matematik öğretimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
matematik öğretimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Şubat 2021 Pazar

Özel Gereksinimli Bireyler ve Problem Çözme Stratejileri

Merhaba. Bu hafta editörlüğünü Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Gürsel'in yaptığı "Özel Gereksinimli Öğrencilere Matematik Beceri ve Kavramlarının Öğretimini Planlama ve Uygulama" kitabından öğrendiğim problem çözme stratejilerini anlatacağım. Alıntı yapacağım bölüm ise Arş. Ör. Kadriye Uçar'ın yazdığı "Problem Çözme" bölümü. Bendeki Vize Akademik'in 2020 Kasım basımı. İlgilenenlere önerebileceğim, kapsamlı ve pratik bilgilerle dolu bir kitap. Lisans yıllarımda bu kitap elimde olsa, şimdi çok farklı becerilere sahip bir öğretmen olabilirmişim, diye düşünmedim değil.

Hadi başlayalım.

Problem çözme becerisi çalışırken aslında çocuklara "stratejiler" öğretiyoruz. Kitapta da bu stratejilerden dördü sıralanmış. 

1- Süreç Stratejisi

Benim sıklıkla kullandığım bu. Burada çocuklara, problemi çözerken izlemeleri gereken yol öğretiliyor. Örneğin şöyle bir basamaklandırma yapıp bu basamakları bir bir öğretebiliriz: Problemi oku. Verilenleri bul. İstenenleri bu. Hangi işlemi yapacağına karar ver. İşlemi yap. Sonucu yaz.

Ben bu stratejiyi bir tarif gibi yazarak öğretiyorum. Örneğin "problem kızartması yemek tarifi" ya da "problem bayıldı yemek tarifi" gibi. Bir de bu tarifi basamak basamak bir ajandaya/deftere dönüştürünce harika bir ipucu da oluşturuyor.

2- Sayı Ailesi Stratejisi

Ben bu stratejiyi neredeyse hiç kullanmıyorum. Benim için fazlaca karmaşık ve uzun süreli bellek problemi olan çocuklar için, bolca hafıza gerektirdiğinden, kullanışlı değil. Ayrıca kendim problem çözerken kullanmadığım bir stratejiyi öğretmem daha zor ve zaman alıcı olacağından tercih etmiyorum. (Tabi bir çocuğumun ihtiyacı olduğunu ve daha kullanışlı olacağını görürsem kullanmalıyım, o ayrı.)

Bu stratejide herhangi üç sayı verilerek dört farklı işlem organize etmeleri istenir ve bunun öğretimi yapılır. Sonra da problemlerde bunun uygulanması beklenir. Problemleri daha hızlı çözmek için ideal gibi görünebilir, ancak bu sayı ailelerini öğrenmek, akılda tutmak zor olabilir.

Kitapta 2,5 ve 7 verilmiş. Örnek işlemler ise şöyle:

2 + 5 = 7          5 + 2 = 7          7 - 5 = 2          7 - 2 =  5

3- Anahtar Kelime Stratejisi

Bu strateji öğretilirken çeşitli anahtar kelimeler, çeşitli işlemler ile eşleştirilir ve çocuğa bu eşleşmeler öğretilir. "Daha, daha fazla, aldı, ekledi, arttı, daha çok" gibi kelimeler görünce toplama, "daha az, kayboldu, azaldı, yedi, gitti, bitti" gibi kelimeler görünce çıkarma, "katı, kere, çarptım, her" görünce çarpma, "bölüşürse, paylaşırsa, pay ederse, bölerse" görünce bölme gibi. 

Bu strateji kullanışlı ama her zaman değil. Bu nedenle sorunun genel anlamını anlamayı desteklemekte de fayda var. Anahtar kelimelerden ipucu alıp, genel anlama bakmayı desteklemek daha işlevsel olabilir.

4- Şemaya Dayalı Öğretim Stratejisi

Burada hedef, soruları daha somut bir hale getirmek. Çocuğumuza bir şema çizmeyi öğretiyoruz. Bu şemaya bilgiler yerleştiriliyor. Ardından bilinmeyen bilginin bulunması sağlanıyor ve işlem tamamlanıyor.

Ben bu stratejiyi kullanırken şemayı bazen balon, bazen top bazen tren ile gösteriyorum. Çocuklar için ilgi çekici olabiliyor.

Aslında oldukça kullanışlı. Ben son dönemde, kendi problem çözme öğrenimim sürecinde öğrendiğim gibi "verilen/istenen/sonuç" şemalarını kullanıyordum. Geçtiğimiz günlerde bir öğretmen arkadaşım "işlem" şemasını da eklediğini gördüm. (Bir arkadaş dediğim de, bu alanda ilerlememe vesile olan öğretmen arkadaşım Meryem. Kulaklarını çınlatalım, bana öğrettikleri ve ilham oldukları çok kıymetli.) O günden bu yana "verilen/istenen/işlem/sonuç" şemalarını kullanıyorum.

...

Gelelim bu yazıdan benim çıkardığım sonuca. Ben şemaya dayalı strateji kullanırken, öte yandan süreç stratejisini de kullanıyorum. Böylece şema kullanmayı da öğretmiş oluyorum. Şemayı zamanla çekerken süreci öğretmiş oluyorum. Aynı zamanda anahtar kelimelerden de yararlanabileceğini de öğretiyorum ama sadece onlara güvenmesini de engelliyorum. Biraz daha eklektik bakıyorum diyebilirim.

Umarım sizlere fikir veren bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere.

2 Ekim 2017 Pazartesi

Dokunmatik (Touch Math) Matematik Yöntemi ve Öğretimi


Merhabalar. 31 Mart-2 Nisan 2017 tarihleri arasında Konya’da düzenlenen Gelişim Yetersizliği Sempozyumu süresince edindiğim bilgileri paylaştığım yazılarımın sanırım sonuncusu ile karşınızdayım. Bu haftaki yazımı Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yıkmış”ın “Gelişimsel Yetersizliği Olan Çocuklara Matematik Kavram ve Becerilerinin Dokunmatik Matematik Yöntemi ile Öğretimi” konulu sunumunu kaynak alarak hazırladım. Daha önce kavram öğretiminin temeli olan eşleme becerilerinden bahsetmiştim. Şimdi ise birkaç basamak öne giderek “Touch-Math” yani hocamızın çevirisi ile “Dokunmatik Matematik” yöntemi ile rakam, dört işlem ve problem çözme becerilerinin nasıl öğretileceği ile ilgili bilgiler sunacağım.
Touch-Math, üniversitede aldığım matematik öğretimi dersinde son sınıftaki bir arkadaşın gelip bize tanıttığı bir yöntemdi. O dönemden beri sıklıkla kullanmasam da her zaman acil durumda yanına alınacaklar listemde yer aldı. Hadi bakalım başlayalım.
...
Touch-Math; adı üzerinde dokunarak matematiği algılama ve hissetmeye dayalı bir yöntemdir. Rakamların üzerine rakamı ifade edecek kadar nokta vs koymaya dayanan bir yöntem olarak özetleyebiliriz de. Nokta belirlemeye dayanır. Zaten oldukça soyut olan sayı ve rakam kavramlarının somutlaştırılmasını hedefler. Birçok öğretim yöntemi denenmiş olmasına rağmen matematiğin bu becerilerini edinmeyen öğrencilerde uygulanıp oldukça etkili ve kalıcı sonuçlar alınmıştır. Biraz karmaşık gelebilir. Ancak birazdan örnekler verdiğimde daha ne olacağından eminim.
Touch-Math yönteminin birçok olumlu sonucu var. Matematiğin ezberleme gerektiren noktalarını uygulamaya dökerek daha rahat öğretmemizi ve öğrenmemizi sağlar. Sıralı öğreme stratejisine dayandığı için basamaklandırması ve uygulaması oldukça basittir.  Sayının değerini temsil eden noktalar söz konusu olduğundan dokunsal, görsel uyaranlara da hitap etmektedir. Bu yöntemin eğlenceli olması sonucu matematik kaygısı azalır ve daha bağımsız olur öğrenciler. Özel gereksinimli çocuklarımızın sosyal kabulünü zorlaştıran parmakla sayma, abaküs gibi yöntemler yerine bu yöntem kullanıldığında bireylerin sosyal ve bireysel algıları da değişmektedir.
Ne kadar çok yarar saydım, değil mi?

Şimdi isterseniz öncelikle rakamların öğretimi ile başlayalım. Sıra ile gittiğimizi ve en son sıfırı öğrettiğimizi vurgulamak isterim. Aşağıdaki bütün örnekleri daha önce kullandığım bir öğrencime göre el alışkanlığı olmuş halde paylaşıyorum. Her çocuğa göre noktaların yerleri, büyüklüğü, şekli, görüntüsü vs. her şey  değişebilir, unutmayın. 
Fotoğraf ile anlatmak daha kolay olacak benim için.



Şimdi de toplama işleminin nasıl yapıldığına bakalım:

Çıkarma işlemi:

Çarpma işlemi:

Ve son olarak bölme işlemi:

Burada önemini vurgulamak istediğim başka bir konu daha var. Her aşamada noktaları kullanmak yerine en başından yavaş yavaş uyaranları çekmek daha doğru. Biz buna “uyaran silikleştirme” diyoruz. (Bunun için daha ayrıntılı bir yazı hazırlamam gerekiyor sanırım.) Bu uyaran silikleştirme konusunda daha ayrıntılı bilgiyi kurumunuzdaki özel eğitim öğretmeninden alabilirsiniz.

Ayrıca öğretmeniniz böyle bir yöntem seçmeden evde kendiniz böyle bir yöntem denemeye başlarsanız, bu; hem öğretmeninize saygısızlık olur hem de çocuğunuzun kafası karışır. Unutmayın: Yöntem kararını çocuğunuzun hayatındaki herkes oturup tartışarak beraber vermeli.

21 Ocak 2020'de, gelen bir soru üzerine yazıya ekleme yapıyorum.
Deneyimlerim sonucunda bu yöntemin çeşitli olumsuz yönleri olduğunu düşünüyorum. Bu yöntemi kullanmış diğer uzman arkadaşlarım ile yaptığımız görüşmelerde de aynı soru işaretlerini duydum. Bu soru işaretlerini şu şekilde özetleyebilirim:

  • Parmakla saymaması için, kaynaştırma ortamında etiketlenme ve dışlanma yaşamaması için çocuklara bu yöntemi öğretiyoruz ancak hiçbir çocuk rakamların üzerine nokta koyarak matematiği öğrenmiyor, parmaklarıyla sayarak öğreniyor. Etiketlenme olmaması için attığımız adım, daha çok dışlanmaya ve farklılaşmaya sebep oluyor.
  • Bu yöntemi kullanmaya karar verdiğimiz çocukların, sınıf öğretmenleri ya da matematik öğretmenleri de bu yöntemi kullanıyor ve biliyor olmalılar. Bir merkez, sadece bir öğretmenin uyguladığı ve çocuğun diğer hiçbir ortamda görmediği bir yöntem, bence işlevsel değil.
  • Buna ek olarak; bu yöntemi başlattığımız çocuğumuzun hayatında, bu yöntemin sunduğu uyaranları silikleştirene dek var olacağımızın bir garantisi yok. Bu yöntemi bilen, özel eğitim sektöründe yüz kişi çıkar mı bilemiyorum. Bu nedenle, sekteye uğrama, erteleme ya da kopma durumları için bu yöntem yine uygun değil. "E öğretmen öğrensin!", kabul, güzel mantık. Ancak her öğretmen yeni bilgiye açık değil ve maalesef çoğu öğretmen on yıllık bilgiler ile mesleğine devam ediyor. Bu riski almak ne kadar doğru, siz karar verin.
  • Bu yöntem sıklıkla otizmli bireylerle kullanılıyor. Otizmli bireyler için uyaranı, ipucunu, pekiştireci çekmenin ne kadar ayrıntılı ve özen gerektiren bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak bu bolca emek gerektiren süreç çoğu zaman ihmal ediliyor ve noktalar olmadan işlem yapamayan, ipucunu çekmekte gecikilince ipucu bağımlısı olan birçok çocuk ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu da ayrıca önemli bir nokta.
    Gelen soruya cevaben eklemelerim burada bitiyor. Şimdi yeniden 2 Ekim 2017'de yazdığım yazıma devam edebiliriz.
Umarım sizler için anlamlı ve kullanışlı bir yazı olmuştur. Soru, öneri ve görüşlerinizi her zaman bekliyorum. Şimdiden kolaylıklar. Sevgiler.