21 Şubat 2021 Pazar

Mola

Merhaba. Bu hafta her zamankinden biraz farklı olarak kişisel deneyim ve görüşlerimle oluşturduğum bir yazı yazmak istedim. 6 Şubat 2021 cumartesi günü, akşam üzeri, saat 17.57'de, sakin bir hafta sonundan yazıyorum bu yazıyı.

Son dönemde birkaç kreş yöneticisi ile tanışma ve fikir alışverişinde bulunma fırsatım oldu. Zaten mesleğimin gereği, her gün birçok ebeveyn ile çocuklarımızın gelişimleri ile ilgili görüşüp fikir alışverişinde bulunabiliyorum. Bütün bu bilgiler, görüşmeler, tanışmalar ışığında birkaç önemli nokta fark ettim. Bana düşen, fark ettiğim bu durumu ortaya koyan bir yazı ile "ilgilenenlerin" dikkatini çekmek. Hepsi bu.

Biz öğretmenler, bağımsız yaşam becerilerine ulaştırmaya çalıştığımız çocuklarımızın hayatlarına belirli bir noktaya kadar müdahale edebiliriz. Bir aileye, çocuklarının olumlu davranışlarını arttırıcı öneriler verip, uygulanmasını takip etmekten başka yapabileceğimiz uygulama, kısmen de olsa yok. Aile zorlanıyor ise önerileri değiştirerek, aileye uygun ödevler ya da fikirler vermek de buna dahil. Ancak kasıtlı olarak önerilere uymayan, bilgi edinmeyi reddeden ya da sadece aile sisteminde yer bulamayan konuları çalışmak bizler için imkansız olabiliyor. Burada ailenin içine "dalıp", "O öyle olmaz böyle yap! Şunu da şöyle yap!" diyemeyiz. Çünkü her aile biricik ve tek, her sistem başka, her işlev düzeyi farklı seviyede. Bu nedenle ailelerin, uzmanlarına güvenip aile düzenlerini, günlük rutinlerini değiştirmeleri gerekebilir. Bu karar yine aileye kalır. Değiştirip, çocuğunun iyiliği için adım atan ailelere ne mutlu!

Bu bilgi cepte.

Son dönemde çocuklarının sorumluluğunu almak istemeyen, onları birer "sorumluluk" gibi gören ebeveynler görüyorum. "Olumlu ebeveynlik" becerileri hakkında fikri olmayan ebeveynler görüyorum. En kötüsü de doğruyu bilerek kendi yaşam şeklinden fedakarlık yapmamak için çocuklarını ve eşlerini kendilerine uyuma zorlayan ebeveynler görüyorum. Cinsiyet fark etmeksizin, bu bencillik bütün süreci mahvediyor. Burada kısa bir not: Yapamayan ebeveyn demiyorum, yapmayan ebeveyn diyorum.

Bu bilgi de cepte.

Kreş yöneticileri ile yaptığım görüşmelerde şu cümleyi duydum "Son dönemde kayıt olan çocuklar biraz farklı...". Bu cümle birçok yönetici tarafından aynı şekilde dile getirilince benim için ilginç oldu. Çocukların, sorumluluk almak istemeyen, kural tanımayan, bencil, oldukça zeki, hızlı karar verebilen ancak kaba olduklarından bahsetti kreş yöneticileri. İnanamadım. Sonuçta o kişiler, gelecek nesli şimdiden tanıyan, gören ve şekillendiren kişiler. Ve hepsinin da ortak kabulü; son dönemde değişime direnen ve kendi "rahatını" dayatan ebeveynler ile, bu dayatma sonucunda kural tanımaz hale gelen çocukların büyük bir problem oluşturduğu.

Bu bilgi de cepte.

Bir de her anne ve babada gördüğüm bir telaş var. Her anı ağzına kadar doldurup, durmadan bir etkinlik ve oyun kurma çabası! Bu oyunu sıklıkla çocuk değil, ebeveyn kuruyor ve oyun sürecinde ebeveyn oyuna katılmak yerine dışarıdan yönerge veriyor, kaptanlık yapıyor. Hatırlatmak isterim ki her Instagram hesabında görülen uygulamalar doğru değil. Durmadan yönerge verdiğinizde o oyun değil "ders" olur benim kanaatimce. Herkesin eğlendiği, başka hiçbir beklentinin olmadığı süreçtir oyun. (Evet biz derslerde oyunu kullanırız ancak yine çocuğumuz için oyunda ders beklentisi yoktur, o keyifle oyununu oynarken biz, eğlenirken öğretiriz. Bu başka bir konu.) Bir oyun reklamına denk geldim. Çocuk pasif şekilde oyuncağın içindeyken ebeveynler bu oyuncağı boyuyordu. Oysaki o oyuncak çocukların boyaması için tasarlanmıştı?! Oyuncağın pazarlanma şekli bile sıkıntılı! Boş kalınmasın, çocuk her an bir şey öğrensin, mutsuz olmasın, ağlamasın... Oysaki mutsuzluk, sakinlik, durgunluk da güzel öğretmenlerdir. Bu da bir diğer cephe.

Bu bilgiyi de cebe alınca tamamladık çıkınımızı.

Şimdi gelelim ürüne:

Her anı doldurmaya çabalamak ya da çocukların yalnız oyun kurmasına, biraz durmasına izin vermemek; durmadan "oyalanma" ihtiyacı duyan, kendi özbakımını yerine getirmeyen, zihinsel süreçlerinin ya da bedeninin farkında olmayan ve dikkat süresi çok sınırlı bireylere dönüşüyorlar. Ebeveynler de yorgun, tahammül sınırı çoktan aşılmış, stresli ve sorumluluk reddeden pozisyonda kalıyorlar.

Oysaki sessizlik güzeldir. Çocuğunuzun kendi kendine oyun kurması için fırsat vermek, mola vermek (Burada "mola paspası" vari bir şey önermiyorum, moladan kastım dümdüz mola, ara.), her an öğrenme yaşantısı sunmaktansa; bazen de dinlenmesine fırsat vermek çocuğunuza birçok açıdan iyi gelecektir. Kendinize vakit ayırmak, durmak, biraz sakin kalmak, mola vermek size birçok bakımdan iyi gelecektir. Maalesef kültürümüzde bakımlı bir anne görünce "Yüzündeki makyajı yapana kadar çocuğuna baksaydı!" ya da yemek yapmaya düşkün bir baba görünce "O yemeği yapana kadar çocuğuna baksaydı!" gibi tuhaf bir "feda" algısı olduğu için bunu kabul etmek zor gelebilir. Ama denemeye değer. Denediğinizde birçok şeyin değiştiğini göreceksiniz. Daha sakin, daha toleranslı, daha ılımlı olmanızı sağlayacaktır bu süreç.

Özel gereksinimli bireylerin ailelerine verilen ödevler, sorumluluklar her an yapılması gereken bir sorumlulukmuş gibi gelebilir, evet, aslında öyle. Yemek yerken kaşıkla yemek yeme çalışmanız gerekebilir. Dört gün, üç öğünün tamamında desteklediyseniz, beşinci gün bir öğünde dinlenin. Bu dinlenme, mola, hem size hem çocuğunuza iyi gelecek.

Evdeki sessizliklerden korkmayın

Son dönemde kasıltı olarak evimde bütün ışıkları, sesleri, görüntüleri kapatıp sadece duruyorum. Kendime dönmem; duygularımı, bedenimi ve sınırımı fark etmemi sağlıyor. Bana iyi gelen bu durumu ebeveynlerime de öneriyorum. "Durun." diyorum. "Biraz molayı herkes hak eder." öyle değil mi?

Haftaya görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder