24 Eylül 2018 Pazartesi

Özel Gereksinimli Bireylerde Oyun Becerilerinin Gelişimi ve Desteklenmesi



Merhabalar. Hadi bu hafta, üzerinde sık sık durduğumuz ve aslında gelişimini hiç konuşmadığımız "oyun"u konuşalım.
...
Bu yazımda; 2010-2011 Güz Dönemi'nde Bahar Keçeli-Kaysılı Hoca'mdan almış olduğum Oyun ve Şarkı Öğretimi ders notlarım ile birlikte Aydan Aydın'ın "Oyun, Dil ve Düşünce" kitabının 2010 yılında yayınlanan baskısı bana kaynak oluyorlar. Yazının en altında ufacık belirtmek yerine hemen, şimdi altını çizmek istedim.
...
Oyun; çocuklarımızın içinde doğdukları kültüre hazırlanmalarını sağlayan, günlük yaşamda karşılaşacakları bağlamları deneyimlemelerine destek olan bir "alıştırma"dır. Bence kısa ve net bir tanım oldu.
Oyun; çocuğun içten gelen bir motivasyonla yönelmesi ile sahiden bir oyun olur. Çocuk kendiliğinden performans gösterir ve pozitif duygulanım yaşar. Buna ek olarak oyuna esneklik eşlik eder. Yani şunu demek istiyorum: Oyunu zorla oynatıyorsanız, çocuğunuz oyundan haz almıyorsa, katı katı kuralları olan bir oyunsa ve çocuğunuz bu süreçte içsel bir motivasyon taşımıyorsa o oyun aslında oyun değildir.

Oyun çocuklarımıza neler katar?

  • Duygusal doyum sağlar
  • Toplumsal yaşamı deneyimleme fırsatları sunar
  • Güvenli bağlanma için fırsat oluşturur
  • İçinde bulunduğu kültürün özelliklerini,bireylerin öğrenmesine yardımcı olur
  • Özgürleştirir
  • Öğrenmeye hazır hale getirir
  • Hayal gücünü ve yaratıcılığını geliştirir
  • Bilgiyi edinme ve kullanma becerilerinin öğrenilmesine fırsat sunar
  • Dünyayı eğlenerek anlamalarını sağlar
Ben daha uzun bir liste olmasın diye burada kesiyorum ancak say say bitmeyen bir katkısı var oyunun, hak verirsiniz ki.

Oyunun gelişimine birçok farklı açıdan bakılıyor. Önce isterseniz bilişsel gelişim açısından oyunun gelişimini inceleyelim:

0-2 Yaş - İşlevsel Oyun/Alıştırma Oyunları
  • Keşfetme ve tekrarlar içeren, gerçek nesneleri gerçek amaçları için kullanmanın söz konusu olduğu dönemdir.
  • Basit kas hareketleri içerir.
  • Önce oyun davranışları tekrarlanır, sonra çevredeki bireylere yöneltilir.
  • Gerçek nesneler, gerçeğin minyatürü oyuncaklar daha ilgi çekicidir.
2-5 Yaş - Yapı İnşa Oyunları
  • Nesnelere/oyuncaklara dokunmanın yanında onlardan yeni ürünler elde etme isteği oluşur.
  • İşlevsellikten yaratıcılık basamağına doğru hareketler evrilir.
  • Oyunlar daha uzun sürmeye başlar.
  • Bu dönemde sembolik oyun da dramatik oyun da görülebilir.
  • Çevresindeki insanları yönlendirme, nesneleri manipüle etme gibi davranışları vardır. Oyunun belirli bir alt metni ve taslağı olduğu için daha organizedir.
2-6 Yaş - Sembolik Oyun
  • Önce nesne ile sonra nesnesiz olarak, belirli bir eylemi taklit etme/canlandırma/mış gibi yapma davranışları gösterir.
  • Sosyo-dramatik oyunlar, yani başkasının yerine geçtiği oyunlar, dil ve konuşma becerileri ilerledikçe görülür.
  • Sırası ile gerçek nesne kullanımı, nesnenin oyuncak hali, nesnenin yerine kullanılabilecek bir nesne ve en sonunda herhangi bir nesne olmadan oyun davranışı gözlemlenir. Örneğin; önce gerçek telefonla "Alo" der, sonra oyuncak telefonla, sonra kumanda ile sonra da sadece eli ile bu oyunu oynar.
  • Sembolik oyun ile güvenli bağlanma arasındaki bağ, son dönemde yapılan çalışmalarda sıklıkla vurgulanıyor. Bu nedenle özenle bu beceri üzerinde durulmalıdır.
7 Yaş Civarı - Kurallı Oyun
  • Kültür içerisinde aktarılagelen oyunlardır.
  • Oyun gelişiminde, bilişsel olarak en üst seviye bu oyunlardır.
  • Belirli sınırlar içerisinde kalarak oyunun kurallarına uyma, toplumsal süreçlerin provası niteliğindedir.
Bir de isterseniz oyunun sosyal sınıflandırılmasına bakalım:

0-2 Yaş - Uğraşsız Oyun
  • Etrafında herhangi biri ile etkileşim kurmaksızın oynanan oyundur.
  • Dikkatini çeken şeyleri izleme, kendini uyarma davranışları vardır. Aslında bu dönemde çok yoğun bir oyundan bahsetmek güçtür.
  • Buna karşın diğer çocuklarla aynı ortamda oynaması pekiştirilerek oyun becerileri desteklenebilir.
2-2,5 Yaş Yalnız Oyun
  • Diğer bireylerin oynadığı oyuncaklardan farklı oyuncaklarla oynar.
  • Diğer çocuklarla iletişim kurabileceği mesafede durur ancak iletişim kurmamayı tercih eder.
  • Bu dönemde oyuncak seçimi önemlidir. Bilişsel oyun gelişimini desteklemek amaçlı işlevsel oyuncaklar seçmesi pekiştirilebilir.
İzleyici Davranış
  • Çocuk, diğer bireyleri gözlemler, onlarla konuşur ancak oyuna katılmaz.
  • Çocuğun bol bol gözlem yapmasını sağlamak gerekmektedir. Bu da etkileşimi arttıracak bir durum oluşturacaktır.
  • Özel gereksinimli bireylerde etkileşimin nasıl başlatılacağı çalışılmalıdır. Böylece özel gereksinimi olan çocukların sosyal bağlamda öğrenmelerinin önü açılmış olur.
2,5-3,5 Yaş Paralel Oyun
  • Benzer oyuncaklarla yan yana oynar ancak birbirlerinin oyunlarına katılmazlar.
  • Çocuklar, tam katılım için cesaretlendirilmelidirler.
3,5-4,5 Yaş Katılımcı Oyun
  • Paylaşma, diğer çocuklarla oynama bu dönemde vardır.
  • Grubun kurallarına uyma, kuralları kabul davranışları yoktur.
  • Öğretmen, oyun becerilerini desteklemek için çerçeve düzenlemesi yapmalıdır.
  • Özel gereksinimli bireyler ise pekiştireçle sürece motive edilmelidir.
İşbirlikçi Oyun
  • Ortak hedefler için organize olan çocuklar söz konusudur.
  • Liderler ve grup üyeleri vardır.
  • Öğretmen bu dönemde oyuncak temini ve çevre düzenlemesi görevlerini edinebilir.
O halde hadi kısaca oyun gelişimine bakalım:
  1. Çocuk dünyayı keşfeder
  2. Gerçek nesnelerle oyun oynar
  3. Kendi kendine yapar gibi yapar
  4. Yapı-inşa oyunları oynar
  5. Basit düzeyde yapar gibi yapar
  6. Yapar gibi yapma dizileri oluşturur
  7. Sembolik oyun oynar
  8. Sosyo-dramatik oyunlar oynar
  9. Kurallı oyun oynar.
Oyun becerilerini nasıl destekleriz?
  • 0-2 yaş döneminde yaşıtları ile aynı ortamda bulunması sık sık sağlanarak,
  • Sembolik oyun döneminde oyuna katılımı desteklenerek,
  • Oyun oynaması konusunda cesaretlendirilerek ve evde alan yaratılarak,
  • Sıra alma becerilerini gerektiren oyunları sık sık oynayarak
  • Oyun oynarken sahiden keyif alarak ve bunu bir iş olarak görmeyerek
  • Oyun oynama hevesinizi samimiyetle çocuğunuza hissettirerek
  • Çocuğunuzun dil ve konuşma becerilerini destekleyerek,
  • Birlikte oyuncaklar yaparak ve bu etkinlik sırasında samimiyetle eğlenerek,
  • Hani gelişim alanındaysa bir sonraki için uygun zemin oluşturarak
destekleyebilirsiniz.

Umarım sizler için fikir veren ve yeni bilgilere ulaşmak için heves uyandıran bir yazı olmuştur. Soru, görüş ve önerilerinizi bekliyorum. Haftaya görüşmek üzere.

17 Eylül 2018 Pazartesi

Oedipus Kompleksi/Sendromu Nedir?



Herkese güzel bir eylül gününden merhaba. Ankara'ya sonbahar pek hızlı geldi, o da bizi özlemiş. Sizlerin yaşadığı yerlerde havalar nasıl bilemem ama Ankara'da kahve-kitap günleri başladı desem yeridir.
Geçtiğimiz günlerde bir velim ile konuşurken çocuğunun, babasına ismiyle hitap ettiğini, ciddiye almadığını ve annesine aşırı hayran davranıp  bir dediğini iki etmediğini konuşurken söz uzadıkça uzadı. Sözün sonunda fark ettim ki çocuğum ile ilgili konuşurken aslında Freud'un öne sürdüğü oedipus (ödipus) kompleksini konuşuyoruz. Durun, dedim, ben bu hafta bunu yazayım ve siz de okuyun. Hadi başlayalım o zaman.
...
Freud, fallik dönemdeki (yani üç ve altı yaş arasındaki) kız ve erkek çocuklarının karşı cins ebeveynleri ile kurdukları bağı ve yaşadıkları psikolojik süreçleri incelerken bu döneme özgü birkaç davranış görmüş. Kız çocukları baba ile, erkek çocukları da anne ile bir bağ içerisinde olduğunu saptamış. Freud'a göre, bu bağ sonucu kızlar annelerini, erkekler de babalarını kıskanırlar ve onların olmamalarını temenni ederler. Ancak süreçte kendilerinden daha büyük olan anne ve baba ile savaşamayacaklarından onlarla özdeşleşim içine girerler ve cinsiyet rollerini edinirler, üst-ben'lerini gelişir.
Kız çocukları anneye açıkça bir kıskançlık gösteremezler, çünkü anneden bakım almaktadırlar. Erkek çocukları ise babaya açıkça bu kıskançlığı gösteremezler, çünkü baba daha güçlüdür. Bu durum erkek çocuklarında kaygıya sebebiyet verebilir.
Kız çocuklarında bu duruma Elektra Kompleksi, erkek çocuklarda da Oedipus Kompleksi adını vermiştir Sevgili Freud. Bu isimler Yunan Mitolojisi'nden alınmıştır. Merak edenler Oedipus ve Elektra Mit'lerini okuyabilir.

Çocuklarınızda ne gibi davranışlar varsa bunu düşünebilirsiniz bir bakalım:
  • Özel gereksinimli olsun olmasın her bireyin bu süreci yaşayabileceğini öncelikle ihmal etmeyin. Burada yazdığım her öneriyi özel gereksinimli olsun olasın bütün çocuklarınız için dikkate almanızı öneririm.
  • Duş sonrası annenin/babanın özel bölgelerini görmek için çeşitli şakalar ve oyunlar kurmak,
  • Anneye/babaya adıyla hitap etme,
  • Anneyle/babayla birlikte uyumak isteme,
  • "Annem/babam gitsin, sen kal" gibi diğer ebeveyni istemeyen ifadeler kullanma,
  • Anneye/babaya hayran hayran bakma,
  • Ebeveyne uygunsuz ortamlarda fazla samimi davranma,
  • Farklı sosyal ortamlarda aynı farklı cins ebeveynini aşırı koruması ve sahiplenici davranma ve hatta kavga etme,
  • Ebeveynler arasında kasıtlı olarak yanlış bilgi alış verişi sağlama,
  • Sebepsiz ağlamalar ve kıskançlıklar,
  • İlerleyen yaşlarda devam etmesi durumunda evliliği tercih etmeme, gece korkuları, yalnızlık hissi ve çeşitli psikolojik sorunlar,
  • Anneye/babaya fazla temas etme,
  • Çekingenlik,
  • Karşı cinsten ebeveyne daha gergin ve sinirli davranma gibi.

Peki bu durum ne zaman geçer?
Henüz bilimsel bir şekilde neyin sonucunda nasıl sona erdiği, neyin bu kompleksin sonlanmasına etki ettiği net bir şekilde ortaya konmamıştır. Bu bilgi cebimizde dursun.
Oedipus Kompleksi, çocuklarda süper-ego, yani toplumsal kurallar edinilmeye başlandığı zaman son bulacaktır. Çocuklar ebeveynlerinin birbirleriyle evli olduklarını, kendisinin ise onların çocuğu olduğu algısını süperego sayesinde öğreneceklerdir. Bu sağlıklı geçiş ile süreç sona erecektir.
İlerleyen dönemde öğretmenler, arkadaşlar, sevgililer bu ebeveynin yerini aldıkça zamanla kompleks sona erecektir ve sağlıklı ilişkiler kurulacaktır.


Burada Freud'un "Yeni Psikanalize Giriş Konferansları'ndan alıntı yapmak isterim:
"Küçük bir çocuğun ebeveynleriyle ilişkisinde karşı karşıya kaldığı en önemli çatışma ‘Oedipus Kompleksi’dir; bu problemle başa çıkmaya çalışırken bir nevroz sıkıntısı çekmeye mahkum kişiler sıklıkla yas tutmaya geçerler. Oedipus Kompleksi’nin içgüdüsel taleplerine verilen tepkiler,  insan aklının en değerli ve sosyal anlamda önemli başarılarının kaynağıdır ve bu sadece bireysel hayatlar için değil, muhtemelen tüm insanlık tarihi için geçerlidir. Egoya hükmeden ahlaki özne süper-ego da, Oedipus Kompleksi’nin üstesinden gelme sürecinden türer."

Anne ve babalar bu kompleksi yaşayan çocuklarına nasıl davranmalı?
  • İlk kural: Herkes kendi yatağında yatıyor! Bu kural önemli. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim yalnız uyku bu kompleksin gelişimini desteklememek için önemli. Bir erkek çocuk annesi ile uyurken, babası salonda uyuyorsa; bu durum ilerleyen dönemlerde erkek çocuğun annesi üzerindeki mülkiyetini sorgulamamasına sebep olacaktır ve çarpık psikolojik süreçlerden geçmesine sebebiyet verebilecektir.
  • Çocuğun, anneye/babaya hayranlığını alay konusu etmek doğru bir adım olmayacaktır. Bu durumu normal bir durum gibi yaşamak ve özel alan sınırlarını ihlal etmeden ifade etmesine izin vermek doğru olacaktır.
  • Yine çocuğun anneye/babaya olan ilgisini, cezalandırmak için bir unsur olarak değerlendirmemek önemlidir. Örneğin; annesi ile uyumak isteyen bir çocuğu azarlamak yerine ev kurallarında bunun olmadığını ve herkesin kendi yatağında yatacağını hatırlatmak yerinde olacaktır.
  • Çocuğun ebeveynlerine hitap şekli konusunda net ve doğru çizgiler çizilmelidir. Babaya baba denmesi, anneye anne denmesi uygun bir davranış olarak ev ahalisi tarafından onore edilmelidir.
  • İlerleyen dönemlerde, çocuğun kurduğu sosyal bağlar hakkında sevecen ve tatlı bir dil ile konuşmak da doğru olacaktır. "Öğretmenini gördü babasını unuttu!" gibi cümleler kompleksin devam etmesine sebep olabilir.
  • Bu kompleks fallik dönem bittiğinde biter, gibi bir kural söz konusu değildir. Bitmemesi durumu sağlıksız bir psikolojik sürecin habercisidir. Bu nedenle kendiliğindne bitmesini beklemek yerine doğru adımlar atmak gerekir.
  • Çocuğunuz sekiz yaşına gelmiş ve hâlâ yukarıda bahsettiğim davranışları sergiliyorsa mutlaka bir psikologdan yardım almanız gerekebilir.
Umarım sizler için fikir veren ve çocuklarınızın davranışlarını anlamanız için yardımcı olan bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere.


Kaynakçam:
  • http://www.libidodergisi.com/oedipus-kompleksi/ sayfasındaki yazı
  • Doğan Cüceloğlu'nun İnsan ve Davranış kitabı
  • Tanımlar için vikipedia'dan ısrarla yararlanıyorum :)

10 Eylül 2018 Pazartesi

Hiperleksi nedir?

Fotoğraf okuloncem.com'dan alınmıştır.


Keyifli bir haftadan herkese merhabalar. Bu hafta, çok bilinmeyen ve üzerine çok konuşulmayan bir konuyu konuşmak istedim: Hiperleksi. Bu konunun aklıma nereden geldiğini merak ediyorsanız hemen açıklayayım: Okulumuzda bir çocuğumuzun hiperleksi olduğunu fark ettik ve bu haber bizde bir bayram havası estirdi. Okuldaki öğretmenlerle bu konuyu araştırıyorken "Dur ben bu konuyu blogda da yazayım." dedim. Hadi başlayalım.
...
Hiperleksi; ilk dönemde okuduğunu anlamadan okuma, erken yaşlarda diğer performanslarından yordanamayacak şekilde okuma becerisidir. Hiperleksi için; bir eğitim almadan, erken çocukluk döneminde okuma becerisinin görülmesi gerekmektedir.

Hiperleksi bireylerin özelliklerine bakacak olursak;

  • Otizmli bireylerin %10-20'sinde görülebilmektedir.
  • Sıklıkla erkeklerde görülür.
  • Yüksek zihinsel performansı olan otizmli bireylerde hiperleksi görülmektedir.
  • Yüksek işlevli otizmli bireylerde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
  • Sıklıkla eşlik eden sosyal ve duygusal problemler söz konusudur. Duygusal problemlere aşırı kaygı ve korkuları örnek olarak verebilirim.
  • Dil ve konuşma becerilerinde sınırlılıklar gösterebilirler. Dili anlama, konuşma, bağlama uygun konuşma, dili kullanma gibi becerilerinde sınırlılıklar olabilir.
  • Ekolali eşlik edebilmektedir.
Hiperleksi olan bireylerin eğitimlerinde ne gibi değişiklikler yapılabilir?
  1. Öğretimi yazılı kaynaklar üzerinden devam ettirebilirsiniz. Hiperleksi olduğu takdirde kelimeleri görünce hipnoz olmuş gibi davranan çocuğunuz dersler esnasında da keyifle derse katılacaktır.
  2. Dersler esnasında görsel uyaran vermek daha doğru olacaktır.
  3. Çocuğunuzun ruh sağlığı için sık sık bir oyun terapistinden değerlendirme almasını sağlayın. Ayda bir ya da üç ayda bir psikolojik değerlendirme alınması daha doğru olacaktır. Duygusal olarak hassas olan bu bireyler, siz farkında olmasanız da çeşitli zorlanım içerisinde olabilirler. Bu da çocuğunuzun öğrenme yaşantılarını olumsuz yönde etkiler.
  4. Dil ve konuşma becerileri alanında yoğun destek alınmalıdır. Burada mühim olan doğru desteği doğru yoğunlukta vermektir. Bunu ihmal etmeyin.
  5. Erken dönemde okuduğunu anlama becerileri desteklenmelidir. Bu destek ile diğer gelişim alanlarında da yeni çalışma alanları oluşturulabileceği unutulmamalıdır.
  6. Özellikle erken dönemde kreş ile kaynaştırma eğitimi mutlaka alınmalıdır. Bunun sebebi de yaşanılabilecek sosyal sorunlardır. Hiperleksi tanısına sıklıkla sosyal problemler de eşlik eder. Bu nedenle erken dönemde sosyal deneyim girdisi sağlanması ve çocukların bu açıdan desteklenmesi önemlidir.
  7. Bütün sosyal ve duygusal sorunların sonucunda ısrarcı ve takıntılı bireyler olabileceklerinden bu takıntılar üzerinde çalışılması gerekmektedir. Bu çalışmalar da erken dönemde yapılmalıdır.
Peki bizim okulumuzdaki çocuğumuzda biz bunu nasıl fark ettik? Çocuğumuz kitapların barkodlarına bakıyordu, öğretmeni kitap okurken bir kelimeyi yanlış okursa parmağı ile o kelimeyi gösterip düzeltmesini sağlıyordu. En sonunda öğretmeni çocuğumuza 8 kelime kartı içinden istediğini vermesini söyledi ve çocuğumuz sekiz denemenin sekizinde de başarılı oldu. Örneğin kartların içinde "Kalem" varsa istendiğinde bunu verebildi. Söz konusu çocuğumuzda konuşma becerisi henüz yok, kendini işaretlerle ifade edebiliyor. Ayrıca yoğun korku ve kaygı yaşıyor. Bunlarak ek olarak bir de otizm tanısı var. Bütün bunlar bizi hiperleksiye götürdü. Şimdi öğretmeni derslerini buna göre şekillendirecek.

Çocuğunuzda hiperleksi olup olmadığından şüpheleniyorsanız özel eğitim öğretmeninize başvurun. O size en net ve doğru bilgiyi verecektir.

Umarım sizler için farklı bilgiler sunan ve yeni bilgiler edinmeye teşvik eden bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere. Sevgilerimle.


Kaynakçam:

Musayev, C. (2015). Otistik bireylerin eğitiminde okul yöneticisi boyutunda bilişim teknolojileri kullanımı alan taraması: Edirne ili örneği (Master's thesis, Trakya Üniversitesi).

Kondolot, M. (2014). Otizm Spektrum Bozukluklarının Tanısında M-Chat (Modified Checklist For Autism In Toddlers) Tarama Testinin Geçerlilik-Güvenilirliği, Kayseri'De 18-24 Aylık Çocuklarda Otizm Spektrum Bozukluklarının Sıklığı ve Etiyolojide Bazı Çevresel Faktörlerin Rolü.

3 Eylül 2018 Pazartesi

Kaynaştırma Yazı Dizisi - 4



Merhabalar. Kaynaştırma hakkında derinlemesine incelemeler yaptığım yazı dizimin dördüncüsü ile bu hafta sizlerleyim. Bu hafta kaynaştırma sürecini konuşalım istedim. Hem önümüzdeki günlerde açılacak okullar hem de hali hazırda kaynaştırmaya hazırlanan aileler ve çocuklar için önemli bir yazı olacağı görüşündeyim. Şimdiden iyi okumalar.

Kaynaştırmaya dahil edilmek için birkaç önkoşul bulunmakta. Bunlar:
  • Öğrencinin sağlık raporunun olması
  • Öğrencinin, bağlı olduğu Rehberlik ve Araştırma Merkezi'nden alacağı RAM Raporu
  • RAM'dan kaynaştırma için alınacak olan onay (Değerlendirme Kurulu Raporu'nuzun Kaynaştırmaya Uygun çıkması gerekmektedir.)
  • Yönlendirildiğiniz okulun kontenjan durumunun uygun olması
  • Çocuğunuzun tanısı ve tanı oranı ne olursa olsun kaynaştırmaya başvurabilirsiniz. Burada çocuğunuzun bireysel performansı ve RAM'ın çocuğunuz hakkındaki görüşleri önem kazanıyor. Maalesef subjektif bir durum söz konusu. (Maalesef.)
  • En traji-komik olan koşul ise; kaynaştırma için başvurduğunuz okulun önce müdürünün sonra sınıf öğretmeninin sizi ve çocuğunuzu kabul edip etmemesi. (Yeni sistem ile birlikte, bu son maddenin keyfilikten uzaklaşacağı inancındayım. Hâlâ velilerim kayıt yaptıracak okul bulamasa da inanıyorum, evet inanıyorum.)
Belki haberiniz olmamış olabilir. 7 Temmuz 2018 günü yeni bir Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği yayınlandı. Bu yönetmelikten birkaç not aktarmak isterim:
Bu yönetmelikte RAM'lardan verilecek olan Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu Raporu ile her tür ve derecedeki okuldan kaynaştırma ve bütünleştirme hizmeti alınabileceği yazıyor. Yani bu, bizim hakkımız. Çocuğunuz RAM'a gittiğinde kaynaştırma kararı çıkmışsa, kaynaştırma sizin hakkınız olmuş oluyor. Bu nedenle ya RAM'ın yönlendirdiği okula ya da kendi belirleyeceğiniz okula gidip kayıt yaptırabilirsiniz. Yine söylüyorum: Bu sizin hakkınız.
Aynı yönetmelikte tam ve yarı zamanlı kaynaştırmadan bahsediliyor. Burada tam ve yarı zamanlı kaynaştırmayı da okulun programını izleyen ve izlemeyen olarak ayırmışlar. Kayıt yaptırdığınız okulun durumu ve yapılan değerlendirmelerde çocuğunuz için uygun olan şekil hangisiyse o sistemin içinde yer alabiliyorsunuz.
Kaynaştırma okuluna kayıt yaptırırken her sınıfın kaynaştırma öğrencisi için kontenjanının farklı olabileceğini ihmal etmemeli. Tam zamanlı kaynaştırma sınıflarında kontenjan 2'dir. Özel eğitim okullarında ise 5'tir. Bu sayı kademeye göre değişebilmektedir. Bu durumu göz önünde bulundurarak erken hareket etmekte fayda olduğu görüşündeyim.
Kaynaştırma süresince çocuklarınızın yabancı dil derslerinden muaf olduklarını unutmayın. Bu durumu okul yönetimi e-okula kaydetmelidir ve çocuğunuz bu derslerden muaf olmalıdır.
Çocuğunuz bir defaya mahsus olmak üzere aile ve BEP Geliştirme Birimi'nin ortak kararıyla sınıf tekrarı yapabilir. Burada ortak kararın alınması önemli.
Çocuğunuz gireceği her sınavda, başarısının ölçüleceği her uygulamada kendi Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı'ndan sorumludur. Çocuğunuzun bireysel özellikleri gözetilerek değerlendirme uygulamlarına dahil edilmesi zorunludur.
Destek eğitim odasında çocuğunuz haftalık ders saatinin %40'ından fazlasını geçmeyecek şekilde destek eğitim alabilir. Çocuğunuzun tüm gün destek eğitim odasında kalmasına müsaade etmemeniz gerektiğini burada yasal hak olarak da görüyorsunuz. Destek eğitim hizmeti hafta sonu da verilebilmekte. Çocuğunuzun ve okulun uygunluk durumuna göre bunu talep edebiliyorsunuz.
Ben uzun uzun alıntılar yapmak yerine sizler için önemli olan noktaları burada paylaşmak istedim. Yönetmeliğe ulaşmak isterseniz şuradan ulaşabilirsiniz.

Çocuğunuz senelerdir özel eğitim merkezlerinde devam eden eğitim sürecindeyken, artık okul çağına gelmişse ve siz ne yapacağınızı bilemiyorsanız şu adımları lütfen takip edin:
  1. Çocuğunuzun kaynaştırmaya hazır olup olmadığını en iyi bilen kişi, devam ettiğiniz özel eğitim merkezinizdeki özel eğitim öğretmenlerinizdir. Onlardan olumlu yanıt alınca kaynaştırma sürecini başlatmak daha doğru olacaktır.
  2. Çocuğunuz kaynaştırmaya uygun değilse, kaynaştırmaya hazırlık programı sunan bir özel eğitim merkezindeyseniz bu programa dahil olun ve çocuğunuzun kaynaştırma sürecine hem psikolojik hem de bilişsel olarak hazır olmasına destek olun.
  3. Çocuğunuzun kaynaştırmaya hazır olduğu sene başında ise resmi kanallara başvurmanın zamanı gelmiş demektir.
  4. Bağlı olduğunuz RAM'ı arayarak kaynaştırmaya uygunluk için değerlendirme talep ettiğinizi belirtin.
  5. Randevu saatinizde RAM'da olun. Değerlendirme sonucunu zaten size anında söyleyeceklerdir.
  6. Sonuca göre çevrenizdeki okulları araştırın. Bu araştırmayı, çevrenizdeki kaynaştırma öğrencilerinin ailelerinden ya da doğrudan okullara gidip görüşme yaparak uygulayabilirsiniz. Burada internetten hurafe okumamak önemli!
  7. RAM'dan önerilen okul bilgisini telefondan almanız mümkün değil. Yüz yüze yapacağınız görüşme sonrası okul bilgisini aldıktan sonra, o okulla olası sorun yaşarsanız dilekçe ile doğrudan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden yardım isteyin. Farklı bir okul ya da farklı bir yöntem denenebilir.
  8. Okula kayıt yaptırdıktan sonra ise artık örgün eğitimin bir parçası olan çocuğunuzun destek eğitimine ve okullar arası iletişimin sağlanmasına gayret edin. Unutmayın; özel eğitim sürecinde aileler bütün bilgilerin toplandığı tek kaynaktır. Sık sık toplantılar talep ederek sürecin içinde olun.
Umarım sizlere yardımcı olan bir yazı olmuştur. Yazı dizim henüz bitmedi. Beşinci yazı ile görüşmek üzere, sevgiler.