23 Kasım 2021 Salı

Özel Gereksinimli Bireylerde Ergenlik Yazı Dizisi - 1

Merhaba. Yeni bir yazı dizisinin heyecanı ile buradayım. Özel gereksinimli bireylerin ergenlik süreçleri hakkında hem ailelere hem profesyonellere kolaylık sağlayacak bir paylaşım yapma niyetindeyim. Umarım fikir veren bir dizi olur.

Özel gereksinimli bireyler aynı sırayı farklı hızda yaşarlar. Bu, bütün gelişim dönemleri için geçerlidir. Özel gereksinimli bireyler ergenlik dönemine erken, geç ya da beklenen zamanda girebilirler. Ergenlik dönemi daha kısa, uzun ya da beklenilen süre kadar olabilir. Ergenlik döneminin bitip genç yetişkinliğin başladığı dönem erken, geç ya da beklenen zamanda olabilir. Yukarıda bahsedilen çevresel ve genetik faktörler ile süreçte değişiklik görülebilir. Doktorların muayeneleri ve çocuk gelişimcilerin gelişim takibi ile bireyin ergenlik süreciyle ilgili bilgi toplanabilir ve süreç bu bilgiler ışığında şekillendirilebilir.

Burada önemli olan, özel gereksinimli bireyin ergenliğe uyumu için gereken becerileri edinip edinmediğidir. Ergenlik döneminde özbakım becerileri yetersizliği, birçok beceride performans yetersizliği, kendini kontrol yetersizliği, becerilerdeki akıcılık yetersizliği, öz denetim yetersizliği, olumlu benlik algısının olmaması (Ergenekon, 2012) ergenlik döneminde desteğe ihtiyaç duyulmasına sebep olabilir. Bu nedenle ergenlik dönemi öncesi ve sırasında, bu alanlarda destek eğitim yoğun şekilde verilmeli ve aile rehberliği sürecinde bu konulara ağırlık verilmelidir.

Ergenlik döneminde özel gereksinimli bireylerin yaşadığı farklılıklar, birçok çalışmada incelenmiş ve ortaya konmuştur. İlerleyen paragraflarda bu çalışmalar paylaşılacak ve uygulayıcılar için çıkarımlar yapılacaktır.

Özel gereksinimli bireylerin ergenlik dönemine girmesi ile birlikte uygun olmayan cinsel davranış edinmeleri ihtimali oluşur (Madi, 2016). Özel gereksinimli bireylerin cinselliklerini keşfetmeleri, bu becerileri uygun olan şekilde sergilemeleri, ergenlik dönemi gelişim görevlerini yerine getirmeleri konusunda desteğe ihtiyaçları olabilir. Bu nedenle bu dönemde cinsel davranışların ediniminin takibi ve desteği önem kazanmaktadır.

Cinsel eğitime ulaşımda, sadece özel gereksinimli bireyler için değil, bütün bireyler için yetersizlik söz konusudur. Ancak özel gereksinimli bireylerin cinsel eğitime ulaşımında eşitsizlik söz konusudur (Finlay ve diğerleri, 2015). Özel gereksinimli bireylerin eğitimlerinden sorumlu olan uzmanların lisans eğitimlerinde cinsel gelişim ve eğitimi konusu yeni yeni alan bulmaktadır ve MEB’in önerdiği destek eğitim programlarında bu alana ilişkin hedefler yer almamaktadır. Bu nedenle özel gereksinimli bireylerin ergenlik becerilerinin desteklenmesi uzmanların inisiyatifinde olduğu görülmektedir. Sıklıkla, ailelerin akademik becerilere odaklanması sebebiyle, bu beceriler oldukça geride kalmaktadır. Özel gereksinimli bireylerle çalışan uzmanların bu konuda kendilerini geliştirmek için güçlü adımlar atması gerekmektedir.

Özel gereksinimli bireylerin, ergenlik dönemi için gereken ve birçok dil ve anlama becerisi gerektiren açıklamalar için yeterli dil gelişimin sıklıkla ya yoktur ya da yetersizdir (Finlay ve diğerleri, 2015). Birçok farklı kaynakta, farklı özel gereksinim türlerinde ve şiddetlerinde, dil ve konuşma alanında yetersizlik olduğu ortaya konmuştur (Çiftçi Tekinarslan, 2008; Sarı, 2008; Sucuoğlu, 2010). Yalnızca görme yetersizliği olan bireylerin yaşıtlarından çok farklı olmayan dil gelişim süreçleri mevcuttur (Gürsel, 2008). Bu bilgi görme yetersizliğinin incelendiği başlıkta ayrıca ele alınacaktır. Ergenlik sürecinde olan normal gelişim gösteren bireylerin dili yetkin şekilde kullandığı düşünüldüğünde; bu süreçte özel gereksinimli bireylerin nihai hedefi dili yetkin şekilde kullanmak olmalıdır. Dili kullanımdaki yetkinlik arttıkça ergenlikle ilgili çoğu açıklamayı anlama, kendi duygularını ifade etme, yaşanan farklılığı anlamlandırabilme gibi beceriler de beraberinde gelecektir. Ancak konuşma becerileri sınırlı olan, ifade edici dil becerileri olmayan bireyler için bu durum daha farklı olacaktır. Özel gereksinimli bireylerle yaşamlarının ilk yıllarından, tanı almasının hemen ardından yoğun olarak dil ve iletişim becerilerinin desteklenmesi, ergenlik dönemine gelindiğinde daha konforlu bir sürecin yaşanmasını sağlayabilir. Bu alanda çalışan uzmanların, daha ilk yıllardan, öngörü ile bu adımları atması ve planlama yapması yerinde olacaktır.

Soyut bir kavram olan zamanın yönetimi, ergenlik döneminde edinilmesi gerekirken (Eldeklioğlu, 2008) soyut kavram ediniminde zorlanan özel gereksinimli bireyler bu beceriyi ya edinemez ya da yönetimde zorlanır. Bu da beraberinde birçok olumsuz durumu getirebilmektedir. Sorumluluklarını zamanında yerine getirme, özbakımını sağlığını tehlikeye atmayacak sıklıkta yerine getirebilme gibi beceriler için zaman yönetimi oldukça önemlidir. Burada atılacak en işlevsel adım, zamanı somutlaştırmak olacaktır. Takvim, kum saati, hatırlatıcı, alarm, saat, etkinlik çizelgesi, çetele, akıllı telefon gibi araçlarla zaman, somut hale getirilebilir. Böylece özel gereksinimli bireyin zamanı algılama ve yönetme becerileri kolaylıkla desteklenmiş olacaktır.

Gereksinimin şiddetine göre bireylerin ergenlik döneminde sergilemeleri gereken gelişim görevlerini edinme performansı değişmektedir (Mccabe, 1993). Bu bilgiden; daha ağır seyreden yetersizliklerde daha yoğun desteğe ihtiyaç olduğu sonucu çıkarılabilmektedir. Yetersizliğin türü ne olursa olsun şiddeti arttıkça ergenlikte meydana gelen fiziksel ve duygusal değişimlere uyum zorlaşmaktadır. Normal gelişim gösteren bireylerde de yaşanabilen bu zorlanım süreci, sürece anlam veremeyen ve farklılıkları yordayamayan ya da anlamlandıramayan özel gereksinimli bireyler için daha zorlayıcı olabilmektedir. Örneğin hafif düzeyde zihinsel yetersizliği olan bir birey kısmen de olsa bedenindeki farklılaşmayı anlamlandırabildiği için daha az zorlanacakken, ağır düzeyde zihinsel yetersizliği olan bir birey bedenindeki değişimleri sadece bakım aldığı anlarda yaşanan farklılıklar seviyesinde fark edeceğinden bakımı reddetme, bakımın yoğunluğunu farklılaştırma, bakım verene karşı gelme gibi davranışlar gösterebilecektir. Burada, özel gereksinimli bireyler ile çalışan uzmanların sıklıkla ergenlik döneminde olabilecek fiziksel ve duygusal değişimler ile ilgili aileyi ve bireyi bilgilendirmesi önemli olabilir.

Özel gereksinimli bireyler ergenlik dönemlerinde ek psikolojik bozukluklar ile mücadele etmek durumunda kalabilmektedir (Erermiş ve diğerleri, 2016). Burada bahsedilen bütün farklılıklar, farklılığı fark etsin etmesin bütün özel gereksinimli bireyler için stres kaynağı oluşturmaktadır. Bu stres kaynakları özel gereksinimli bireylerin psikolojik olarak zorlanımına sebebiyet verebilir. Ergenlik döneminde saldırganlık, hırçınlık, kaba davranışlar, kendini aileden ya da toplumsal gruplardan ayırma, yalnız kalmayı talep etme gibi davranışlar yaşamın akışını bozacak şekilde ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle ergenlik öncesinde psikolojik sağlamlık için adımlar atılarak ergenlik döneminde olası psikolojik bozukluklar önlenebilir ya da şiddeti azaltılabilir.

Özel gereksinimli bireylerin ergenlik döneminde sıklıkla okul uyum becerilerinde sınırlanma olduğu ve bireylerin bu süreçte yalıtılmışlık içine girdiği gözlemlenmektedir (Erermiş ve diğerleri, 2016). Yukarıda da bahsedilen davranış problemleri sebebiyle özel gereksinimli bireyler toplumun çeşitli grupları tarafından dışlanabilmekte, dışlanma olmasa dahi bireyler kendilerini yalnızlaştırabilmektedir. Burada da erken dönemde verilecek sosyal beceri desteği ile ergenlik döneminde olası yalıtılmış ve uyumsuzluk becerilerinin kısmen de olsa önüne geçilebilir.

Gelecek hafta, her bir özel gereksinim için ayrı ayrı ergenlik konusunu incelemeye başlıyoruz. Haftaya görüşmek üzere.

Kaynaklarım:

  1. Ergenekon, Y. (2012). Sosyal Yeterlikle İlişkili Kavramlar ve Sosyal Yeterliğin Bileşenleri. S. Vuran (Ed.), Sosyal Yeterliklerin Geliştirilmesi (s. 15-33) içinde. Vize Akademik.
  2. Madi, B. (2016) Farklı Gelişen Çocuklar. Kulaksızoğlu, A. (Edt.) Otistik ve Zihinsel Engellilerde Cinsel Gelişim ve Sorunları. s. (245-249) içinde. Nobel Akademik Yayıncılık.
  3. Çiftçi Tekinarslan, İ. (2008). Zihinsel Yetersizliği Olan Öğrenciler. İ.H. Diken (Ed.) Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrenciler ve Özel Eğitim s.(135-166) içinde. Pegem Akademi.
  4. Sarı, H. (2008). Çoklu Yetersizliği Olan Öğrenciler. İ.H. Diken (Ed.) Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrenciler ve Özel Eğitim s.(452-495) içinde. Pegem Akademi.
  5. Sucuoğlu, B. (2010). Zihin engelliler ve eğitimleri. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 8(02), 88-90.
  6. Gürsel, O (2008). Görme Yetersizliği Olan Öğrenciler. İ.H. Diken (Ed.) Özel Eğitime İhtiyaç Duyan Öğrenciler ve Özel Eğitim s.(219-248) içinde. Pegem Akademi.
  7. Eldeklioğlu, J. (2008). Ergenlerin Zaman Yönetimi Becerilerinin Kaygı, Yaş ve Cinsiyet Değişkenleri Açısından İncelenmesi. İlköğretim Online, 7(3).
  8. Mccabe, M.P., (1993). Sex Education Programs for People With Mental Retardation. Mental Retardation, 31(6), 375-387.
  9. Erermiş, S., Köse, S., Bildik, T., Özbaran, B., & Aydın, C. (2016). Asperger Bozukluğu İzlem Süreci: Ergenlik Döneminde Yaşanan Sorunlar Bağlamında Beş Olgu Üzerinden Tartışma. Journal of Pediatric Research, 3(2), 91-96.

16 Kasım 2021 Salı

Randevulaşma Kültürü

Merhaba. Bu hafta, bizler gibi randevu ile çalışan profesyonellerin yaşadığı sorunları göz önünde bulundurarak randevulaşma kültürü üzerine yazmak istedim. "Nihan Hoca, özel eğitim ile ilgisi ne?" diye soracak olursanız, randevu ile çalışan biz özel eğitim öğretmenleri için randevunun düzeni, gerçekleşip gerçekleşmemesi ve iptal olma şekli çok kıymetli. Bütün bir sürecin kalitesini en başından etkileyen bir durum.

Öncelikle randevu nedir? TDK'den bakacağız tabi: "Belli bir saatte, belli bir yerde iki veya daha çok kişi arasında kararlaştırılan buluşma.".

Hadi bu tanım üzerinden randevunun birleşenlerine bakalım; iki ya da daha fazla insan, belirli bir tarih ve zaman ve buluşulacak mekan. Burada bir randevu alan ve bir de randevu veren var. Yani karşılıklı bir söz verme, karar verme süreci var.

Hadi birleşenler ve bu süreçteki nezaket üzerinde duralım biraz da:

  • Önce saatle ve tarihle ilgili konuşalım: Randevu saati her iki tarafa da uygun olan bir saatte olmalı. Özellikle randevu veren tarafa, randevu alan tarafın anlayış göstermesi ve keyfi sebeplerle randevu saati talebini dikte etmemesi gerekmekte.
    Ayrıca randevu saati belirlendiyse, bu saatten birkaç dakika önce hedef mekanda olunması da zarif bir hareket olacaktır.
    Randevu saatinde gecikme, erteleme talepleri; randevudan birkaç dakika önce değil, bir gün önce yapılmalıdır. Böylelikle randevu verenin programında aksamaya sebep olunmaz. Burada eğer ücretli bir randevu söz konusuysa aynı gün ve keyfi olarak iptal edilen randevuların yarı ücretinin ödenmesi aslında bir kuraldır ancak halen ülkemizde bu kural uygulanmamaktadır. "Emek yoksa para da yok." olarak görülen bu durum aslında öyle değil, orada o saatte siz gitmeseniz de iş yerine mesai harcayan bir uzman vardır, emeği de vardır ve her saati kıymetlidir. Bu algının önümüzdeki birkaç yüzyılda ülkemize de gelmesini temenni ediyorum.
    Randevu verenin randevuyu iptal etmesi yine keyfi olmayan sebeplerle olmak şartıyla bir gün önceden yapılabilir. Aynı gün içerisinde yapılan iptallerde sıklıkla telafi programı da yapılmalıdır.
    Burada önemli olan bir diğer noktada randevunun süre aralığı. Randevu verirken ben sıklıkla bir aralık belirtirim. Bu, şu demektir "Sizin için bu kadar süre ayırabiliyorum. Bu süre dolunca randevumuzun sona ermesi gerekiyor.". Bu adım hem profesyonellik, hem amaca uygunluk hem de zaman tasarrufu için oldukça kıymetli.
  • Randevuya katılacak olan en az iki insan konusunda altını çizmem gereken birkaç konu var: Randevu sıklıkla iki insan arasında olduğu için iki insanın randevu alma, verme, randevuya sadık kalma sürecinde nezaketini koruması önemlidir.
  • Buluşulacak mekanla ilgili ise özellikle vurgulamam gereken nokta, randevu alırken konum bilgisinin talep edilmesi. Olası bir aksilik yaşanmaması için Google üzerinden (Ki artık bütün merkezlerin konumları orada mevcut.) konum alıp gerekirse randevu aldığınız kişiden teyit alabilirsiniz.
Peki Nihan Hoca bu yazıyı neden yazdı?
Birkaç sebebi var:
  • Özellikle aynı alanda çalıştığım uzmanlar tarafından mesai saatlerim dışında, randevu alınmadan, oldukça fazla aranıyorum. Mesai saatlerim dışında, sağlığımı korumak için telefonumu kapalı tutuyorum. Bir kalp doktoru olmadığım için bundan herhangi bir rahatsızlık duymuyorum. Ancak aynı alandan uzmanın mesai saati kavramı olmaksızın mesaj ve arama ile bana ulaşma çabasını kaba ve yanlış buluyorum. E-posta bu konuda daha uygun.
    Yine aynı şekilde randevu ile görüşme talebimi "soğuk" ve "küstah" algılayan arkadaşların tavrını da doğru bulmuyorum. Çünkü profesyonel bir iş yapıyorsak ve mesai vereceksem, randevu vermem ve diğer planlarımı aksatmamam önemli.
    Özellikle dersteyken beni sürpriz şekilde ziyarete gelen arkadaşlara mahcup olma hissi çok rahatsız edici. O gün bütün gün derse girmişken bir de üzerine bekleme odasında birinin sizi beklediğini bilmek ayrıca bir zihin yükü.
  • Randevu ile çalışan uzmanların yaşadığı en temel sorun da keyfi randevu talepleri. Bütün gün hiçbir programı olmayan bir aile, tek boş saati 14.00 olan bir uzmandan illa ki 16.00'da randevu istiyorsa bu da kabalıktır. (Çocuklarımızın bireysel özelliklerini ayrıca dikkate almak da gerekiyor tabi.) Burada uygun olanın, olamayana destek olması gerekmekte. Randevulardaki keyfi durum, profesyonelliğe de sığmamakta.
  • Bir de randevu iptalleri! Saat 15.00'daki randevu 15.01'de iptal edilemez. Bu cümlenin üzerine bir açıklama getirmek bile tuhaf geliyor. Kendi adıma da işini hakkıyla yapan meslek arkadaşlarım adına da konuşabilirim: Bir seans sadece o zaman aralığı değil bizim için. Öncesinde materyal, oda, yöntem hazırlığını geçtim psikolojik hazırlık süreci de var ve bir seans sadece kırk dakika değil. 
Bence güzel bir slogan oldu bu: Seanslar sadece kırk dakikadan ibaret değildir!

Haftaya görüşmek üzere.

Kaynaklarım:

https://sozluk.gov.tr/