti olunması mümkün değil.
Oyun terapistinizin hangi üniversiteden ve hangi bölümden mezun olduğu bilgisini mutlaka talep edin. Bu konudaki deneyimi nedir? Nasıl uygulamalar yapmıştır? Oyun terapistliği eğitimini hangi kurum vermiştir? Bu bilgiler mühim.


Çocuğumun oyun terapisine ihtiyacı olduğunu kim belirler?


Öğretmenler, aileler çocuklarında yolunda gitmeyen bir durum olduğunu fark ettiklerinde hastanelerin psikiyatri bölümlerine giderler ve buradan, var olan durumun müdahale gerektiren bir durum olup olmadığıyla ilgili bilgi alırlar. Bu bilgi ile oyun terapistliği sertifikası olan bir psikologa ya da bir psikolojik danışmana başvurabilirler. Böylece müdahale süreci başlamış olur.

Özel eğitimde oyun terapisi

Şimdi hem bir özel eğitim öğretmeni, hem bir psikolojik danışman hem de bir oyun terapisti olarak söyleyebilirim ki özel eğitim gerektiren çocuklara oyun terapisi bulunmaz bir nimet. Neden böyle dedim? Çünkü çoğu özel gereksinimli çocuğun ruhsal dengesi ihmal edilir. Bağımsız yaşam becerilerine odaklanan aileler çocuklarının psikolojilerini ihmal edebilirler. Özel eğitim merkezlerinde bir oyun terapisti bulunması ve her çocuğu her ay en az bir kez görmesi, takip etmesi oldukça önemlidir.
Problem davranışların psikolojik kökenleri, problem davranışların söndürülmesi için uygulanacak davranış değiştirme programının psikolojik etkilerini görmek açısından oyun terapisi özel eğitimde oldukça önemlidir.
Ben bir özel gereksinimli birey annesi olsam oyun terapistimin mutlaka bir psikolog ya da psikolojik danışman olmasını talep ederdim. Hatta bu uzmanın özel eğitim yüksek lisansı diplomasının olmasını isterdim. Çok şey isterdim biliyorum ama uzmanların da belirli bir alanda uzmanlaşmaya gitmesi, tercihte bulunması için bu gerekli bir durum bence.

Velhasılı kelam, oyun terapisi de diğer her alanda olduğu gibi uzmanlık gerektirir. Çocuk gelişimciden, okul öncesi öğretmeninden, hemşireden, sekreterden, askerden, özel eğitim öğretmeninden oyun terapisti olmaz. Bu kadar basit.

Başka sorularınız ve merak ettikleriniz varsa mutlaka bana yazın, ben de yazıma ekleyeyim. Daha daha güzel haftalarda görüşmek üzere.


28 Kasım 2017 Salı

Üstün Yetenekliler Yazı Dizisi - 4



Güzel bir haftadan herkese merhabalar. Bu hafta uzunca bir süre ara verdiğim üstün yetenekli bireyler konusuna geri dönüp, bu konuyu tekrar hatırlatmak istiyorum. Yazı dizisinin bitmesine daha pek çok var. Bu nedenle ara ara bu konuyu hatırlatma amacıma hizmet edebiliyor ve mutluyum.
...
Bu haftaki konu üstün yetenekli bireylerin gelişim özellikleri. Etrafınızda üstün yetenekli adayı bireyler varsa gelişimlerini bu yazı ile karşılaştırarak, ailelerinin erkenden desteklemelerini sağlayabilirsiniz. Ne harika olur!
...
Bilindiği gibi gelişimin standart basamakları vardır. Her birey bu basamakları kendi ritminde ve zamanında geçer. Üstün yetenekli bireyler de farklı bir ritimle gelişmeye devam ederler ancak burada standart bir gelişim sürecinden bahsedemiyoruz. Neden? Çünkü üstün yeteneğin tipi (şu yazımda bahsetmiştim) farklı olabilir. Bu tip farklılığı farklı alanda çok çok ileride olmayı sağlayabilir. Bir diğer sebep ise eş zamanlı olmayan gelişim özelliği. Üstün yetenekli bireyler diğer özel gereksinimli bireyler gibi her bir gelişim alanında farklı yaşlarda olmaktadırlar. Örneğin 2 yaşında üstün yetenekli bir birey dil becerilerinde 4, motor becerilerde 3 ve zihinsel gelişimde 6 yaşında olabilir.

Fiziksel Gelişim

  • Çoğu filmde, dizide üstün yetenekli bireyler çelimsiz ve güçsüz gösterilse de üstün yetenekli bireyler fiziksel anlamda da üstündürler.
  • Fiziksel belirtiler genellikle üstün yetenekte söz konusu değildir, yani dışarıdan baktığınızda bir bireyin üstün yetenekli olup olmadığını anlayamayabilirsiniz.
  • Bebeklikte sağlıklı bir bebeklik geçirirler. Erkenden öyle uykuları ihtiyacı yok olur, 2,5 - 3 yaşlarında buna ihtiyaç duymazlar. Az uyurlar ve bu uyku onlara yeter.
  • Zengin hayal güçleri sebebiyle genellikle gece korkuları söz konusu olur.
  • Aşırı fiziksel duyarlıkları olabilir. Farklı durumlara aşırı reaksiyon gösterebilirler.
Motor Gelişim
  • Bebeklik döneminde motor beceriler de hızlı ilerlerler. Kas tonusları (Kaslarının gücü de diyebiliriz.) daha iyi olduğu için etrafa olan ilgileri de erkenden başlar. Ancak ilerleyen yaşlarda farklı tip üstün yetenek oluşur, ilgiler değişir ve kas hareketlerini ihmal edebildiklerinden geride kalabilirler.
  • Çevreyi daha iyi algıladıklarından çocukluk kazaları da az görülür.
  • İnce motor becerileri zihinsel becerileri ile aynı seviyede değildir.
  • Üstün yetenekli çocuklar yüksek enerjiye sahip gibi görünebilirler. Burada okul müfredatından sıkılma olup olmadığı iyi gözlemlenmelidir. Hemen "Ay bu çocuk hiperaktif!" diyerek Rehberlik Araştırma Merkezi'ne göndermek doğru olmayabilir..
Dil Gelişimi
  • 7 - 9 ay civarında  konuşmaya başlarlar. Bu, yaşıtlarından olukça erken konuşma demektir.
  • En güvenilir belirti erken konuşmadır. Bu ihmal edilmemelidir.
  • Mizah duygusu erken gelişir, metaforlar ve analojileri (ortak yönleri bulunan şeyler arasında benzetme yapma) erken kullanırlar. Buna karşın yaşıtları ile konuşurken dili basitleştirirler.
  • Devamlı soru soran çocuklardır. Bu çocukların; yoran ileri düzey soruları aileyi, çocuğu ihmal etmeye sürükler ve çocukların üstün yeteneklerinin körelme durumu oluşabilir.
Sosyal-Duygusal Kişilik Gelişimi
  • Çevreye karşı duyarlık ve etkileşim hızlı gelişir. Buna karşın üstün yetenek sosyal etkileşimi zorlar. Duyarlık fazla olduğundan sosyal ilişkilerde sorun yaşayabilirler.
  • Bu duyarlık çevredeki insanların üstün yetenekli bireyden kaçınmasına sebep olur ve belirli bir süre sonra sosyal izolasyon oluşabilir.
  • Oyun davranışları daha çabuk gelişir. Karmaşık oyun kurallarını dahi erkenden edinirler.
  • Genellikle bireysel olarak uğraşabilecekleri etkinlikler ve çalışmalar tercih ederler.
  • Üstün yetenekli bireyler erken yaşlarda farklı olduklarının farkına varırlar ve kendileri ile aynı zeka yaşındaki bireylerle iletişim kurma ihtiyacı duyabilirler. Farklı yaş grupları ile etkileşime girmelerini sağlamak önemli olabilir.
  • Bütün insanlığı ilgilendiren sorunlara aşırı duyarlıdılar. Bu duyarlık bireysel yaşantılarını, uykularını dahi etkiler. Çocukluk çağı depresyonu yaşanabilir, dikkat edilmelidir.
  • Mükemmelliyetçi ve benmerkezci eğilimleri vardır.
Zihinsel Gelişim
  • En belirgin ve çarpıcı fark bu alanda söz konusudur.
  • Zihinsel aktivitelerde oldukça çeviktirler. Sezgi güçlerinin yüksek olması ile bu çeviklik daha da artar.
  • Merak ve öğrenme isteği ile daha çok bilgiyi daha hızlı alabilirler. Mükemmel bir bilgi işleme becerileri vardır.
  • Her yaşta (yetişkinlik de dahil) yaşıtlarından fazla kitap okudukları bilimsel olarak ortaya konmuştur.
  • Genellikle üç yaş civarında okuma ya da okumaya hazırlık becerileri edinilmiş olur. Soyut kavramları (harf, rakam gibi.) çok çabuk edinirler.
  • Genelleme, yaratıcılık gibi zihinsel işlemleme becerileri oldukça ileri düzeydedir.
Yukarıda bahsettiğim bu gelişim özellikleri her üstün yetenekli bireyde olmalı ya da beklenmeli demiyorum. Birkaçı bir bireyde bulunabilirken belki de hiçbiri bulunmayabilir de. Ancak alanyazında üstün yetenekli bireylerin gelişimleri incelendiğinde ortak noktaların bunlar olduğu görülmüştür.
Umarım sizlere üstün yetenekli bireylerle ilgili fikir veren ve düşünmenizi sağlayan bir yazı olmuştur. Bu ve diğer konularla ilgili soru ve görüşlerinizi nereden ileteceğinizi biliyorsunuz.
Haftaya görüşmek üzere. Sevgiler.

20 Kasım 2017 Pazartesi

Ailelere ve Uzmanlara Doğru İletişim için Öneriler



Herkese güzel bir haftadan merhabalar. İşlevselliği ile gönülleri fetheden yazımla karşınızdayım. Hadi başlayalım.
...
Geçtiğimiz günlerde çalıştığım okuldaki okul Psikologumuz Havvanur Demirci bizlere "Özel Eğitim Sürecinde Doğru İletişim"i anlattı. Misler gibi bir seminer oldu ve ben bir ton not aldım. Bu seminerden ne öğrendiysem sizlerle paylaşacağım şimdi.
Seminerin hedefi ailelere; uzmanlara hitap ederken, uzmanlara da aileye hitap ederken ipuçları vermek ve özel eğitim sürecinin ortak paydası olan ailelerin iletişim kurduğu kanalları yapılandırmaktı. Maalesef seminere bir aile bile katılmadı. Buradan beni takip eden değerli ailelere seslenmek istiyorum. Seminerlere katılıp çocuğunuzla ilgili bilgi almak sizin sorumluluğunuz. Bu sorumluluktan kaçmak ve diğer "birincil ihtiyaçları" gidermek sizi daha iyi bir ebeveyn yapmak yerine yetersiz kılar. Bilgilendikçe çocuğunuzun yeterli ve yetersiz olduğu alanları anlayıp doğru adımlar atabilirsiniz. Bu tip seminerler sizin için ölçülemez değerde.

Seminerde yer alan başlıkları ve Havvanur Demirci'nin önerilerini sıralayacağım. Bu arada Havvanur Demirci Hacettepe Üniversitesi mezunu bir psikolog. Meslekteki üçüncü yılı ve kendini özel eğitim konusunda yetiştiren bir pskolog. Uygulamalı davranış analizi bilen psikolog bulmak pek zor, tahmin edersiniz ki. Çocuklarınızı sağlıklı bir psikolog değerlendirmesinden geçirmek isterseniz 05537787782 numarasından randevu alabilirsiniz.
...
Havvanur Hanım seminerinin başında benim her zaman vurguladığım "aile-okul-rehabilitasyon merkezi" sac ayağına bir de "sosyal alanlar"ı önerdi. Bu sac ayağı artık bir masa. Bu masada biz de varız, devlet okulundaki öğretmenler de var, aileler de var ve çocuklarımızın bulundukları diğer sosyal alanlar (Yüzme kursu, sinema, kreş gibi.) da var. Bunu hiçbirimiz ihmal etmemeli ve sosyal alanlarda da gerekli yapılandırmalar yapmamız gerektiğini unutmamalıyız. Dolayısıyla bu dört masa ayağının birbiriyle iletişimini de dikkatli kullanmalı ve koparmamalıyız. Bu masa ayaklarının hepsiyle iletişimde olan aileye ise ayrıca dikkat etmeliyiz. Çünkü aile; koordinasyonu ve her alandan gelen talepleri işlevsel kullanmayı sağlaması gereken bir "birim". Bu birimi doğru yönlendirmek ve bilinçlilik seviyesini arttırmak biz uzmanların görevi. (Ben bu blogu neden kurdum a dostlar!)
Ailenin iletişim sürecindeki önemine değindikten sonra önerilere geçebiliriz.
  • Uzman ve çocuk arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Uzman; esnek olmayan, net ve tutarlı sınırlar koymalıdır. Bu sınırlar uzman tarafından korunmalıdır ve çocuğun da bu sınırları koruması sağlanmalıdır. Aile, uzmanın çizdiği sınırları korumalıdır ve çocuğuna açık kapı bırakmak için uzmanı zorlamamalıdır. Uzmanın otoritesini aile sarstığında geriye ne otorite ne kurallar kalıyor.
    • Çocuk "abla-abi" diye hitap etmemeli ve aileler tarafından bu hitap şekli desteklenmemelidir. Bu hitap şekli sınırları aradan kaldırır. Çocuklarımızın hayatında birçok abla ve abisi varken bir uzmanın olmadığını unutmamalı ve bu hitap şekli yerine "Nihan Öğretmen" örneği kullanılmalıdır.
    • Okullarda her sınıfta aynı kuralları içeren ve çocuğa özgü kural tablosu olmalıdır. Bu tabloları şeffaf bir dosyaya koyup, her başka sınıfa geçildiğinde o sınıfın duvarına asarak da genelleme sağlayabilirsiniz.
    • En önemli cümle: Soğuk değil seviyeli iletişim!
  • Aile ve özel gereksinimli birey arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Özel eğitimde hedef bağımsızlaşmaktır. Aile, bunu yaşamının her anında benimsemeli ve ona göre hareket etmelidir. Bu bir seçenek değil, zorunluluktur.
    • Çocukların genelde "arkadaş" bir anne-babaya ihtiyaçları yoktur. Yaşam boyunca zaten birçok arkadaş edinecek olan çocuklarımızın sadece bir anne ve babası olacaktır. Bu nedenle arkadaş olmaya çalışarak anne ve babalarını ellerinden almayın. Anne ve baba olun. (Burada sert ve iletişime kapalı bir anne ve baba figürünü hedeflemiyorum.)
    • Doğru iletişim için aile rehberlik ederse çocuğun doğru iletişimi öğrenmesi daha da kolaylaşacaktır.
    • Burada ise sihirli cümle: Dış dünyaya hazırlayıcı, kaliteli iletişim!
  • Aile ve normal gelişim gösteren birey arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Özellikle büyük çocukları özel gereksinimli olan ailelerde, normal gelişim gösteren çocuklarını ihmal edici iletişim söz konusu olabiliyor. Bu nedenle, çocuğunuzu ihmal etmediğinizden emin olan bir iletişim sağlayın.
    • Anne ve babalar çoğu zaman özel gereksinimli çocuklarının durumunu kabullenmekte yaşadıkları kaygıyı diğer çocuklarının yaşamadıklarını sanmaktadır. Bu büyük bir yanlıştır. Bu kaygıyı diğer çocuklarınızın da yaşadığını unutmayın ve ona göre davranın. Bu gibi durumlarda psikolojik destek almaktan çekinmeyin, oyun terapisi ne için var?
    • Aileler normal gelişim gösteren çocuklarını bir yardımcı olarak görürler ancak hiçbir çocuk anne ve babasının sağ kolu olarak doğmaz. Bu sorumluluğu çocuklarımızın sırtına yüklemek büyük bir hatadır. İlerde bu rolü çocuğunuz kendi seçebilir ancak siz yüklememelisiniz.
    • Uzmanların normal gelişim gösteren kardeşleri ihmal etmemesi çok çok önemli bir nokta. Mutlaka değerlendirmeye gelen ailelere kardeşlerini sorun ve ayrıntılı bilgi alın.
  • Uzman ve aile arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Aile de uzman da iletişimlerinde öncelikli hedeflerinin çocukları olduğunu unutmamalıdırlar.
    • Aile her ders sonunda bilgilendirme talep etmeli ve uzman bu talebe karşılık yeterli ve açıklayıcı bir bilgilendirme yapmalıdır.
    • Uzman, aileye sorumluluklar vermeli ve evde yapılan uygulamaları takip etmelidir.
    • "Biz bugün pek mutluyuz." gibi cümlelerle hem aile hem uzman çocuklarımızı hiçe sayan cümleler kurmaktadırlar. Çocuklarımız ayrı birer bireydir. "Bugün Hüdaverdi çok mutlu." doğru cümle olacaktır. Bu hataya hem aileler hem de uzmanlar düşmektedirler. Çok basit bir cümle gibi duruyor biliyorum, ancak alt yapısında öyle büyük sakıncalar var ki!
    • Uzman aile ile konuşurken "abla-abi-amca" gibi hitaplar yerine "bey-hanımefendi" gibi kelimeler seçmelidir. Aileler de aynı şekilde "sen" yerine "siz" hitabını kullanmalıdırlar. Bu, profesyonel iletişim için oldukça önemlidir. Velilerinizle, öğretmenlerinizle arkadaş olmanıza gerek yoktur. Sıcak bir profesyonel iletişim asıl hedef olmalıdır.
    • Uzman, sahip olduğu bilimsel bilgiyi anlaşılır bir şekilde sunmalıdır.
    • Çocuğunu iyi tanıyan ailelerden uzmanlar çok iyi bilgiler alabilmektedirler. Aileler çocuklarının yeterliklerini ve yetersizliklerini bilmeye çalışarak uzmanlara bilgi sağlamalıdırlar.
  • Uzman ve uzman arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Uzmanlar arasında profesyonel bir iletişimin sağlandığından uzmanlar emin olmalıdırlar. Okul dışında ne kadar büyük bir arkadaşlık yaşıyor olsalar da okul/merkez bünyesinde birbirlerine "siz" diye hitap etmeli ve profesyonellikten taviz vermemelidirler.
    • Yaş ve tecrübe gözetmeksizin her uzman birbirine saygı duymalıdır. Bireyler daha yaşlı oldukları için daha çok; daha genç oldukları için daha az saygı hak etmezler!
    • Özel eğitimin bir ekip işi olduğunu bütün uzmanlar unutmamalı ve kendisinin de bu düzenin değerli bir parçası olduğunu ihmal etmemelidir.
  • Aileler arasındaki iletişimin sağlıklı olması için yapılabilecek öneriler
    • Genellikle aileler arasında örseleyici, acıyıcı, üsten bakıcı bir tutum söz konusudur. Oysaki herkes aynı süreci yaşamakta ve herkes eşittir. Bu tutum içine girdiğini fark eden aile kendini sorgulamalıdır.
    • Yeni tanı almış bireylerin ailelerinin, kendileriyle aynı süreci yaşayan ve yaşamış ailelerle iletişim kurması önemlidir. Bu fırsat, uzmanlar tarafından sunulmalıdır.
    • Grup toplantıları ile genel bilgilendirmeler yapıldığında ailelerin birbirleri ile empati kurma süreçleri hızlanacaktır. Uzmanlar burada grup toplantılarını organize etmelidirler. Aileler ise yapılan bu toplantılara katılmalıdırlar.
  • Yardımcı personel ile sağlıklı bir iletişim kurabilmek için yapılabilecek öneriler
    • Uzmanlar genelleme çalışmalarında hem özel eğitime aşina hem de özel eğitimden uzak bu kişileri bir fırsat olarak görmeli ve süreçte değerlendirmelidirler.
    • Yardımcı personel özel eğitim sürecinde etkin olmalıdır. Bu etkinlik durumunda merkezde saygı ve işbirliği olmalıdır.
    • Uzmanlar yardımcı personele saygı göstererek ailelere örnek olmalıdırlar.
    • Burada ise kilit cümlemiz şu: Yardımcı personel hizmetçi değildir, bizlere yardım için vardılar.
Umarım bu öneriler sizlerin hayatlarında bir fark yaratır.
Soru, görüş, öneri vs. için buralardayım. Sevgiler.

14 Kasım 2017 Salı

Bilişsel Strateji Öğretim Paketleri-1 POSSE



Herkese güzel bir haftadan merhabalar. Evet, dün yoğunluktan yazımı yayınlayamadım ancak bugün işte sizlerleyim.
Bu blog sayesinde Türkiye'nin her yerinden öyle güzel kalplere dokunuyor ve öyle güzel bilgi paylaşımında bulunuyoruz ki mest oluyorum. İlgilenen, öğrenmeye devam eden ebeveyn ve uzmanlarımıza sonsuz teşekkürler. Biz, hep beraber özel eğitimin adını lekeleyenleri alt edebiliriz, inancım tam.
Gelelim bu haftaki konumuza. Neydi? Birkaç hafta önce katıldığım Öğrenme Güçlüğü konulu seminerden öğrendiğim strateji paketlerinden biri olan POSSE. Literatürde bazı çalışmalarda TİÖD şeklinde de gördüm. Bu daha Türkçe olduğundan belki aklınızda daha rahat kalabilir diye yazmak istedim.

POSSE nedir? Okuduğunu anlama becerilerinde kullanılan bir öğrenme stratejisi paketidir. POSSE aslında uygulanan stratejilerin kısaltılmasından ibaret. POSSE'yi uygulamak istediğinizde bu kelimelerin içerdiği stratejileri sırasıyla uyguluyorsunuz, hepsi bu kadar. Bu kelimeler neler? Tahmin, İnceleme, Özetleme, Örgütleme, Değerlendirme.
POSSE ya da TİÖD tematik metinleri anlamak için kullanılan oldukça etkili bir strateji. 1991 yılında öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların kendi bilgilerini kendilerinin hatırlamasını ve organize etmesini sağlama amaçlı geliştirilmiştir. Yani öğrenme güçlüğü olan bir çocuğunuz var ve okuduğunu anlamada zorlanıyor. O halde buyrun, POSSE/TİÖD.
Gelelim içeriğine.

  1. Tahmin etme: Paragrafı okumaya başlamadan önce uygulanan bir stratejidir. Beyin fırtınası yoluyla yapılabilir. Kitabın kapağına bakarak, sayfadaki resimlere bakarak, tamamen hayal gücünü kullanarak çocuğunuzun okunacak paragraf ile ilgili tahminde bulunmasını sağlayabilirsiniz. Ardından bu tahminleri bir tabloya (metin şeması) yazmasını sağlayarak tahminlerin somutlaşmasını sağlayabilirsiniz. Ne kadar çok tahmin o kadar iyi okuduğunu anlama!
    Burada çocuğunuz tahminde bulunduğu için okurken kendi tahminlerinin çıkıp çıkmadığını, haklı olup olmadığını görmek için okuduğunu anlamak adına daha çok çaba sarf edecektir. Bu da okuma sürecinden keyif almasını sağlayacaktır. Buna ek olarak; okuma esnasında tahmin edilen fikirleri aramak eski bilgilerle bağlantı kurulmasını da sağlayacaktır. Çalışan bellek için bire bir!
    Her bir paragrafı okumadan önce yapılan bu tahminler hem paragraflar arasında geçişi daha anlamlı hale getirecek hem de sonraki paragraf için hazırlık niteliğinde olacaktır.
    Unutmayın; bu stratejilerin her biri her bir paragraf için ayrı ayrı uygulanmalıdır.
  2. İnceleme: Bu basamakta çocuğunuz metni okurken metni inceler ve metnin yapısını, akışını gözlemler. Burada okuma esnasında, sesli düşünerek inceleme işlemini beraber yapabilirsiniz. Ya da çocuğunuzdan sesli düşünmesini isterseniz ve böylelikle stratejiyi nasıl kullandığını görmüş olursunuz.
  3. Özetleme: Burada öğretmenin önceden hazırladığı sorular yoluyla çocuğumuz metnin ana fikrini, yan fikrini bulmaya ve özet bir şekilde ifade etmeye çalışır.
    Burada her bir paragraf için ayrı ayrı ana fikri ve yan fikri metin şemasına eklemek gerekmektedir. Böylece her bir paragrafın özeti yapılmış olarak metin sonunda özet bir bilgi elde etmiş olmaktayız.
    Özetlemeleri önce sözlü ardından da yazılı olarak yapmak sürecin kalitesini arttıracaktır.
  4. Örgütleme: Özetlemenin ardından elde edilen bilgiler belirli başlıklar altında örgütlenmelidir. Bizim çocuklarımız en çok burada zorlanmaktadırlar. Burada öğretmenin yüksek sesle düşünerek model olması yerinde olacaktır. Örneğin meyvelerle ilgili bir paragrafta elmalarla ilgili bilgiler bir başlık altında, armutlarla ilgili bilgiler bir başlık altında toplanabilir.
    Burada tartışarak, fikir alışverişinde bulunarak örgütleme yapabilirsiniz.
  5. Değerlendirme:  Bu aşamada yapılan özetlemeleri, tahmin aşamasındaki notlarla karşılaştırarak,özetleme yaparken anlaşılmayan noktalara açıklık getirmek için sorular sorarak ve cevaplayarak, sonraki paragraflara yönelik tahminde bulunarak değerlendirme yapılır. 
    Burada bir sonraki paragraf için tahmine başladığımıza göre diğer paragraf için POSSE/TİÖD uygulamaya başladık bile.

Burada birbirini takip eden ve devam eden bir süreç söz konusu. Şimdi bu basamakları uygularken sizlere yardımcı olacak ipuçlarına geçiyorum. Bu ipuçlarını şu kaynaklardan derledim: Seminerin konuşmacısı olan hocamızdan, kaynak makalelerden ve deneyimlerimden:

  • Metin şeması hep önünüzde olursa daha eğlenceli ve kaliteli bir süreç yaşamış oluyorsunuz. Her dakika değişen ve büyüyen bu şema, okuduğunu anlamak için çok kullanışlı.
  • Bağımsız olana dek çocuğunuzu izlemeniz de oldukça önemli. En az üç oturum üst üste bağımsız olarak uygulaması gerekiyor bu stratejiyi.
  • Bu stratejilerin diğer beceri alanlarında da uygulanabilir olduğu algısını vermek de önemli. Sadece okuduğunu anlama da değil örneğin problem çözmede de bu basamakları uyarlayarak kullanabileceğini keşfettirebilirsiniz.
  • Bol bol yüksek sesle düşünmek ve model olmak çok önemli. Sizi model alan çocuğunuz daha hızlı ilerleyecektir.
  • Siz süreçten keyif alarak uygularsanız, bu basamakları angarya olarak görmez ve mutlulukla uygularsanız o zaman işler daha keyifli bir hal alacaktır. Çocuğunuz eğlenerek öğrenecek ve öğrendikleri daha kalıcı olacaktır.
  • Kavram haritası, grafikler, tablolar bu paket için oldukça kullanışlı. Kullanmayı ya da ne olduklarını bilmiyorsanız bunların ne olduğunu öğrenerek POSSE uygularken uygulayabilirsiniz. Daha organize ve keyifli olmanızı sağlar.
Karmaşık olmayan, net, kullanışlı ve keyifli bir paket POSSE. Ben uygularken çok keyif aldım ve şimdiden olumlu dönüşler alıyorum. Sizlere de şimdiden kolaylıklar diliyorum. Az bir İngilizce ve biraz araştırma ile bu konuda daha ayrıntılı bilgi alabilirsiniz. Dilerseniz kaynak makaleler önerebilirim.
Soru, öneri, görüş, fikir ve diğer her şey için buralardayım.
Görüşmek üzere.

6 Kasım 2017 Pazartesi

Bilmemiz Gereken Kavramlar Yazı Dizisi-2



Herkese merhabalar. Bilmemiz gereken kavramlara eğildiğim ikinci yazım ile karşınızdayım. Bu yazı dizisinin ilkini yayınlamamın üzerinden aylar geçmiş. İkincisini ancak yazabiliyorum.
Geçtiğimiz günlerde verdiğim zihin kuramı seminerlerinde fark ettim ki daha temel kavramları açıklayarak işe başlamalıyım. Bizim çalıştığımız alanlar ve içerikleri bunlardan ilki olmalı. Çünkü seminer sırasında kullandığım bu terimler; özel eğitim camiasında senelerini geçirmiş bizlere anlaşılır ve tanıdık gelse de bu alanda yeni olan insanlar için karmaşık ve anlaşılmaz olabiliyor. Bu yazım bu nedenle biraz daha temel.
İyi okumalar.
...
Psikomotor beceriler: Bir etkinlik yapılması için gereken fiziksel aktivitelerin, beyinden gelen amaçlı uyaranlarla yapılmasını gerektiren becerilerdir. Örneğin topa vurmak için hedefimiz; bacağımızı hedefe denk gelecek şekilde savurmaktır. Amaçlı olduğu zaman psikomotor becerilerden söz edebiliriz. Ancak burada topa vurma amacıyla değil de öylesine bacağımızı savurduğumuzda psikomotor bir beceriden söz etmiş olmayız.
Örnek verecek olursak; yardım olmaksızın ya da yardımla oturma, yürüme, topa vurma, kıskaç tutuşuyla nesne tutma, sınırlı alan boyama gibi.

Bilişsel beceriler: Zihinsel süreçleri gerektiren; çalışma-kısa süreli-uzun süreli belleklerin kullanımını gerektiren becerilerdir. Örneğin bir test sorusunu çözerken gözünüzü kapatıp kaleme denk gelen ilk seçeneği işaretlemeniz bir bilişsel beceri değildir. Bunun yerine problemi anlayıp çözümü düşünmenin ardından doğru şıkkı bulmanız bilişsel bir beceridir.
Örneklerim şöyle: Eşleme, problem çözme, okuduğunu anlama, kavramları isimlendirme, toplama işlemi kullanma gibi.

Matematik becerileri: Zihinsel süreçleri matematiksel durumlar için kullanmayı gerektiren becerilerdir. Bu beceride; eşleme, kavramları ayırt etme, kavramları isimlendirme becerileri de dahildir. Bir öğretmen çocuğunuzla içinde-dışında kavramını çalışıyorsa aslında temel matematik becerilerini çalışıyor demektir.
Örnek verelim: Küme kavramını ayırt etme, bölme işlemi yapma, saat okuma, uzak-yakın kavramlarını ayırt etme gibi.

Türkçe becerileri: Türkçe dilinin ileri düzey becerilerini kullanmak için zihinsel süreçleri hareket geçirmeyi gerektiren becerilerdir. Burada yeni bir dil öğrenmek değil; var olan Türkçe bilgisinin yazım ve okuma boyutundaki becerilerini öğrenmek söz konusudur. Burada el-göz koordinasyonundan tutun da imla kurallarını kullanmaya kadar bütün beceriler söz konusudur; çünkü okuma ve yazma becerileri, bu beceriler kapsamındadır.
Örneklerimiz şöyle: El-göz koordinasyonu sağlama, okuduğunu anlama, dinlediği öyküyü özetleme, metin yazma, noktalama işaretlerini kullanma, imla kurallarına uyma gibi.

Sosyal hayat becerileri: Zihinsel süreçleri fen, coğrafya ve tarih bilimleri açısından kullanımı gerektiren becerilerdir. Normal gelişim gösteren çocuklar nasıl ki fen bilgisi, coğrafya, vatandaşlık gibi dersler alıyorlarsa, bizim özel gereksinimli çocuklarımız da bu beceri basamağının altında öğreniyorlar bu bilimleri.
Örneklerimizi sıralayalım: Atatürk'ü tanıma, havada olan doğa olaylarını belirtme, bulunduğun şehri haritadan gösterme, dini bayramları ayırt etme gibi.

Dil ve konuşma becerileri: Kendini ifade etmek amacıyla toplumda konuşulan dilin kullanımını gerektiren gramer bilgisine bağlı olarak bu dili fiziksel olarak üretmeyi sağlayan bütün organların kullanımını gerektiren becerilerdir. Karmaşık mı geldi? Öyle olmasın. Hemen açıklıyorum. Bir çocuk Fransızca dilinin bütün gramer yapısını biliyor olsun ancak yaşadığı yarık damak sebebiyle bu becerileri sergileyemiyor olsun. Bu çocuk ile biz sesleri sesletme, yani doğru şekilde sesi çıkarma çalışmalıyız. Ya da tam tersi bir durum söz konusu olsun. Otizm sebebiyle, konuşma ile ilgili fiziksel herhangi bir yetersizliği olmamasına rağmen, dili bilmediği için konuşamayan çocuk örneğimiz olsun. Bu çocuğa ise en baştan dilimizi öğretmemiz gerekecektir. (Burada hemen minik bir anı: Eski çalıştığım okulda bir öğrencim İngilizce konuşuyordu. Otizm tanısı vardı. Dil ve konuşma becerileri vardı İngilizce dili için ancak ben ona dilimizi öğretmeliydim.)
Örnek verecek olursak: Yüz ifadelerini taklit etme, dinlediği bir öyküyle ilgili sorulara cevap verme, iyelik eklerini kullanma, sorulara cevap verme gibi.

Alternetif iletişim becerileri: Kendini ifade etmek amacıyla toplumda konuşulan dilin kullanımını gerektiren gramer bilgisine bağlı olarak bu dili fiziksel olarak üretmeyi sağlayan bütün organların kullanımını gerektiren beceriler vardı ya hani. O becerilerin kullanımı söz konusu olmadığında iletişimi sağlayacak alternatif yolları bu beceriler sağlar bize. Örneğin okulunuza yeni gelen ve 30 yaşında olan otizmli bir genç olsun. Herhangi bir dil ve konuşma becerisi söz konusu değilken artık onunla sıfırdan dil ve iletişim çalışmak yerine alternatif yollara başvurabilirsiniz. Bir tablet programı aracılığıyla su isteme, izin isteme gibi etkinlikler çalışabilirsiniz. Bütün bunlar alternatif iletişim becerilerine girer. (Demeden geçemeyeceğim; alternatif iletişimi desteklemek dil ve konuşma becerilerinin de desteklenmesini sağlar. Konuşma becerilerini destekler.)
Örnekler verelim: Resim değiş tokuşuna dayalı kendini ifade etme becerileri, bilgisayar kullanmaya yönelik kendini ifade etme becerileri gibi.

Toplumsal uyum becerileri: Yaşanılan toplumsal düzende var olan rutin, kalıp ve kültürü edinmeye yönelik becerilerdir. Genellikle ileri yaş düzeylerinde çalışılan bu beceriler küçük yaşlardan itibaren örtük olarak da verilmelidir.
Örnek verirsem daha net anlaşılacağından eminim: Otobüste kurallara uyma, lokantada kurallara uyma, günlük söz kalıplarını uygun yerlerde kullanma gibi.

Özbakım becerileri: Bireylerin kendi yaşam dönemlerine uygun olarak yapmaları gereken, bireysel olarak temiz ve düzenli olmalarını sağlayan becerilerdir. Burada altını çizmek istediğim kısım "yaşam dönemine uygun olarak". Neden mi? Çünkü iki yaşındaki bir çocukla tuvalet eğitimi, beş yaşındaki bir çocukla tırnak kesme çalışılamaz.
Örneklerim: Diş fırçalama, ped değiştirme, kazak giyme ve çıkarma, elini yıkama, yüzünü kurulama gibi.

Günlük yaşam becerileri: Bu beceriler hem özbakım hem de toplumsal uyum becerileriyle karışan becerilerdir. Ancak her ikisinden de ayrılan önemli noktaları vardır. Günlük yaşam becerileri;  günlük rutinde kullanmamız gereken, bireysel düzen ve sağlık durumunun devamı için, bireyselleşme için gereken becerilerdir. Özbakım becerilerinden ayıran bireysel bakımı kişisel bakım kısmından ayrı olarak çalışmasıdır.  Toplumsal uyum becerilerinden ayıran ise kişiye özel beceriler olmasıdır ve toplumu ilgilendirmemesidir.
Örnek verelim: Saç kurutma makinesini kullanma, tost yapma, çatal-bıçak kullanarak yemek yeme, perde çekme, masa silme gibi.

Bu becerileri öğretmenlerimiz sizlere ders bilgilendirmesi sırasında hızlıca söyleyip geçebilirler. Bu becerileri biz yakınen bilince açıklama gereksinimi duymuyoruz ancak öğrenmek önemli.
Umarım hem velilerimiz hem de alan dışından olup özel eğitim heyecanı taşıyan öğretmenlerimiz için yararlı bir yazı olmuştur.
Sorularınızı nereden ulaştıracağınızı hepiniz keşfettiniz ve ben her pazartesi akşamı bu sorulara cevap vermeye çalışıyorum. Bu ve önceki yazılarım için sorularınızı bekliyorum.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, kolaylıklar diliyorum.

30 Ekim 2017 Pazartesi

Öğrenme Güçlüğü ve Bilişsel Strateji Uygulamaları



Herkese güzel bir ekim gününden merhabalar. Ekim ayı sona ererken karşımıza çıkan kasım ayının hep güzelliklerle hatırlanmasını temenni ediyorum, şimdiden güzel kasım aylarınız olsun.
Geçtiğimiz hafta Gazi Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü Başkanı Prof. Dr. Emine Rüya Özmen Hoca'mızın öğrenme güçlüğü konulu bir seminerine katıldım. O kadar kalabalık vardı ki seminer öncesi gözlerim doldu; bu, bir seminere konuşmacı olarak gelen kişi için büyük onur. Bu kalabalık bence seminerden istediğini de aldı. Rüya Hoca'yı ilk kez dinledim ve inanılmaz keyif aldım. (Tabi merdivenlerde seminer dinlerken tutulan belim benimle yanı fikirde değil.) Bu seminerden sizlere üç haftalık bir seri yazısı hazırladım bile. Şimdiden iyi okumalar diliyorum sizlere. O seminere katılanlardan not alamayanlara, katılma fırsatı olmadığı için üzülenlere bence güzel bir doküman olacak. Hadi başlayalım.
...
Rüya Hoca seminere öğrenmenin tanımını yaparak başladı. Şimdi sizlere öğrenmenin tanımını yapıp, yorucu bir başlangıç yapmayacağım ben. Rüya Hoca'nın vurgusu bilişsel bakış açısına göre öğrenmeyeydi. Bu nokta; öğrenme sürecinde olan bitenlerdi. Bilişsel bakış açısına sahip uzmanlar öğrenmenin çıktısına değil de öğrenme sürecinde yaşananlara dikkat ediyorlar. Rüya Hoca, öğrenme güçlüğü tanılı bireylerle çalışırken bu bakış açısına sahip olmamızı önerdi.

Öğrenmenin olması için gereken birkaç önemli nokta var:

  • İstek: Herhangi bir konuda bilgi edinmeyi istemek öğrenmenin oluşmasını kolaylaştırıyor.
  • Üstbiliş: Daha önce zihin kuramı yazımda bahsettiğim beceriler; yani nasıl öğreneceğini bilme, öğrenmeye hazırlık yapabilme gibi beceriler. Bu becerilere sahip bireyler daha kolay, çabuk ve kalıcı öğreniyorlar.
  • Dikkat
  • Denetim odağı: Öğrenme sırasında kendini denetleme, kendini destekleme gibi becerileri kapsayan süreci vurguluyor.
  • Motivasyon: Olmazsa olmaz!
Yukarıdaki bu ögelerde herhangi bir sorun olduğunda çocuklarımız olumsuz öğrenme yaşantıları elde ediyorlar. Bu olumsuz öğrenme yaşantıları derse-okuma yazmaya-matematiğe karşı isteksizliğe sebep oluyor. Bu isteksizlik sonucu alıştırma eksiklikleri meydana geliyor. Alıştırmada eksikliklerin sonucunda ise akademik başarısızlık kaçınılmaz hale geliyor. Başarısız oldukça isteksizlik artıyor ve bu döngü kısır döngü halini alıp içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Peki bu oyunu kim bozacak? Tabi ki öğretmenler!

Rüya Hoca bu bilgilere vurgu yaptıktan sonra üst düzey becerilerin doğası ile ilgili bilgiler verdi. Ancak ben burada sizlere üst düzey becerilerin neler olduğunu açıklamalıyım: Okuduğunu anlama, problem çözme, özetleme, örüntü tamamlama gibi beceriler üst düzey becerilerdir. Peki bu becerilerin ortak özellikleri neler? Bilişsel bakış açısına göre bu becerilerin özellikleri şunlar:
  1. Bütüncüldürler: Bu becerileri diğer beceriler gibi bölerek çalışmak zordur. Örneğin problem çözme becerisinde bu beceriyi basamaklandırabilirsiniz ancak bölemezsiniz. Bir problemi çözmek için süreci bölebilirsiniz ancak bu davranışı bölemezsiniz. Bütüncül şekilde öğretimin yapılması gerekir.
  2. Sürece yoğunlaşma söz konusudur: Yukarıdaki maddede yazdığım gibi bu becerileri çalışırken sürece yoğunlaşarak onu yapılandırmak, şekillendirmek önemlidir.
  3. Beceriyi yetkin uygulayan kişilerin stratejilerinden yola çıkılarak çalışılmalıdır. Bu becerileri öğretirken, yetkin şekilde uygulayan kişiler model alınmalı, basamaklandırma bu modellere göre yapılmalı.
Üst düzey becerilerin öğreniminde sıklıkla bilişsel strateji öğretimi yapılmaktadır. Peki bu "bilişsel strateji" ifadesi ne demektir? Gagne'nin tanımı şöyle: Organizmanın kendi yöntemleri ile bilgiyi kodlaması,hatırlaması,geri çağırmasıdır. Bilişsel stratejilerin amacı öğrenilen becerilerin içselleştirilmesini ve otomatikleşmesini sağlamaktır. Yani bir çocuk okuduğunu anlama becerisinde uygun bilişsel stratejiyi seçmeyi ve uygulamayı öğrenirse içselleştirmiş olur ve bu beceriyi göstermek otomatikleşir. Temel hedefimiz de bu! (Dikkat dikkat! Beceriyi bağımsız yapıyor diye çocuğunuzun beceriyi içselleştirdiğini düşünmemelisiniz. Bağımsız yapıyor olmak sadece içselleştirme konusunda atılan bir adımdır.)

Bilişsel strateji öğretiminin ögeleri:
  1. Yüksek sesle düşünme: Burada öğretmen yüksek sesle düşünerek model olur. Burada çocuğunuz hem bir stratejinin nasıl uygulandığını görmüş olur hem de strateji uygulayıcısının içkonuşmasını duymuş olur. Benim en sık kullandığım öge sanırım bu. Öğretmen, bir stratejiyi kullanırken bu stratejiyi yüksek sesle adım adım anlattığında kendi bilişsel stratejisini görünür kılar. Öğretmen burada otomatikleşmeye model olmuş olur. Burada önemli olan nokta şu: Bu konuşma bir fonksiyon sunmuyorsa işlevsel değildir ve bilişsel strateji öğretiminin herhangi bir ögesi söz konusu değildir. (Burada dil ve konuşma becerilerini desteklerken uyguladığımız paralel konuşma tekniğinin zihinsel işlemleme sürecinize uygulandığını varsayabilirsiniz. 24 ile 5'i toplayacağım. 4 aklımda 5 elimde. 4,5,6,7,8,9. O halde sonuç 9. 9'u şimdi 4 ve 5'in altına yazmalıyım... gibi.)
  2. Etkileşimsel diyalog: Burada bilişsel stratejiyi çocuğumuz kullanır. Öğretmen ise bu süreçte çocuğumuzu destekler.
  3. Destekleyiciler/ işlemsel kolaylaşıtırıcılar: Yetişkin, ikinci maddedeki destekleme durumunu bu maddedekiler sayesinde yapar. Destekleyiciler öğretmen ve çocuk arasında köprü görevi görür. Çalışma kağıtlarından tutun da kullanılan tekniklere kadar hepsi destekleyicilerdir.
Bilişsel strateji öğretimin doğrudan öğretimle farkı nedir diye sorabilirsiniz. Çünkü bilişsel strateji öğretiminde de model olma, rehberli uygulamalar ve bağımsız uygulama söz konusudur. Doğrudan öğretimde içselleştirme söz konusu değildir. Bağımsız uygulama hedeftir. Bilişsel strateji öğretiminde ise hedef içselleştirmektir.

Bilişsel strateji öğretim süreci:
  1. Yetişkin üst biliş gerektiren becerilerde yüksek sesle konuşarak model olur.
  2. Çocuk ile yetişkin arasında etkileşimsel diyalog oluşur.
  3. Yetişkin destekleyiciler kullanarak süreçte sorumluluk alırlar.
  4. Çocuk ise öğretmenin sunduğu bu destekleyicilerle ve kendi içsel konuşmaları yoluyla beceriyi içselleştirmeye başlar.
  5. İçselleştirme, çocuğun bu diyalogu amaca yönelik bir diyalog gibi kullanmaya başladığında olmuş olur.
  6. Bu sürecin sonucunda ise içselleştirilen beceri otomatikleşir ve bilişsel strateji öğretimi hedefine ulaşmış olur.
Şimdi Rüya Hoca'nın sunduğu strateji örneklerine geçelim:
  • Okuduğunu anlama becerisinin okuma öncesi süreci için strateji örnekleri
    • Metin okumak için amaç oluşturmak
    • Okumadan önce metinde durumlarla ilgili tahminde bulunmak: Burada beyin fırtınası şeklinde ön bilgileri etkinleştirmek hedef
    • İçeriği görselleştirme, kavramları açıklama gibi ön bilgiyi etkinleştirici etkinlikler yapma
    • Rehberli okuma için sorular verme
    • Metin yapısı bilgisi oluşturma
    • Metni önceden gözden geçirme
    • Metin ipuçlarına bakma
  • Okuduğunu anlama becerisi okuma sırası için strateji örnekleri
    • Ana fikirleri ve yan fikirleri bulma
    • Sorulara cevap verme
    • Yeni sorular ve tahminler geliştirme
    • Okunanları şemaya yerleştirme
    • Zihinde canlandırma
    • Soru sorma ve cevaplama
  • Okuduğunu anlama becerisi okuma sonrası için stratejiler
    • Özetlemek
    • Önceki tahminlerle metinler arası ilişki kurmak
    • Metni okuduktan sonra metinle ilgili sorular sormak
  • Yazma öncesi stratejiler
    • Yazma amacını belirleme
    • Okuyucu kitlesi belirleme
    • Beyin fırtınası yapma
    • Fikirleri düzenleme
  • Yazma sırasındaki stratejiler
    • Planlamaları yazılı forma geçirme
    • Anahtar kelimeler, giriş-geçiş kelimeleri kullanma
    • Planlamalarla yazılanları karşılaştırma
    • Beyin fırtınası
  • Yazma sonrası stratejiler
    • Yazıları düzeltme
    • Yazılanları gözden geçirme
  • Matematik problemleri çözme becerisi çözüm öncesi stratejiler
    • Okuma
    • Kendi kelimeleriyle anlatm
    • Anahtar kelimeleri bulma
  • Matematik problem çözme becerisi çözüm sırasındaki stratejiler
    • Görselleştirme
    • Planlama yapma
    • Cevapları tahmin etme
    • Hesaplama yapma
  • Matematik problemi çözme becerisi çözüm sonrası stratejiler
    • İşlem basamaklarını kontrol etme
    • İşlemleri kontrol etme
Bu stratejiler ayrı ayrı yazıların konuları bence. Fırsat buldukça bir bir açıklamaya çalışacağım ancak bu stratejileri uygularken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var:
  1. Süreç öncesi-sırası-sonrası stratejileri arasında ihtiyaç duydukça geliş gidişler yapılabilir.
  2. Öncesi ve sırası stratejiler daha mühim çünkü sonrasını etkiliyor.
  3. Her bir stratejiyi sağlıklı ve tam uygulamak mühim. Stratejiyi yarım bırakmak, önceki strateji olmaksızın hareket etmek sürecin eksik kalmasını sağlar.
Uzun ama kullanışlı bir yazı oldu görüşündeyim. Diğer iki yazım ise POSSE ve POWER bilişsel strateji uygulama paketleri ile ilgili. Soru, görüş ve öneriler için nerelerden iletişim kuracağınızı artık çok iyi biliyorsunuz.
Herkese sevgiler. Görüşmek üzere.

24 Ekim 2017 Salı

Etkileşimli Kitap Okuma



Herkese güzel bir haftadan merhabalar. Huzur ve neşe ile geçireceğiniz bir hafta olması dileklerimle, tam bir sevgi pıtırcığı gibi bu haftaki yazıma başlıyorum.

Birkaç hafta önce bu konuda bir seminere (Seminer Bilge Çocuk'ta gerçekleşti ve Dr. Gökçe Karaman tarafından verildi.) katıldıktan sonra bu konuda bir yazım var zaten diyerek yeni bir yazı ekleme ihtiyacı duymamıştım. Ancak bu hafta gelen sorulara cevap vermek için elime blogumun etiketlerinin listesini alınca gördüm ki etkileşimli kitap okuma ile ilgili herhangi bir yazım yokmuş. Hemen makale ve kitap taramalarına başladım. Mis gibi makaleler ve kitaplar var bu konu ile ilgili.

Etkileşimli kitap okuma nedir?

Temelde kitap okuma etkinliğini anlamlı, hedefi olan ve kitabı okuyan ve dinleyenin olmadığı, herkesin okumanın parçası olduğu bir süreç, denilebilir. (Bu da size sunduğum her tanımda olduğu gibi kendi tanımım :) )
Etkileşimli kitap okuma bir yetişkin ve bir çocuk ile yaşanan kitap okuma sürecinde çeşitli yapılandırmaların kullanıldığı bir süreç. Bu süreçte yetişkin kitap okuyan, çocuk dinleyen iken etkileşimli kitap okumada ise yetişkin de çocuk da kitabı yaşayan taraf oluyorlar. Yetişkin aşamalı olarak kitabı okuma görevini ya da yaşama görevini kendinden çocuğa bırakır. Çocuk bu süreçte kitabı okumayı ya da dinlemeyi bir sorumluluk gibi değil de bir oyun gibi görür ve keyif alır. Erken dönemde yapılan etkileşimli kitap okuma çalışmaları ilerleyen dönemde kitap kültürü, alışkanlığı ve sevgisi edinimi için çok faydalıdır.

Etkileşimli kitap okumanın faydaları nelerdir?


  • Etkileşimli kitap okuma sürecinin psikolojik yararlarından başlayacak olursak çocuğunuzun bir birey olduğu duygusu, sözcüklerine ve düşüncelerine değer verildiği algısını sağlamak için yararlıdır. Yapılan yapılandırmalarla birlikte daha çok söz alan, kendi dil ve konuşma beceri düzeyine göre fikrini daha rahat ortaya koyma şansını elde eden her çocuk psikolojik olarak daha sağlıklı bir birey olarak büyüyecektir. Bu, ilerleyen dönemde kendi fikirlerine değer veren bir yetişkin olmasına da yardımcı olacaktır.
  • Dil ve konuşma becerilerine katkılarına baktığımız zaman hedeflediğimiz dil ve konuşma becerisinin niteliğine göre kitap okuma etkinliğini şekillendirerek her beceriyi çalışabilmekteyiz. Bu da dil ve konuşma becerilerinde istenilen her türlü ilerlemenin etkileşimli kitap okuma ile sağlanabileceğini göstermektedir. Yapılan birçok bilimsel çalışmada da ifade edici ve alıcı dil becerilerinin ilerlemesinde önemli bir rolü olduğu ortaya konulmuş, çok keyifli değil mi?
  • Dil ve konuşma becerilerinde yarattığı farkla dolayısıyla sosyal becerileri de olumlu yönde etkilediğini söyleyebiliriz. Sosyal becerilerdeki bu olumlu etki aynı zamanda psikolojik olarak yaşanan olumlu yaşantıların da sonucudur.
  • Gelişimi risk altında olan, zihinsel becerileri sınırda olan bebekler için uygulandığında olumlu sonuçlar alındığı risk durumunun çoğu durumda sonlandığı ve bebeklerin yaşıtlarına yetiştikleri de bilimsel olarak kanıtlanan durumlar arasında. Gelişimi destekleyen bir etkinlik olduğu da söylenebilir.


Etkileşimli kitap okumada ne gibi yapılandırmalar yapılır?

Bu yapılandırmaları iki gruba ayırdı Gökçe Hocamız. Ben de onun bize verdiği dökümanlardan sizlere bir özet sunacağım. Bu iki grup konuşmayı başlatma ve sürdürmeyi içermekte.

Konuşmayı başlatma yolları: tamamlama, hatırlatma, açık uçlu soru, 5N soruları ve ilişkilendirmedir.

Tamamlama; çocuğunuzdan kitapta geçen bir ifade ya da cümleyi tamamlamasını istemeye dayanır. "Ayşe bugün .... . Ne yapmış olabilir?" gibi.

Hatırlama; çocuğunuza kitaptaki karakter ve olaylarla ilgili sorular sormayı gerektirir. "Ayşe'nin eteği ne renkti?" gibi.

Açık uçlu sorular uygulanırken de çocuğunuzdan kitapta geçen bir olayı anlatmasını, durumları betimlemesini isteyebilirsiniz. "Sence neden Ayşe bunu giydi?" gibi.

5N soruları ise hepimizin bildiği ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden sorularıdır. Soruları kullanarak kitapla ilgili etkileşiminize deva edebilirsiniz.

İlişkilendirme yolunda ise okuduğunuz öyküdeki olaylar ve durumları çocuğunuzun yaşantısıyla bağlantılandırma söz konusudur. "Ayşe'nin bu elbisesi senin de dün giydiğin yeşil elbiseye benziyor." gibi.

Konuşmayı sürdürme yolları: başlatma, değerlendirme, genişletme, tekrarlatmadır.

Başlatmada çocuğunuzdan öyküde bulunan bir resmi isimlendirmesi, anlatması istenebilir. "Bu ne?" gibi sorularla sürece başlayabilirsiniz.

Değerlendirmede çocuğunuzun verdiği cevabın doğru olup olmadığını değerlendirerek buna uygun dönüt verebilirsiniz. "Bu bir ördek değil. Bence bu bir kaz." gibi.

Genişletme ise dil ve konuşma becerileri çalışırken sık sık kullandığımız stratejilerden biridir. Çocuğunuzun verdiği cevabı birkaç kelime daha ekleyerek yenilemenizi gerektirir. Örneğin çocuğunuz "Aa araba!" dedi. Biraz klişe bir örnek olsa da "Kırmızı, güzel bir araba!" diyerek genişletebilirsiniz.

Tekrarlatmada çocuğunuzdan genişletme cümlenizi tekrar etmesini bekleyebilirsiniz. Çocuğunuz genişletilmiş cümleyi kullanarak çeşitli becerileri öğrenmiş olur.

Konuşmayı başlatma ve sürdürme yollarını uyguladığınızda göreceksiniz ki etkileşimli kitap okuma süreci kendiliğinden devam etmiş ve bitivermiş. Peki bu süreçte nelere dikkat edilmeli?


  1. Bir kitabı bir kez okuyup kaldırmak yerine birkaç kez çocuğunuzun okumasını, dinlemesini, bakmasını sağlayın. Bir kitabı etkileşimli kitap okuma prensiplerine göre en az üç kez okumanız daha sağlıklı.
  2. Kitabı okumadan önce, tek başınıza okuyup hedeflerinizi sayfa sayfa belirlemek daha doğru olacaktır. Her sayfaya notlar alarak süreci daha amaçlı hale getirebilirsiniz.
  3. Kitabı okuduktan sonra çocuğunuzun kitabı tek başına incelemesine müsaade edin. Böylece neresi daha çok ilgisini çekti, hangi sayfa onu daha çok eğlendirdi görebilirsiniz. Bu sayede de bir sonraki okumada o sayfalara dikkatinizi verebilirsiniz.
Dün yazı yayınladıktan sonra gelen soruların cevaplarını buraya ekleyerek tamamlıyorum yazımı:
  • Kitap temini için internet daha uygun oluyor. İnternetten aldığınızda daha uygun ve daha çabuk elinizde oluyor kitaplar.
  • Öneri kitap konusuna gelince. Çocuğunuzla beraber kitapçıya gittiğinizde hangi tür kitaplarla ilgilendiğini görebilirsiniz. Eğer çocuğunuz kitapçıya gitme konusunda uygun davranışlara sahip değilse ona hitap edebileceğini düşündüğünüz ve yaşına uygun kitapları kendiniz seçmelisiniz. Bir liste sunarak "dayatma"da bulunmak istemem.
  • Her çocuğun odasında bir kitaplık olmalı bence. Ben, bu seminere katıldıktan sonra okulumuzdaki bütün sınıflara dolaplar dışında bir de kitaplık ekletilmesi için elimden geleni yaptım. Sağ olsun babam bütün sınıflarımıza birer kitaplık yaptı ve şimdi her sınıfımızda bir kitaplık var. Çocuklarımız evde kitaba aşina olmalı ki bu etkinlikler amacına ulaşsın. Maddi olarak zorlayacaksa ikinci el satan sitelerde çok çok uygun kitaplıklar oluyor.
Umarım sizler için yararlı ve keyifli bir yazı olmuştur. Şimdiden iyi eğlenceler, okumalar ve çalışmalar diliyorum. Sevgiyle kalın, görüşmek üzere.