otizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
otizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Şubat 2025 Çarşamba

Niyeti Anlama Becerisi Nasıl Değerlendirilir?


Merhaba. Geçtiğimiz hafta kavram açıklamasını ve gelişimini anlattığım niyet anlama becerisinin ikinci yazısı ile devam ediyorum.

Çok soyut, çok katmanlı ya da karmaşık gelmiş olabilir bu beceri. Ancak düşünüldüğü kadar zor bir değerlendirme süreci olduğunu düşünmüyorum. Seminerde Samet Hoca tane tane, çok anlaşılır şekilde bahsetti ve benim için çok bilgi verici oldu.

Niyeti anlama becerisini nasıl değerlendireceğiz?

Burada ortam hazırlama ve materyal ile problem oluşturma bilgileri verildi. Şöyle özetleyebilirim:

İlk olarak başarısız eylemi oluşturup yardım edip etmediğine bakılabilir. Ulaşılamazlık durumu oluşturma, fiziksel engel koyma, yanlış/hatalı sonuç oluşturma, yanlış/hatalı yol sunma ile bireyleri başarısız eylemler oluşturulur ve ardından yardım edip etmedikleri gözlemlenebilir.

Yarım kalan/başarısız eylem sunulup başarılı biçimde tamamlayarak, taklit etmesi beklenerek değerlendirilebilir. Burada konuşmacı, literatürde sunulan çeşitli düzeneklerle niyeti anlamanın değerlendirilebileceğinden bahsetti. Bir kutunun üzerindeki deliğe tamamen uygun olan bir çubuğun yetişkin tarafından bir türlü kutuya atılamamasını içeren bir deneyden bahsetti. Kazara yapılma ihtimali olmayacak kadar uygun şekilde tasarlanmış bir düzenekten bahsediyoruz. Yetişkin, bireyden yardım istediğinde birey bunu doğru şekilde sonuçlandırabiliyor mu sonuçlandıramıyor mu buna bakarak niyeti okuma becerisi olup olmadığına bakılabilir.

Burada bir davranış varken 2 eylemli ya da ardışık 3 eylemli denemelerle yine niyeti anlama becerisinin olup olmadığı değerlendirilebilir. Görselleri fikir vermesi için ekliyorum.



Bu seminerden sonra yaptığım okumaların ardından bu beceriyi nasıl değerlendirebilirim ve okulda bu beceriyi nasıl gündeme getirebilirim, diye biraz düşündüm. Ardından aşağıdaki kaba değerlendirme formunu oluşturdum. Dilerseniz siz de bu formu alarak, farklı maddeler ekleyerek ya da çıkararak uygulama yapabilirsiniz. Ekleyeceğiniz ya da çıkaracağınız, eleştirdiğiniz herhangi bir nokta varsa bana da iletirseniz çok mutlu olurum.

Hedefler

Başlangıç Değerlendirmesi

Birinci Gözlem

İkinci Gözlem

Üçüncü Gözlem

Dördüncü Gözlem

Önkoşul Beceriler

Göz kontağı kurar.

 

 

 

 

 

Adına tepki verir.

 

 

 

 

 

Ortak dikkat sağlar.

 

 

 

 

 

Kişileri dinler.

 

 

 

 

 

Nesneleri takip eder.

 

 

 

 

 

Kişileri takip eder.

 

 

 

 

 

Belirli bir süre bekler.

 

 

 

 

 

Pekiştireci kabul eder.

 

 

 

 

 

Niyet Anlama Becerileri

Ulaşılamazlık durumunda yardım eder.

 

 

 

 

 

Fiziksel bir engelle karşılaşan yetişkine yardım eder.

 

 

 

 

 

Yanlış/hatalı sonucu olan davranışı doğru şekilde taklit eder.

 

 

 

 

 

Yanlış/hatalı yol sunulan bir davranışı doğru şekilde taklit eder.

 

 

 

 

 

Yarım kalan/başarısız şekilde sunulan tek eylemi başarılı biçimde tamamlayarak taklit eder.

 

 

 

 

 

Yarım kalan/başarısız şekilde sunulan iki eylemi başarılı biçimde tamamlayarak taklit eder.

 

 

 

 

 

Yarım kalan/başarısız şekilde sunulan ardışık üç eylemi başarılı biçimde tamamlayarak taklit eder.

 

 

 

 

 

İleri Düzey Niyet Anlama Becerileri

Olayları soralar.

 

 

 

 

 

Neden-sonuç ilişkisi kurar.

 

 

 

 

 

“Neden?” sorusunu yanıtlar.

 

 

 

 

 

“Sence…” sorularını yanıtlar.

 

 

 

 

 

Mecaz cümleleri anlar.

 

 

 

 

 

“Neden?” soruları sorar.

 

 

 

 

 

“Bence…” cümleleri kurar.

 

 

 

 

 

Mecaz kelimeleri kullanır.

 

 

 

 

 

Umarım sizler için faydalı bir yazı olmuştur. Sonraki yazımda görüşmek üzere.



Kaynak:

İzlediğim video: https://www.youtube.com/watch?v=LgWkorzDz74

Tez: https://dspace.ankara.edu.tr/server/api/core/bitstreams/cb1563e6-8b23-4dc0-99d3-3da8a6ac97f2/content

22 Nisan 2019 Pazartesi

Otizmli Bireylerde Sosyal Taklit Gelişimi ve Eğitimi



Merhabalar. Otizm Farkındalık ayı devam ederken ben de yazılarıma devam ediyorum. Farkındalık haftasının son iki haftası olduğu için ilerleyen dönemde sizden gelen sorulara yeniden dönüş yapabileceğim.
Bu hafta yine haftalardır bahsettiğim sempozyumda, Dr. Gökhan TÖRET'in "Otizm Spektrum Bozukluğunda Sosyal Taklit Gelişimi ve Eğitimi" konulu sunumunu kaynak olarak alıyorum. Gökhan Hoca'nın sunumuna katılamayanlar ya da benim aldığım notları bekleyenler (Sahiden artık böyle bir grup da oluştu.) için bu yazımı hazırladım. Şimdiden iyi okumalar.
...
Taklit hepimizin bildiği gibi bir davranışı gözlemlemenin ardından tekrar etmektir. Taklidin öğrenme ve sosyalleşme işlevleri vardır. Geçtiğimiz haftaki yazımda da çocukların neden taklit ettiğine ilişkin birçok madde sunmuştum. Buradan geçen haftaki yazıma ulaşabilirsiniz.
Taklit; özel eğitimde sıklıkla dil ve konuşma becerilerinin edinimi için kullanılmakta. Bu edinim bir yandan sosyal becerileri de etkilemekte. Bu nedenle sosyal taklide ayrıca bir göz atmakta fayda var.
Sosyal taklidin gelişim basamaklarını Gökhan Hoca şu şekilde sundu:

  1. Bebekler model aldıkları davranışın hedefini hedef alırlar. Yani hedefleri taklit etmek değil hedefe ulaşmaktır. Örneğin annesinin, bir şişenin içindeki çikolatayı kapağını açarak aldığını gören çocuk kapağı açmak yerine şişeyi kırıp da çikolatayı alabilir.
  2. Yaş ilerledikçe davranışın bütünü taklit edilmektedir. Burada hedef modelin hedefinden ziyade modelin davranışları haline gelir. Yani az önceki örnekteki bebek şişeyi kırmak yerine annesi gibi kapağı çevirmeye çabalar.
  3. Yaş ilerledikçe modeli tanıyorsak taklit etme ihtimalimiz artıyor. Yolda tanımadığımız bir kişiyi taklit etme ihtimalimiz düşükken tanıdığımız birini daha çok ve başarılı taklit ediyoruz.
(Peki iki haftadır taklit taklit diyorum da bu beceri neden önemli? Hemen araya girip kısaca anlatmak istedim. Çoğu davranışımızı, özellikle de toplumsal becerilerimizi, konuşma becerilerimizi taklit yoluyla öğreniriz. İlerleyen dönemde bağımsız şekilde öğrenmenin oluşması için kendiliğinden taklit önemlidir. Taklit bizim sosyalleşmemizi sağlayan ilk davranışımızdır. Bu nedenle taklit becerileri önemlidir.)

Otizmli çocuklara taklit becerilerine bakacak olursak:
  • Otizmli çocukların taklit becerilerini değerlendiren iki farklı bakış açısı var: Tamamen problemli bir alan olduğunu savunan ve bazı işlemlerde başarılı olduklarını savunan görüşler.
  • Otizmli çocuklar hedefe ulaşımı anlamakta zorlanmaktadırlar. Bu nedenle hedefe ulaşımı otizmli çocukların anlayabilecekleri şekilde desteklemek önemli.
  • Yeni nesnelerle becerileri taklit etmekte zorlanmaktadırlar. Burada aklımıza genelleme sorunu gelebilir. Bu nedenle taklit becerilerinde genelleme çalışmak önem kazandırmakta.
  • Genellemede yaşanan sınırlılıkların sebebi olarak: Motor becerilerdeki sınırlılıklar, ayna nöron sınırlılıkları, sosyal uyaranlara görsel dikkatini yoğunlaştırmada sınırlılıklar gösterilmektedir. Bu nedenle otizmli bireyler fizyoterapistler tarafından değerlendirilmelidir. Kurumlara kayıt yaptırılırken, sağlık raporu alırken mutlaka bir fizyoterapistin de değerlendirilmesi alınmalı ve bu değerlendirmeden alınan bilgi ile süreç şekillendirilmelidir. (Bu bence en önemli bilgi.)
  • Jestleri taklit etmekte diğer becerileri taklit etmekten daha çok zorlanıyorlar.
  • Kendiliğinden taklit etmekte zorlanmaktalar. Yapılandırılmış taklit de dahi desteğe ihtiyaç duyarken bu durum normal karşılanabilir ancak nihai hedefimiz, çocuklarımızın becerileri kendiliğinden taklit etmesi. Bu nedenle kendiliğinden taklidi de ayrıca destelemek gerekli.
  • Ertelenen taklit becerileri dil ve konuşma becerilerini yordayıcı şekilde sınırlıdır. Ertelenen taklit bir beceriyi bir ortamda taklit ederken sonrasında başka bir ortamda da bu beceriyi taklit etmesi ya da başka bir yerde gördüğü bir davranışı daha farklı bir yerde sergilemesi olarak özetlenebilir. Bu becerinin desteklenmesi gerekmekte.
Peki biz bu sunum sonrası neleri unutmamalıyız?
  1. Otizmli çocuklar da mutlaka ön değerlendirme alınırken fizyoterapistin değerlendirmesinden geçmelidir.
  2. Taklit becerilerini genellemeyi ayrıca çalışmak (Aslında her beceri için çok önemli.) önemlidir.
  3. Taklidin bütün basamakları ayrı ayrı çalışılmalı ve niyetinden kendiliğinden taklit becerisi gösterilmeye başlanmalıdır.
Tabi bu maddeler benim için ayrıca altı çizilmesi gereken konular ancak çocuğunuzun bireysel özelliklerine göre almanız gereken notlar farklı olabilir.
Umarım sizlere farkındalık oluşturacak bir yazı olmuştur. Soru ve görüşleriniz için nerede olduğumu, nasıl ulaşacağınızı biliyorsunuz. Haftaya görüşmek üzere, sevgilerimle.

8 Nisan 2019 Pazartesi

Otizmin Nedenleri



Merhabalar. Otizm Farkındalık Ayı içerisinde otizm konusundaki yazılarıma devam ediyorum. Geçen hafta da bahsettiğim gibi kaynağım aynı sempozyumdaki farklı bir akademisyenin konuşması olacak bu hafta. Dr. Merve UYTUN Hoca'mızın "Otizmin Nedenleri" başlıklı konuşmasından aldığım notlar ve slaytlarından aldığım fotoğraflar kaynağımı oluşturuyor. Şimdiden iyi okumalar.
...
Ben üniversitedeyken, Prof. Dr. Bülbin SUCUOĞLU'ndan Otizm dersini almıştım. O dersi Bülbün Hoca'dan alan son tayfa sanırım biziz. O derste otizmin sebepleri olarak elle tutulur bilgiler yerine "olabilir"ler ile ilgili konuşmuş ve bu olasılıkların da oldukça az olduğunu fark etmiştik. Ancak Merve Hoca'nın konuşmasından sonra otizmin sebeplerinin yavaş yavaş açığa çıkmakta olduğunu ve hatta, bir sonraki hocamızın sunumunun ardından belirli tiplerinin ortaya konduğunu gördüm; çok da mutlu oldum.
Merve Hoca nedenleri birkaç başlık altına alıp öyle sunmuştu. Aynı başlıkları (umarım yanlış şekilde not almamışımdır) ben de burada kullanmak istiyorum:

  1. Anatomik Nedenler
    • Otizmli bireylerle yapılan çalışmalarda görülmüş ki, otizmli bebeklerin doğum esnasında beyinleri normal ya da az miktarda küçük olabiliyor. Dört yaşına kadar otizmli çocukların %90'ının beyinleri ortalama gelişim gösteren bireylerin beyinlerinden daha büyük. Bu büyüme ergenlikte duruyor ve sonrasında beyin dejenere oluyor. Bu dejenerasyon doğuştan mı yoksa değil mi henüz ortaya konmamış.
    • Otizmli çocukların en çok büyüyen/bozulan beyin bölgeleri ise Dorsal (muhakeme etme becerisini etkileyen bölge) ve medial (öğrenme, hatayı fark etme, düzeltme becerilerini etkileyen bölge) prefrontal korteks, superior temporal korteks ve ilişkili olduğu amigdaladır (tekrarlayıcı davranışları kontrol eden bölge).
    • Beyaz cevher yapısında ve bağlantısında bozulmalar olmaktadır. 
    • Otizmli çocuklarda duyguları anlamaya çalışırken amigdalanın harekete geçmediği saptanmış. Oysaki ortalama gelişim gösteren bireylerde bu bölge, bu tür durumlarda aktive olmakta.
    • İletişimle ilgili olan Broca alanı, yüz tanımayla ilgili olan fusiform alan, beyindeki veri işlemleme süreciyle ilgili olan fronto temporal alanda farklılıklar görülmekte.
    • Hormonlarla ilgili yapılan araştırmalarda sıklıkla serotonin üzerinde durulmuş.Çünkü serotonin sosyal davranış, uyku, agresyon, kaygı, duygusal regülasyon gibi becerilerde etkili olan bir hormon. Ailede riskli bir durum söz konusu olduğunda otizmli çocukların serotonin seviyelerinde artış olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış. Yani genetik yatkınlığı olan ailelerin çocuklarında serotonin seviyesi yüksek çıkmış ve bu otizm ile ilişkilendirilmiş.
  2. Genetik Nedenler
    • Genetik faktörler incelenirken şu veriler karşımıza çıkıyor: Tek yumurta ikizlerinde %36-91 arasında, çift yumurta ikizlerinde %0-31 arasında, kardeşlerde %3-10 arasında, ebeveynlerde %2-3 arasında otizm olma ihtimali vardır ve bu oranlar bize gösterir ki otizmin genetik bir alt yapısı vardır.
    • Genetik ile ilgili yapılan çalışmalarla henüz otizmin %5'lik kısmı açıklanabilmiş durumdadır. Buna karşın oldukça fazla bilgi alanyazında var.
    • DNA gen diziniminden yola çıkarak oluşan mutasyonlar üzerinden birçok veri elde edilmiş. Hatta bu veriler üzerinden alınan bilgiler ile otizmin çeşitli alt tipleri ortaya konmuş ve bu mutasyonlardan kaynaklanan sorunların tedavisi için ilaçlar üretilmesi adına adımlar atılmış. (Bu bilgi, aynı sempozyumda, Doç. Dr. Pınar URAN'ın konuşmasından alınan bir bilgi.)
    • Merve Hoca aslında hangi gen ve kromozomlarla ilgili çok yararlı bir slayt sayfası hazırlamıştı ancak çektiğim fotoğrafta hiçbir şey görünmüyor. Bu nedenle üzerinde çalışılan genlerle ilgili herhangi bir bilgi veremeyeceğim.
    • Bütün bunlara ek olarak bir de risk oluşturabilecek durumlar var:
      • Anne ve babanın yaşının ilerlemiş olması
      • Hamilelikte diyabet, obezite, hipertansiyon, kanama, stres,
      • Annede polikistik over sendromu olması,
      • Ters doğum, erken doğum, fetal stres, doğumda kullanılan anestezi, müdahaleli vajinal doğum,
      • Yaz bebeklerinde ayrıca bir parantez söz konusu: Hamilelikte ve erken çocuklukta D vitamini eksikliği üzerinde duran çalışmalar var. D vitamini genleri ve beynin gelişimini sağlayan bir vitamin. Bu nedenle etkili olacağı düşünülmekte. Hayvanlarla yapılan çalışmalarda geçici D vitamini eksikliğinin uzun dönemde OSB ile ilişkili olacağını ortaya koymuştur.
      • Beslenme sorunları, anemi.
  3. Çevresel Nedenler
    • Burada ilk maddeyi aşılar alıyor. Aşıların otizm ile ilişkilendirildiği çalışmalar yok. Aşıların içinde olan ve olmayan civa çeşitleri ile ilgili yapılan çalışmalarda dahi bir ilişki bulunamamış.
    • Günümüz dünyasında günlük yaşamda maruz kaldığımız yaklaşık seksen bin toksik maddenin etkisinin olabileceği düşünülmekte ("Ama hangisinin?" sorusunun yanıtı henüz yok.)
    • Ailelerinde otoimmün hastalıkların, yani bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıkların fazla olması bir risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor.
    • Probiyotikler üzerinde biraz durmak gerekiyor. Gereksiz, yanlış, vücudumuza yaraından çok zararı dokunan probiyotikleri almak gen transflerine sebep oluyor olabilir. Bu nedenle dikkatli tüketmeye gayret etmeli.
    • Ağır psikososyal yoksunluk da bir diğer risk faktörü. 
Böyle birbiri ardına sıraladığım bu risk durumları bize ne göstermeli?
  1. Otizmin genetik faktörlerle ortaya çıktı yavaş yavaş kabul ediliyor. Bu nedenle her otizmli çocuğun hastanelerin genetik bölümüne giderek aile üyelerinin ve kendisinin kan vermesi önemli. Hangi kromozomda ne gibi farklılıkların olduğu belirlenmeli. Hiçbir sonuç çıkmasa dahi ilerleyen dönemde yapılacak olan bilimsel çalışmalara destek olmak adına bile bu yapılabilir.
  2. Diyet yapıyoruz, otizme çare oluyoruz diyerek aldığınız bilgileri hemen uygulamamalısınız. Çocuğunuzun immün sistemini, duyarlılıklarını muayene ettirmeden bu tür kararları almamalısınız. Önemli dönemlerde alması gereken önemli besinleri almayan çocuklarda farklı problemler ortaya çıkabilir, bunu unutmamalı.
  3. Sempozyum sonrasında sorulan sorulardan da öğrendik ki erkenden fark et, bütün tetkikleri yaptır, hemen eğitime başla, doğru beslen ve spor yap, gerektiğinde ilaç kullan, ilerlemeyi değerlendir, otizmin belirtisini azalt. Denklem bu kadar karmaşık, meşakkatli ama uygulanabilir.
Haftaya yeni bir yazı ile görüşmek üzere. Sevgilerimle.

2 Nisan 2019 Salı

Otizmin Erken Bulguları



Merhabalar. Bugün 2 Nisan 2019 Otizm Farkındalık Günü ve dolayısıyla Otizm Farkındalık Ayı başladı. Bu ay boyunca otizmle ilgili yazılar, bilgiler paylaşmak hedefim var. Bir öğretmen ve bir özel eğitim gönüllü olarak bunu yapmanın bu ay içerisinde yapacağım en yararlı şey olacağını düşünüyorum.
Bugün Ankara Üniversitesi Özel Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ankara Üniversitesi Otizm Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin birlikte hazırladıkları ve sempozyum vardı. Sempozyumda farklı üniversite ve bölümlerden hocalar gelerek otizm konusunda güncel bilgileri bizimle paylaştılar. Bu ay içerisinde yayınlayacağım beş yazının beşi de bu sempozyumdan aldığım notlar kaynağı ile kaleme alınmış olacak. Sempozyumda emeği geçen her akademisyene ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
...
Sempozyumun ilk konuşmacısı Doç. Dr. Esra Yürümez'di ve konusu "Otizmin Erken Bulguları"ydı. Otizmli çocukların hayatlarının ilk dönemlerinde gösterdikleri erken bulguları bizlere anlattı. Hadi başlayalım.
...
Erken tanı; erken dönem plastisitenin daha hızlı ve kalıcı olması ve sosyal becerilerin ediniminin daha hızlı olması gibi sebeplerle oldukça önemlidir. Her çocukta erken belirtilerin farklı olması, tanı kriterlerinin tanıyı net şekilde koymaya uygun olmaması, gelişimsel özelliklerin yaşla birlikte değişme ihtimali sebebiyle bekleme durumlarının olması ve standart tanımın dışındaki belirtilerin olması sebebiyle tanı koymada çeşitli sınırlılıklar yaşanmakta. Ancak ülkemizde konulan Otizm tanılarının %92'si, YGB tanılarının %61'i geçerli ve güvenilir şekilde karşımıza çıkmakta. (İtiraf etmek gerekirse benim düşündüğümden daha büyük bir oran bu.)

Erken tanı sürecinde biz öğretmenlerin/eğitimcilerin çok hakim olmadıkları psikiyatrik değerlendirme sürecinde neler yapıldığı ile ilgili bilgi verildi sempozyumda. Gebelikten itibaren yaşanan süreçle ilgili ayrıntılı bilgi alınan, çocuğun gözlemlendiği, çocuğun anne ve baba ile sözel ve sözel olmayan etkileşiminin gözlemlendiği, gelişim düzeyinin belirlendiği, uyumsal işlevlerin değerlendirildiği bir süreçmiş psikiyatrik muayene. Oturum sonrasında gelen soruda bu muayenenin beş dakika bile sürmemesi eleştirisi yöneltildi hocalara. Hocalarımız ise kendi çalışma şartlarının zorluğundan ve sistemden şikayet ettiler. (Kim haklı siz karar verin.)

Esra Hoca erken dönem belirtileri şu şekilde sıraladı:
  • En erken belirtiler, aileler fark etmese bile ilk altı ayda ortaya çıkmış oluyor. Bu belirtiler duyusal hassasiyet olarak görülüyor. Ayrıca motor becerilerde de gerilik söz konusu olabiliyor.
  • İlk bir yılda motor becerilerde farklılık daha sık görülen bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
  • İletişim ve tekrarlayıcı davranışlar ilk bir yıl belirleyici değilken iki yaşından sonra ortaya çıkabiliyor ve belirleyici hale geliyor.
  • İlk belirtiler genellikle otizmin spesifik belirtileri olmadığı için tanı koymak zor olabiliyor. Motor gecikme, aşırı ya da azalmış duyusal hassasiyet, davranış farklılıkları, duygu uyumlanmasında güçlükler, uyku-yeme-dikkat konularında zorluklar otizme özel sınırlılıklar olmadığı için tanı koymak güç olabiliyor.
  • İlk aylarda göz temasından kaçınma, sosyal bir davranış olarak gülümsemelerde azalma, hareketli nesneleri takip etmeme, 2-6 ay arasında herhangi bir nesneye yönelirken orta hatta anormallikler ve göz teması süresinde uzama olmaması belirtileri vardır.
  • Altıncı ayda; baş kontrolünde zorluk, desteksiz oturmada güçlük, nesnelere uzanmama, azalan motor hareketler, azalan göz teması tepki süresi, görsel dikkatte problemler, kas konusunun az ya da fazla olması, nesneleri elden ele geçirmede güçlük belirtileri vardır.
  • Babıldama başladığında ritmik kol hareketleri eşlik etmemesi önemli bir bulgudur.
  • İlk 6 aydaki motor becerilerdeki sorunlar 3-4 yaşlardaki sosyal davranışları ve problemlerini yordamaktadır. (Bu bence çok önemli bir bilgi.)
  • Dünya Sağlık Örgütü'nün standartlarına göre desteksiz oturma 5. ayda edinilirken OSB olan çocuklarda 7. ayda edinilmektedir. Desteksiz ayakta durma 10. ayda edinilirken OSB olan çocuklarda 13. ayda edinilmektedir. Bağımsız yürüme 12. ayda edinilirken OSB olan çocuklarda 18. ayda edinilmektedir. Bu farklar da önemli ipuçları sunmaktadır.
  • İki yaşından itibaren dil ve konuşma becerilerinde ve sosyal becerilerde problemler artar. En önemli dört alan bulguları ile ileriye dönük ipuçları sunar: Dikkat, duyusal-motor, sosyal-duygusal ve iletişim.
    • Ortak dikkat ve sosyal katılım konusunda yaşanan güçlükler, duygu regülasyonu sorunları ile ilişkilidir.
    • Olumlu duygulanım, yani biri gülümserken karşısındakine gülümseme ya da olumlu duyguları ifade etmek için karşısındakine gülümseme çok azdır.
    • Alıcı dil becerilerinde de sınırlılıklar vardır. (Ben yoğun olarak ifade edici dilde olarak biliyordum ancak bu bilgi benim bilgilerimi de tazelemiş oldu.)
Esra Hoca bir de uygulama için önerilerde bulundu:
  1. Yaşamın ilk üç yılında her çocuğun gelişimi belirli aralıklarla değerlendirilmelidir.
  2. Gelişimsel açıdan riskli olan çocuklar otizm açısından da değerlendirilmelidir.
  3. Her bebek şu kritik aylarda şu alanlarda mutlaka değerlendirilmelidir:
    • 4-6 ayda elleri orta hatta birleştirme
    • 6 ayda desteksiz oturma
    • 6-15 ayda ince motor beceriler
    • 3-10 ayda kaba motor beceriler
    • 18-24 motor stereotipilerin varlığı
  4. Riskli çocuklar multidisipliner bir bakış açısı ile değerlendirilmelidir.
Benim için otizmin erken belirtilerini yeniden gözden geçirme ve alanyazında yeni elde edilen bulguları öğrenmek için değerli bir konuşma oldu. Buradan hocamıza sonsuz teşekkür ediyorum.

Otizmin farkındayız, değil mi?

Peki bu yazıyı okuduktan sonra ne yapabilirsin? İlgileneceğini düşündüğün arkadaşlarına gönderebilirsin, sayfanda paylaşabilirsin, etrafındaki insanlara bu yazıdan öğrendiklerini aktarabilirsin. Benim aklıma ilk gelen bunlar oldu. Hadi bu ay otizmi bilmeyen kalmasın!

Haftaya görüşmek üzere, sevgilerimle.

28 Ocak 2019 Pazartesi

Otizm ve Onay/Yönerge Takibi



Merhabalar. Konuları fazla genel seçtiğim son dönemde oldukça ayrıntılı ve spesifik bir konu seçmek istemiştim. Böyle düşünürken bir velim ile çocuğumuzun performansı üzerine konuşurken bu konu çıkıverdi ortaya. Ben de hemen topladım makalelerimi, kitaplarımı, notlarımı başladım bu yazımı yazmaya. Hadi başlayalım!
...
Otizm bildiğiniz gibi, DSM-V'te tamamen sosyal bir iletişim problemi olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle otizmle ilgili çalışmalarımızda sıklıkla sosyal beceriler ve iletişim becerileri çalışıyoruz. Bilimsel bilgiyi takip eden, yeni bilgilerle yoluna şekil veren öğretmenlerin tümü bu bilgiye sahip. Bu bilgi ile son birkaç yıldır çalışmalarımızı şekillendiriyoruz.
Sosyal bir iletişim bozukluğu olması sebebiyle otizmli çocuklarla çalışırken kullanılan yönergeler, cümleler; seçilen kelimeler, ifadeler oldukça önemli hale geliyor. Otizmli çocuklara yönerge verirken nelere dikkat edilmeli?

  1. Yönergenin içinde, başında, sonunda çocuğumuzun ismi olmamalı. "Hüdaverdi gel." değil de sadece "Gel." tercih edilmeli. Bunun sebebi; isin farkındalığı olmayan bir çocukta ismini bir yönerge olarak algılama durumu oluşmasını engellemektir.
  2. Çocuğun alıcı dil ve işitsel hafızasına göre kullandığımız kelime sayısını ayarlamalıyız. Henüz dört kelimelik işitsel hafızası olan bir çocuğa "Hadi Hüdaverdi, bardağı al da bana getir bekliyorum." derseniz bu yönerge yerine getirilemeyecektir. Bunun yerine "Bardağı bana ver." ya da "Bardağı odadan bana getir." yönergeleri daha kullanışlı olacaktır.
  3. Buna ek olarak yönergeyi sunarken verdiğimiz ipuçları da önemli. Örneğin su istediğiniz çocuğunuza her defasında sürahiyi göstererek "Su ver." diyorsanız bu ipucunu çekmeniz biraz zor olabilir. Bu nedenle çocuğunuzun ihtiyacına göre yönerge sunarken destek sunmalı ve çocuğunuzun her hareketini doğru algıladığınızdan emin olmalısınız. Örneğin sürahiyi göstermenize gerek yokken siz göstermeye devam ederseniz ilerleyen dönemde çocuğunuz "Su ver." yönergesini sürahi olmadan almayabilir. Bu noktalara dikkat etmeliyiz.
  4. En önemli nokta: Yönerge vermek emretmek değildir! Oyun oynamayı bilmeyen, çevreyi algılamada güçlükler çeken bireylerde yönerge sunmak bu algıların açılması ve çeşitli becerilerin desteklenmesi için gereklidir ancak her yönergeyi emredercesine, sert bir sesle vermek doğru bir hareket olmayacaktır. Örneğin en "popüler" yönerge "ver". Oyun esnasında sıra alarak oyun oynaması için çocuğunuzun "Ver!" yönergesine uyabiliyor olması yeterli. Siz, evde bu yönergeyi emreder gibi çalışırsanız çocuğunuza öğreteceğiniz tek şey: "Benim yönergem olmadan hareket edemezsin!" olur. Halbuki amacımız çocuklarımızın bağımsızlaşması, bize bağımlı hale gelmesi değil.
  5. Çocuğunuz yönergeye uymadığında önce görsel ipucu, ardından sözel ipucu, ardından model olma, daha sonra kısmi fiziksel ve en sonunda fiziksel yardım uygulayarak aşama aşama yardım etmelisiniz. Örneğin “Arabayı al!” yönergemiz olsun. Çocuğumuz arabayı almadı, arabayı gösteriyoruz. Yine almadı, “Al!” diyerek sözel ipucu sunuyoruz. Yine almadı, arabayı kendimiz alıp “Bak ben aldım. Sen de al.” Gibi sözel ifadelerle destekleyerek model oluyoruz. Yine almadı, elini hafifçe arabaya doğru getiriyoruz “Al!” diyoruz. Yine almadı, fiziksel yardım uygulayarak arabayı almasını sağlıyoruz. Bunu her seferinde en başından uygulamanıza gerek yok. Örneğin ilk denemede model olmada aldıysa çocuğunuz bir üst basamaktan başlayın yani sözel ipucundan. Model olmaya gerek kalmadan sözel ipucu ile alıyorsa görsel ipucuna geçin. Böyle böyle çocuğunuz bağımsız olarak yönerge almayı öğrenecektir.
Bizim, çocuğumuz ile yaşadığımız sorun ise yönergelere bağımlı hale gelmesi ve bu yönergeleri artık kendi kendine vermeye başlamış olması. Otururken "Otur!" demesi, eşyalarını toplarken "Topla!" demesi bu davranışlarına örnek olarak gösterilebilir. Buna ek olarak bir de izin almak için bu kelimeleri kullanıyor olması da var. Bir yerden kalkmak istiyorsa bana dönerek "Kalk!" demesi örnek olarak gösterilebilir. Peki bu durumda ne yapılmalı?
  1. Öncelikle durumun sebebi ortaya konmalı: Ben önce kendi derslerime, sonra diğer arkadaşlarımın derslerine ardından eve ve en sonunda devam ettiği kreşe baktım. Baktığımızda gördük ki kreşte yoğun bir yönerge bombardımanı var.
  2. Sebebe bağlı olarak bir müdahale programı belirlenmeli: Sebebi kreş olduğu için önce kreşteki öğretmenlerini bilgilendirdik. Ardından kendi derslerimizde bu duruma şekil vermek amaçlı UDA prensiplerinden yararlandık. Süreç boyunca çocuğumuza "uyaran silikleştirme" uyguladık. Buna ek olarak bağlamdışı yönergelerini ve kelimelerini bağlama çektik ya da görmezden geldik.
  3. Müdahale programı tutarlı şekilde uygulanmalı: Sonuç alana dek çocuğumuz ile her ortamda bu tekniği uyguladık. Evde, kreşte, okulumuzda her yerde çocuğumuz bu teknik ile giderek daha az uyarana maruz kaldı ve giderek daha az yönerge aldı ve bu da bağımsızlaşmasını sağladı.
  4. Müdahale programını sonlandırma: Henüz biz bu basamaklandırmanın üçüncü basamağındayız ancak çocuğumuzun kendi kendine yönerge vermeleri istediğimiz seviyede (Yani %0 olarak görünmesi.) sergilenmeye başladığı zaman süreci kalıcılık ve genelleme aşamalarını planlayarak sonlandıracağız.
Bu örnek olayla yönerge bağımlılığı üzerine nasıl çalışmamız gerektiğini net bir şekilde ortaya koyduğumu düşünüyorum. Yönergeleri aşama aşama azalt, bağımsızlaşmaya destek ol! Hepsi bu.

Umarım hepimiz için faydalı ve değerli bir yazı olmuştur. Soru ve görüşleriniz için şimdiden teşekkürler. Haftaya görüşmek üzere.

10 Eylül 2018 Pazartesi

Hiperleksi nedir?

Fotoğraf okuloncem.com'dan alınmıştır.


Keyifli bir haftadan herkese merhabalar. Bu hafta, çok bilinmeyen ve üzerine çok konuşulmayan bir konuyu konuşmak istedim: Hiperleksi. Bu konunun aklıma nereden geldiğini merak ediyorsanız hemen açıklayayım: Okulumuzda bir çocuğumuzun hiperleksi olduğunu fark ettik ve bu haber bizde bir bayram havası estirdi. Okuldaki öğretmenlerle bu konuyu araştırıyorken "Dur ben bu konuyu blogda da yazayım." dedim. Hadi başlayalım.
...
Hiperleksi; ilk dönemde okuduğunu anlamadan okuma, erken yaşlarda diğer performanslarından yordanamayacak şekilde okuma becerisidir. Hiperleksi için; bir eğitim almadan, erken çocukluk döneminde okuma becerisinin görülmesi gerekmektedir.

Hiperleksi bireylerin özelliklerine bakacak olursak;

  • Otizmli bireylerin %10-20'sinde görülebilmektedir.
  • Sıklıkla erkeklerde görülür.
  • Yüksek zihinsel performansı olan otizmli bireylerde hiperleksi görülmektedir.
  • Yüksek işlevli otizmli bireylerde sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
  • Sıklıkla eşlik eden sosyal ve duygusal problemler söz konusudur. Duygusal problemlere aşırı kaygı ve korkuları örnek olarak verebilirim.
  • Dil ve konuşma becerilerinde sınırlılıklar gösterebilirler. Dili anlama, konuşma, bağlama uygun konuşma, dili kullanma gibi becerilerinde sınırlılıklar olabilir.
  • Ekolali eşlik edebilmektedir.
Hiperleksi olan bireylerin eğitimlerinde ne gibi değişiklikler yapılabilir?
  1. Öğretimi yazılı kaynaklar üzerinden devam ettirebilirsiniz. Hiperleksi olduğu takdirde kelimeleri görünce hipnoz olmuş gibi davranan çocuğunuz dersler esnasında da keyifle derse katılacaktır.
  2. Dersler esnasında görsel uyaran vermek daha doğru olacaktır.
  3. Çocuğunuzun ruh sağlığı için sık sık bir oyun terapistinden değerlendirme almasını sağlayın. Ayda bir ya da üç ayda bir psikolojik değerlendirme alınması daha doğru olacaktır. Duygusal olarak hassas olan bu bireyler, siz farkında olmasanız da çeşitli zorlanım içerisinde olabilirler. Bu da çocuğunuzun öğrenme yaşantılarını olumsuz yönde etkiler.
  4. Dil ve konuşma becerileri alanında yoğun destek alınmalıdır. Burada mühim olan doğru desteği doğru yoğunlukta vermektir. Bunu ihmal etmeyin.
  5. Erken dönemde okuduğunu anlama becerileri desteklenmelidir. Bu destek ile diğer gelişim alanlarında da yeni çalışma alanları oluşturulabileceği unutulmamalıdır.
  6. Özellikle erken dönemde kreş ile kaynaştırma eğitimi mutlaka alınmalıdır. Bunun sebebi de yaşanılabilecek sosyal sorunlardır. Hiperleksi tanısına sıklıkla sosyal problemler de eşlik eder. Bu nedenle erken dönemde sosyal deneyim girdisi sağlanması ve çocukların bu açıdan desteklenmesi önemlidir.
  7. Bütün sosyal ve duygusal sorunların sonucunda ısrarcı ve takıntılı bireyler olabileceklerinden bu takıntılar üzerinde çalışılması gerekmektedir. Bu çalışmalar da erken dönemde yapılmalıdır.
Peki bizim okulumuzdaki çocuğumuzda biz bunu nasıl fark ettik? Çocuğumuz kitapların barkodlarına bakıyordu, öğretmeni kitap okurken bir kelimeyi yanlış okursa parmağı ile o kelimeyi gösterip düzeltmesini sağlıyordu. En sonunda öğretmeni çocuğumuza 8 kelime kartı içinden istediğini vermesini söyledi ve çocuğumuz sekiz denemenin sekizinde de başarılı oldu. Örneğin kartların içinde "Kalem" varsa istendiğinde bunu verebildi. Söz konusu çocuğumuzda konuşma becerisi henüz yok, kendini işaretlerle ifade edebiliyor. Ayrıca yoğun korku ve kaygı yaşıyor. Bunlarak ek olarak bir de otizm tanısı var. Bütün bunlar bizi hiperleksiye götürdü. Şimdi öğretmeni derslerini buna göre şekillendirecek.

Çocuğunuzda hiperleksi olup olmadığından şüpheleniyorsanız özel eğitim öğretmeninize başvurun. O size en net ve doğru bilgiyi verecektir.

Umarım sizler için farklı bilgiler sunan ve yeni bilgiler edinmeye teşvik eden bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere. Sevgilerimle.


Kaynakçam:

Musayev, C. (2015). Otistik bireylerin eğitiminde okul yöneticisi boyutunda bilişim teknolojileri kullanımı alan taraması: Edirne ili örneği (Master's thesis, Trakya Üniversitesi).

Kondolot, M. (2014). Otizm Spektrum Bozukluklarının Tanısında M-Chat (Modified Checklist For Autism In Toddlers) Tarama Testinin Geçerlilik-Güvenilirliği, Kayseri'De 18-24 Aylık Çocuklarda Otizm Spektrum Bozukluklarının Sıklığı ve Etiyolojide Bazı Çevresel Faktörlerin Rolü.