13 Ocak 2020 Pazartesi

Sözel Olmayan Mesajlar ve Dikkat Etmemiz Gerekenler



Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Nilüfer Devecigil'in "Işığın Yolu-Bir Bağlanma Hikayesi" kitabını okudum, sanırım çeşitli sosyal paylaşım sitelerinden bu kitabı sizinle paylaşmıştım. Bu kitapta beni düşünmeye, araştırmaya sevk eden birçok cümle vardı. Bunlardan biri de özellikle somut işlemler döneminde, yani hayatımızın ilk yıllarında, yani ilkel bir beyne sahipken "sözel olmayan mesajları" alma başarımız. Bu hafta bu konuda yazmak istedim.
...
Son haftalarda sizden gelen sorular daha teknik ve ayrıntılı sorular olduğu için (Örneğin: Şu konuda beceri analizi yaparken zorlandım. Yardımcı olur musunuz? / Oğlumda şu davranış var ve özel eğitim öğretmenimiz şu şekilde destekliyor, ben evde ne yapabilirim?) kendi konularıma ağırlık vermiş durumdayım. Ancak genel konularla ilgili sorular biriktikçe yazmaya devam edeceğim.
...
Sözel olmayan mesajları açıklayarak başlayalım. "Sözel olmayan iletişim; beden dili, ses tonu, jestler, beden duruşu ve göz teması ile aktarılır. Konuşulmayan mesajlar bu yol ile algılanır."  Bu tanımı şuradan aldım. Gülümsemek, dokunmak, arkanı dönmek, parmağını sallamak gibi bir çok mesaj "sözel olmayan iletişim"e dahil.
...
Sözel olmayan mesajları ne zaman algılamaya başlarız?
Üçüncü dördüncü aydan itibaren bebekler gülmeye, uygun mimikler yapmaya başladıklarında, aslında bizim sözel olmayan mesajlarımızı çoktaan almaya başlamış oluyorlar. Düşünsenize, bizi incelemeden bizi nasıl taklit edebilirler. Aslında doğar doğmaz, bizden aldıkları mesajları süzmeye başladıkları artık bir gerçek.
Bu mesajların niteliği, sizce dilimizin yapısını çözene kadar nasıl oluyor? Tabi ki sözel olmayan mesajlar. Özel gereksinimli bireylerde bu durum ve gelişim biraz farklı olabiliyor. Sonraki bölümde kısaca bu konuya bakacağız.
"Ege'ye (2006) göre söze dayalı olmayan özellikler büyük ölçüde kültüreldir." diyor bir kaynağımda. Ege olarak bahsettiği, değerli hocam Prof. Dr. Pınar EGE. Bu cümleyi bir örnekle ile açıklamam gerekirse, seneler önce şövalyeler silahsız olduklarını karşısındakine belli etmek için tokalaşırlardı. Bu tokalaşma hareketi günümüzde çoğu batı kültüründe selamlaşmak için kullanılmaktadır. Yine aynı kaynağımda bebeklerin daha doğumdan önce seslere tepki verdiği ve sonrasında seslere, yüz ifadelerine tepki vermeye başladıkları anlatılmaktadır.
Kısaca; doğumdan hemen sonra, bireysel farklılıklar olacak şekilde, sözel olmayan mesajları biriktirmeye ve anlamlandırmaya başlarız.
...
Gelelim özel gereksinimli bireylere. Birçok ilginç bilgi var literatürde:

Özel gereksinimli bireylerin ve özellikle otizmli bireylerin sözel olmayan mesajları anlamlandırma ve isimlendirmede yaşadıkları sınırlılıktan bahsetmekte, sanırım artık oldukça alışılmış bir bilgi olacaktır. Ancak ben, bu bilginin dışında kalan bilgiler sunmak istiyorum size.

"Loveland ve arkadaşlarının (1997) yaptıkları bir çalışmada düşük işlevli otistiklerin, duygu açıkça sözelleştirilmediyse karşıdaki kişinin ne hissettiğini yordamada çok zorlandıkları bulgulanmıştır. Yine aynı çalışmada, yüksek işlevli otistiklerin ise konuşmacının duygusunu belirlemede (duygunun açıkça adlandırıldığı durumlar hariç), sözel olmayan bilgilere (gözyaşı, kahkaha, yüksek ses tonu gibi) sözel bilgilerden daha çok güvendikleri bildirilmiştir." Bu bilgi benim için çok ilginç. Sözel dil yetmediğinde, sözel olmayan mesajlara güvenmek biz yetişkinler için çok dikkat edilmesi gereken bir durum. Bir de sözel olmayan dilin yetmediği anlarda, çocuğumuzun dil ve iletişim becerilerine göre mesajı iletebilmemiz de ayrı bir önem arz etmiş oluyor.

Bir diğer kaynağımda zihinsel yetersizliği olan bireylerin yaşadıkları dil ve iletişim problemlerine eşlik eden, sözel olmayan mesajları anlamlandırmada güçlüğün düşünüldüğü kadar tehlikeli boyutta olmadığıdır. Hatta bu becerilerim varlığı ile alternatif iletişim becerileri desteklenebilir.

Benim aklıma hemen, internette yer alan videolar geldi. Ağlayan işitme yetersizliği olan bir çocuğun dokunma ile sakinleşmesi, kızgın otizmli bir çocuğun annesinin sesi ile regüle olması... Eminim birçok video görmüşsünüzdür.

Prof. Dr. Nilüfer Devecigil'in kitabında ise, en düşük seviyede öğrenme yaşantısı gerçekleşmişken bile, "ilkel beyin" diyebiliriz bu duruma, sözel olmayan mesajlar oldukça anlamlıdır, bilgisi sunuluyor. Ağır düzeyde yetersizlikler olsa dahi çeşitli sözel olmayan mesajlar ile çocuklarımıza birçok şeyi öğretiyoruz aslında. (Hemen burada aklıma şu anım geldi. Senelerdir özel gereksinimli çocuklarla çalışıyorum. Otizmli bireyler göz teması kurmasalar da göz teması kurduğumuzda bizden mesaj alırlar. Bir problem davranış sergilediğinde gözlerimizi ona dikip baktığımızda, bunu görmüyor değiller. Bu durumda, problem davranışı pekiştirmemek adına göz kontağını kesersek çocuklarımızın bize bakmasalar dahi bu davranışı azalttıklarını gözlemledim. Bunu paylaştığım bir ortamda küçümsenmiş ve bunun asla olamayacağı söylenmişti. Ancak sekiz yıldır bu böyle.) 

...
Bütün bu bilgiler ve deneyimlerim ışığında küçük küçük notlar aktarmak istiyorum:
  • Çocuğunuz problem davranış sergilediğinde, bu davranışın nedenini araştırın. Neden böyle davranıyor, iletişim ihtiyacı var mı, duyusal bir ihtiyaç mı, sorularını yanıtlayın.
  • İhtiyacına göre dokunmaktan, öpmekten, şarkı söylemekten, ışıkları söndürmekten çekinmeyin. Prof. Dr. Nilüfer Devecigil buna "regüle etmek" diyor ve çok güzel bir terim.
  • Olağan üstü durumlarda biz de regüle edilmeye ihtiyaç duyarız. Kızgınken etrafımızdakiler sussun, üzgünken sırtımız sıvazlansın gibi isteklerimiz olabilir. Çocuklarımızın bu ihtiyaçları da erken yaşlardan itibaren doğru şekilde karşılanıp, doğru şekilde yönlendirilirse daha sağlıklı iletişim kuran bireyler olacaklardır.
  • Çocuğunuzun anlamadığını düşündüğünüz tartışmalar, yüz ifadeleri, dokunuşlar... Hepsi anlaşılıyor ve kaydediliyor. Hayatınızda her an gizli bir kamera, sonrasında sizi taklit edecek gizli bir kamera, var gibi davranmalısınız. Ne dersiniz?

...
Kaynaklarım:

6 Ocak 2020 Pazartesi

Özel Gereksinimli Bireyler ve Kar Etkinlikleri


Merhabalar. Aslında bu hafta çok farklı bir konu ile karşınıza çıkmayı planlarken sabah uyandım ve yoğun bir kar yağışı olduğunu fark ettim. Okula ancak varabilmişken bu hafta çocuklarla, bahçedeki kar sayesinde nasıl eğleneceğimizi düşündüm. Bu düşünce, yazımın konusunu değiştirmeme yetti. Farklı özel gereksinimleri olan bireyler için gruplandırarak, kendi hayal gücümden çıkan ve içinde kar olan oyunlar paylaşmak istedim sizinle. Bu oyunlar, öğretmenlerinizin ödev olarak verdiği ancak evde nasıl çalışacağınızı bilemediğiniz daha soyut becerileri (göz kontağı kurma, dikkat süresi, seçici dikkat gibi) de içeriyor olacak. Şimdiden iyi okumalar.
...
Zihinsel yetersizliği olan bireyler için;

  • Önereceğim ilk oyun dikkat becerilerini de içine alan bir oyun: Kardan Adam yapmak. Çocuğunuzun performansına göre kardan adama şekil vermek, üzerine taştan düğmeler takmak ya da atkı ve beresini giydirmek çok işlevsel bir oyun olabilir. Burada oyunu çeşitlendirmek için kardan adamı boyayabilir. Çocuğunuzun boyayacağı alanları siz sınırlandırdığınız da daha da yapılandırmış olacaksınız.
  • Kar üzerinde belirli bir yol açıp, yolun kenarlarına toplaması için çeşitli oyuncaklar atabilirsiniz. Burada, okuma yazma becerileri desteklenen çocuklarımız için kelimeler, matematik becerilerinde destek alan çocuklarımız için ise rakamlar/sayılar olabilir. Hatta bu sayıları bir birinin üzerine ekleye ekleye yürüse, yolun sonunda karların üzerine bulduğu sayıyı yazsa harika olmaz mı?
  • Duvara bir hedef belirleyip kendi yapacağı kar topları ile bu hedefi isabet ettirme oyunu oynayabilirsiniz. "Kar topu savaşı" desteklediğim bir oyun değil. Karşıdakine zarar vermeyi ve isminde "savaş"ı içeren bir oyunu çocuklarımız için uygun bulmuyorum. Bu nedenle bu kar toplarını atabilecekleri bir hedef olması, bence daha keyifli.

Görme yetersizliği olan bireyler için;
  • Dışarıdan bardaklara kar toplayıp, bu karları evde eritip, ardından fırçalarla sulu boyadan renkler alıp her bir bardağa ayrı ayrı renk verebilirsiniz. Sonra da bu renkli suları, dışarıdaki karın üzerine dökebilirsiniz. Bu dökme işlemi rastgele ya da amaçlı (Şekil çizme, harf yazma gibi.) da olabilir.  Burada bol bol görsel uyaran sunmuş oluyorsunuz. Aynı zamanda soğuk ve katı kar ile ılık ve sıvı su sayesinde dokunsal uyaran da vermiş oluyorsunuz.
  • Eğer alternatif okuma sistemleri kullanıyorsanız bu okuma sistemleri ile yazılmış kelimeleri karın üzerine yazabilir ve çocuğunuzun bunları okuyarak kar üzerinde hareket etmesini sağlayabilirsiniz. Okuduğu kelime kadar adım atma, okuduğu ses kadar kedi sesi çıkarma gibi oyunlar da ekleyebilirsiniz.
  • Renklendirilmiş yol gibi bir de kabartılmış bir yol yapabilirsiniz. Çocuğunuz elindeki sopayı bu yoldan ilerleterek ve yolun kenarındaki kabartmalara basmadan yürümeyi deneyebilir. Hem dikkat becerisi hem de görsel, dokunsal uyaran sunmuş olursunuz.
İşitme yetersizliği olan bireyler için;

  • Bu oyun işitsel dikkatle ilgili. Bildiğiniz gibi artık, her işitme yetersizliği olan çocuğumuz cihaz kullanarak bu yetersizliği azaltabiliyor. Özellikle cihazı olan çocuklarınızla oynayabileceğiniz keyifli bir oyun. Çocuğunuz gözlerini kapatıp size dönük duracak. Siz kar üzerinde birkaç adım attıktan sonra, kardan çıkan sesten çocuğunuz kaç adım attığınızı tahmin etmeye çalışacak. Bu oyun karşılıklı da oynanabilir.
  • Kardan adamın üzerine çeşitli kelimeler yazın ya da bu kelimelere ait olan resimleri çizin. Çocuğunuzdan; yaptığınız kardan, yuvarlak halkalar içerisinde, bu kelimenin heceleri kadar zıplamasını isteyebilirsiniz. Burada çeşitli kuralları kendiniz ekleyebilirsiniz, halkların tam içine basma, heceyi halkanın içinde söyleme gibi.
  • Kar toplarını duvara yapıştırarak yaptığınız kardan adam yüzlerine çocuğunuz sulu boya ile yüz ifadeleri çizebilir. Gülen, şaşkın gibi.

Yaygın gelişimsel bozukluklardan herhangi birine bağlı tanısı olan bireyler için;

  • Farklı dokulardaki oyuncakları karın içine rastgele atın, çocuğunuz bu oyuncakları eldiven ile bulup toplasın. Bu oyunlar nedense bizim çocukların pek hoşuna gidiyor. Hatta burada, naylon bir poşetten kızak yapabilir, siz çocuğunuzu çekerken o size kendi dil ve konuşma becerilerine göre dur/git diyerek yönergeler verebilir ve bu sırada oyuncakları toplayabilir.
  • Çocuğunuzu karın üzerine yatırın ve vücudunun izinin çıkmasını sağlayın. Ardından bu izi, birlikte, sulu boyalarla boyayın. Böylece vücut bölümleri, vücut farkındalığı, el-göz koordinasyonu desteklenmiş olacaktır.
  • Sizin önceden, duvara kar toplarını yapıştırarak yaptığınız kardan adam yüzlerine; çocuğunuz göz, kulak vs takabilir. Bunu da yine bahçenizden bulduğunuz taş, yaprak vs ile yapabilirsiniz.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan bireyler için;

  • Karın içine, içinde bolca beyaz renk olan oyuncakları gömün, ardından çocuğunuzdan bu oyuncakları bulmasını isteyin. Bulduğu oyuncakları uzaktaki bir sepete hep aynı yoldan giderek atmasını isteyin. Bol enerji harcayacağı ve dikkatini yöneltmesi gerekeceği için eğleneceği bir oyun olacağına eminim.
  • Karın üzerine yine sulu boya ile renklendirilmiş sulardan döküp çocuğunuzun bu renkler üzerinde yürümesini sağlayabilirsiniz. Bu çok eğlenceli olacaktır!
  • Karların üzerine taşlardan küme küme noktalar yaparak, bu noktaları çocuğunuzdan gazlı kalem ile birleştirmesini isteyebilirsiniz. Bu birleştirmeler bütün dikkat becerilerini destekleyecektir.

Öğrenme güçlüğü olan bireyler için;

  • Dislektik bireyler için; kar toplarının üzerine çocuğunuzun karıştırdığı seslerin iki tanesini (örneğim "b" ve "d", ya da "ş" ve "ç" gibi) yazın. Ardından bir ses bir tarafa, bir ses diğer tarafa gelecek şekilde iki hedef belirleyerek buraya atmasını sağlayın. Keyif alacağına ve daha güzel öğreneceğine eminim.
  • Diskalkulik bireyler için; yazmakta zorlandığı bir rakamı karları kabartarak bahçenize yazın. Çocuğunuzdan istediği bir oyuncak grubu ile bu rakamın üzerini süslemesini isteyin. Daha sonra birlikte bu rakamın fotoğraflarını çekip çıktısını alarak çocuğunuzun odasının duvarına asın. Anısı da olan, kalıcı bir etkinlik olacaktır.
  • Dispraktik bireyler için; çocuğunuz ile renkli kağıtları karların içinde yürüyerek kesin. Daha sonra etrafa dağılan renkli kağıtları en çok kim toplayacak diyerek toplamaya başlayın. 

Bedensel yetersizliği olan bireyler için;

  • Henüz yürüme becerisinin desteklendiği çocuklarımızda, sadece karın içinde oturup ayaklarını hareket ettirmesi bile minik bir oyun olabilir. Burada hedef, sağına ve soluna kar biriktirip onları top yapmak olabilir.
  • Yürümeyi edinmiş ancak, denge becerilerinin desteklendiği çocuklarımız için ise yukarıda başka bir yetersizlik grubu için önerdiğim bir yol açma ve yoldan oyuncak toplama oyununu önerebilirim. Burada oyuncakların ebatı ve yüksekliği çocuğunuzun özel gereksinimine göre şekillendirilebilir. Yol üzerine engeller koyabilir ya da rampalar yapabilirsiniz.
  • Ayakları ile çocuğunuz yolunu kendi açabilir ve bu yoldan ip ile bağlanmış arabalarını çekerek hareket ettirebilir.
Bütün çocuklarımız için ayrıca bir not: Bu günlerde bahçenize koyacağınız sokak hayvanları için yemek ve ılık su harika bir tecrübe olacaktır. Çocuklarımıza hayvanlara saygıyı ve sevgiyi böyle öğretebiliriz, fırsat dolu günler bunlar.

Bu oyunları sadece bir kez oynamak zorunda değilsiniz. Her gün birer kez ya da birkaç kez oynayarak çocuğunuzun hedeflediğiniz becerilerde ilerlemesini gözlemleyebilirsiniz. Bence kış için harika olacaktır. Bir de; farklı yetersizlik tipleri için önerdiğim oyunları da deneyebilirsiniz. Sizi okurken en çok heyecanlandıran oyun, çocuğunuzda da aynı etkiyi yaratacaktır.
Umarım öğretmenlerin, ebeveynlerin kullanabileceği oyunlar olmuştur. Eklemek istediğiniz etkinlik önerileri varsa yorum olarak yazabilirsiniz.
Haftaya görüşmek üzere, sevgilerimle.