okul kararı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
okul kararı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Eylül 2019 Pazartesi

Rehabilitasyon Merkezleri İçin Dekorasyon Önerileri Yazı Dizisi - 2

Merhabalar. Geçen hafta başladığım yazı dizimin ikinci yazısını sizinle paylaşıyorum. Geçen hafta, yazımı yayınladıktan sonra çok değerli dönüşler aldım. Birçok yeni öneri, fikir ve hayal var şimdi aklımda. Bu hayaller, fikirler ve öneriler gerçek oldukça, sizinle paylaşmaya gayret edeceğim. Sanırım bu yazı dizisi ara ara kaleme aldığım, hepimizin bir bütün haline getirdiği, uzun sezonlar devam eden bir mahalle dizisine dönüşecek ve bu beni çok heyecanlandırıyor.
Hadi bu haftaki önerilerime başlayalım.


 1- Kurumların/okulların müdürleri, sıklıkla çocukların ulaşamadığı, daha yoğun otorite imajları içeren ve biraz da "yukarıda" kalan bir profil sergilerler ülkemizde. Sayın Bakan'ımızın oluşturduğu "bize yakın yönetim" profili ile bunun yıkılacağını şimdiden söyleyebilirim. Buna ek olarak seneler önce bu okulu kurarken yaptığım okumalarda gördüm ki okul yönetimi ne kadar "samimi" ve "yakın" olursa o kadar iyi. Samimiyetten kastım velilerle abla/ağabey ilişkisi değil. Bütün velilerime "siz" diye hitap etmeninin önemini biliyorum ancak odamın kapısının her zaman açık olması bu samimiyetle ilgili bence. Bir rehabilitasyon merkezinde ya da bir okulda, yönetimin kapısının hep açık olması bence yeterince güven verici bir ilişki kurmak için yeterli. Ki, bu açık kapıdan belirli kişiler değil herkes girebiliyor, girmeli.

2- Bu açık kapının yanında sıklıkla çocuklarımla ve velilerimle iletişim kurmamı sağlayan uyarı levhaları, özel gün kutlamaları ya da fotoğrafta gördüğünüz gibi geri sayımlar olabiliyor. Bu pencere sayesinde çocuklarımla ve ebeveynleriyle sıklıkla iletişim kurabiliyorum. Muhabbet etmeye vaktimiz ya da bahanemiz yoksa, bu pencere güzel bahaneler oluşturabiliyor. Buna ek olarak farkındalık oluşturmamız gereken konularda da bulunmaz bir yardımcı! Pencereleri donatmak okulu da şenlendiriyor, önermesi benden.

3- Bazen bu köşeyi çocuklarım ile birlikte hazırlıyorum. Burada da "çevre düzenleme" ve "estetik" konularında gömülü öğretim yapmış oluyorum. İnce kas becerileri, görsel dikkat... Bunları saymıyorum bile.


4- Hazır okul yönetiminden bahsetmişken, bir de odamın içinden bahsedeyim size. Bu öneriyi Yeni Zelanda'da özel eğitim faaliyetleri yürüten bir öğretmen arkadaşımdan almıştım. Çocuklarının fotoğraflarının karşısında olduğu bir çalışma alanının, onu daha çok motive ettiğini söylüyordu. Denedim ve evet, haklı. Her görüşmemde, her aldığım kararda, her zorlandığım dönemde, her çalışma zamanımda tam karşımdalar ve bana gülümsüyorlar. Grup seanslarında çekilmiş fotoğraflar, derse giderken merdivenlerde çekilmiş fotoğraflar, bahçedeki fotoğraflar derken birçok anı var tam karşımda. Burada şunu atlatmadan geçemeyeceğim: Bir çocuğum bu tabloda kendi fotoğrafı olmadığını fark etti ve, fark edebileceğiniz gibi, çerçevenin üst kısmına getirip kendi fotoğrafını astı. O günden beri odama izinsiz "dalarak" bu çerçeveyi izlemiyor; çünkü artık orada kendisinin de olduğunu biliyor. Bu muhteşem!

5- Çerçevenin solunda gördüğünüz diğer bir grup çerçeve ise benim diplomalarım. Aldığımız eğitimlerin şeffaf bir şekilde velilerle, çocuklarla paylaşılması gerektiği taraftarıyım ben. Örneğin bir veli bana bir soru sorduğunda "Uzmanlık alanlarım bu tablolarda var ve bu benim alanıma girmiyor. Sizi şu hocama yönlendirmem daha doğru." diyebiliyorum. Ayrıca muhatap oldukları uzmanın nerelerden geçip buralara geldiklerini görmek de velilerde daha saygı dolu olma hissi uyandırıyor görüşündeyim. Ben kendi odama bunu astım, ilerleyen dönemde paylaşacağım kartlarla da bekleme odasında her bir uzmanın özgeçmişini keyifli bir üslupla anlatarak koydum. Bütün velilerimiz hangi uzmanımız ne iş için eğitim aldı biliyor, bu harika.


6- Eski sekreter masamızın olduğu yer, sekreter koltuğunun azizliğine uğramış ve biraz siyahlaşmış ve lekelenmişti. Bu karartı beni ve babamı pek rahatsız eder olmuştu. Bir gün oturduk ve bu alanı yeniden tasarladık. Daha doğrusu birlikte planladık, babam uyguladı ve bu şekilde bir köşemiz oldu. Bu köşe sayesinde yoğun olarak "organizasyon becerileri" çalışmış oluyoruz. Örneğin ayın 14'ünde ne olacak, 28'inde ne yapılacaktı gibi sorular sık sık konuşulunca, çocuklarımız da değişiklikleri kabul etme, bu durumlara adapte olma gibi beceriler daha hızlı edinmiş oluyorlar.

7-Bu köşenin içinde dört adet farklı alan var: Teşekkürler Köşesi, Duyurular Köşesi, Haftanın Sözü Köşesi ve Anılar Köşesi. Her köşenin bir amacı var.
Teşekkürler Köşesi; önceki hafta olan güzel bir olay/durum için ilgili kişiye teşekkür ettiğimiz ve çocuklarla nezaket kuralları çalıştığımız köşe.
Duyurular Köşesi; o ay ya da hafta içerisinde olacak etkinlikleri çocuklarımıza önceden haber verdiğimiz köşe.
Haftanın Sözü Köşesi; önceki  günlerde okulda dile getirilmiş ve herkesin diline dolanmış esprili bir cümlenin aktarıldığı köşe. Burada amacımız çocuklarımızın sözlerinin bizim hayatımızda bir "şey" ifade ettiğini onlara göstermek.
Anılar Köşesi; geçmiş günlerden fotoğraflar sergileyerek çocuklarımıza okulun bir parçası olduğu hissini verme amacıyla oluşturulan ve "Başından geçen bir olayı anlatma." amacını gerçekleştirmek için fırsat sunduğumuz bir köşe. Çok da işe yarıyor bence.
Okulunuzun girişine her hafta değiştirdiğiniz böyle bir köşe hazırlamak bence çok keyifli. Hele ki bu köşe, her ay değişen belirli bir çocuğun sorumluluğunda ise...


8- Son dönemde küresel ısınma ve iklim krizinin yaşantımıza ve geleceğimize etkilerine ilişkin oldukça fazla kafa yoruyor ve ne yapabilirim diye çok sorguluyorum. Bu sorgulama bu denli yoğunlaşmadan önce de kağıt, su, elektrik tüketimi gibi konularda tasarruf konusunda okulda farkındalık oluşturmaya çabalıyordum. Okul açıldıktan birkaç hafta sonra okula aldığım ilk şeyler bu geri dönüşüm kutuları oldu. Burada amacım doğaya saygıyı gömülü olarak çocuklarımıza öğretmek.

9- Öte yandan başka amaçlarım da var. Her katta bir tane olan bu kutular, çocuklarımıza "geri dönüşüm", "tasarruf", "bilinçli tüketim" gibi konularda ilham olmamıza yardımcı oluyor.
Tek yüzü kullanılan her kağıt okulumuzda müsvedde oluyor, ikinci yüzü kullanılınca bu kutulara atılıyor.
Ya da elimizdeki çöpün bu kutuya ait olup olmadığını üzerindeki resimlere bakarak belirliyor ve "benzer", "farklı", "nesne kategorileri" gibi konularda da öğretim yapmış oluyoruz. Bunlar bulunmaz fırsatlar.


10- Geçtiğimiz yıl hepinizin tanıdığı Engelli  Hakları Savunucusu Ayşe Sarı, bir çağrıda bulunmuştu. Bu çağrı ile biz de okulumuza engelli hakları sözleşmesinin eğitim hakkını içeren 24. maddesini duvarımıza astık. Ailelerimizin, okuduğunu anlama becerisi olan çocuklarımızın okuması için değerli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Siz de okulunuza bu gibi hak temelli bilgilendirme levhaları asarak velilerinizin daha bilinçli olmasını sağlayarak çocuklarınızın hayat kalitesini arttırabilirsiniz. Ayrıca suistimale oldukça açık bir alan olan "özel gereksinimli bireylere destek" konusunda, ailelerin haklarını öğrenmesini sağlayarak, haklarının sabote edilmemesi ya da suistimal edilmemeleri konusunda onlara destek olmuş olabilirsiniz.

Bu haftaki önerilerim bunlardı, görüş ve önerilerinizi nereden bana ulaştıracağınız biliyorsunuz. Haftaya görüşmek üzere.

2 Eylül 2019 Pazartesi

Rehabilitasyon Merkezleri İçin Dekorasyon Önerileri Yazı Dizisi -1

Merhabalar. Birkaç yıldır bir merkezin kurum müdürlüğünü yaptığımı artık biliyorsunuz. Bu kurumu daha sağlıklı, işlevsel ve çocuklar için eğlenceli kılmak adına elimden geleni yapıyorum. Bu süreçte Amerika'dan, Kanada'dan, İzlanda'dan ve daha birçok ülkeden özel eğitim öğretmenlerini takip ederek, onların okullarında yaptıkları çalışmaları ve dekorasyonları kendi okuluma adapte etmeye çalışıyorum. Bu yazımda da sizlere bu adaptasyon çalışmalarımdan bahsedeceğim. Biraz uzun bir yazı olduğu için dizin oluşturmam gerekiyor, bu yazı ise ilk yazım. Hadi başlayalım.


1- İlk önerim kullanılabilir, temiz ve birçok uyarıcı ile donatılmış tuvalet, lavabo ve banyonun olması. Maalesef çok kalabalık ve birçok farklı yetersizliği olan bireyin aynı anda bulunduğu kurumlara bunu önerdiğimde birçok değişiklik yapılması gerekecektir ancak butik ve belirli yetersizlikler konusunda uzmanlaşmış okullarda uygulamak daha kolay.
Bir seminerde Meral Hoca'mız (Meral Çilem Ökçün Akçamuş) bu uyarı levhalarının taşınabilir olması gerektiğini söylemişti. O seminer sonrası bütün uyarı levhalarımız portatif oldu. Çocuğumuzun seviyesine göre bu levhaları değiştiriyor ya da kaldırıyoruz. Bu da minik bir öneri olarak eklenebilir.
"Temiz" kelimesini özellikle kullandım. Çünkü temiz bir yere kendimizi ait hissetmemiz daha kolaydır, kendimizi orada daha rahat hissederiz. Bu nedenle temiz tuvalet, banyo, lavabo, mutfak bence çok çok önemlidir. Öğretmenler, öğrenciler, veliler; temiz bir ortamda oldukça, daha aktif ve sağlıklı olurlar. Bu bence önemli bir öneri.


2 - İlgi çekici perdeler! Burada şuna dikkat edilmeli; öğrenci profili. Daha büyük yaş grubu ile çalışılan bir okul ise daha sade, küçük yaş grubunun çok olduğu okul ise onların gelişim dönemlerine göre seçilmeli perdeler.
Her malzemeden etkinlik çıkarabilen bizler, en çok perdeleri kullanıyoruz farkında olmadan. Güneş geldi kapat, dışarıda çocuğumuzun korktuğu köpeğin geçme saati geldi kapat, güneş gitti aç, aa komşu geçiyor selam verelim aç... Böyle bahanelerle perdeler ön planda olabiliyor.
Bir de çocuğumuz sınıfa girdiği anda kocaman beyaz bir kumaş değil de içinde birçok uyaran olan perde görünce daha değerli oluyor. Sınıfa adaptasyon süresi kısalırken sevme derecesi artıyor.
Ben okuldaki her perdenin böyle eğlenceli olmasına bayılıyorum.


3- Okul duvarlarına, özellikle, öncelikli renk kavramlarının bulunduğu resimler eklemek de önemli bir konu. Kırmızı, çok sık çalıştığımız bir kavram, birçok güvenlik becerisinin öncelikli becerisi. Bu nedenle duvarlarda bol bol kırmızıyı kullanmayı tercih ettim ben. Ayrıca duvarlarımıza ara ara yeni resimler ekleyip çıkararak çocuklarımızın ihtiyacına göre okula şekil verebiliyoruz.
Benim öncelikli önerim; içinde kırmızı olan resimleri duvarlarımıza çizmeniz.


4- Üniversitede günaydın çemberi denen bir etkinlik öğretilmişti bize. Staj zamanımızda çocuklarımız ile yapmamız istenirdi. Günaydın, nasılsın, bugün hava nasıl, günlerden ne gibi birçok soruyu barındıran bir etkinlikti. Ben de bu etkinliği okula uyarlamak için girişe bu çalışmaları astım. Merhaba, hangi yıldayız, hangi aydayız, ayın kaçı, günlerden ne, hangi mevsimdeyiz, hava nasıl, sen nasılsın ve bugün ne giydin soruları ile çocuklarımızı karşılıyoruz.
Ders, çocuğumuz kapıdan girer girmez başlamış oluyor. Buradan ayrılıp sınıfa giderken öğretmenimiz, çocuğunun okula nasıl geldiğini fark edip dersi ona göre şekillendirebilme şansına sahip oluyor. Bence çok değerli bir köşe burası.


5- Bekleme odasına kitaplık koymak çok güzel oldu. Ufuk Hoca (Ufuk Timuçin) okulumuzu ziyarete geldiğinde kitaplıktaki kitapları işlevsiz görmüştü. Ben de birkaç değişiklik ile ailelerin ilgisini çekebileceğini düşündüğüm kitapları ekledim. Gelen ailelerimizin; bekleme odasında, bahçede, koridorlarda kitap okuduğunu görmek beni çok mutlu ediyor.
Aileler bir de öğrendikleri yeni bilgileri öğretmenlerine sorunca değmeyin keyfimize. Unutmayalım ki biz öğretmenlerin bilgiyi yayma görevi de var ve bu kitaplık bu görevi çok güzel yapıyor.


6- Ulaşılabilir ve temiz mutfak! Bu mutfak annemin mutfağı. İçinde yok yok. Okulumuza gelişi şerefine parti düzenlediğimiz fırın, çocuklarımızın lavaboya ulaşmasını sağlayan tabure, öğretmenlerimizin çeşit çeşit kahve ve kupaları, çay makinemiz, bitki çayı kutumuz, velimizin hediyesi kek kalıplarımız, baharatlığımız, şekerliğimiz derken koca bir mutfak oldu burası. Velilerimiz istediği zaman gidip çayını kahvesini alabiliyorken asıl amacımız çocuklarımızın burayı kullanması ve çeşitli kural ve becerileri denemesi. Örneğin ben mutfaktayken çocuğum geldiğinde "Buzdolabından çikolata alabilir miyim?" dediğinde nezaket kurallarına uymuş, izin vermediğimde ise mutfak kurallara uymuş olmakta; minicik bir sosyal beceri etkinliği.




7- Ayın Yıldızları Tablosu! Bu tabloda her ay, on çocuğumuzu belirliyoruz ve çocuklarımızın ilerlemelerini bütün okul ile paylaşıyoruz. Hem çocuklarımız hem aileleri hem de öğretmenleri onore olmuş oluyor. Burada bir de önem verdiğimiz becerileri ailelere göstermiş oluyoruz. Yani çocuğumuzun selam vermeyi öğrenmesi havuz problem çözmesinden daha değerli, bunu ailelere göstermeye çabalıyoruz.
8- Haftanın yazısı panosunda ise o hafta özel bir durum var ise genellikle onunla ilgili bir yazı kaleme alıyoruz ve ailelerimiz ile paylaşıyoruz. Sonrasında orada paylaştığımız yazıları dosyalayarak ailelerin ulaşmasını sağlıyoruz. Bilgilendirme ve bazen de aileleri özel konularda rencide etmeden bilgilendirme için bence çok keyifli bir çalışma.


9- Her sınıfta bir canlı çiçeğin olması hem öğrencileri hem öğretmenleri daha özenli kılıyor. Özellikle su çok seven çiçekleri tercih etmeliyiz ki her gelen çocuğumuz ufak ufak su döktüğünde, çiçeklerimiz çürümesin.
Fotoğraftaki su yoncası hayatımıza çok tatlı anılarla girmese de şimdi okulumuzun her yerinde ve hatta ailelerimizin evinde.
Çiçekleri çocuklardan gizlemek, zarar verirler kaygısıyla uzaklaştırmak bence çok doğru değil. Zarar versinler, üzüntümüzü görsünler, sonra bizimle birlikte onarsınlar, baksınlar, büyütsünler, açan çiçeklerini görsünler ve doğaya saygıyı öğrensinler. Bir öğretmen daha ne ister!


10- Ailelerimize dersleri hatırlatıcı küçük notlar verirsek, bu notları da buzdolaplarına yapıştırmalarını istersek; çocuklarımızın organizasyondan kaynaklanan problemlerini en aza indirmiş olabiliriz. Hem de kendini organize etme, plan yapma gibi becerileri çalışmış da oluruz evde. Biz okul açıldığında bunları tasarladık, çok da kullanışlı oldu.

Haftaya önerilerime devam edeceğim. Soru, görüş ve öneriler için nerelerden bana ulaşacağınızı artık çok iyi biliyorsunuz. Görüşmek üzere.

11 Mart 2019 Pazartesi

Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Seçerken Dikkat Etmemiz Gerekenler



Merhabalar. Geçen hafta yazdığım yazının ardından, yazdığımı sandığım yazımı aslında yazmadığımı fark ederek hemen kolları sıvadım ve bu yazıyı hazırladım.
Öncelikle belirtmem gerekir ki bu yazıyı hazırlarken kaynakça olarak kendi deneyimlerimi, yaptığım öğretmen ve aile görüşmelerini, yüksek lisans sürecim boyunca görüştüğüm akademisyenlerden aldığım bilgileri gösteriyorum.

Çocuğunun tanı aldığı ilk dönemlerde aileler neyi, nasıl düşüneceklerini, en doğrusunun ne olduğunu belirlemekte biraz zorlanabiliyorlar. Özellikle en önemli karar olan okul seçimi, en çok hata yapılan konu olarak karşımıza çıkıyor. Burada kötü/iyi okul karşılaştırması yapmak amacında değilim. Her okulun olumlu ve olumsuz yanları her birey için farklı olabilir. Her bireyin ihtiyacına cevap verebilecek okul niteliği farklıdır, bu nitelikleri doğru eşleştirmenin sağlanması amacıyla bu yazıyı yazıyorum.

  1. En önemli konu öğretmenler: Çocuğunuz ile sürecin en başından en sonuna dek ilgilenecek olan kişi öğretmeniniz, fizyoterapistiniz, ergoterapistiniz ya da dil ve konuşma terapistiniz olacaktır. Bu nedenle çocuğunuza en önemli katkıyı sağlayacak olan öğretmen en önemli konudur. Mutlaka kurumda çalışan öğretmenlerin mezuniyet derecelerini, alanlarını öğrenerek kaydınızı yaptırmanız gerekir.
    Önlisans ya da lise mezunu bir bireyin seanslara birebir girme hakkı yoktur bu nedenle dikkatli olunması gerekir. Özellikle küçük yaş dönemindeki bireyler için, sertifikalı özel eğitim öğretmeni yerine mutlaka alan mezunu bir özel eğitim öğretmeni ile çalışın. Maalesef özel eğitim sektörünün durumu sebebiyle; sertifikalı öğretmenlerle çalışmayan kurum neredeyse kalmadı ancak alan mezunu özel eğitim öğretmeni olan kurumları seçmekte fayda var.
    Öğretmenlerin mezuniyet yılından çok kurumdaki öğretmen sirkülasyonunu öğrenmeye çalışın. Sık sık öğretmen değişiyor mu bunu öğrenmek önemli. Genç bir öğretmen ya da yaşlı bir öğretmen ayrımı yapmak mantıklı bir adım değildir ancak durmadan değişen öğretmen kadrosunu tercih etmemek doğru bir adımdır.
    Buna ek olarak öğretmeninizle tanışmanız, ondan aldığınız enerjiyi değerlendirmeniz, öğretmenin üslubunun sizin için anlaşılır olup olmaması ve çocuğunuzun öğretmen ile ilk iletişiminin olumlu olması da önemlidir.
  2. Okulun fiziki durumu ve çocuğunuzun ihtiyacının eşleşmesi: Örneğin çocuğunuz büyük yaş grubunda olan ve fiziksel yetersizliğe sahip bir bireyse düz girişi olan, bütün özbakım becerilerini tek başına yapabilmesini sağlayan aparatları, cihazları bulunan bir okul tercih etmeniz çok önemli.
    Özellikle son dönemde sıkça üzerinde durulan güvenlik konusu da dikkat edilmesi gereken bir konu. Okulun kapılarının konumu, kapılarında güvenlik olup olmaması, kapıların emniyetli olup olmaması, pencerelerde önlem alınıp alınmamasına dikkat ederek kurumunuzu seçmeniz gerekir.
  3. Eğitimci bir kurum müdürü: Bu madde yüksek lisans sürecimde hocalarımın üzerinde oldukça sık durdukları bir konuydu, bu nedenle ekliyorum. Yöneticisi eğitimci olan kurumların daha çok eğitsel bakış açısına sahip oldukları, bu kapsamda adımları daha çok attıkları, birey odaklı çalışmalar yaptıkları düşüncesi hakim akademik çevrede. Ben de etrafıma bakınca aynı durumun söz konusu olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle eğitimci  ve her zaman ulaşabileceğiniz bir kurum müdürü olması oldukça önemli.
  4. Kapsamlı bir eğitim sunma kapasitesi: Günümüzde birçok eğitim programı sertifikası neredeyse peynir ekmek gibi dağıtılırken benim vurgulamak istediğim nokta çok program sunan okulları tercih etmemiz değil. Asıl nokta doğru öğretim yöntemlerini ve tekniklerini kullanabilen uzman kadronun kapsamlı eğitim sunması.
    Çoğu aile çocuklarının sadece konuşmasına, yürümesine odaklanabilir. Bu da hatanın en büyüğünü yapmalarına sebep olur: Gelişimi bir bütün olarak desteklememe. Gelişimin bir bütün olarak desteklenmesi önemli bir noktadır çünkü herhangi bir alanın dahi geriden gelmesi bütün alanları olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle bir kuruma gittiğinizde alınan değerlendirmede size her bir beceri alanıyla ilgili dönüt verilmiyorsa dikkatli düşünmekte fayda var.
  5. Aile rehberliği: Kurumlarda psikologlar aile rehberliği yapmak ve bütün bir kurumun psikolojik durumlarını değerlendirmek, desteklemek için bulunurlar. Bu nedenle aile rehberliği veren, desteklerde bulunan psikologların çalıştığı kurumları tercih etmekte fayda var. Açık açık sormak en güzeli "Kurum psikoloğunuz aile rehberliği veriyor mu?" sorunun cevabı evet ise "Bu ay hangi konuyu işliyor?/Hangi konuda rehberlik veriyor?" işte bu sorular sahiden aile rehberliğinin olup olmadığını anlamak için ideal olacaktır.
    Rehberlik almak sizin hakkınız, unutmayın.
  6. Kurumun nüfusu: Maalesef ülkemizde kalabalık okul iyi okuldur algısı mevcut. Ancak kendi yaşadığım süreçler sonrasında gördüm ki ne kadar az o kadar öz. Mahallenizdeki diğer çocuklar o merkeze gidiyor diye kalabalık bir merkeze gidip çocuğunuzun daha az kaliteli bir eğitim almasına sebep olmak doğru bir adım değildir. Şu bir gerçektir ki okulun nüfusu arttıkça kalite düşer, bunun aksini iddia etmek imkansızdır. Şöyle düşünün haftada 10 çocuk gören öğretmen mi daha yeterlidir 50 çocuk gören mi?
    Okulda herkesin birbirini tanıdığı, öğretmenler arası iletişim kurabilecek kadar kalabalık olan, nüfusu az kurumları tercih etmek daha doğru bir adım olacaktır.
  7. Kurumda bulunan diğer yetersizliğe sahip bireylerin profili: Burada sözüm "Sizin çocuğunuzda öğrenme güçlüğü var, otizmli çocuk görmemeli çocuğunuz. Psikolojisi bozulur." diyenlere.
    Farklılıklara saygı küçük yaşlardan edinilen bir beceridir. Bu beceri için en güzel fırsat ise çocuklarımızın yan yana ders almalarıdır. Bu nedenle çocuğunuzun yetersizlik türü ile kurumun ağırlıklı yetersizlik türünün farklı olmasına bakmaksızın, kurum sizin isteklerinizi karşılayan bir kurumsa kayıt yaptırabilirsiniz.
    Burada okulun giderek belirli bir alanda uzmanlaşması ve çocuğunuz için yetersiz kalması durumunu ihmal etmemeli. Örneğin bir okul işitme yetersizliği konusunda uzman kadro ile donatılmıştır ve çocuğunuzun görme yetersizliği vardır, burada kriterlerinizi karşılasa da kayıt yaptırmamanız daha doğru olacaktır.
  8. Kurum şeffaflığı: Şeffaflıktan kastım gelir gider durumu, kurum içi dinamikler vs. değil. Şeffaflık öğretmenlerin özgeçmişlerinin paylaşılması, kurumda uygulanan programların paylaşılması, değerlendirme sonrası bilginin aileye uzun uzun ve ücretsiz verilmesi gibi noktalar. Bu noktalar sağlanmıyorsa, her adımda bir ücret ödemek durumunda bırakılıyorsanız diğer kriterleri yeniden gözden geçirmekte fayda var.
  9. Sosyal etkinlikler: Rehabilitasyon merkezleri genellikle dışarıya kapalı ve sıklıkla sadece sınıflarda ders yapılan kurumlar haline geldi. Bu nedenle sık sosyal etkinlik yapan, sık sık sınıf dışında dersler yapan kurumları tercih etmenizi öneririm. Kast ettiğim şey bir piknik organizasyonu da olabilir bahçede bir seanslık ders de...
  10. Kurum ile eviniz arasındaki mesafe/ulaşım: Ben prensip olarak şundan yanayım: Araba ile çocuğumun okula ulaşımı yarım saatten fazla sürüyorsa oradan aldığı eğitimin işlevsel olamayacağını düşünüyorum. Okula ulaşmak için yol yorgunluğu çekmek, eve ulaşmak için yol yorgunluğu çekmek çok da keyifli değil. Ders öncesi ve sonrası yorulan çocuk, derste kendini hem zihinsel hem fiziksel olarak yormak istemeyecektir. Bu nedenle evinize ne kadar yakın o kadar iyi. Ancak evinize yakın diye diğer kriterleri görmezden gelmemek de önemli.
  11. İlk görüşme: Şimdi minik ipuçları zamanı:
    • Randevu verilmesi önemli. Görüşme esnasında "Gelin bakalım bakarız." gibi bir üslup varsa gitmeyin bile diyebilirim. Bir saat verilmesi ve görüşülecek olan kişinin kim olduğunun net olması önemli.
    • İlk görüşmeyi sizinle kim yapıyor, önemli. Kurum müdürü ise bu olumlu bir durumdur; ancak o seanslık öğretmenin boş olması sebebiyle öğretmen sizinle görüşüyorsa bu sıkıntılı bir durumdur. Bu, şu demektir: Programımız yok, denk geldi, oldu. Bu nedenle kiminle randevulaşıyorsanız onunla görüşmelisiniz.
    • Görüşmede sıklıkla eğitsel konular görüşülüyor mu buna dikkat edin. Daha çok ilaç, diyet, takviye gibi konular konuşuluyorsa siz eğitimle ilgili konulara girin ve bilgi alın.
    • Görüşmeye gitmeden önce okulu internetten, biliyor olabilecek kişilerden araştırın ve sorular hazırlayın.
    • Aklınızdaki her soruyu not alarak gidin, bu soruların her birini ayrı ayrı sorun. Sizin için önemli olan soruların cevaplarını ayrıca not alın. Bunlar karar verme sürecinizde çok önemli.
    • Okulu gezin, tuvaletlerini kullanın, olumsuz bir durum ile karşılaşırsanız sorun  ve nedenini öğrenin. O anlık bir tuvalet kirliliği mi yoksa hep mi böyle bilin. Temiz bir okul çok önemlidir. Bu temizlik özenin ve ilginin göstergesidir.
    • Buna ek olarak sınıflarda ders yapıldığı belli oluyor mu görün.Panolar dolu mu, duvarlarda çocukların ürünleri var mı, "sınıf kokusu" var mı bakın.
    • Okulu gezerken seanslar sürüyorsa sınıflardan gelen seslere dikkat edin. Sinirli, asabi ya da fazla yorulmuş öğretmen sesleri duyarsanız durumu tekrar sorgulayın.
    • "Bedava", "ücretsiz" kelimelerine odaklanmayın. Bedava masaj çocuğunuza hiçbir şey katmayabilir ama "aile rehberliği" size çok şey katar bunu unutmayın.
    • İlk görüşmeye çocuğunuz olmadan gidin, okul içinize sinerse ikinci görüşmeye değerlendirme amaçlı çocuğunuz ile gidin. Değerlendirme sonucuna ve çocuğunuzun kurumdaki durumuna göre kararınızı verin.
Ben bir özel gereksinimli birey annesi olsam mutlaka bu kriterleri ayrı ayrı değerlendirir ve kuruma öyle kayıt yaptırırdım. Çünkü rehabilitasyon merkezleri erken yaşlarda eğitim alabildiğiniz tek kurum olma özelliğinde. İlerleyen dönemde kaynaştırma süreci başlasa dahi, çocuğunuzun destek eğitim aldığı kurum olmaya devam edecek bu kurumlar. İyi bir kurum bulduğunuzda ömürlük bir destek bulduğunuzu düşünebilirsiniz. Çocuğunuz mezun olsa dahi sizi destekleyen bir yerin olması sizce de harika olmaz mı?
Umarım sizler için yararlı bir yazı olmuştur. Fikir veren ve yeni bilgiye ulaşmayı heveslendiren bir yazı olması için elimden geleni yaptım.
Haftaya görüşmek üzere. Sevgilerimle.