26 Aralık 2017 Salı

Özel Gereksinimli Bireylerde Bekleme Davranışının Ev Ortamı Dışına Taşınması

Herkese güzel bir haftadan merhabalar. Ben öğrencilerimi derse beklerken bilgisayarımda çalışmayı ya da çocuklarım için materyal hazırlamayı çok severim. Bilgisayarda çalışırken seneler önce bir öğrenci velim için hazırladığım bir yazı karşıma çıktı. Sizlerle paylaşmak istedim.
2014 yılında hazırladığım ve bu yazının ardından velimi bir daha görmediğim bir yazı bu. Yazı mı başarısızdı yoksa velim uygulamaktan mı çekinmişti bilmiyorum. Sonrasında birçok velime daha verdim. Neyseki onlardan giden olmadı. Şimdi ise sizlerle paylaşıyorum.
...
"Bu yazıda sizlere, dışarıda (sokakta, otobüste, yolda, okul koridorunda vs.) bekleme davranışının nasıl çalışılacağı üzerine önerilerde bulunacağım. Hadi yapmamız gerekenleri aşama aşama anlatalım:
1.       Öncelikle çocuğunuz için etkili bir pekiştireç bulmakla işe başlayabiliriz. Bunun için her zaman tüketmediği ama sevdiği bir yiyecek yerinde olacaktır. Eğer sevdiği yiyeceği her zaman tüketiyorsa artık tüketimi kesilip sadece ödül olarak kullanılmaya başlanması da olabilir.
2.       Ödül belirlemenin ardından okul koridorlarında çalışmamıza başlayabiliriz. Belirli bir yönerge belirlemek yerine çeşitli yönergeler uygulamak daha iyi olacaktır. “Bekle. / Hadi bekleyelim. / Şimdi burada duralım.” gibi. Ama daha ağır düzeydeki çocuklarımızla tek yönerge çalışılarak ardından yönergeleri çeşitlendirmek daha doğru olabilir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da çocuklarımızın özelliklerini düşünmemiz gerekli.
3.       Okul koridorunda kimsenin olmadığı ve daha sessiz bir koridorda çalışmaya başlamak daha doğru olacaktır. Bekleme sürelerini ve ne rutinde ödül vereceğinizi ayrı bir yazıda basamaklandırdım. Bu basamaklara göre 5 saniye bekleme hedefse her beş saniyede bir ödülü vermelisiniz. Beklemediği durumda fiziksel yardımla beklemesini sağlamalısınız ya da çocuğunuzun beklemesini hangi tür yardımla sağlıyorsanız o tür yardımdan başlayabilirsiniz.
4.       Ödülü verirken neden ödül verdiğinizi her seferinde açıklamalısınız. Ödülü kaybettiğinde de neden veremediğinizi anlatmalısınız.
5.       Aşamalı olarak ödülü ayrıca bir çalışma ile çekeceğimizi unutmamalısınız. Her zaman aynı ödülü aynı sıklıkla ve aynı şekilde vermemizin de sakıncaları söz konusudur. Bu nedenle ilerleyen dönemde ödülümüzü de yavaş yavaş çekeceğiz. Pekiştireç tarifelerini içeren bir yazım da yakında geliyor.
6.       Sessiz koridorda 5 dakika bekleme davranışını edindikten sonra birkaç kişinin olduğu koridorda ardından insanların çok geçtiği koridorda ve en sonunda veli bekleme salonunda bekleme davranışı ayrı ayrı çalışılmalıdır. Ben böyle basamaklandırdım ancak sizin aklınıza daha ayrıntılı basamaklar geliyorsa öyle de çalışabilirsiniz.
7.       Bu davranışı aynı zamanda evde de aynı şekilde çalışırsanız okula genellemesi daha kolay olacaktır.
8.       Hiç öğrenemeyecekmiş gibi olduğu anlar yaşamaya hazırlıklı olun. Böyle anlarda dahi motivasyonunuzu yitirmediğinizde bir anda harika ilerlemeler olacağını unutmayın. Bu, sizin en büyük motivasyon kaynağınız olmalı. Öğrenim olduğuna nasıl karar vereceğiz diye soruyorsanız hemen söylüyorum. Çalıştığınız basamakta üç deneme üst üste ödül alırsa o basamak öğrenilmiş demektir.

Sorularınız ve önerileriniz için lütfen iletişimimizi sürdürelim.
Kolaylıklar diliyorum, bu süreçte yanınızda olduğumu lütfen unutmayın. İyi çalışmalar."

Nihan'ın deneyimleri, çocuklarınıza ve velilerine bakış açısı her geçen gün değişirken bilimsel bilgi de büyük bir hızla ilerliyor. Yetişmek için gözlerimde egzemalarla okumaya devam ediyorum. Sorularınız, şu konuyu da konuşalım dediğiniz noktalar varsa seve seve yardımcı olmak isterim.
Şimdiden 2018'in hepimize güzellikler getirmesini temenni ediyorum. Umarım 2018 hatırladığımız güzel yıllardan biri olur.
Nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz, sevgiler.

18 Aralık 2017 Pazartesi

Özel Gereksinimli Çocuklarla Dinlediğini Anlama Çalışmaları



Herkese güzel bir haftadan merhabalar. Ben hastalığımı atlattım, dinlendim ve enerjik bir şekilde bu güne başladım. Şimdi ise penceremde güzel bir Ankara yağmuru varken sizlere yeni yazımı hazırlıyorum. Şimdi Ankara'da, Seyranbağları'nda olmak çok keyifli. Hemdem Özel Eğitim'in bahçesindeki vişne ağacının yaprakları yerlerde ve her yer cilalanmış gibi. Mis.
Hadi konumuza geçelim.
...
Daha önce de çokça vurguladığımız ve her seminerde de duyduğumuz gibi okuma-yazma eğitimi erken çocukluktan başlayan ve okuma-yazmayı "Evet öğrendi!" dedikten sonra da devam eden bir süreç. Erken okuryazarlık becerilerinin erkenden desteklenmesi, okuma-yazma öğretiminde biz öğretmenlerin işlerini oldukça kolaylaştırıyor. Bu becerilere dahil olan bir diğer beceri ise dinlediğini anlama. Alıcı dil becerilerini de içine alan bu beceri okuma-yazma becerileri için de olmazsa olmaz. Henüz okuma-yazma becerileri çalışılıyor olmasa da çocuklarımıza dinlediğini anlama becerisini de kazandırmamız gerekiyor. Yönerge takibi, bilişsel becerilerin öğretimi gibi becerileri öğreterek zaten bir miktar bu beceriyi çalışmış oluyoruz. Benim şimdi bahsedeceğim bölümü ise bunlardan sonrası.

Dinlediğini anlama becerileri neden önemli?

  • Dinlediğini anlayan bireyin alıcı dili yaşına uygun bir hale gelmiş ve artık etrafındaki dünyanın farkındadır diyebiliriz.
  • Dinlediğini anlayan bireyin iletişimi kuvvetlenmiş olur.
  • Dinlediğini anlayan birey artık sadece çevresindeki kişileri dinleyerek de öğrenmeyi öğrenmiştir.
  • Dinleyerek öğrenmek ise birçok alternatif yönteme olan ihtiyacı azaltır ve hem eğitimin maliyetini hem de zamanını kısaltır.
  • Dinlediğini anlayan çocuğunuzla artık sinemaya gidebilir ve sonrasında bu film ile ilgili sohbet edebilirsiniz.
  • Dinlediğini anlayan birey karşılıklı sohbetlerde daha anlamlı ve amaçlı cümleler kurabilir.
Dinlediğini anlama becerilerinin önkoşulu nelerdir?
  • Yönerge takip edebilmek
  • Gruptaki yönergeleri takip edebilmek
  • Temel kavramları edinmiş olmak
  • Temel kavramları günlük yaşamda kullanabiliyor olmak
  • Temel ifade edici dil becerilerini edinmiş olmak (Selamlaşma, kendini tanıtma, nesne isimlendirme, eylem isimlendirme gibi.)
  • Sağlıklı şekilde duymak (İşitme engelli bireylerde herhangi bir yardımcı ile işitebiliyor olmak.)
Dinlediğini anlama becerilerinin basamakları nelerdir?

Daha önce de dediğim gibi buradan önerdiğim basamaklar benim kendi öğrencilerimin çoğunluğunun derslerinde kullandığım ve çoğu zaman da bireyselleştirdiğim basamaklardır. Basmakalıp olarak "Bu böyle!" diyemeyiz, dememeliyiz de. En azından ben demem.
Fikir vermesi açısından isterseniz önce sadece dinleme becerisinin basamaklarını vereyim:
  1. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü dinler.
  2. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü dinler.
  3. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü dinler.
  4. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü dinler.
  5. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 10 sayfalık bir öykü dinler.
  6. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıdaki sayfalık bir öykü dinler.
Dinlediğini anlama becerisi için ise benim uyguladığım basamaklarım ise şu şekilde:
  1. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  2. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  3. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  4. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  5. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  6. Her bir sayfası 5 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
  7. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  8. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  9. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  10. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  11. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  12. Her bir sayfası 10 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
  13. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  14. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  15. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  16. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  17. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  18. Her bir sayfası 25 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
  19. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  20. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  21. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  22. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  23. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  24. Her bir sayfası 50 kelimeden oluşan 6 sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
  25. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Kim?" sorusuna cevap verir.
  26. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne?" sorusuna cevap verir.
  27. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Nerede?" sorusuna cevap verir.
  28. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne zaman?" sorusuna cevap verir.
  29. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Ne için/Niçin?" sorusuna cevap verir.
  30. Her bir sayfası farklı sayıda kelimeden oluşan farklı sayıda sayfalık bir öykü ile ilgili "Neden?" sorusuna cevap verir.
Peki nasıl çalışacağız?

Ben bu beceri için okuldaki farklı materyallerin, öykülerin ya da kitapların resimlerini tarayıcıda taratıp yazısız resimleri elde ediyorum. Ardından bu resimlere uygun öyküler yazıyorum. Her sayfa için 5-10-25-50 kelimelik öykü bölümleri hazırlıyorum. Daha sonra bu öyküleri laminasyon makinesinden geçirip kendi kitabımı hazırlamış oluyorum. (Hazırladığım kitaplar hakkında ayrıntılı bilgi almak için bana e-posta atabilirsiniz.)
Peki sadece kitapla mı? Tabi hayır. Alternatifleri ise şöyle sıralayabilirim:
  • Parmak kuklaları ile daha önceden oluşturduğunuz öykülerinizi canlandırabilirsiniz.
  • Slayt gösterisi ile hazırladığını resimleri sunabilirsiniz.
  • Amacınıza göre yapılandırdığınız bir çizgi filmi siz seslendirerek de çalışabilirsiniz. Dublaj yapmak eskisinden daha kolay.
  • Okulunuza gelen stajyer arkadaşlarınızdan bir piyes hazırlamalarını isteyebilir ve hedefiniz olan metni hazırlayarak süreci yapılandırabilirsiniz.
  • Resimleri film şeridi gibi hazırlayarak ve bu film şeridini kocaman yaparak, yürüye yürüye öyküyü anlatarak da çalışabilirsiniz.
  • Son dönemde birçok materyal önerisi olan sayfa var. Bu sayfalardan örneklerine bakarak kutulardan televizyonlar yapabilir ve resimleri bu kutu içerisinden inceleyebilirsiniz.
Gelelim püf noktalarına:
  • Her sayfa için kim, ne gibi sorular ayrı ayrı çalışılmalı. Yani ilk sayfada birinci basamak oldu, ikinci sayfada ikinci basamağa geçtim demek yok. Bir öyküde en az üç deneme üst üst doğru tepkiyi almanız gerekiyor.
  • Çocuğunuzun performansına göre cümle cümle giderek ve notlar alarak da süreci devam ettirebilirsiniz.
  • Kim sorusu bitti, ne sorusuna geçtik diye kim sorusunu sormamalıyız diye bir şey yok. Etkileşimli kitap okuma süreci gibi notlarınızı alarak hangi sayfada ne sorabileceğinizi kendinize hatırlatabilirsiniz.
  • İlk zamanlar soruların cevaplarını çocuklarımızın bulmalarını sağlayacak ipuçları görsellere iliştirilebilir, anlatırken ses tonlarında gerekli oynamalar yapılabilir.
  • Uygulanacak öğretim tekniğine, yöntemine ise çocuğumuzun ve kendi uzmanlık durumumuzun etki ettiğini unutmayalım.
Soru, görüş ve önerileriniz için iletişim adreslerimi biliyorsunuz. Her zaman seve seve sorularınızı cevaplıyor ve yardımcı olmaya çalışıyorum. Beraber öğreniyor ve beraber güzel vakit geçiriyoruz.
Şimdiden kolaylıklar diliyorum.

(Not: Resimdeki görselde benim yazdığım öykü ve Fil Görsel Yayın Seti'nin Öykü Sıralama Kartları'ndan oluşturduğum resimleri var. Resimdeki öykünün yanına ben her bir basamak için ayrı ayrı sorular da hazırlamıştım.)

12 Aralık 2017 Salı

Bilmemiz Gereken Kavramlar Yazı Dizisi - 3



Merhabalar. Seminerler, dersler, yeni öğrenciler, ilerlemeler, okul görüşmeleri, toplantılar derken vakit nasıl geçiyor anlayamıyorum. Farkında değilim ama bu keyifli bloğu kuralı üç yılı geride bırakıyorum. Keyifle geçen aylar ve günlerden oluşuyor bu zaman dilimi. Daha keyiflilerine hazırlanıyoruz.
Bu hafta yukarıda bahsettiğim toplantı seminer gibi etkinliklerde sıkça karşılaştığım kavram karmaşalarından birine değinmek istiyorum. Çoğu aile kendi çocuklarının tanılarını dahi net bilemeyebiliyor ve yanlış adımlar atabiliyor. Bu hafta bu tanımlar, tanılar üzerinde duracağım.
...
Öncelikle şunu vurgulamalıyım. Tıbbi tanı ve eğitsel tanı arasındaki farka sık sık değiniyoruz. Tıbbi tanı eğitsel tanıya fikir verebilir ancak bir öğretmen sadece tıbbi tanı ile derslerini şekillendiremez. Down Sendromu tanılı bir bebeğin "eğitilebilir/öğretilebilir" gibi gruplandırmasının dışında; yapılan ayrıntılı değerlendirmeler ile kendi ihtiyaç ve önceliklerini belirlemek gerekmektedir. Bu değerlendirme sonrasında eğitim süreci planlanabilir. Bu nedenle doktorların ne söylediğini evet önemseyelim, yol göstericimiz olarak alalım ancak öğretmenlerimizin yaptığı değerlendirmelerin ise önemini unutmayalım.
...
Zihinsel engel: "Doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrasında çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişimsel dönemde ortaya çıkan, uyumlu davranışlarda görülen yetersizliğe ilaveten dikkat, algılama, bellek ve muhakeme gibi genel zeka fonksiyonları açısından normalin altında olma durumudur." (Bu; Zihinsel Engelliler Vakfı'ndan aldığım bir tanım.)
Burada şuna vurgu yapmalıyım otizm ile zihinsel engel birbirinden farklı durumlardır. Her otizmli zihinsel engelli değildir, her zihinsel engelli de otizmli değildir.
Zihinsel engelli bireyler için dersin işlenişini, ortamı ve materyalleri bireyselleştirdiğimizde, çocuğumuzun potansiyeline göre "her şey"i öğretebiliriz. Bu cümlede asil hedefim çocukların bir şey öğrenemiyor olduğu algısını yıkmak; her şeyi öğrenirler vaadi vermek değil. Gerekli uyarlamalar yapıldığı takdirde çocuklarımızın hepsi eğitimden yararlanabilirler.

Görme engeli: "Görme engellinin (kör ve az gören) yaygın kabul gören iki farklı tanımı vardır. Bunlardan biri yasal, diğeri eğitsel tanımdır. Yasal tanım tıp alanında çalışanlarca ve sosyal güvenlik kurumlarınca benimsenirken, eğitsel tanım görme engelliler için öğretim düzenlemelerinin planlanması sırasında kullanılır." Bu da rehabilitasyon.com'dan alınan bir tanım. Buna zaten gayet aşinayız. Burada dikkat çekmemiz gereken total kayıp olup olmama durumu. Her birey biraz ışık, biraz gölge fark eder. Bunu unutmamalı.

İşitme engeli: Bireyin işitme duyarlılığının onun gelişim, uyum özellikle de iletişimdeki görevlerini yeterince yerine getirememe halidir. Bir bireyin işitme eşik düzeyinin, herhangi bir frekansta odyogram üzerindeki sıfır eşiğinden belirli derecede sapması bir işitme kaybı gösterir.
Daha ayrıntıya gerek var mı? (Ben böyle sorup sorup geçiyorum ama bilgi almak istediğiniz konularda bana yazabilirsiniz, daha ayrıntılı yazılar yazabilirim.)

Fiziksel engel: "Yaralanma ya da fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan (kişi). Engeller doğuştan gelebilir veya sonradan geçirilen hastalıklar veya kazalar sonucu ortaya çıkabilir." bu da Vikipedia tanımı.
Genellikle de 3 Aralık'ta fiziksel engelliler üzerinden farkındalık yaratılmaya çalışılır ancak her engel dışarıdan da görülmeyebilir. Tabi fiziksel engel için de bir bilinç oluşturmalıyız ancak tek alana odaklanmak bence oldukça ihmal edici bir tutum.

Yaygın gelişimsel bozukluklar: "Yaygın gelişimsel bozukluklar (YGB), sosyalleşme ve iletişim gibi çoklu temel fonksiyonların gelişmesinde gecikmeler içeren beş bozukluğu içeren bir tanı grubudur." diyor Vikipedia.
Buradaki beş bozukluktan biri artık bu başlık altında değil. Rett Sendromu'nu artık ayrı bir alan olarak değerlendiriyoruz. Geriye kalan dört durum ise: A-tipik otizm, otizm spektrum bozukluğu, asperger sendromu, Çocukluğun dezintegratif bozukluğu. Bütün bu sendromlar kendine has özelliklere sahiptir ancak ortak nokta sosyal becerilerde güçlükler ve iletişim becerilerinde sınırlılıklar.
YGB denilince artık bunlar hep aklınıza gelmeli. Sizinle göz kontağı kurmayan, farklı hareketleri olan bireyleri otobüste, sokakta görünce geri çekilmek yerine sizinle etkileşim kurmasına fırsat vermek daha güzel bir seçenek hepimiz için.

Otizm: "Otizm, doğuştan olan, beynin ve sinir sisteminin farklı yapısından ya da işleyişinden kaynaklandığı kabul edilen nörobiyolojik bir bozukluktur. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyen ve kişinin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkmakta ve bireylerin sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkilemektedir." Otizm Vakfı bu şekilde tanımlıyor.
Otizm, Yaygın Gelişimsel Bozukluklar başlığı altında yer alan bir gelişim bozukluğu olarak karşımıza çıkıyor. YGB tanılı dediğimizde sadece otizmli olduğunu ifade etmiş olmuyoruz. YGB'nin altında birçok farklı tanı da var az önce bahsettiğim gibi.

Dil ve konuşma güçlüğü: "Bir kişi diğerlerini anlamakta, düşüncelerini paylaşmakta güçlük çekiyorsa bu dil bozukluğudur. Eğer bir kişi konuşma sesleri düzgün veya akıcı telaffuz edemiyorsa, konuşması akıcı değilse ya da sesiyle problemi varsa bu konuşma bozukluğudur." anatomica.com böyle tanımlıyor. Kekemelik, fısıldayarak konuşma, konuşmama, afazi gibi durumlar hep bu güçlüğün altına eklenebilir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite: En popüleri, kimselerin dilinden düşmüyor. Gelişim dönemine göre gayet normal hareket eden bir çocuk anne ve babasına göre bir anda "hiperaktif" olabiliyor. Peki ya gerçeği nedir? Okul öncesi ve okul dönemi çocuklarında görülen, etkinliğe dikkatini verememe ve beklenmedik istenmeyen davranışları sergileme durumları ile ortaya çıkan bozukluktur.
Her hareketli çocuk DEHB değildir. Bunu unutmayalım. Bu tanılama işlemini bırakalım doktorlar yapsın, bizler değil.

Öğrenme güçlüğü: "Öğrenme güçlüğü bireyin zekası normal ve normalin üzerinde olmasına rağmen sözlü ve yazılı dili kullanma ve anlamada, konuşma, okuma, yazma, heceleme, matematiksel hesaplamalar yapmada, sosyal algılama, kendini idare etme, iletişim kurma alanlarında kendini gösteren nörolojik kökenli gelişimsel bir bozukluktur." diye tanımlıyor didemokek.com.
Bence de güzel bir tanım. Bu konu ile ilgili çok konuştuk, artık sizi yormayayım.

Bunlara ek olarak zihinsel engele sebep olan birçok farklı sendrom da söz konusudur. Bunlardan en popüleri Down Sendromu. Popüler derken yaygın demek istemiyorum, bilinen demek istiyorum. Bu sendromlar zihinsel engele sebep oldukları için biz bu özelliklere sahip bireylerde direkt olarak zihinsel engelli bireylerle çalışıldığı gibi çalışıyoruz. Tıbbi tanı belli bir yerden sonra biz öğretmenler için eğitimi planlayıcı bir rol üstlenmekteden çıkıyor, az önce de bahsetmiştim zaten.

Umarım sizler için yararlı ve biraz olsun farkındalık sağlayan bir yazı olmuştur. Bundan böyle çevrenizde, bu terimler ile ilgili bir konuşma geçtiğinde daha anlaşılır olur umarım. Ya da bu yazıyı çevrenizdeki insanlarla paylaşarak bilinçlenmelerine de yardımcı olabilirsiniz, umarım. Sorularınızı, görüşlerinizi her zaman olduğu gibi bekliyorum. Görüşmek üzere. Sevgiler.

4 Aralık 2017 Pazartesi

Oyun Terapisi Nedir?



Güzeller güzeli bir haftadan herkese merhabalar. Bu hafta, son zamanlarda, herkesin üzerinde uzman olduğu, sertifikaları kapış kapış giden ve aslında ne olduğu ile ilgili hiç kimsenin bir fikri olmayan bir alana değinmek istiyorum: Oyun terapisi. Nihan Hoca'm nereden çıktı şimdi bu, dediğinizi duyar gibiyim. Geçtiğimiz günlerde bana danışan bir veli, çocuğunun oyun terapisi aldığını ancak çeşitli sorunların arttığını ve farklılaştığını belirtti. Bu olabilecek bir durum. Ancak ilk aklıma gelen oyun terapistinin aslında kim olduğu oldu. Velimiz araştırdığında gördü ki oyun terapisti; çocuk gelişimi ön lisans mezunu bir bayan iken iki haftalık eğitim ile oyun terapisti olmuş bir kardeşimiz. Duyduğum acı ve üzüntüyü sizlere anlatamam. (Ben dört sene emek verip hem özel eğitim hem de psikolojik danışmanlık okumuşum. Üzerine seminerler alıp oyun terapistliği sertifikası almışım. Yetmemiş birçok psikolojik danışman hocamdan süpervizörlük rica etmişim, çabalamışım, uğraşmışım ve daha utana sıkılı oyun terapisti olduğumu söylüyorum; gel gör ki bir anda türeyiveriyor böyle "uzman"lar. Üzüntüm bu yüzden.) Bunun üzerine çocuğumuzun velisi oyun terapisi ile ilgili derli toplu bir bilgilendirici yazı talep edince aldım kalemi elime. İyi okumalar.

Oyun terapisi nedir?

Oyun terapisi temel olarak erken çocukluk ve çocukluk dönemindeki bireylere, oyun esnasında uygulanan, çeşitli yöntem ve teknikleri içeren, terapötik bir süreçtir. Şimdi uzaktan eğitimle sertifika alan ve psikoloji bilimi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan arkadaşların "Terapötik mi?" diyerek ekrana yaklaştığını hissediyorum. Evet, terapötik. Bu da demek oluyor ki temel bir psikoloji eğitimi olmayan bu terapiyi uygulayamaz. Yani okul öncesi öğretmeni, hemşirelik ya da özel eğitim öğretmeni gibi mesleklerden olan arkadaşların "oyun terapisti" olması mümkün değil. Ama sertifika veriliyor mu? Veriliyor.

Oyun terapisinde ne gibi uygulamalar yapılmaktadır?


Oyun terapisi, adı üzerine bir terapi yöntemidir. Bu yöntemde; amaçlı seçilen oyuncaklar ve amaçlı hazırlanan bir ortam söz konusudur. Oyun terapisti, çocuğun terapiye gelme sebebini gözlemleyerek oyun esnasında "tedavi" etmeye çalışır. Tedavi derken ilaç yazmak ya da hipnoz etmekten bahsetmiyorum. Bir psikolog terapi esnasında nasıl ki kendi bağlı olduğu ekolüne göre uygulamalar yaparsa oyun terapisti de öyledir.

Her oyuncağın, her cümlenin belirli bir hedefi vardır. Hiperaktivite, çocukluk dönemi depresyonu, boşanma sonrası adaptasyon, engelli kardeşe uyum gibi çeşitli tanıları almış bireylere oyun terapisti, bağlı olduğu ekolün tekniklerini uygular. Bu teknikler ise iki haftada öğrenilmez.
Her terapi sonrasında aile ile görüşülerek gözlemleri hakkında bilgi veren oyun terapisti aileyi yönlendirir ve bireyin ruhsal dengesini sağlamak için aileden de destek alır. Gerekirse çocuğun hayatında yer alan her bir fert ile ayrı ayrı görüşerek süreci yapılandırır. Oyun terapisi, bir çocuk ile  birlikte, amaçsızca oyuncakla doldurulmuş bir odada oyun oynamak demek değildir.

Oyun terapisini kimler uygulayabilir?

Günümüz Türkiye'sinde farklı farklı branşlardan insanlara oyun terapistliği sertifikası verilse de oyun terapisti olmak için psikoloji ya da psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanlarından lisans mezunu olmak gerekmektedir. Bu bölümlerde temel terapötik yaklaşımlar ve üsluplar bireylere öğretilir. Bir hemşirelik mezunu bu bilgilere sahip olmadan sadece oyun terapisinin inceliklerini öğrendiği sertifika programından hiçbir verim alamaz. Temel danışmanlık becerileri lisans döneminde, dört yıl boyunca bu bireylere ince ince işlendiğinden bir ayda oyun terapisti olunması mümkün değil.
Oyun terapistinizin hangi üniversiteden ve hangi bölümden mezun olduğu bilgisini mutlaka talep edin. Bu konudaki deneyimi nedir? Nasıl uygulamalar yapmıştır? Oyun terapistliği eğitimini hangi kurum vermiştir? Bu bilgiler mühim.


Çocuğumun oyun terapisine ihtiyacı olduğunu kim belirler?


Öğretmenler, aileler çocuklarında yolunda gitmeyen bir durum olduğunu fark ettiklerinde hastanelerin psikiyatri bölümlerine giderler ve buradan, var olan durumun müdahale gerektiren bir durum olup olmadığıyla ilgili bilgi alırlar. Bu bilgi ile oyun terapistliği sertifikası olan bir psikologa ya da bir psikolojik danışmana başvurabilirler. Böylece müdahale süreci başlamış olur.

Özel eğitimde oyun terapisi

Şimdi hem bir özel eğitim öğretmeni, hem bir psikolojik danışman hem de bir oyun terapisti olarak söyleyebilirim ki özel eğitim gerektiren çocuklara oyun terapisi bulunmaz bir nimet. Neden böyle dedim? Çünkü çoğu özel gereksinimli çocuğun ruhsal dengesi ihmal edilir. Bağımsız yaşam becerilerine odaklanan aileler çocuklarının psikolojilerini ihmal edebilirler. Özel eğitim merkezlerinde bir oyun terapisti bulunması ve her çocuğu her ay en az bir kez görmesi, takip etmesi oldukça önemlidir.
Problem davranışların psikolojik kökenleri, problem davranışların söndürülmesi için uygulanacak davranış değiştirme programının psikolojik etkilerini görmek açısından oyun terapisi özel eğitimde oldukça önemlidir.
Ben bir özel gereksinimli birey annesi olsam oyun terapistimin mutlaka bir psikolog ya da psikolojik danışman olmasını talep ederdim. Hatta bu uzmanın özel eğitim yüksek lisansı diplomasının olmasını isterdim. Çok şey isterdim biliyorum ama uzmanların da belirli bir alanda uzmanlaşmaya gitmesi, tercihte bulunması için bu gerekli bir durum bence.

Velhasılı kelam, oyun terapisi de diğer her alanda olduğu gibi uzmanlık gerektirir. Çocuk gelişimciden, okul öncesi öğretmeninden, hemşireden, sekreterden, askerden, özel eğitim öğretmeninden oyun terapisti olmaz. Bu kadar basit.

Başka sorularınız ve merak ettikleriniz varsa mutlaka bana yazın, ben de yazıma ekleyeyim. Daha daha güzel haftalarda görüşmek üzere.