prof. dr. elif tekin iftar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
prof. dr. elif tekin iftar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2018 Pazar

Özel Gereksinimli Bireyler ve Güvenlik Becerileri



Bu dönemin ilk kış yazısı ile merhabalar. Bu hafta okulca, güvenlik becerilerine eğildik ve bol bol okumalar, konuşmalar yaptık. Ben de blog yazılarıma bu konuyu taşımak ve bir makaleden aldığım ilhamı sizlere "b"ulaştırmak istedim. Umarım başarabilirim.
...
İlham aldığım makale Üzeyir Emre Kıyak, D. Merve Tuna ve Elif Tekin İftar imzalı bir makale. Şu şekilde atıfta bulunmamızı istemişler buyurunuz kaynağım: Kıyak, Ü. E., Tuna, D. M., & Tekin-İftar, E. (2018). Zihin yetersizliği olan bireylere güvenlik becerilerinin öğretimi: Kapsamlı betimsel analiz. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, Elektronik Yayın. doi: 10.21565/ozelegitimdergisi.408927

Bu makaleye ilgimin toplanmasının ilk sebebi sınıf arkadaşım Emre'nin, okuduğum ilk makalesi olmasıydı. (AÜ-ZEÖ 2012 mezunlarından birinin akademik camiada olması benim için çok değerli. Kendisine buradan başarılar diliyorum.) Sonra içeriğini görünce hem makaleyi yazan bilim insanlarına hem de konuya ilgim ve saygım daha da arttı.
Hadi başlayalım.
...
Güvenlik becerileri herhangi bir tehlike durumunda, taciz ya da zorbalık gibi bireyin güvende ve iyi olma halini tehdit ve ihlal eden, planlı olup olmadığı fark etmeksizin oluşan bu durumları önlemek ve korunmak için edinilmesi gereken becerilerdir. Sıralayalım birer örnekle (Liste bana ait):

  1. Mutfakta önlem alma becerileri; Bıçakları tutacaklarından tutma.
  2. Evde önlem alma becerileri; Ütü ile iş bitince fişten çekme ve dik koyma.
  3. Tacizden korunma becerileri; İyi ve kötü dokunuşu ayırt etme.
  4. Özbakım becerileri; Kendi tuvalet ihtiyacını giderme.
  5. Kaçırılma/fiziksel ve diğer zorbalıklardan korunma becerileri; Yardım isteyebilme.
  6. Trafik kurallarına uyma becerileri; Kırmızı yanınca durma.
  7. Toplumsal uyum becerileri; Sadece tanıdığı kişilere selam verme.
  8. Günlük yaşam becerileri; Etiketleri okuma ve doğru şekilde tepki verme.
  9. İletişim becerileri; Ailesinin iletişim numarasını söyleme.
  10. Acil durum becerileri; Deprem olduğunda uygun şekilde saklanma.
Güvenlik becerilerinin bu kadar önemli olmasının sebepleri, çocuklarımızın çeşitli risk faktörlerine sahip olması ve bu risk faktörlerinin sıklıkla ihmal edilmesi. Bu risk faktörleri neler?
  • Çocuklarımız aldıkları eğitimlerle bağımsızlaşmakta ve daha çok sosyal ortama dahil olmaktalar. Olumlu bir sonuç olan bu durum, beraberinde çocuklarımızın güvenlik becerilerini edinmeleri için ihtiyaç oluşturmakta. 2000 yılından önce yapılan çalışmalar sıklıkla evle ilgiliyken, 2000 yılından sonra yapılan çalışmalar toplumsal yaşamın içinde yürütülen çalışmalar olarak karşımıza çıkıyor. Bu aslında harika bir şey çünkü artık özel gereksinimli çocuklar da sokakta! Ancak güvenlik becerileri ihtiyaçları da artmış durumda.
  • Eğitim sistemimizde sıklıkla yönerge takibi üzerine odaklanılmakta, bireylerin sınıfa ve okul kurallarına uymaları pekiştirilmektedir. Yönergeleri sorgusuz, kimden geldiğine bakmaksızın takip etme becerilerinin öğretimi de risk faktörü oluşturmaktadır.
  • Taciz, zorbalık ve diğer şiddet unsurlarını uygulama niyetinde olan kişiler için bizim çocuklarımız daha kolay bir hedef gibi görülmektedir. Bu da risk faktörlerini arttırmaktadır.
Yapılan araştırmalarda özel gereksinimli bireylerin daha çok tacize ve ihmale maruz kaldığı ortaya konmuş. Bu durumun da çeşitli sebepleri var. Bu sebepleri bilirsek, hayatımızda yapacağımız küçük değişikliklerle, bu tür durumları oluşmadan alt etmiş olabiliriz. Neden özel gereksinimli bireyler daha çok taciz ve ihmal ediliyor?
  • Bireylerin bilişsel ve duyuşsal yetersizliklere sahip olmaları,
  • İletişim becerilerinde sınırlılıklar yaşıyor olmaları,
  • Farkındalık düzeylerinin düşük olması sebebiyle tacizi ya da ihmali fark edememeleri,
  • Zihin yetersizliğine bağlı olarak gelişebilecek olan psikolopatolojik durumların olması,
  • Güvenlik becerilerini sergilemeye yönelik eğitim almamış olmaları.
İşte bu sebeplerle çocuklarımız daha çok tehdit altında. Güvenlik becerilerinin çalışılması ile güvenlik gerektiren birçok alanda rahat nefes alabiliyor ve çocuklarımızın sahiden bağımsız ve güvende bireyler olmalarını sağlıyoruz. Böylesi önemli beceriler neden okullarda ve evlerde çalışılmıyor ve neden ihmal ediliyor sizce? Makale bunun da bilgisini sunmuş:
  • Anneler ve babalar güvenlik becerileri öğretimini, çocuklarına yaptıkları uyarılardan ibaret sanıyorlar.
  • Halihazırda var olan öğretim programlarında güvenlik becerilerine daha az yer verilmiş durumda.
  • Güvenlik becerilerinin öğretimi yapılırken çeşitli kaynaklara ihtiyaç duyuluyor ve sıklıkla bu kaynaklar sağlanamıyor.
  • Öğretim süreci birçok risk faktörünü içinde barındırdığından öğretmenler bu riski almak istemiyor.
  • Bu becerileri öğretebilecek uzmanlar, bu becerileri öğretmek için yeterince bilgi ve beceriye sahip olarak okullarından mezun olmuyor.
  • Zihin yetersizliği olan çocukların öğrenme performans ve düzeyleri de güvenlik becerilerinin tam olarak edinilmesine bazen engel olabiliyor.
Altı tane ancak çok köklü durumlar sebebiyle, çocuklarımız için hayati önem taşıyan güvenik becerileri, ülkemizde maalesef neredeyse hiç çalışılmıyor.
...
Şimdi! Bu makaleden ne ilham aldım? Bu sorunun cevabını vermeye geldi sıra. Güvenlik becerileri nelerdir, neden çalışılmaz, çalışılması önündeki engeller nelerdir gibi soruların yanıtlarını aldıktan sonra söylenebilir ki güvenlik becerilerini çalışmak bir ideoloji olmalı ve bir hayat şekli haline getirilmelidir. Benim aklıma gelen öneriler şu şekilde; umarım size de ilham olur:
  • Özel gereksinimli olsun olmasın her bireye, doğum sonrası her an, güvenlik becerileri yaşına uygun olarak öğretilmelidir. Yine makalede önerilen en önemli nokta; güvenlik becerilerinin erken çocukluk döneminde çalışılması gerektiği. Bu nedenle ne kadar erken bu algı verilirse o kadar güvenli bir yaşam söz konusu olacaktır görüşündeyim.

  • Aileler sadece uyarılarla değil davranışları ve konuşmaları ile güvenlik becerilerinin öğretimini yapmalıdır. "Yabancılarla konuşma!" derken, çocuğunun daha önce görmediği bir arkadaşının  yani çocuk için yabancı olan arkadaşının, çocuğunu öpmesine izin vermek bütün kuralları alt üst eden bir hareket olabilir. Her davranışta kontrollü olmak önemli.
  • Okullar güvenlik becerilerini bir strateji haline getirerek okulun her alanında bu becerilerin öğrenilmesini destekleyebilirler. Sadece aile eğitim seminerleri ile değil bir okul duruşu olarak bu beceriler her an her yerde çalışılmalıdır.
  • Makalede zihin yetersizliğinin şiddeti ne olursa olsun, çocukların güvenlik becerilerini öğrenebildikleri ortaya konmuştur. Bu nedenle her bireyle, bireyin zihinsel performansına ve bireysel ihtiyaçlarına göre güvenlik becerileri çalışılmalı ve öğretmenler bu konuda yeni bilgiye ve uygulamalara açık olmalıdır.
  • Ve sen, sadece merak ettiği için, etrafında hiç özel gereksinimli birey olmayan ancak toplumdaki her bir bireye nasıl fayda sağlarım diye kafa yoran dünya vatandaşı! Bu yazıyı okuyan en değerli kişi sensin! Sen bu konuda ne yapabilirsin? Bu yazıdan öğrendiklerini insanlara anlatarak farkındalık sağlamalarına yardımcı olabilirsin. Güvenlik becerileri konusunda yetersiz olduğunu gördüğün özel gereksinimli olsun olmasın her bireye davranışlarınla örnek olabilirsin. Harika olmaz mı?
Benim için oldukça değerli bir yazı olduğunu itiraf etmeliyim. Umarım uzmanlar ve aileler için de işlevsel bir yazı olmuştur.
Soru, öneri ve görüşlerinizi bekliyorum.
Haftaya görüşmek üzere.

9 Nisan 2018 Pazartesi

Özel Eğitim Alanında Çalışan Öğretmenlerin Mesleki Gelişimleri

Güzel bir haftadan herkese merhabalar. Nisan ne kadar da güzel geldi dünyamıza değil mi? Hepimize neşe ve hareket getirdi. İyi ki geldi!
Bu haftaki konum birkaç yazımı birden atlayarak öne geçen bir konu. Geçtiğimiz pazartesi günü Otizm Farkındalık Günü olması sebebiyle Ankara Üniversitesi Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin organize ettiği ve Prof. Dr. Elif Tekin İFTAR hocamızın sunumunu yaptığı bir seminer oldu. Özel eğitim alanında çalışan öğretmenlere bir ışık tuttu Elif Hoca. Hem de gözlerimizi alan bir ışık. O kadar önemli notlar aldım ki bu seminerde, hâlâ etkisinde olabilirim! Hem kendimi hem de okulumuzu sorguladığım değerli bir seminer oldu bence. O seminerden neler öğrendimse sizlerle paylaşmak istedim hemen.

Bilimsel Dayanaklı Uygulamalar

Bilimsel dayanaklı uygulamalar denilince aklınıza yapılan bilimsel çalışmalar gelmesin. Her bilimsel çalışma bilimsel dayanaklı değil. Bu uygulamaların üç aşaması var ve bilimsel çalışmalar bu aşamalara uygun olduğunda bilimsel dayanaklı olarak kabul ediliyor. En güçlü dayanak, klinik deneyim ve hastanın hangi yöntemi tercih ettiği; bu üç süreç.
Bizim okulumuzda da uyguladığımız ve "bilimsel dayanaklı" dediğimiz yöntem ve programların aslında sadece "bilimsel" olduğunu öğrendik. Bilimsel dayanaklı olması ise farklı bir durum. Bilimsel olup da bilimsel dayanaklı olmayan birçok uygulama var: Duyu bütünleme, tüm dil okuma öğretimi, kolaylaştırılmış iletişim, ses bütünleştirme eğitimi, beyin jimnastiği, DIR/Floortime... Bunlar bilimsel dayanakları yeterince gelişmemiş olan ancak popüler olan uygulamalar. Uygulanması tabi yanlış değil ancak "bilimsel dayanaklı" demek için erken. Bu cebimizde olması gereken bir bilgi.


Okullarda bilimsel dayanaklı uygulamaların uygulanması ne düzeyde?

  • Kanıtlanmamış ve sözde bilimsel uygulamalar tercih ediliyor.
  • Önce inanış sonra bilim geliyorsa "sözde bilim"dir. Sözde bilim uygulamaları oldukça fazla kullanılıyor.
  • Okul yönetimleri bilimsel dayanaklı uygulamaları teşvik etmiyor.
  • Öğretmenler ise durumdan haberdar değil!
Öğretmenlerin bilimsel dayanaklı uygulamaları kullanmama nedenleri nelerdir?
  • Öğretmenler bu uygulamaları kullanacak düzeyde eğitim almadıklarını düşünüyorlar.
  • Öğretmenler kaynaştırma eğitimine ilişkin yeterince bilgi almadıklarını düşünüyorlar.
  • Sınıf öğretmenleri kaynaştırma eğitimi destekliyorlar ancak bu konuda kaygılı ve endişeliler.
  • Çoğu ülkede sınıf öğretmenleri kaynaştırma hakkında bir ders almaktalar ancak bu dersler yeterli işlevsellikte değil. Bizim ülkemiz de bunlardan biri.
  • Öğretmenler makale okumamakta ve makale okumayı bilmemektedirler.
  • Öğretmenler herhangi bir bilimsel yayına üye değiller, takip etmiyorlar.
  • Öğretmenler bilimsel gelişmelerden haberdar değillerdir.
  • Öğretmenler seminer ve konferanslarda etkili olmayan yöntemlerin etkili gibi tanıtıldığı bilgiler almaktalar ve bunu fark etmemekteler.
  • Sınıf öğretmenleri, özel eğitim öğretmenlerinin temel becerilerini sergilemekte zorlanmaktadırlar. (Göz kontağını sağlama, dilini yapılandırma gibi.)
Bilimsel dayanaklı uygulamaların kullanılmamasının sonuçları nelerdir?
  • İşte burada en çarpıcı bilgi söz konusu. Bir öğretmen günde sadece yirmi dakika etkililiği kanıtlanmamış bir uygulamayı sınıfına taşırsa, bir öğrencinin eğitim öğretim hayatı boyunca 2 yılı boşa gitmiş oluyor! Bu çok çarpıcı bir tespit değil mi? Bizim çocuklarımızın vakti bu kadar değerliyken hem de!
  • Ülkenin para ve iş gücü harcaması tasarruflu olarak kullanılmamış oluyor.
  • Öğretmenler işe yaramayan uygulamalar sonrası başarısızlık hissi ile mesleki tatminden uzaklaşmaktalar.
Peki, öğretmenler kendilerini mesleki anlamda geliştirmek için neler yapmalılar?
Açıkçası bir hevesle dinlediğim seminer oldukça güzel geçse de bu konuda net ve birçok öneri alamadım. Seminer boyunca üstü kapalı öneriler geçidi oldu, orası ayrı! Ancak içerisinden çıkardığım önerileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
  • Öğretmenler seminerlere vs katılırken bu bilgilerin bilimsel dayanaklı olup olmamasını sorgulamalıdırlar. Sorgulamalarının sonucunda bu bilgileri kabul etmelidirler.
  • Araştırmaları öğretmenler takip etmelidirler. Dergiler, portallar bu konuda yardımcı olacaktır.
  • Hizmet içi eğitimlerden alınan yüzeysel bilgileri öğretmenler sorgulamalı ve derslerine nasıl adapte edebileceklerini meslek arkadaşlarıyla tartışarak bulmalılar ve uygulamalıdırlar.
  • ADS Toddler Initiative, ADEPT, AFIRM, AIM, LearningABA, START Project gibi yabancı programlar internet üzerinden mesleki gelişime yardımcı olabilmektedirler. Ülkemizde ise Tohum Otizm Vakfı'nın hazırladığı Tohum Otizm Vakfı Eğitim Portalı kullanılabilir.
  • Bu portallar sayesinde bilimsel dayanaklı uygulamalar takip edilebilir ve öğrenilebilir.
  • Yapılan çalışmalar; seminer, hizmet içi eğitim, konferans gibi uygulamalardansa bu gibi uygulamaların daha geçerli olduğunu göstermiştir.

Yani temel olarak öğretmen ne kadar iyiyse çocuk ve aile de o kadar iyidir. Bu nedenle okulumuzda biz, her seminere katılır ve bu bilgileri okulumuzda uygulamaya başlarız. Uygulamaya geçmeyen bilgi ise makalelerde uyumaya mahkumdur, biz o bilgileri uyandırma hedefiyle hareket ediyoruz. Diğer bütün öğretmenlerin ve okulların da bu şekilde hareket etmesini temenni ediyoruz. Bu yazı da Elif Hoca başta olmak üzere bunu amaç edinen herkesi destekleyen bir temenni yazısı oldu bence.
Soru ve görüşlerinizi seve seve bekliyorum. Umarım hepimiz için yararlı bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere.