25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele günü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ocak 2019 Pazartesi

Umut Veren Söyleşi Yazı Dizisi - 3



Merhabalar. Son iki haftadır değerli bir arkadaşım ile yaptığım, tanı alma-tanı ile yola devam etme ve tanı sonrası yaşamı hakkında sorular sorduğum ve sonrasında deneyimlerine dayanarak önerilerde bulunmasını istediğim bir röportajı paylaştım sizlerle. Bu yazı dizisini yayınladığım günden bu yana farklı kişilerden ve uzmanlardan görüşler aldım. Herkese verdiği fikir, herkeste uyandırdığı etki bir başka olmuş. Bende neler oldu anlatmak istiyorum.

Biz özel eğitimciler kendi aramızda hep konuşuruz: A bu eğitimi istiyor mu? B eğer konuşabiliyor olsaydı bu uygulama hakkında ne dersi? Ben bu amacı çalışıyorum ama acaba C keyif alıyor mu bu süreçten? Sorular sorular... Bu soruları sorarak çocuğumuzun motivasyonunun en yüksek olduğu konuyu bulup oradan yola devam etmeye çalışırız. Ne kadar doğru yaptığımızı görmüş oldum. Arkadaşımın öğretmeni ile sağladığı uyum ve motivasyon bana ilham oldu.

Söyleşide konuşan, yazan kişi seneler önce Engelli Raporu olan, RAM raporu olan, rehabilitasyon merkezine giden bir öğrenciydi. Bu süreçte annesinin kendine olan inancını, desteğini çok ön plana alması beni mutlu etti. Her zaman diyoruz, anne ve babalar sürecin içinde inançla olursa her şey daha hızlı ve güzel ilerliyor. Bu söyleşide de bunun canlı ispatını görmüş olduk.

Her zaman kurumda, evde ya da okulda olamadığını; bazen dışarıdan tuhaf tepkiler alabildiğini söylerken bize tam karşımızdan ayna tuttu aslında. Bu yaz, biliyorsunuz, bir yaz kampı oluşturduk ve bu yaz kampında bolca eğlendik çocuklarımızla. Hep sokaktaydık, hayatın içindeydik. Kimi zaman bakışlarımızla "Mazur gör." mesajı verdik karşımızdaki insanlara. Bunu çocuklarımız hissetmedi mi? Bence hissettiler ve mazur görünmekten hoşlanmadılar. Bu nedenle onlar bizi mazur gördüler. Bunu artık biliyorum ve çok utanıyorum. Toplumun farklılıklara olan saygısızlığını özel gereksinimli bireylerin mazur görmesi... Çok sinirlendirici bir durum!

Cevaplarda altı bolca çizilen bir konu daha vardı: Sabır. Özel eğitim sabır işi evet. Ancak bu sabrı sadece ebeveynler ve öğretmenler değil, çocuklar da göstermeli. Bu sabrı da çocuklara biz öğretmeliyiz. Kur'an'da Yusuf'un babası oğlunun kaybolduğunu duyunca "Şimdi bana güzel bir sabır düşer." diyor ya. İşte o güzel sabrı hem biz öğrenmeli hem de çocuklarımıza öğretmeliyiz. Sabretmek söylenerek, bağırarak, çağırarak olacak iş değil; ne dersiniz? Güzel sabretmek en güzeli.

Son dönemde ergenlik başlangıcında olan çocuklarım ve aileleri üzerine sık sık okumalar yapıyorum. Bu okumalarla birlikte ister istemez o çocuklarım hakkında uzun uzun düşünüyor ve çareler arıyorum. Ailelerin yorgunluğu, üzgünlüğü beni de içine çekiyor ister istemez. Buna bir çare öneriyor röportajım: Birlikte, inanarak, sabırla ilerlemek! Gelişim süreci karmaşık olduğu kadar keyifli de. Bu keyfi yaşanan olumsuzluklar görünmez kılabiliyor evet ancak mühim olan doğru bilgiyi alıp, sabırla onu uygulayarak yola devam edebilmek.

Umarım röportaj bende uyandırdığı etkiyi sizde de uyandırmıştır. Bu dizi sonrası çocuklarımızın gözünden dünyaya daha güzel bakabiliyorum. Daha umut dolu ve daha mutluyum. Umarım sizler de öylesinizdir.

Haftaya görüşmek üzere. Sevgilerimle.

25 Kasım 2018 Pazar

25 Kasım İçin



Merhabalar. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü sebebiyle bit yazı yayınlamak istedim.

Bence şiddet sadece kadınlara, engellilere, çocuklara değil; toplumun her bir ferdine farklı farklı şekillerde meydana geliyor. Çoğunluk, erkeklerden şiddet gören kadınlar olduğu için bu gün organize edilmiş ancak bence ilk mücadele etmemiz gereken şey şiddetin ta kendisi.

Geçtiğimiz perşembe günü Küçük Ağaç Psikolojik Danışma Merkezi'nde bir söyleşiye katıldım. Bu söyleşide Uçan Süpürge Vakfı'ndan kadınlar geldiler ve bize şiddeti anlattılar. Şiddet gördüğümüzde yalnız olmadığımızı hatırlattılar ve birçok motto ile beni yalnız bıraktılar. Bu mottolar öyle değerli ki!

Unutma, şiddet "Geliyorum!" der!

Şiddet varsa sevgi yoktur!

Farklı şiddet yoktur!

Bu mottoları sadece kadınlar değil, erkekler de not almalı bence.

Gelelim şiddet türlerine. Bu şiddet türlerini okurken sadece erkeğin kadına uyguladığı şiddet olarak görmeyin. Her cinsiyetin/yaşın/ırkın her cinsiyete/yaşa/ırka uyguladığı bir şiddet türü olarak okuyun bence:

  1. Fiziksel şiddet: Bu, hepimizin bildiği ve haberlerde sıkça duyduğumuz şiddet türü. Bu şiddet türünde, diğer türlerde de olduğu gibi kazara olma durumu yoktur. Canınız acıyorsa  şiddettir, yanlışlıkla olmaz. (Örneğin öğrencisine tokat atan bir öğretmen fiziksel şiddet göstermektedir.)
  2. Cinsel şiddet: Onaysız yapılan bütün cinsel davranışlar cinsel şiddetdir. İmalara cevap vermemek, soruya hayır dememek onay değildir. Net bir şekilde "Evet!" denmediği sürece yapılan bütün cinsel davranışlar şiddettir. (Örneğin kendisiyle birlikte olmak istemeyen eşine bütün akşam hakaretler yağdıran bir kadın cinsel şiddet göstermektedir.)
  3. Psikolojik şiddet: Bütün diğer şiddet türlerine eşlik eden, en az fark edilen ve en çok maruz kalınan şiddet türü. Bir erkeğin, bir kadının vücudunu beğenmemesi ve bunu ifade etmesi, belli etmesi; kötü hissettirmesi, sevgilinizin yanında tedirgin olmanız... Hepsi psikolojik şiddet! (Örneğin kaptan pilotun yanında bulunan stajyer pilota yetersiz hissettirmesi bir psikolojik şiddettir.)
  4. Sosyal şiddet: Girdiğiniz sosyal ortamlarda, sosyal paylaşım siteleri de dahil olmak üzere, gördüğünüz şiddettir. "Gittiğin yerden konum at." cümlesi, az vakit ayrıldığı için şiddetli yakınma cümleleri, isim takma, başkalarının yanında rencide etme, internette uygunsuz fotoğraflarını yayınlama; hepsi sosyal şiddet. (Örneğin çocuğunu herkesin yanında azarlayan anne sosyal şiddet göstermektedir.)
  5. Dijital şiddet: Hayatımıza en son giren şiddet türüdür. Dijital ortamda bedensel bütünlüğümüze ve saygınlığımıza gölge düşürecek her türlü hareket bu şiddet türünün içindedir. Teknolojik araçları kontrol için kullanma, fotoğraflar üzerinden tehdit etme gibi davranışlar dijital şiddettir. (Örneğin ayrıldığı sevgilisinin birlikte çekindikleri fotoğraflarını, eski sevgilisinin babasına göndermekle tehdit eden bir erkek dijital şiddet göstermektedir.)
Bir de şurada çok değerli bir yazısı var sevgili Sevgi Hoca'mın, okumanızı öneririm. Yazı, şiddetin psikolojik kökenleri ile ilgili.

Peki şiddetten nasıl korunacağız?
  • Şiddet geliyorum dediğine göre öncelikle birliktelik yaşadığımız kişinin illa ki fiziksel olmasa da diğer şiddet davranışlarını gözlemleyerek bu davranışlara engel olacağız, karşılıklı iletişim ile bunları sonlandırmaya çalışacağız.
  • Karşılıklı konuşma işe yaramıyorsa ve şiddetin farklı türlerini görmeye devam ediyorsak bu kişiyi terk edeceğiz! "Ama benim çocuğum var!", "El alem ne der?!" demeyeceğiz. Çocuklar şiddet dolu bir ortamda büyüdüklerine, emin olun, boşanmış bir ailenin oluşturduğu ortamdan daha kötü koşullarda büyümüş oluyorlar. Ayrıca el alem hep konuşuyor, sizin hayatınızdan değerli değil.
  • Eğer şiddet artarak ve canınıza kast edecek şekilde devam ediyorsa en yakın savcılığa gidip derdinizi anlatmanız önemli. Haklarınızı öğrenmek size iyi gelecektir.
  • Ayrıca kadına yönelik şiddetle ya da genel olarak şiddetle mücadele eden derneklere, vakıflara üye olursanız hem kendinizi yalnız hissetmezsiniz hem de sizden daha kötü durumdaki insanların yalnız hissetmesine engel olmuş olursunuz.
  • En önemli konu paylaşmak! Bu paylaşımlara inanmak ve saygılı karşılık vermek de önemli!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'nde şiddetin farkında ol, bilinçlen ve önce "insan" olduğunu unutma.

Umarım yardımcı olan, fikir veren bir yazı olmuştur.
Haftaya görüşmek üzere.