hemdem özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hemdem özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Nisan 2022 Cumartesi

Kayıt Tutma Sürecinde Defter Kullanımı

Merhaba! Son dönemde Instagram'da, çocuklarımın fotoğraflarını paylaşmamam yönünde aldığım karar sebebiyle, ders defterleri ve ürünlerinin paylaşımını yaparak fikir vermeye çalışıyorum. Çocuklarımın fotoğraflarını, yüzlerini sansürleyerek dahi paylaşmamam yönündeki kararımın sebebini, ilgili makale yayınlandığı zaman, kaynak göstererek sizlerle paylaşacağım. Onun biraz zamanı var. Bugün konumuz defter tutma süreci.

Paylaştığım defter fotoğraflarından sonra, özellikle alan dışından birçok uzmandan soru ve öneri aldım. Beni besleyen ve birçok kişiye ilham olmamı sağlayan keyifli bir süreç oldu. Gelen mesajların çoğunluğu bu konuda bir yazı, eğitim olması yönündeydi. Özel eğitimde kayıt tutma süreci hakkında daha fazla konuşmamız gerektiğini fark ettim. Bu nedenle "Defter kullanımında ben neler yapıyorum?" sorusunun yanıtını sizlerle paylaşmak istedim. Umarım verimli ve fikir verici bir yazı olur. Hadi başlayalım.

Kayıt tutmak neden önemli? Bu kayıtlar benim ne işime yarayacak?

Zaten Milli Eğitim Bakanlığı tarafından biz öğretmenlere, devlete atanmış olalım olmayalım defter tutma, kayıt tutma zorunluluğu getirilmiş durumdadır. Bu kayıt tutma süreci bireyin RAM'da aldığı değerlendirmeler ve halihazırda uygulanan BEP için kritik önemde.

Benim burada bahsetmek istediğim, zorunda olduğumuz PKT, BÖP ya da diğer kayıtlar dışında, ders sırasında kayıt tuttuğumuz bir defterimizin olması ve bu defterin aile ile paylaşılması. Neden önemli?

  • Aile ile iletişim kurmamızı, seansın her anında bireyin nasıl tepki verdiğinin kaydedilmesi ve ailenin bunu takip edebilmesi için defter tutmak önemli.
  • Bireyin bir beceride ne kadar ilerlediğini, ilerlemesinin sonraki basamak için yeterli olup olmadığını gözlemlemek için kayıt tutmak önemli.
  • Edinilmiş bir becerinin kalıcılık, genelleme ya da akıcılık gibi aşamalarını programlamak, uygulamak ve kontrol altında tutmak için önemli.
  • Özellikle rehabilitasyon merkezinde çalışan uzmanlar, her hafta 40'a yakın seansa girerek birçok çocuk ile temas halinde oluyorlar. Herhangi bir not olmadığında, bir hafta sonra alınan bireylerin programları, önceki derste neler yapıldığı unutulabiliyor. Bu unutmanın önüne geçmek için kayıt tutmak önemli. Ben buna şöyle diyorum; "Bir hafta sonraki Nihan Hoca'ya yardımcı olmak için aldığım not.". Biraz romantik gelebilir ama seansın kalitesini olumlu yönde etkiliyor.
  • Hesap verebilir, sayısal olarak istatistiksel veriler ile analiz edilebilir bir süreç yaşanmasını sağladığı için önemli. "Çocuğum ilerlemiyor." ya da "Bu seans ne öğrendi?" sorularını deftere bakarak, bilimsel ve net veriler ile yanıtlamış oluyoruz. 
  • Örneğin uzun süre çalışılan becerilerin fark edilmesine, ara verilmesine, ödevlerin hangi beceride yoğunlaşması gerektiğine karar vermede çok kullanışlı.
  • Biz, rehabilitasyon merkezlerinde çalışan uzmanlar, sıklıkla, uygulamalarımızın sağlıklı olmadığı yaftasına maruz kalıyoruz. Devlete bağlı olmamıza karşın tamamen özelmişiz gibi "para" konuları çok konuşuluyor ve gündem bu oluyor. Bu, eğitimin tamamen dışında olan konulardan farklı bir odağımız olduğunu, tuttuğumuz defterler sayesinde ailelere ve bireyin hayatındaki diğer uzmanlara gösterdiğimizi düşünüyorum. "Bak bu defter ve bunlar da çocuğum ile benim emeklerimiz." demek, notların profesyonelliği, kendinden emin uygulamalar ile dolu bir defter hem kurumunuzun hem de sizin daha iyi algılanmasına ve karşılanmasına yardımcı oluyor. Amacım reklam için defter kullanın, demek değil. Biz de bu işi biliyoruz ve uyguluyoruz, diyebilmek için öneriyorum. Bu nedenle de defter kullanmak, tutmak çok önemli.
  • Şeffaf bir süreç için de defter tutmak önemli. Şeffaf olmak kendine güvenle birlikte gelen bir alışkanlık. Hesap verebilir olmanın önkoşullarından biri de şeffaf olmak. Bu nedenle seansta neler oldu, neler planlandı, şeffafça paylaşmak her açıdan daha sağlıklı.
  • Her şeyi mükemmel biliyor olamayız. Yaptığımız uygulamalarda bir eksik, hata ya da ihmal varsa başka bir uzman ya da aile defter yoluyla görerek bizimle bu bilgiyi paylaşabilir ve daha kaliteli bir sürecin yaşanması sağlanabilir. Tam tersi iyi bir uygulama olduğunda da onurlandırılabiliriz. (Geçtiğimiz teftişte, denetmenler tarafından defterlerimizden biri incelendiğinde bol bol iltifat aldık. Bir de üzerine aile ile yazışmalarımız okununca çok güldük. "Nefesinden cips yediğini anladım. Benden kaçmaz." yazdığım nota, defterin sahibi olan çocuğumuzun babasının verdiği cevap "Derse gelmeden önce çorba içmişti." olmuş. Bu yazışma iki sene önce olmuş. Hem anı tazelemiş hem birlikte gülmüş olduk.)

Benim defter tasarımım nasıl?
  • Hemdem Özel Eğitim'i kurduğumuzdan bu yana her çocuğun defteri vardı. Ancak sistematik, hepimizin aynı şekilde kullandığı bir defterden ziyade; her uzmanın kendi üslubu ile hazırladığı ve tuttuğu defterleri vardı. 2019-Eylül ayından bu yana her birey için ayrı ayrı, kurumumuzdaki her uzmanın not aldığı bir defter kullanmaya başladık. Daha derli toplu oldu. Aynı zamanda uzmanlar arası işbirliğini oldukça pratik ve hızlı hale getirdi.
  • Defterin ilk sayfasına defter kapağı yapıştırıyorum. Bireyin adı, defterin başlangıç tarihi ve kurumun iletişim bilgileri oluyor. İletişim bilgileri kasıtlı olarak ilk sayfada. Öncelikle defter kaybolursa hemen bizi bulsun diye. Bir diğer sebebi de başka bir okula giden bireyin öğretmenleri hemen bize ulaşabilsin, devamlılık sağlansın diye.


  • İkinci sayfasında hem defteri tanıtan bir yazı hem de defterde kullandığımız kısaltmaları açıklayan bir yazı oluyor. Bu kısaltmalar, derste uzun uzun yazamayacağımız notları içeriyor. Bizim işimizi kolaylaştırıyor ve aileler ile aynı dili konuşmamızı sağlıyor. Örneğin aileye ben "Başlangıç değerlendirmesinde ölçütü karşılamadı, bu nedenle aynı basamaktan öğretime devam ettik." dediğimde, defterden BD) + - + - 2/4 yazısını okuduğunda, görüyor ki ölçüt karşılanmamış ve evde buna göre destek olmaya devam ediyor.


  • Üçüncü ve devam eden sayfalarda bireyin BEP'i oluyor. BEP'in bütün sayfalarını yapıştırıyorum deftere. Zaten BEP'i birlikte hazırladığım, bireyin hayatındaki her uzman tarafından görülmüş oluyor böylelikle.
  • BEP'ten sonra o ay için geçerli olacak olan "Aylık Amaç Tablosu" geliyor. BEP'te, o ay için çalışılması planlanan hedefleri oraya yazıyor ve her ders ilerleme olup olmadığını +/D şeklinde işaretliyoruz. (Not: 2018 Eylül'ünden bu yana okulda "-" işaretini kullanmıyoruz. "D" bizim için "desteklenecek" demek. Bireyin başarı göstermediği denemelere "D" koyduğumuzda hepimizin motivasyonunun olumlu etkilediğini fark ettik. Bu nedenle "D" işaretliyoruz.)


  • Aylık amaç tablosunun ardından her ders, derse alan uzman tarafından çalışılan her bir beceriyle ilgili notlar tutuluyor. Başlangıç değerlendirmesi nasıldı, öğretim oturumunda performansı iyi miydi, öğretim sonunda ilerleme olmuş muydu, derste problem davranışların sıklık/süre kaydı nasıldı, telaffuz ettiği kelimeler nelerdi gibi birçok notu o ders için alıyoruz. Burada önemli olan ödevler ve öğretmenin isminin ve unvanının olduğu kaşe. Çünkü biz yazısından çalışma arkadaşımızı tanısak da, özellikle ilk zamanlar, aileler hangi dersi hangi uzmanın yaptığını bilemeyeceğinden, mutlaka her notun sonuna kaşemizi ekliyoruz.


  • Bir de defterin en arka sayfasına, çalışılan becerilerin beceri analizlerini ekleyerek ailelere rotamızı göstermiş oluyoruz. Örneğin yönerge takibinin basamaklarını ekleyerek, hangi yönergenin sırada olduğunu, becerinin ne zaman biteceğini aileye göstermiş oluyoruz. Ayrıca çalışma düzenimizi aile gördüğü için evdeki uygulamalarını da ona göre şekillendirebiliyor.
  • Defterde tek kural, sadece öğretmenler tarafından not alınması. Başka okuldan bir öğretmenin, velinin notlarını genelde bir kağıt ile araya konulmuş olarak bekliyoruz. Düzenli devam etmek için bunun önemli olduğunu düşünüyorum.
Deftere not alırken nelere dikkat etmeliyim?
  • Bu gözler çok fazla defter gördü. İlk diyeceğim şey, zaten yetersizliği olan bireylerle çalıştığımız için bireyden yakınan, şikayet eden bir üslup ile not alınmaması. Profesyonel, ölçülebilir, gözlenebilir ifadeler ile dersin özetlenmesi daha doğru.
  • Bayramlarda, yılın ilk/son derslerinde ya da bizim için önemli bir günde, tarih attığım yere minik resimler yapmayı seviyorum. "Baharın ilk dersi!", "K.'nın 13. yaşının ilk dersi!" gibi notlar hoş oluyor. Hatta son dönemde evime yakın bir kırtasiyen sticker tasarlıyorum, doğrudan onları yapıştırınca daha düzenli oluyor. Fotoğraftaki ders, geçtiğimiz hafta bayram öncesi yaptığımız son dersin notu. Altta bir bayram şekeri var.


  • Gereksiz, ailenin stres seviyesini arttırıcı bilgiler yerine, umut içeren ve heves arttıran bilgiler paylaşmak daha iyi. Burada, var olan olumsuz durumu gizlemeyi önermiyorum. Var olan olumsuz durumun olağan ve kontrolünüzün altında olduğu algısı ve yine profesyonel bir dil ile yazmanın doğru olduğundan bahsediyorum.
  • Gelecek hafta o not size yol göstereceğinden "Bu beceri bitti.", "Bu beceriye bir kez daha bakacağım, performansından emin olamadım." gibi notlarla hem aileye hem kendinize hatırlatma oluşturabilirsiniz. Bu adım, sahiden kurtarıcı oluyor.
  • Ara ara üç ya da altı ay öncesine, bir yıl öncesine bakmak motivasyon arttırırken bir yandan da geniş açıdan bakmanızı sağlıyor. Bir yıl önce buradaymışız ve şimdi buradayız, demek harika.
Resimli örnekler ile anlatmaya çalıştım, umarım fikir vermiştir. Her okulda kullanılsa harika olacağına emin olduğum bir uygulama, umarım ilgili ellere ulaşır.
Görüşmek üzere.


20 Nisan 2020 Pazartesi

Hemdem Özel Eğitim'in 3. Yıl Dönümü Anısına

Merhabalar. Uzun zamandır takip eden okuyucularım bilecektir, 13 Nisan 2017'de Hemdem Özel Eğitim'i kurmuş ve süreçlere kadar birçok uzman arkadaşım desteği ile gelebilmiştim. Geçtiğimiz günlerde okulumuzun üçüncü kuruluş yıl dönümünü kutladık. Evlerimizdeydik ama hep birlikte, her evde birer kutlama ile yine yan yana olduk. Eğer okulumuz açık olsaydı, yıl dönümümüzde minik bir de konuşma yapacaktım, geçtiğimiz sene olduğu gibi. Bu konuşmayı burada yayınlamak ve kalıcı olmasını sağlamak istedim. Şimdiden iyi okumalar.
.
Hemdem, çok yakın arkadaş demek, diyerek yola çıkmıştık. İsmimizin anlamını bulduğu bir seneyi daha geride bıraktık. Benim için deneyim ve huzur dolu bir yıl oldu.
Çoğunuz ile okulumuzun açıldığı ilk aylardan bu yana çalışıyor ve tanışıyoruz. Bütün bu süreçte okulumuzun ve benim bir öğretmen ve kurum müdürü olarak gelişimime, büyüme çabama ortak oldunuz, eşlik ettiniz. Sonsuz teşekkürler.
Hemdem Özel Eğitim'in, Hemdem Ailesi'nin bu sene üçüncü doğum gününü kutluyoruz. Birlikte var ettiğimiz ve birlikte keyifle yaşatmaya devam ettiğimiz okulumuz iyi ki var. Üçüncü yaş güzellikler getirsin, umut versin. Kutlu olsun.
Geçtiğimiz seneden bu yana neler olduğu, neleri neden yaptığımız konusunda sizleri bilgilendirmek isterim. 
13 Nisan 2019'da herkesin katıldığı, eğlendiği ve bir parçası olduğu bir kutlama yaptık. Bu kutlama ile ne kadar gurur duysam az. Bu gururun sebebi; katılan herkesin ev sahibi olmasıydı. Bu mutluluk şimdi bile içinde.
23 Nisan'ı her ders bir bir, keyifle kutladık. Okulumuzu bayraklarla donattık, her dersi 23 Nisan gibi geçirdik. Çocuklarımıza bu etkinliklerde öğretmek istediğimiz temel duygu ise bir topluluğa ait olma ve dünya vatandaşı olma oldu.
30 Nisan'ın olduğu hafta Hemdem Bostanı'mızı yeniden kurduk ve domates, biber ve maydanoz ektik. Bostanımızı sardunyalarla süsledik. Burada hedefimiz; çocuklarımızın doğaya saygılı bir birey olarak yetişmesini sağlananın yanında bir canlının sorumluluğunu alma, sabretme, rutinlerini yerine getirme gibi becerileri edinmelerini sağlamaktı.
10 Mayıs Psikologlar Günü'nde, Psikoloğumuz Sena Çakmak'a, odasının kapısını süsleyerek sürpriz yaptık ve teşekkür ettik. Sena Çakmak, özel hayatında gelişen durumlar sebebiyle Ankara dışında yaşaması gerektiği için aramızdan o ayın sonunda ayrıldı. Emekleri için ne kadar teşekkür etsem az.
25 Mayıs'ta Ayşe Sarı, okulumuza gelerek bize özel gereksinimli bireylerin haklarından ve bu hakları nasıl savunacağımızdan bahsetti. Bu seminer sayesinde birçok yeni insan ile tanıştım ve seminerden çok şey öğrendim.
Yine Mayıs ayının sonunda Fizyoterapistimiz Özben Belen'i, özel hayatında gelişen durumlar sebebiyle Ankara dışında yaşaması gerektiği için Eskişehir'e yolcu ettik. Emekleri için ne kadar teşekkür etsem az.
Haziran ayında okulumuza Fizyoterapistimiz Yaren Ayhan ve Psikoloğumuz Mustafa Gürcan katıldı. Hâlâ severek, keyifle, birlikte çalışıyoruz.
6 Temmuz'un olduğu hafta Vişne Hasat Şenliği'mizi yaptık ve vişnelerimizi bu kez toplayıp derin dondurucumuza attık. Kış boyunca bu vişnelerden yaptığımız meyve sularını tükettik.
20 Temmuz'da Diyetisten Yağmur Ölmez, özel gereksinimli çocukların beslenmesi hakkında bilgilendirdi bizi. Çok değerli bir seminer oldu. Kendisine buradan sonsuz teşekkürler.
24 Temmuz'da bahçemizi tasarlamaya karar verdik ancak durmayan yağmurlar sebebiyle ertelemek zorunda kaldık. Bahçeyi tasarlayan güzel evladımıza sonsuz teşekkürler.
Temmuz Ayı'nın sonunda Özel Eğitim Öğretmenimiz Abdullah Akburak'ı, atamasının gerçekleşmesi sebebiyle yolcu ettik. Emekleri için ne kadar teşekkür etsem az.
Ağustos ayında aramıza, Çocuk Gelişimcimiz İpek Akkaya, ekim ayında Ergoterapistimiz Zehra Doğan katıldı. Aynı zamanda Dil ve Konuşma Terapisti Zeynep Bilgin de kasım ayında aramıza katıldı. Onlarla da hâlâ severek, keyifle, birlikte çalışıyoruz.
9 Ağustos'ta Kurban Bayramı'ndan önceki son günümüz olduğu için bayramlaştık, sarıldık, mutlu olduk. Ne güzel gündü değil mi? Bu kutlamalar sırasında önce birbirimize kolonya döktük, ardından "Kalem mi çikolata mı?" diye sorduk. Seçenekler içinden istediğini seçmesini çalıştık her bir çocuğumuzun. Değerli bir gün oldu.
24 Kasım'da hep birlikte Öğretmenler Günü'nü kutladık. Yine Ritüel Sanat Ailesi'ne konuk olduğumuz bir akşamdı ve çok güzeldi.
17 Kasım'da düzenlemeyi planladığımız Prof. Dr. Selda Özdemir'in semineri 1 Aralık'ta yapıldı.
Aralık ayı boyunca 2020'nin gelişini çocuklarımız ile kutladık, değerlendirdik. Bu süreçte zaman algısı, beklenmedik bir olay olduğunda uyum gösterme, sorumluluğunu yerine getirme gibi beceriler çalıştık. Bir ay süren bu etkinlik dizisinin sonunda bir haftalık küçük bir tatil bile yaptık.
25 Ocak'ta "Güvenlik Becerileri" konulu bir seminer sundum. Bu seminerde "Sarı Bezli Kadınlar" STK'sı ile birlikte çalışmaya başladık, bence değerli bir adımdı. Seminere katılımınız için sonsuz teşekkürler.
Şubat'ın ilk haftası okulumuzu depreme ya da herhangi bir olağanüstü duruma hazırlamak için hem çevre düzenlemeleri hem de tatbikatlar yaptık. İki hafta süren bu süreç sonunda çoğumuz "İyi ki." dedik.
Şubat ayının sonunda "Ev Kuralları" konulu bir seminer sundum okulda. Katıldığınız için sonsuz teşekkürler, çok verimli bir süreç oldu.
28 Şubat'ın olduğu hafta Mustafa Hoca'mızın, 6 Mart'ın olduğu hafta Zehra Hoca'mızın doğum günlerini kutladık. Bu süreçte etkinlik çizelgesi uygulama prensiplerini okulumuzda gömülü olarak uygulama fırsatı bulduk. Keyifli haftalardı, katılımınız için teşekkürler.
Bu yıl içerisinde her bir çocuğumuzun okula, toplantı için gitme şansı bulduk. Okula devam eden çocuklarımızın %91'nin okuluna en az bir kez gittik. Bu, sene başında hedeflediğimiz bir şeydi ve çok değerliydi.
Her ay, çocuklarımızın doğum günlerini kutladık ve bol bol eğlendik. Bu kutlamalarda birçok beceri çalışma fırsatımız oldu. Ne de güzel oldu.
Bütün bunlara ek olarak bu sene özbakım becerileri seferberlik yılıydı. Birçok çocuğumuz ile hâlâ evlerinde özbakım becerileri çalışılıyor ve birer birer basamaklar ediniliyor. Hepinizi ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Bu sene aramıza yeni katılan çocuklarımız, ailelerimiz oldu. Hoş geldiniz demek için hiçbir zaman geç değil. Umarım hep birlikte nice güzel başarılara imza atar ve çocuklarımızın mezuniyeti için de bugün olduğu gibi bir araya geliriz.
Üçüncü yılımıza eşlik eden, emek veren herkese sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız. İyi ki varsın Hemdem Özel Eğitim.
.
Şimdi sonradan eklediğim kısma gelelim:
Mart ayında bahçede ders yapmaya başlamışken Covid-19 ortaya çıktı ve sosyal mesafemizi arttırmamız gerekti. Birbirimizden ayrı olsak da, özel gereksinimli bireylerin bireysel özellikleri gereği çevrimiçi eğitim mümkün olmasa da haftalık programlar ile sürece devam etmeye çalışıyoruz. Umarım sürecin sonunda, sağlıkla, sıhhatle bu günleri geride bırakmış, gülerek anıyor oluruz bahçemizde.
İyi ki varsın Hemdem Özel Eğitim.

10 Şubat 2020 Pazartesi

Özel Gereksinimli Bireyler ve Acil Durumlar

Merhabalar. Bu hafta Hemdem Özel Eğitim'de, tam 5 kere deprem tatbikatı gerçekleştirdik. Bazı çocuklarımız bir, bazı çocuklarımız iki kez bu tatbikatlarda yer aldı. Bu yazımda, bu süreçte neler yaşadığımı ve gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
...
4 Şubat 2020 Pazartesi günü acil durum çantasının içerisindeki malzemeleri almak üzere Ankara'da yer alan Anafartalar Çarşısı'na gittim. Burada, alışverişim boyunca çevredeki insanların ve esnafların depremi ciddiye almadıklarını ve başlarına gelmeyeceğini düşündüklerini fark ettim. Hatta "Abla sen nerede yaşıyorsun?!", "Abla Allah sana sabır versin?!" ve hatta "Abla burası Ankara, burada öyle şey olmaz!" cümleleri duydum. Herkesin bana "abla" demesi dışında depremi yadsımaları da ortak noktalarıydı. Oysaki deprem ülkemizin gerçeği, hazırlıklı olalım diye bütün iletişim araçları çırpınırken...
...
Biz acil durum çantalarını ve güvenli bölgeleri hazırlayıp tatbikatı öyle başlattık. Her sınıfta güvenli bir alan ve acil durum çantası var artık.
Çocuklarımızın performansını şu şekilde özetleyebilirim:
  • Simli, renkli bantlarla belirlediğimiz güvenli alanı çoğu çocuğumuz fark etti ancak önemini anlamadı.
  • Buna ek olarak deprem çantasının içindeki malzemeleri çoğu biliyordu ancak acil durumda ne için kullanılacağı hakkında soru işaretleri vardı.
  • Güvenli bölgede cenin pozisyonuna gelip hayat üçgeni oluşturma egzersizi yaparken gördük ki çocuklarımızın çoğunluğu (bedensel yetersizliği olan çocuklarımızın dışındakiler de) çömelmekte ve dizlerini karınlarına çekmekte zorlandılar. Genellikle öğretmenlerinin fiziksel yardımına ihtiyaç duydular.
  • Kimi çocuklarımız ise ellerini enselerine koymakta zorlandı. Bu, aslında en temel hareketlerden biriyken çocuklarımızın spor alışkanlıkları, bedensel sağlıkları açısından bana soru işaretleri sundu. Kaldı ki biz çoğu çocuğumuz ile spor yapan ve egzersiz programları oluşturan bir okul olarak bu performansı gördük, hiç spor yapılmayan merkezlerde durum daha da kötü olabilir.
  • Tatbikat sırasında çoğu çocuğumuz alarmı fark etti ancak alarmı duyar duymaz güvenli bölgeye gitmesi gerektiği bilgisini öğretmeninden alınca o bölgeye gitti. Burada güvenlik becerileri yazımda bahsettiğim "yönerge almadan harekete geçmeme" durumunu gördük. Acil bir durumda öğretmeninden yönerge almadan da kendini koruması gerektiğini ayırt etmeli çocuklarımız.

Bir de ağır düzeyde yetersizliği olan çocuklarımız konusunda bizim yaşadığımız çaresizlik vardı tabi. Büyük yaş grubunda olup, fiziksel yardım uygulayamayacağımız çocuklarımızın denemelerinde, öğretmenlerimiz kendileri güvenli alana gidip çocuklarını orada bırakmak durumunda kaldı. Olası bir deprem durumunda bu yine böyle mi olur bilemiyorum ancak bu konuda nasıl bir önlem almamız gerektiği hakkında okumalar yapmaya başladım bile. Bana önerecek, biz bunu uyguluyoruz diyebilecek bir uzman arkadaşımız çıkarsa; önerisini seve seve okulda uygulamak isteriz.
...
Unutmayalım, deprem bir gerçek. Yaşadığımız şehir, bina düşündüğümüzden daha fazla güvenli olsa dahi deprem yokmuş gibi yaşamamak en doğrusu.
Biz üç ayda bir çocuklarımız ile tatbikat yaparak acil durumlarda daha sakin, serin kanlı ve uyumlu bireyler olmaları için çabalayacağız. Bu gerçek ile yaşamaya ancak bu şekilde alışabiliriz. 

Buradan; evlerinde acil durum çantası, güvenli alan gibi konuları çalışan ailelerime sonsuz teşekkürler.
...
Haftaya yeni bir konu ile görüşmek üzere.

29 Eylül 2019 Pazar

Bir Etkinlik Önerisi: Doğumgünü Kutlaması

Merhabalar. Çalıştığım okulda her ay neredeyse ikişer üçer doğum günü kutluyoruz. Doğum günleri o kadar hızlı geliyor ki "Biz daha geçen gün kutlamadık mı o tombalağın doğum gününü?" diye sorar olduk.
Her doğum günü sonrası çeşitli sosyal medya platformlarından yaptığımız paylaşımların ardından, oluşturduğumuz ayrıntılarla ilgili çok fazla soru gelir. Ben de, bu soruların tamamını buradan tek seferde cevaplayarak bir daha gelecek olan sorulara bu yazımı göndermeye karar verdim. Bence çok güzel fikir. Uygulamak isteyenlere de keyifli bir öneri olur.
Hadi başlayalım.
...
Okulda sık sık üzerinde durduğum bir konu var: Samimiyet. Bir etkinlik yapılacaksa herkesin buna samimiyetle ve gönüllü olarak katılması gerektiğini, olumsuz tecrübelerle dahi olsa öğrendim. Bu gönüllü olma durumu beraberinde samimiyeti de getiriyor. Samimiyet, çocuklarımıza olumlu enerji ve doğru uygulama ile dönüş yapıyor. Biz samimiyetle eğlenince çocuklarımız da eğleniyor ve birçok farklı sosyal girdi elde ediyorlar. İlk önerim şu olacak: Doğum günlerinde çalışma arkadaşlarınızı zorunlu olarak bir şeyler yapmaya zorlamayın, gönüllü olan gönlünce yaptığını daha çok sever, unutmayın.


Kutlama öncesinde yapacağınız bütün hazırlıklara çocuklarınızı da dahil etmeniz önemli. Varsın kurabiyeler yamuk, pasta eğri, tabaklar yanlış yerde olsun, yeter ki çocuklarımız bir ürün ortaya koysunlar ve bu ürünleri paylaşsınlar.
Üçüncü önerim ise pastanın olabildiğince uyaran içermesi. Aşağıdaki örnekte ve daha önceki pastalarda neler çalıştığımızı madde madde anlatayım:
  • Mumların rakamlı olması rakam ve sayı kavramlarını çalışmamıza, tek ve iki basamaklı sayı okuma egzersizleri yapmamıza olanak sunuyor. Daha küçük yaş grubundan bir çocuğumuzun doğum günü olduğunda çiçekli ya da farklı şekilli mumları tercih ediyor ve bu mumlar üzerine konuşuyoruz. Mumlar, günün yıldızları oldukları için en önemli uyaran ister istemez onlar oluyorlar.
  • Pastanın üzerindeki yazı çocuğumuza özel olmalı. Okuma yazma bilen bir çocuğumuz ise mümkün olduğunca uzun bir metin de yazabiliriz, harika olur. Bizim okulumuzda sıklıkla pastaları annem yapar, yazısını ben yazarım ve pasta beyaz yazısı siyah olur. Ancak aşağıdaki örnek pastada maalesef annem hasta olduğu için pasta yapamadı ve hazır almak durumunda kaldık. Yazıyı da ben derste olduğum için yazamadım. Pasta siyah olunca beyaz kremamız olmadığı için bu şekilde yazmak zorunda kaldık. Bence ortaya çıkan görüntü fazlaca samimi.
  • Pastanın içeriği de önemli olan başka bir konu. Pastayı annem yapıyor diyordum ya, hangi çocuk neyi daha çok sever, hangi çocuk siyah pasta yemez vs. gibi konulara hakim olarak pasta yapıldığında çocuğumuz önemsenme duygusu yaşıyor ve bu, çocuğumuzun özgüven sahibi bir birey olarak yetişmesi için bulunmaz bir deneyim oluyor. El emeği her zaman çok değerli bence. Bir de pasta olmasına da gerek yok, bolca farklı seçeneğimiz var: Sütlaç, kek, pilav vs. Alerji, ilgi, sevgi, eksik besin ya da sağlıklı tercih gibi bilgiler edinilerek yapılan pastalar/yemekler her zaman daha güzel!


Doğumgünü kutlanılan ortamın özelliklerine geçelim. Biz sıklıkla, havalar güzel olduğunda seminer salonumuzu tercih ederiz ancak son dönemde daha sıcak bir ortam sunduğu için öğretmenler odasını tercih eder olduk. Çocuklarımız bir masa etrafında toplanabiliyor ve daha yakın oluyorlar. Seminer salonumuz biraz daha geniş olduğundan bu imkanı sunmuyor. Bence kutlama yaptığımız mekanlarda şunlara dikkat etmeliyiz:
  • En önemli konu güvenlik! Kutlama yapılan mekanda bütün prizler kapalı mı ve herhangi bir besin yere döküldüğünde hemen temizlenmesi için malzemeler yakın mı? Bu bilgiyi edinip odayı ayarlamak önemli.
  • Daha küçük odalar daha fazla yakınlık sunduğu için daha fazla sosyal deneyim elde edilmesine sebep oluyor. Kocaman salonlar yerine daha küçük odalar/sınıflar tercih edilebilir.
  • Odayı aydınlatırken kutlamaya katılacak çocukların özelliklerini unutmamak gerekli. Örneğin epilepsi hastası bir çocuğumuz varsa fazlaca yanıp sönen ışıklar yerine sabit ışıklar kullanmak güzel bir tercih olabilir.
  • Bir de fazla sıcak olmazsa harika olur! Birkaç çocuk yan yana gelince, birazcık da hareket edince, oda zaten ısınacakken çok sıcak bir oda tercih etmek kutlamayı çileye dönüştürebilir. Ayrıca çocuklarımızın problem davranışlarına ya da sağlık sorunlarına sebep olabilir, dikkat.

Biraz da kutlama sürecinden bahsedelim. 
  • Kutlama yapacağınız çocuğunuzun zihin kuramı becerilerine göre kutlamanın sürpriz ya da değil olmasına karar verebilirsiniz. Çocuğunuz sürprize saldırganlıkla, ağlayarak ya da korkarak tepki verecekse sürpriz yerine haber vererek, çok öncesinde hazırlayarak alana getirmek daha doğru olacaktır.
  • Kutlama esnasında her çocuğunuz ile eşit ilgilenmeye çalışın. Sadece doğum günü kutlanan çocuğumuzu merkeze alıp diğerlerinin kendilerini önemsiz hissetmesine neden olmak istemeyiz. Mum üflenirken her çocuğumuzu dahil etmek, sohbet etmek, hediyeleşirken sık sık alkışlamak bunlara örnek verilebilir.
  • Pasta kesme, pastayı servis yapma gibi becerileri, deneyimleyebilecek seviyede olan çocuklarınız ile deneyebilirsiniz. Bağlamına uygun etkinlik her zaman en güzel öğretendir.
  • Pastayı değil de süreci önemsediğinizi çocuklarınıza belli edin. Her çocuk pasta için kutlamaları sever ancak siz hediyeleşmeyi, kutlamayı daha coşkuyla; pasta yemeyi daha sıradan bir halde yaparsanız çocuklarınıza pastanın o kadar da önemli olmadığı algısını ufak ufak vermiş olursunuz. Tabi ki belirli bir yaşa kadar pasta hep değerli kalacaktır. Burada asıl hedef yetişkinlik döneminde doğru beslenme alışkanlığı edinmesi için doğru duygusal deneyimleri elde etmesini sağlamaktır. 
  • Mumlar üflenirken söylenen şarkıyı, kutlama sırasında odada olan çocuklarınızın dil ve konuşma becerilerine göre şekillendirebilirsiniz. Burada her çocuğumuzun katılımını sağlayarak her açıdan olumlu bir tablo oluşturmuş oluruz.
  • Pasta yenirken çocuklarımızın çatal kullanma, bardaktan içecek içme gibi becerilerini değerlendirme ve destekleme fırsatı da bulabiliriz. Bu nedenle, desteğe ihtiyacı olduğunu bildiğimiz çocuklarımıza destek vermeye önce kendimizi sonra diğer çocuklarımızı sonra da destek verdiğimiz çocuğumuzu hazırlamalıyız. Rencide etmemek, etiketlememek çok önemli. 


Bu tür kutlamalarda kurum psikoloğunun bulunmasını değerli buluyorum. Her dakika, her çocuğumuzun, her hareketi birçok bilgi barındırıyor. Bu nedenle bir psikoloğun gözlemi bence çok değerli. Burada, bizim psikoloğumuz Mustafa Gürcan çocuklarıyla sohbet ediyor, onları gözlemliyor ve gerekirse ufak ufak cümleler ile onlara, anında müdahalede bulunuyor.


Değinmem gereken son konu ise hediyeleşme:
  • Kutlamaya katılan her bir çocuğun, doğum günü olan çocuğa hediye vermesi benim içim çok değerli. Öncesinde hediyeleri hazırlar ve bir poşete koyarım, doğum günü çocuğu gelmeden herkese paylaştırırım ve kutlama sonrası herkes sırayla hediyesini sunar. Bu sırada nezaket kurallarının tamamını çalışmış olurum. "Tüşkür ederim."ler, "Rica ederim."ler havada uçuşur ve ben mest olurum.
  • Ayrıca her hediye sonrası, doğum günü çocuğumuz da arkadaşlarına hediye verir. Burada amacım: "Bana hediye ettiğin için mutluyum ve seni de mutlu etmek istiyorum. Bu hediye senin için." algısını vermektir. Ayrıca yukarıda da bahsettiğim, diğer çocukları değersiz hissettirmeme durumu için önemli bir etkinlik oluyor bu. 
  • Hediyeleri kasıtlı olarak fazla pahalı, büyük ya da ilgi çekici seçmem. İkinci el tişört, küçük araba, kalem, çocuğumun ilgisine göre boya kalemleri vs. olabilir. Abartılı hediyelerle hem aileyi hem de çocuklarımızı mahcup etmenin doğru olmadığına inanıyorum. Bu mütevazılığın çocuklarımıza böyle öğretileceğine inanıyorum.
  • Bir de en son doğum gününde bir etkinlik daha buldum. Bütün hediyeleri gazete kağıdına sardım. Böylece her hediye eşit ilgi çekiciliğine sahip oldu. Bundan sonra her doğum gününde bunu yapacağım. Kendime söz veriyorum.
Bir doğum gününde bunları çalışıyorum, çalışıyoruz. Siz de doğum günü kutlamalarına eklediğiniz minik becerileri bizimle paylaşabilir ve bizim de daha verimli süreçler yaşamamıza vesile olabilirsiniz. Seve seve yazıma ekler, herkese bu fırsatı sunarım.
Haftaya görüşmek üzere, sevgilerimle.


9 Eylül 2019 Pazartesi

Rehabilitasyon Merkezleri İçin Dekorasyon Önerileri Yazı Dizisi - 2

Merhabalar. Geçen hafta başladığım yazı dizimin ikinci yazısını sizinle paylaşıyorum. Geçen hafta, yazımı yayınladıktan sonra çok değerli dönüşler aldım. Birçok yeni öneri, fikir ve hayal var şimdi aklımda. Bu hayaller, fikirler ve öneriler gerçek oldukça, sizinle paylaşmaya gayret edeceğim. Sanırım bu yazı dizisi ara ara kaleme aldığım, hepimizin bir bütün haline getirdiği, uzun sezonlar devam eden bir mahalle dizisine dönüşecek ve bu beni çok heyecanlandırıyor.
Hadi bu haftaki önerilerime başlayalım.


 1- Kurumların/okulların müdürleri, sıklıkla çocukların ulaşamadığı, daha yoğun otorite imajları içeren ve biraz da "yukarıda" kalan bir profil sergilerler ülkemizde. Sayın Bakan'ımızın oluşturduğu "bize yakın yönetim" profili ile bunun yıkılacağını şimdiden söyleyebilirim. Buna ek olarak seneler önce bu okulu kurarken yaptığım okumalarda gördüm ki okul yönetimi ne kadar "samimi" ve "yakın" olursa o kadar iyi. Samimiyetten kastım velilerle abla/ağabey ilişkisi değil. Bütün velilerime "siz" diye hitap etmeninin önemini biliyorum ancak odamın kapısının her zaman açık olması bu samimiyetle ilgili bence. Bir rehabilitasyon merkezinde ya da bir okulda, yönetimin kapısının hep açık olması bence yeterince güven verici bir ilişki kurmak için yeterli. Ki, bu açık kapıdan belirli kişiler değil herkes girebiliyor, girmeli.

2- Bu açık kapının yanında sıklıkla çocuklarımla ve velilerimle iletişim kurmamı sağlayan uyarı levhaları, özel gün kutlamaları ya da fotoğrafta gördüğünüz gibi geri sayımlar olabiliyor. Bu pencere sayesinde çocuklarımla ve ebeveynleriyle sıklıkla iletişim kurabiliyorum. Muhabbet etmeye vaktimiz ya da bahanemiz yoksa, bu pencere güzel bahaneler oluşturabiliyor. Buna ek olarak farkındalık oluşturmamız gereken konularda da bulunmaz bir yardımcı! Pencereleri donatmak okulu da şenlendiriyor, önermesi benden.

3- Bazen bu köşeyi çocuklarım ile birlikte hazırlıyorum. Burada da "çevre düzenleme" ve "estetik" konularında gömülü öğretim yapmış oluyorum. İnce kas becerileri, görsel dikkat... Bunları saymıyorum bile.


4- Hazır okul yönetiminden bahsetmişken, bir de odamın içinden bahsedeyim size. Bu öneriyi Yeni Zelanda'da özel eğitim faaliyetleri yürüten bir öğretmen arkadaşımdan almıştım. Çocuklarının fotoğraflarının karşısında olduğu bir çalışma alanının, onu daha çok motive ettiğini söylüyordu. Denedim ve evet, haklı. Her görüşmemde, her aldığım kararda, her zorlandığım dönemde, her çalışma zamanımda tam karşımdalar ve bana gülümsüyorlar. Grup seanslarında çekilmiş fotoğraflar, derse giderken merdivenlerde çekilmiş fotoğraflar, bahçedeki fotoğraflar derken birçok anı var tam karşımda. Burada şunu atlatmadan geçemeyeceğim: Bir çocuğum bu tabloda kendi fotoğrafı olmadığını fark etti ve, fark edebileceğiniz gibi, çerçevenin üst kısmına getirip kendi fotoğrafını astı. O günden beri odama izinsiz "dalarak" bu çerçeveyi izlemiyor; çünkü artık orada kendisinin de olduğunu biliyor. Bu muhteşem!

5- Çerçevenin solunda gördüğünüz diğer bir grup çerçeve ise benim diplomalarım. Aldığımız eğitimlerin şeffaf bir şekilde velilerle, çocuklarla paylaşılması gerektiği taraftarıyım ben. Örneğin bir veli bana bir soru sorduğunda "Uzmanlık alanlarım bu tablolarda var ve bu benim alanıma girmiyor. Sizi şu hocama yönlendirmem daha doğru." diyebiliyorum. Ayrıca muhatap oldukları uzmanın nerelerden geçip buralara geldiklerini görmek de velilerde daha saygı dolu olma hissi uyandırıyor görüşündeyim. Ben kendi odama bunu astım, ilerleyen dönemde paylaşacağım kartlarla da bekleme odasında her bir uzmanın özgeçmişini keyifli bir üslupla anlatarak koydum. Bütün velilerimiz hangi uzmanımız ne iş için eğitim aldı biliyor, bu harika.


6- Eski sekreter masamızın olduğu yer, sekreter koltuğunun azizliğine uğramış ve biraz siyahlaşmış ve lekelenmişti. Bu karartı beni ve babamı pek rahatsız eder olmuştu. Bir gün oturduk ve bu alanı yeniden tasarladık. Daha doğrusu birlikte planladık, babam uyguladı ve bu şekilde bir köşemiz oldu. Bu köşe sayesinde yoğun olarak "organizasyon becerileri" çalışmış oluyoruz. Örneğin ayın 14'ünde ne olacak, 28'inde ne yapılacaktı gibi sorular sık sık konuşulunca, çocuklarımız da değişiklikleri kabul etme, bu durumlara adapte olma gibi beceriler daha hızlı edinmiş oluyorlar.

7-Bu köşenin içinde dört adet farklı alan var: Teşekkürler Köşesi, Duyurular Köşesi, Haftanın Sözü Köşesi ve Anılar Köşesi. Her köşenin bir amacı var.
Teşekkürler Köşesi; önceki hafta olan güzel bir olay/durum için ilgili kişiye teşekkür ettiğimiz ve çocuklarla nezaket kuralları çalıştığımız köşe.
Duyurular Köşesi; o ay ya da hafta içerisinde olacak etkinlikleri çocuklarımıza önceden haber verdiğimiz köşe.
Haftanın Sözü Köşesi; önceki  günlerde okulda dile getirilmiş ve herkesin diline dolanmış esprili bir cümlenin aktarıldığı köşe. Burada amacımız çocuklarımızın sözlerinin bizim hayatımızda bir "şey" ifade ettiğini onlara göstermek.
Anılar Köşesi; geçmiş günlerden fotoğraflar sergileyerek çocuklarımıza okulun bir parçası olduğu hissini verme amacıyla oluşturulan ve "Başından geçen bir olayı anlatma." amacını gerçekleştirmek için fırsat sunduğumuz bir köşe. Çok da işe yarıyor bence.
Okulunuzun girişine her hafta değiştirdiğiniz böyle bir köşe hazırlamak bence çok keyifli. Hele ki bu köşe, her ay değişen belirli bir çocuğun sorumluluğunda ise...


8- Son dönemde küresel ısınma ve iklim krizinin yaşantımıza ve geleceğimize etkilerine ilişkin oldukça fazla kafa yoruyor ve ne yapabilirim diye çok sorguluyorum. Bu sorgulama bu denli yoğunlaşmadan önce de kağıt, su, elektrik tüketimi gibi konularda tasarruf konusunda okulda farkındalık oluşturmaya çabalıyordum. Okul açıldıktan birkaç hafta sonra okula aldığım ilk şeyler bu geri dönüşüm kutuları oldu. Burada amacım doğaya saygıyı gömülü olarak çocuklarımıza öğretmek.

9- Öte yandan başka amaçlarım da var. Her katta bir tane olan bu kutular, çocuklarımıza "geri dönüşüm", "tasarruf", "bilinçli tüketim" gibi konularda ilham olmamıza yardımcı oluyor.
Tek yüzü kullanılan her kağıt okulumuzda müsvedde oluyor, ikinci yüzü kullanılınca bu kutulara atılıyor.
Ya da elimizdeki çöpün bu kutuya ait olup olmadığını üzerindeki resimlere bakarak belirliyor ve "benzer", "farklı", "nesne kategorileri" gibi konularda da öğretim yapmış oluyoruz. Bunlar bulunmaz fırsatlar.


10- Geçtiğimiz yıl hepinizin tanıdığı Engelli  Hakları Savunucusu Ayşe Sarı, bir çağrıda bulunmuştu. Bu çağrı ile biz de okulumuza engelli hakları sözleşmesinin eğitim hakkını içeren 24. maddesini duvarımıza astık. Ailelerimizin, okuduğunu anlama becerisi olan çocuklarımızın okuması için değerli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Siz de okulunuza bu gibi hak temelli bilgilendirme levhaları asarak velilerinizin daha bilinçli olmasını sağlayarak çocuklarınızın hayat kalitesini arttırabilirsiniz. Ayrıca suistimale oldukça açık bir alan olan "özel gereksinimli bireylere destek" konusunda, ailelerin haklarını öğrenmesini sağlayarak, haklarının sabote edilmemesi ya da suistimal edilmemeleri konusunda onlara destek olmuş olabilirsiniz.

Bu haftaki önerilerim bunlardı, görüş ve önerilerinizi nereden bana ulaştıracağınız biliyorsunuz. Haftaya görüşmek üzere.

2 Eylül 2019 Pazartesi

Rehabilitasyon Merkezleri İçin Dekorasyon Önerileri Yazı Dizisi -1

Merhabalar. Birkaç yıldır bir merkezin kurum müdürlüğünü yaptığımı artık biliyorsunuz. Bu kurumu daha sağlıklı, işlevsel ve çocuklar için eğlenceli kılmak adına elimden geleni yapıyorum. Bu süreçte Amerika'dan, Kanada'dan, İzlanda'dan ve daha birçok ülkeden özel eğitim öğretmenlerini takip ederek, onların okullarında yaptıkları çalışmaları ve dekorasyonları kendi okuluma adapte etmeye çalışıyorum. Bu yazımda da sizlere bu adaptasyon çalışmalarımdan bahsedeceğim. Biraz uzun bir yazı olduğu için dizin oluşturmam gerekiyor, bu yazı ise ilk yazım. Hadi başlayalım.


1- İlk önerim kullanılabilir, temiz ve birçok uyarıcı ile donatılmış tuvalet, lavabo ve banyonun olması. Maalesef çok kalabalık ve birçok farklı yetersizliği olan bireyin aynı anda bulunduğu kurumlara bunu önerdiğimde birçok değişiklik yapılması gerekecektir ancak butik ve belirli yetersizlikler konusunda uzmanlaşmış okullarda uygulamak daha kolay.
Bir seminerde Meral Hoca'mız (Meral Çilem Ökçün Akçamuş) bu uyarı levhalarının taşınabilir olması gerektiğini söylemişti. O seminer sonrası bütün uyarı levhalarımız portatif oldu. Çocuğumuzun seviyesine göre bu levhaları değiştiriyor ya da kaldırıyoruz. Bu da minik bir öneri olarak eklenebilir.
"Temiz" kelimesini özellikle kullandım. Çünkü temiz bir yere kendimizi ait hissetmemiz daha kolaydır, kendimizi orada daha rahat hissederiz. Bu nedenle temiz tuvalet, banyo, lavabo, mutfak bence çok çok önemlidir. Öğretmenler, öğrenciler, veliler; temiz bir ortamda oldukça, daha aktif ve sağlıklı olurlar. Bu bence önemli bir öneri.


2 - İlgi çekici perdeler! Burada şuna dikkat edilmeli; öğrenci profili. Daha büyük yaş grubu ile çalışılan bir okul ise daha sade, küçük yaş grubunun çok olduğu okul ise onların gelişim dönemlerine göre seçilmeli perdeler.
Her malzemeden etkinlik çıkarabilen bizler, en çok perdeleri kullanıyoruz farkında olmadan. Güneş geldi kapat, dışarıda çocuğumuzun korktuğu köpeğin geçme saati geldi kapat, güneş gitti aç, aa komşu geçiyor selam verelim aç... Böyle bahanelerle perdeler ön planda olabiliyor.
Bir de çocuğumuz sınıfa girdiği anda kocaman beyaz bir kumaş değil de içinde birçok uyaran olan perde görünce daha değerli oluyor. Sınıfa adaptasyon süresi kısalırken sevme derecesi artıyor.
Ben okuldaki her perdenin böyle eğlenceli olmasına bayılıyorum.


3- Okul duvarlarına, özellikle, öncelikli renk kavramlarının bulunduğu resimler eklemek de önemli bir konu. Kırmızı, çok sık çalıştığımız bir kavram, birçok güvenlik becerisinin öncelikli becerisi. Bu nedenle duvarlarda bol bol kırmızıyı kullanmayı tercih ettim ben. Ayrıca duvarlarımıza ara ara yeni resimler ekleyip çıkararak çocuklarımızın ihtiyacına göre okula şekil verebiliyoruz.
Benim öncelikli önerim; içinde kırmızı olan resimleri duvarlarımıza çizmeniz.


4- Üniversitede günaydın çemberi denen bir etkinlik öğretilmişti bize. Staj zamanımızda çocuklarımız ile yapmamız istenirdi. Günaydın, nasılsın, bugün hava nasıl, günlerden ne gibi birçok soruyu barındıran bir etkinlikti. Ben de bu etkinliği okula uyarlamak için girişe bu çalışmaları astım. Merhaba, hangi yıldayız, hangi aydayız, ayın kaçı, günlerden ne, hangi mevsimdeyiz, hava nasıl, sen nasılsın ve bugün ne giydin soruları ile çocuklarımızı karşılıyoruz.
Ders, çocuğumuz kapıdan girer girmez başlamış oluyor. Buradan ayrılıp sınıfa giderken öğretmenimiz, çocuğunun okula nasıl geldiğini fark edip dersi ona göre şekillendirebilme şansına sahip oluyor. Bence çok değerli bir köşe burası.


5- Bekleme odasına kitaplık koymak çok güzel oldu. Ufuk Hoca (Ufuk Timuçin) okulumuzu ziyarete geldiğinde kitaplıktaki kitapları işlevsiz görmüştü. Ben de birkaç değişiklik ile ailelerin ilgisini çekebileceğini düşündüğüm kitapları ekledim. Gelen ailelerimizin; bekleme odasında, bahçede, koridorlarda kitap okuduğunu görmek beni çok mutlu ediyor.
Aileler bir de öğrendikleri yeni bilgileri öğretmenlerine sorunca değmeyin keyfimize. Unutmayalım ki biz öğretmenlerin bilgiyi yayma görevi de var ve bu kitaplık bu görevi çok güzel yapıyor.


6- Ulaşılabilir ve temiz mutfak! Bu mutfak annemin mutfağı. İçinde yok yok. Okulumuza gelişi şerefine parti düzenlediğimiz fırın, çocuklarımızın lavaboya ulaşmasını sağlayan tabure, öğretmenlerimizin çeşit çeşit kahve ve kupaları, çay makinemiz, bitki çayı kutumuz, velimizin hediyesi kek kalıplarımız, baharatlığımız, şekerliğimiz derken koca bir mutfak oldu burası. Velilerimiz istediği zaman gidip çayını kahvesini alabiliyorken asıl amacımız çocuklarımızın burayı kullanması ve çeşitli kural ve becerileri denemesi. Örneğin ben mutfaktayken çocuğum geldiğinde "Buzdolabından çikolata alabilir miyim?" dediğinde nezaket kurallarına uymuş, izin vermediğimde ise mutfak kurallara uymuş olmakta; minicik bir sosyal beceri etkinliği.




7- Ayın Yıldızları Tablosu! Bu tabloda her ay, on çocuğumuzu belirliyoruz ve çocuklarımızın ilerlemelerini bütün okul ile paylaşıyoruz. Hem çocuklarımız hem aileleri hem de öğretmenleri onore olmuş oluyor. Burada bir de önem verdiğimiz becerileri ailelere göstermiş oluyoruz. Yani çocuğumuzun selam vermeyi öğrenmesi havuz problem çözmesinden daha değerli, bunu ailelere göstermeye çabalıyoruz.
8- Haftanın yazısı panosunda ise o hafta özel bir durum var ise genellikle onunla ilgili bir yazı kaleme alıyoruz ve ailelerimiz ile paylaşıyoruz. Sonrasında orada paylaştığımız yazıları dosyalayarak ailelerin ulaşmasını sağlıyoruz. Bilgilendirme ve bazen de aileleri özel konularda rencide etmeden bilgilendirme için bence çok keyifli bir çalışma.


9- Her sınıfta bir canlı çiçeğin olması hem öğrencileri hem öğretmenleri daha özenli kılıyor. Özellikle su çok seven çiçekleri tercih etmeliyiz ki her gelen çocuğumuz ufak ufak su döktüğünde, çiçeklerimiz çürümesin.
Fotoğraftaki su yoncası hayatımıza çok tatlı anılarla girmese de şimdi okulumuzun her yerinde ve hatta ailelerimizin evinde.
Çiçekleri çocuklardan gizlemek, zarar verirler kaygısıyla uzaklaştırmak bence çok doğru değil. Zarar versinler, üzüntümüzü görsünler, sonra bizimle birlikte onarsınlar, baksınlar, büyütsünler, açan çiçeklerini görsünler ve doğaya saygıyı öğrensinler. Bir öğretmen daha ne ister!


10- Ailelerimize dersleri hatırlatıcı küçük notlar verirsek, bu notları da buzdolaplarına yapıştırmalarını istersek; çocuklarımızın organizasyondan kaynaklanan problemlerini en aza indirmiş olabiliriz. Hem de kendini organize etme, plan yapma gibi becerileri çalışmış da oluruz evde. Biz okul açıldığında bunları tasarladık, çok da kullanışlı oldu.

Haftaya önerilerime devam edeceğim. Soru, görüş ve öneriler için nerelerden bana ulaşacağınızı artık çok iyi biliyorsunuz. Görüşmek üzere.

17 Aralık 2018 Pazartesi

Özel Gereksinimli Bireyler ve Müze Eğitimi - Hemdem Özel Eğitim Uygulaması

Merhabalar. Geçen hafta müze eğitimi konusunda giriş yapmış ve özel gereksinimli bireyler ile ilgili konuşmayı bu haftaya saklanmıştım. Bu yazımda, geçtiğimiz yazımda kullandığım kaynağıma ek olarak kendi deneyimlerim ve kişisel görüşlerimi sunacağım sizlere. Umarım sürç-i lisan etmeden tamamlayabilirim yazımı.
...
Biliyorsunuz, geçen yaz bir yaz kampı ( #hemdemyazkampı2018 ) düzenledik ve bu kamp kapsamında çocuklarımızla, bir dersimizde Rahmi Koç Müzesi'ne gittik. Bizdeki sürecin nasıl işlediğini yazarak, müze eğitiminin aslında özel gereksinimli çocuklar için "de" uygulanabileceğini sizlere göstermek istiyorum.

Müze eğitimi sürecinin altı temel basamağından bahsetmiştim geçen haftaki yazımda. Bu hafta, bu basamakların üzerinden bir bir geçerek kendi sürecimizden bahsedeceğim. Öncelikle şunu eklemek isterim: Yaz kampı sırasında, müze eğitimi konusunda temel bir fikrim vardı (Lisans eğitimim sırasında, Prof. Dr. Bekir Onur hocamız bir dersini bu konuya ayırmıştı, var olsun.) ancak bu basamaklardan haberdar değildim. Bu nedenle birkaç hatalı uygulama da yapmışım. Bu hataları da uygun yerlerde söyleyeceğim ve sizlere de ipuçları sunmuş olacağım.

Biz kurallarımızı olası olumsuz durumları engellemek ve yeni sosyal beceriler edindirmek için şekillendirdik.

  1. Amaç ve hedef belirleme
    Yaz kampı öncesi okulumuzdaki özel eğitim öğretmenimiz ile birlikte her hafta sahip olduğumuz amaçlarımızı zaten hazırlamıştık. Bu amaçlarımızı müze eğitimi sırasında da amaç olarak aldık.
    Biz amaçlarımızı böyle belirlemiştik.
  2. Müze eğitimcisi ile işbirliği kurma
    İşte yaptığım ilk hata bu. Müze gezisi öncesi bağlantı kurmam gereken ilk kişi olan Müze Eğitimcisi ile görüşmeyi ihmal etmişim. Açıkçası müzelerde Müze Eğitimcileri'nin çalışmaya başladığından bile haberdar değildim. Oysaki Müze Eğitimcisi ile bağlantı kursam, süreci yönlendirmek ve yönetmek konusunda büyük yardımları olacaktı. Siz, bir müzeye gitmeden önce mutlaka varsa Müze Eğitimcisi ile görüşmeyi ihmal etmeyin. "Varsa" diyorum, çünkü hâlâ çoğu müzede yoklar, olmaları temennim büyük.
    Eğitim planımız ise böyleydi.
  3. Zaman, mekan, bütçe ve eğitim planı hazırlama
    Zamanımız yaz kampının Toplumsal ve Günlük Yaşamı Destekleme Grubu için ayırdığımız zaman olan cuma öğleden sonralardı. Saat 14.00'da başladığımız etkinliğin ucunu açık bırakıyorduk.
    Mekan olarak, yaptığım telefon görüşmeleri sonucu Ankara Kalesi'ndeki Rahmi M. Koç Müzesi'ni belirlemiştim. Bu müzeyi belirlememin tek sebebi telefondaki sıcak tavırları ve bize olan samimi duruşları idi. Oysaki bu kararı vermeden önce müzeyi gidip görmem ve gerekli düzenlemeleri önermem gerekiyordu. Bu da bir hata! Lütfen siz yapmayın.
    Bütçe konusunda müze bize oldukça yardımcı oldu. Özel gereksinimli çocuklardan ve eşlik edenlerden herhangi bir ücret almadıklarını söylediler. Bu bence güzel bir haber. Rahmi Koç Müzesi'ne maddi kaygılar olmadan gidebilirsiniz.
    Eğitim planımız haftalar öncesinden hazırdı. Bu planı uygulayacaktık.

    Biz okulun bahçesinde hazırlık yaptık.
  4. Müze öncesi hazırlık etkinliği yapma
    Müzeye gitmeden önce çocuklarımız okula gelince bahçeye geçtiler. Önce müze nedir, müzede neler göreceğiz ve müzede hangi kurallara uyacağız gibi konuları konuştuk. Müze bileti alma ve müze gezme gibi etkinlikleri canlandırdık. Böylece çocuklarımıza müze hakkında ufak da olsa bir fikir verdik. Özellikle müze kuralları konusunda hazırladığımız el kural tablosu ve hatırlatıcı büyük tablo ile daha yoğun çaba sarf ettik.

    Müzeyi bir saat on iki dakikada gezmemiz ve bütün kurallara uymamız harikaydı.
  5. Müzeyi gezme ve müze etkinlikleri yapma
    Müzeye gittiğimizde planımızı uyguladık. Bütün müzeyi, müzede gördüğümüz objeler hakkında konuşarak, onların fotoğrafını çekerek, onlarla fotoğraf çekinerek, dokunarak, deneyimleyerek gezdik. Müze gezme süremiz tam bir saat on iki dakika oldu. Bu süre, dikkat süreleri dikkate alındığında çocuklarımız için oldukça başarılıydı.
    Bizim amacımız sosyal beceriler olduğu için herhangi bir bölümde etkinlik yapmadık, ancak bütün bir müzeyi gezmek doğru bir davranış değilmiş, katıldığım seminer ile bunu öğrendim. Her seferinde farklı bir bölüme odaklanmak ve o bölüm hakkında müzede etkinlikler yapmak daha değerliymiş.

    Geziden sonra fotoğraflara bakarak, anıları yad ederek etkinlikler yaptık.
  6. Müze sonrası etkinlik yapma
    Biz müze sonrası etkinlik olarak; dönüş yolunda etkinlik hakkında konuşma, ertesi ders fotoğraflarla müzede olanları hatırlama ve günlüğe müzede yaşananları not alma gibi etkinlikler yaptık. Çocuklarımız hâlâ müzede yaşadıklarını hatırlıyor ve fotoğrafları görünce mutlu oluyorlar.
Yazarken bile heyecanlandığım ve beni oldukça tatmin olmuş hissettiren bir etkinlikti müze etkinliğimiz. Yaptığım hataları bilmeden yapmış olmam dışında bir daha tekrarlamayacak olmak beni çok mutlu ediyor. Seneye yaz kampında bu bilgiler ile çocuklarımla olacağım, şimdiden öyle heyecanlıyım ki!
Umarım özel eğitim alanında çalışan uzmanlara ve ailelerimize ilham olabilmişimdir.
Rahmi Koç Müzesi'ne giderseniz Hemdem Özel Eğitim'den Nihan Hoca'nın ve çocuklarının selamı var derseniz çok çok mutlu olurum.

Haftaya görüşmek üzere.

13 Mart 2018 Salı

Özel Gereksinimli Bireylerin Mutluluk İhtiyacı



Herkese güzel bir haftadan merhabalar. Çok keyifli bir yazı ile sizlerleyim. Birkaç çocuğumuzun annesi ve babası çocuklarını nasıl mutlu edebilecekleri ile ilgili sorular sorunca, üzerine bir de 20 Mart Dünya Mutluluk Günü'ne bir hafta kalınca hemen bu konuyla ilgili yazı yazmak istedim.

Mutluluk; bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşmaktan duyulan kıvanç durumu, mut (l), ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik olarak tanımlanmakta Türk Dil Kurumu'nca. Burada benim dikkatimi çeken nokta "özlemlerine eksiksiz ve sürekli ulaşmak" olgusu. Yani geçici bir süre yaşadığımız şey mutluluk değil, haz. Bu nedenle birini mutlu etmek istiyorsak kalıcı bir şeyler yapmamız gerek. Çıkarım bence doğru oldu.

Mutlu insan ise "mutluluğa erişmiş olan, ongun, mesut, saadetli, bahtiyar, berhudar" olarak tanımlanıyor yine Türk Dil Kurumu'nca. Yani özlenen şeye kalıcı olarak ulaşan insan mutlu insan, mutluluğa erişmiş insan. Mutlu insanın tanımı mutluluktan daha kolay sanki!

Peki bizim çocuklarımızın mutluluğu? Çoğu aile maalesef birincil ihtiyaçlardan vakit bulamadığı için bu soruyu sormuyor bile. Çoğu öğretmende de aynı durum söz konusu. Biz Hemdem Özel Eğitim'i açtığımızdan beri temel hedefimiz unutulan bu konu; mutluluk. Çocuklarımızın yaşam doyumu önemli. Zaten mutlu olduğunu sandığımız çocuklarımızın aslında sahiden mutlu olmasını sağlamak küçük ve basit adımlardan geçiyor. Ben ise çeşitli kaynaklardan bizim çocuklarımızı nasıl mutlu ederiz konusunun ipuçlarını topladım ve sizlerle paylaşmak istedim. Belki 20 Mart Dünya Mutluluk Günü'nde bu önerilerle okulunuzda, evinizde, mahallenizde hiç fark etmediğiniz özel çocuklarımızın mutsuzluk hallerini durdurabilirsiniz.


  • İlk adım doğru okul, doğru sosyal aktivite. Çocuğunuzun güzel ve doğru bir eğitim aldığından ve sosyal etkinliklerde doğru yerlerde bulunduğundan emin olun. Bu emin olma durumu çocuğunuzun yaşam kalitesini ve doyumunu %60 oranında etkileyecektir. Mutlu okul, mutlu çocuk.
  • Hepimiz biliyoruz ki ülkemizin sınırlarının dışında da olsan bir savaşın içindeyiz. Bu savaş evlerimizden, okullarımızdan duyulmasa da birçok üzücü haberle televizyonlarımızdan yüreklerimizi dağlıyor. Bu haberleri özel gereksinimli olsun olmasın, çocuklarımızın hiçbirine izletmemeliyiz. Milli duyguları edinmesi amacıyla çoğu çocuğa bu haberler izletilirken, henüz ölüm, şehit, savaş gibi kavramları bilmeyen çocuklarımıza büyük travmalar yaşatıyor olabiliriz. En kesin çözüm çocuklarımızın olduğu ortamda bu haberleri ve görüntüleri izlememek. Milli duyguları çocuklarımız kendi tercihlerine göre ilerleyen dönemde de edinebilirler.
  • Büyük paketlerden, birçok oyuncaklardan oluşan hediyeler çocuklarımıza geçici bir "haz" sunar. Bunlar yerine deneyim elde etmelerini sağlayacak hediyeler vermek daha doğru. Bir lunapark bileti, günübirlik bir tur, bir sinema bileti, bir dergi aboneliği (Örneğin TÜBİTAK'ın Meraklı Minik dergisinin yıllık aboneliğinde kampanya varken kaçırmak olmaz.) gibi hediyeler daha anlamlı ve kalıcı olacaktır. Bu deneyimlerin fotoğraflarının, sadece sosyal medyada paylaşarak değil çıktılarını alıp bir albüm yaparak kalıcılığını sağlarsanız işte hedefi tam on ikiden vurmuş olursunuz.
  • Kendi mutluluk anlarınızı çocuğunuzla paylaşın. Yeni bir araba alınca, iş yerinden sizi almaya eşiniz gelince, o gün gittiğiniz kuaförde saçınızın rengini beğenince, beklediğiniz kitap o gün çıkınca bunu çocuğunuzla paylaşın. Böylece çocuğunuza mutlu bir insan nasıl davranır bunu göstermiş olursunuz. Ayrıca mutsuz olduğunuz anları çocuğunuzun ayırt etmesini ve ona göre davranmasını da sağlamış olursunuz.
  • Çocuklarınıza günlük selamlaşmaları sunmayı ihmal etmeyin. Ezbere "Merhaba! "Nasılsın?" "İyiyim!" "Sen nasılsın?" "Ben de iyiyim." demiyorum. Tamamen içten ve o güne özgü bir selamlaşmadan bahsediyorum. Günün nasıl geçtiği, gününün en güzel anı gibi konuları karşılıklı konuşarak ona verdiğiniz değeri hissettirebilirsiniz. İçten bir sarılma birçok şeyin üstesinden gelebiliyor.
  • Etrafınızda, hayatınızda hiçbir özel gereksinimli çocuk yoksa; araştırarak çevrenizdeki en yakın özel eğitim merkezine gidebilir ve çocukları mutlu etmek istediğinizi söyleyebilirsiniz. Örneğin bizim okulumuza bu taleple bir yetişkin, bir genç gelse hemen ona kollarımızı açar ve onun da katılabileceği bir kutlama organize ederdim. Bu taleple gelen iyi yürekli insan, çocuklarımızın her birine ayrı ayrı sarılır ve onlarla sosyal etkileşimde bulunurdu. Bu ise bizim çocuklarımız için paha biçilemez. Siz de bu taleple gidebilirsiniz. Maddi hediyeler ve yardımlar biraz geride kalabilir; bu iş sosyal devletin işi.
  • Çocuklarımız maalesef spor yapmıyor. Onlara düzenli spor yapma alışkanlığı kazandırarak mutlu birer birey olmalarına yardımcı olabilirsiniz. Bence bir ebeveynin çocuğuna verebileceği en değerli miras budur. Çocuklarımız spor yaptıkça daha sağlıklı olurlar. Ayrıca spor, mutluluk hormonlarının salgılanmasını da sağlar. Birçok olumlu etkisi olan sporun çocuklarımızın hayatında olması oldukça değerli ve önemli.
  • Çocuklarımıza bir hedef belirlemek de önemli bir adım. Örneğin "Bu yaz Dikili'ye tatile gideceğiz." ya da "Bu ayın sonunda anneannenizi ziyarete gideceğiz." ya da "Haziran ayının sonunda Mavi kavramını öğrenmiş olabilirsin." gibi hedefler çocuklarımıza seviyelerine göre anlatıldığında keyifli bir mutluluk aracı olabilir. Hedefler belirlemek, bir amaç için hareket etmek çocuklarımıza birçok beceri kazandırdığı gibi onları mutlu da eder.
  • Çocuklarımızı sık sık doğaya, yeşile ya da maviye ulaştırarak onların doğa ile bağlantıda kalmasını sağlayabiliriz. Bu bağlantı çocuklarımızın mutlu olmasına yardımcı olacaktır. Hele ki doğada bir hobi edinmesinin önünü açarsanız değmeyin mutluluğa! Şimdiden çocuklarınız için heveslendim.
  • Çocuklarımıza duyguları öğretmek de onların mutlu olmalarına yardımcı olur. Mutlu, üzgün, gururlu, şaşkın gibi duyguları anlamlandırdığında; çocuklarımız kendi mutlulukları ya da başkalarının mutlulukları için de çabalamayı öğreneceklerdir.
  • Düzenli oyun terapisi! Düzenli olarak oyun terapisine giden çocuklarımız, farkında olmadığımız alarm durumlarını orada çok net bir şekilde ortaya koyarlar. Bu şekilde de çocuklarımıza nasıl müdahale etmemiz gerektiği konusunda fikir edinebiliriz. Her çocuğun üç ayda bir, ayda bir takip edilmesi oldukça doğru bir karar olacaktır.
Aklınıza farklı öneriler, küçük fikirler geldiğinde mutlaka yorum olarak yazın. Kocaman bir aile oluyoruz ve bu aile birbirini mutlu etmeli.
Şimdiden ilgi, öneri, görüş, fikir paylaşımlarınız için teşekkürler. Mutluluk Günü'nüz şimdiden kutlu olsun. Sevgiler.

15 Ocak 2018 Pazartesi

Özel Gereksinimli Bireylerde Bekleme Becerisi Çalışma Basamakları



Herkese güzel bir haftadan merhaba. Bu hafta sizlere tatil öncesi olmasına rağmen geçtiğimiz haftalarda oldukça fazla soru gelen bir konuyu yazmak istedim. Bekleme becerisini nasıl çalıştığımı, bu becerinin basamaklarını anlatacağım sizlere. Yine not düşmek isterim ki bunlar her çocuğuk için farklılaştırılabilecek ve yapılandırılabilecek basamaklardır. Ben; salya ve sallanma problem davranışları olan bir çocuğum ile çalıştığım basamakları sizlerle paylaşacağım.
Biz özel eğitimciler bu bekleme davranışına neden bu kadar önem veririz önce onu açıklayayım:

  • Bekleme, öğrenmeye hazırlık becerilerinin temelidir. Öğrenmeye hazırlık becerileri çalışılmadan önce bu beceri çalışıldığında öğrenci dikkat süresini arttırmak için ilk adımı atmış olur.
  • Öğrenme için belirli bir süre belirli bir etkinlik ya da nesneye dikkat etmemiz gerekir. Bu dikkatin belirli bir uyarana kanalize edilmesini öğretmek için, işe beklemeyi öğretmek ile başlamak en doğrusudur.
  • Beklemenin edinimi birçok problem davranışın sönmesi için de olumlu bir destek sağlar. Burnunu karıştıran, yerinde oturmayan ya da sallanan bir çocuk için "Bekle." yönergesini alır almaz bu davranışı söndürmesi oldukça önemli bir aşama olabilir.
  • Bekleme sosyal becerileri de olumlu yönde etkileyen bir beceridir. Bu beceri ile birlikte sosyal ortamlarda daha uyumlu bir bireyle karşılaşmış oluruz. Bu ise bizim en temel hedefimiz.
Basamaklarına geçip hemen yazıma son veriyorum:
  1. Bağımsız şekilde (Elleri kolları masa da olmasa da olacak şekilde.), masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 5 saniye boyunca, bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  2. Bağımsız şekilde (Elleri kolları masa da olmasa da olacak şekilde.), masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 10 saniye boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  3. Bağımsız şekilde (Elleri kolları masa da olmasa da olacak şekilde.), masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 20 saniye boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  4. Bağımsız şekilde (Elleri kolları masa da olmasa da olacak şekilde.), masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 30 saniye boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  5. Bağımsız şekilde (Elleri kolları masa da olmasa da olacak şekilde.), masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 1 dakika boyunca boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  6. Bağımsız şekilde (Elleri kolları masa da olmasa da olacak şekilde.), masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 2 dakika boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  7. Bağımsız şekilde (Elleri kolları masa da olmasa da olacak şekilde.), masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 5 dakika boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  8. Sadece elleri masada olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 5 saniye boyunca, bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  9. Sadece elleri masada olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 10 saniye boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar
  10. Sadece elleri masada olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 20 saniye boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  11. Sadece elleri masada olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 30 saniye boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  12. Sadece elleri masada olacak şekilde masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 1 dakika boyunca boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  13. Sadece elleri masada olacak şekilde, masada oturu"Bekle!" yönergesini aldığında, 2 dakika boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  14. Sadece elleri masada olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 5 dakika boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  15. Elleri masada ve ağzı kapalı olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 5 saniye boyunca, bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  16. Elleri masada ve ağzı kapalı olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 10 saniye boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar
  17. Elleri masada ve ağzı kapalı olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 20 saniye boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  18. Elleri masada ve ağzı kapalı olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 30 saniye boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  19. Elleri masada ve ağzı kapalı olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 1 dakika boyunca boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  20. Elleri masada ve ağzı kapalı olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 2 dakika boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
  21. Elleri masada ve ağzı kapalı olacak şekilde, masada otururken "Bekle!" yönergesini aldığında, 5 dakika boyunca bu yönergeye dört denemenin üçünde uyar.
Çalışılma sürecini, basamaklar arası geçişi ilgilenen herkese e-posta yoluyla ayrıntılı cevap verebilirim. Zaten bir başka yazıda da bu becerileri nasıl çalışabiliriz, etik kurallar nelerdir gibi konuları aktarmak istiyorum.
Umarım sizler için işlevsel ve keyifli bir yazı olmuştur. Sevgiler.

17 Temmuz 2017 Pazartesi

Hemdem Okul Açıldı


Merhabalar. Bu haftaki yazımda, sunduğum yoğun bilgilere biraz ara verip sizlere değerli ortağımla beraber açtığımız Özel Hemdem Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi'nden bahsedeceğim. Bu bahsediş bir reklam değil, okulumuzun daha da iyi olması için sizlerden fikirler istemek, hepsi bu.
Okulumuz dört katlı, bahçeli bir binada olduğu için yoğun şekilde kaba motor çalışma imkanımız var. Fizyoterapi salonumuzun yanında merdivenler ve ileride tasarlayıp bahçemize konduracağımız kaba motor beceri parkuru için şimdiden heyecanlanıyorum. İnce kas beceriler için ise farklı bir planım var. İnce kas becerileri kuracağımız ilginç atölyelerle çalışmak hedefindeyim. Atölye dedimse; başvuracak olan çocuklarımızın özelliklerine göre oluşturacağımız grupların oluşturacakları grup seansları. Ancak bu seansların aylık hedefleri olacak. Yani o ay bir grup kitap ayracı atölyesi yaparken başka bir grup (hadi dil ve konuşma becerilerine de girelim) oyunculuk atölyesinde çalışacak. Bu süreçte bize yardımcı olacak oyuncu arkadaşlarımız, kamera atölyesi için yardımcı olacak kameraman arkadaşlarımız ve daha buraya sığdıramayacağım kadar çok belirlediğimiz konuda bize rehberlik edecek uzman arkadaşlarımız var. Bu atölyeler sayesinde birçok beceri alanını gruplara taşıyabileceğiz.
Bu atölyeleri artık gün olan aylarda ailelerle beraber etkinliklere dönüştürmek gibi de bir planımız var. Mesela o ay film yapımcılığı atölyesinde çekilen filmi izlemek üzere, çocuklarımız kendi tasarladıkları biletleri satıp ardından kendi patlattıkları mısırları ikram ettikleri konuklarını ağırlayacaklar. Düşündükçe heyecanlanıyorum.
Bunun gibi farklı fikirlere hep açığız.

Bunlara ek olarak okulumuza alan mezunu olmayan özel eğitimcileri kabul etmeme kararı aldık. Ancak bu demek değil ki sertifika alıp özel eğitimden bihaber sertifikalı öğretmenleri özel eğitimden bihaber bırakacağız, asla. Her pazartesi farklı konularda düzenlenecek seminerlerle hem alan mezunu olan olmayan hem de başka alanlardan olan öğretmen arkadaşlarla, öğretmen adaylarıyla ve ailelerle bilgilerimizi paylaşacağız. Oldukça keyifli olacağından eminim. Şimdiden konular oluşuyor, sunumlar hazırlanıyor ve ben mutluluktan uçuyorum.

Okulumuzun etrafında bulunan binalardaki komşularımızla aktif bir iletişim içinde olmaya çalışacağız. Çay ziyaretleri, çaya davetler derken birçok sosyal ve toplumsal beceriyi çalışmayı planlıyoruz. Bu konuda biraz kısır kaldı fikirler. Her türlü keyifli fikre açığız.

Her keyifli fikirden bahsettim ancak en önemli konudan bahsetmedim: Eğitim. Aslında yukarıdaki her şey eğitime dair şeyler, biliyorsunuz. Ancak eğitimin temeli olan öğretmenlerimizin seçimi, onların kurumumuzda çalışırken yaşadıkları mesleki tatmin bizim için çok önemli. Birçok öğretmenimiz yüksek lisans yapmakta ve bütün meslek elemanları özel eğitim konusunda oldukça deneyimli. Bu deneyim ve bilimsel bilgiye ek olarak vicdanlı, etik ilkeleri olan bireyler olduklarını da eklersek kadromuzu tamamen tasvir etmiş olurum. Her biri ile çalışacak olmaktan mutluluk duyuyorum.
...
Değerli okuyucu, gelelim senden isteğime. Hadi Hemdem sana uzak olabilir ama yakınında eminim ki bir özel eğitim merkezi vardır. Bir okulu ziyaret edip özel gereksinimli bir çocuk ile iletişim kurman paha biçilemez. Bunu hatırlatmak istedim sana. Hadi yarın randevu alıp bir ziyaret et, dünyaya bakışının ne kadar değişeceğini göreceksin.
Ve sen değerli anne, baba, özel eğitime ucundan kıyısından dokunmuş öğretmen! Sen zaten dünyası rengarenk olmuş şanslı kişilerdensin. Yolun düşerse okulumuza bekleriz. Düşmezse de düşür sen yolunu, hemdem olalım.
Sevgiler.