8 Mayıs 2017 Pazartesi

OSB Olan Çocukların Ailelerinin Aile İşlevlerinin Bozulma Nedenleri ve Alınabilecek Önlemler



Merhabalar. Gelişim Yetersizliği Sempozyumu süresince edindiğim bilgileri paylaşmaya devam ediyorum. Bu haftaki kaynak seminerim Yardımcı Doçent Doktor Avşar Ardıç’ın sunduğu “Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocukların Ailelerinin Aile İşlevlerinin Bozulma Nedenleri ve Alınabilecek Önlemler” konulu seminer.

Benim ikinci alanım psikolojik danışmanlık ve rehberlik olduğundan, geçtiğimiz dönemlerde ilgimi çeken bir konu olan aile danışmanlığı ile ilgili bir seminer programına katılarak aile danışmanı olmuştum. Avşar Hoca'nın sunduğu seminer, birçok açıdan bana, özel eğitimi ve aile danışmanlığını nasıl harmanlarım sorusunun cevabını verdi.

Özel eğitim ailelerin desteği olmadan bir hiçtir. Bu iddialı bir cümle gibi dursa da alanda senelerce çalışmış ve benimle hemfikir olmayan bir öğretmen arkadaşım yoktur. Bu blogu kurma sebebim bile bu cümle. Okulda ne kadar mükemmel dersler yaparsanız yapın; eğer aile sizi anlamıyor, yaptıklarınızı anlamlı bulmuyor ve evde de uygulamak için heveslenmiyorsa bütün emekleriniz boşa gidiyor demektir. Bu nedenle ailenin, sizin yaptığınız çalışmaları anlaması ve gerekli görmesi gerekmektedir. Bunun da yolu aile eğitiminden geçmekte. Aile işlevlerini ne kadar iyi yerine getiriyorsa eğitime de katkısı o kadar iyi olacaktır.

Ailenin dört temel işlevi vardır: Duygusal alışveriş, eğitim, üreme ve ekonomi. Görüldüğü gibi aile, ailede bulunan her bir bireye duygusal olarak bir temas, eğitim, çoğalma imkanı ve ekonomik rahatlık sunmak durumundadır. Eğitimin ailede başladığı prensibi bu işlevlere dayanmakta.

Aileler, yetersizliğe sahip çocukları olduğunda etraflarında daha önce böyle bir model görmediklerinden oldukça zorlanıyorlar. Süreç boyunca birçok farklı ve yanlış uygulama ile karşılaşan ailelerin hem özel eğitime hem de yetersizliğe karşı olumsuz tutumları oluşuyor. Bu tip ailelerle çalışmak oldukça zor, bu tip bir ailede bulunmak daha da zor olmalı diye düşünüyorum. İsterseniz yetersizliğe sahip bir çocuk dünyaya geldiğinde ailede neler oluyor bunlara bakalım:
  • Yetersizliğe sahip bireyin eğitim ve tedavi masrafları bazen ailenin kaldıramayacağı bir seviyeye ulaşabiliyor. Kendine, eşine, hobilerine vakit ayıramayan aile fertleri daha çok içe kanık ve kendi kişiliğini yetersizliği olan birey üzerinden tanımlar hale geliyor. İşte burada yapılması gereken şu:
    • Aile fertlerinin ulaşabilecekleri sosyal imkanlara ulaşmalarını sağlamak ve her birinin ayrı ayrı bir birey olduklarını, kimsenin kimseye bağımlı olmadığı algısını vermek gerekiyor. Hepsi bu. Böylelikle daha sağlıklı bir bakış açısı ve daha sağlıklı bir aile oluşturulmuş oluyor.
  • Aileler olumsuz gibi görünen bu haberi (Yani yetersizliğe sahip bir çocukları olduğu haberini.) aldıktan sonra farklı tepki gösteriyorlar. Bu tepkilerden biri de pazarlık yapmak. Şok aşamasını atlatıp pazarlık aşamasına gelen çoğu aile burada kalıyor. Burada yetersizliği kabul söz konusu değil. “On saat eğitim verirsem evde ödev yapmaya gerek kalmaz. Oh tamam! / Yarım saat fazla derse girsin ben de o arada şurada el işimi yapayım. ” gibi fikirler dönebiliyor düşüncelerinde. Bunlar yargılanabilecek, yadırganabilecek düşünceler değil. Çünkü yaşanan travma ile bireyler bu şekilde mücadele ediyor.
    • Burada yapılması gereken nedir? Aileyi bilgilendirmek! Tek yapılması gereken bu. Özel gereksinimi olan çocuğun gereksinimi hakkında bilgi vermek, ilerleyen dönemde neler olabileceği ile ilgili billgi vermek, haklarını öğretmek. Bunlar pazarlık aşamasından kabul aşamasına geçmelerini sağlacaktır.
  • Seneler geçiyor, yetersizliği olan birey büyüyor ve aile alınan yanlış ve yetersiz eğitimlerle durumu kanıksıyor ve daha iyi bir durumda olabilecekken daha olumsuz bir duruma boyun eğiyor. Bu da ülkemizde çok sık karşılaştığımız bir durum. Halbuki daha süreç başlamadan gerekli bilgiyi alsa aileler, eğitim alacağı kurumu servis durumuna, aileye verilen hediyelere ya da okul müdürünün ne kadar iyi arkadaşı olduğuna göre değil de sadece ve sadece verilen eğitime ve sunulan imkanlara göre seçse ne kadar güzel olurdu, değil mi? İşte bu süreçteki aileler en dirençli olan aileler. Yeni bilgiye, fikre kapalı ve durumu benimsemiş aileler maalesef çocuklarına en büyük zararı veren aileler.
    • Peki bu durumda bir öğretmen ne yapabilir? Aileyi her fırsatta bilgilendirmek, yeniliklerden haberdar etmek ve yeniden umut etmesini sağlamak.

Avşar Hoca ailelerin daha sağlıklı olması ve dolayısıyla eğitime daha olumlu katkılar sağlamaları için ise şunları önerdi:
  • Bol bol, sürecin en başından aile eğitimleri verilmeli. Bilgileri kaliteli olan bir aileyi kimse kandıramaz.
  • Özel eğitim konusunda uzman olan insanlar bu sorumlulukla yetiştirilmeli. Eğitim programları buna izin vermiyorsa uzman adayları kendilerini bunun sorumluluğu ile yetiştirmeliler.
  • Ailelerin sivil toplum kuruluşlarına katılmaları desteklenmeli. Kendileri ile aynı süreci yaşayan ailelerle duygusal ve bilgi alışverişinde bulunmak bütün ailelere iyi gelmektedir, süreci daha olumlu algılamalarını sağlamaktadır.
  • Temelde her bireyi dirençli ve olumsuz durumlara karşı esnek yetiştirmek hem bireylerin hem de toplumun özel gereksinimli bireylere bakış açısını olumlu yönde değiştirecektir. Burada her bireye görev düşmektedir. Güçlü birey güçlü toplum!
  • Aileler, uzmanlardan gereken yardımı almalı ve uzmanlar bu yardım konusunda bonkör olmalılar.


Umarım sizler için anlamlı ve kullanışlı bir yazı olmuştur. Soru, öneri ve görüşlerinizi her zaman bekliyorum. Şimdiden kolaylıklar. Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder