Merhabalar. Geçen hafta başladığım yazı dizimin ikinci yazısını sizinle paylaşıyorum. Geçen hafta, yazımı yayınladıktan sonra çok değerli dönüşler aldım. Birçok yeni öneri, fikir ve hayal var şimdi aklımda. Bu hayaller, fikirler ve öneriler gerçek oldukça, sizinle paylaşmaya gayret edeceğim. Sanırım bu yazı dizisi ara ara kaleme aldığım, hepimizin bir bütün haline getirdiği, uzun sezonlar devam eden bir mahalle dizisine dönüşecek ve bu beni çok heyecanlandırıyor.
Hadi bu haftaki önerilerime başlayalım.
1- Kurumların/okulların müdürleri, sıklıkla çocukların ulaşamadığı, daha yoğun otorite imajları içeren ve biraz da "yukarıda" kalan bir profil sergilerler ülkemizde. Sayın Bakan'ımızın oluşturduğu "bize yakın yönetim" profili ile bunun yıkılacağını şimdiden söyleyebilirim. Buna ek olarak seneler önce bu okulu kurarken yaptığım okumalarda gördüm ki okul yönetimi ne kadar "samimi" ve "yakın" olursa o kadar iyi. Samimiyetten kastım velilerle abla/ağabey ilişkisi değil. Bütün velilerime "siz" diye hitap etmeninin önemini biliyorum ancak odamın kapısının her zaman açık olması bu samimiyetle ilgili bence. Bir rehabilitasyon merkezinde ya da bir okulda, yönetimin kapısının hep açık olması bence yeterince güven verici bir ilişki kurmak için yeterli. Ki, bu açık kapıdan belirli kişiler değil herkes girebiliyor, girmeli.
2- Bu açık kapının yanında sıklıkla çocuklarımla ve velilerimle iletişim kurmamı sağlayan uyarı levhaları, özel gün kutlamaları ya da fotoğrafta gördüğünüz gibi geri sayımlar olabiliyor. Bu pencere sayesinde çocuklarımla ve ebeveynleriyle sıklıkla iletişim kurabiliyorum. Muhabbet etmeye vaktimiz ya da bahanemiz yoksa, bu pencere güzel bahaneler oluşturabiliyor. Buna ek olarak farkındalık oluşturmamız gereken konularda da bulunmaz bir yardımcı! Pencereleri donatmak okulu da şenlendiriyor, önermesi benden.
3- Bazen bu köşeyi çocuklarım ile birlikte hazırlıyorum. Burada da "çevre düzenleme" ve "estetik" konularında gömülü öğretim yapmış oluyorum. İnce kas becerileri, görsel dikkat... Bunları saymıyorum bile.
4- Hazır okul yönetiminden bahsetmişken, bir de odamın içinden bahsedeyim size. Bu öneriyi Yeni Zelanda'da özel eğitim faaliyetleri yürüten bir öğretmen arkadaşımdan almıştım. Çocuklarının fotoğraflarının karşısında olduğu bir çalışma alanının, onu daha çok motive ettiğini söylüyordu. Denedim ve evet, haklı. Her görüşmemde, her aldığım kararda, her zorlandığım dönemde, her çalışma zamanımda tam karşımdalar ve bana gülümsüyorlar. Grup seanslarında çekilmiş fotoğraflar, derse giderken merdivenlerde çekilmiş fotoğraflar, bahçedeki fotoğraflar derken birçok anı var tam karşımda. Burada şunu atlatmadan geçemeyeceğim: Bir çocuğum bu tabloda kendi fotoğrafı olmadığını fark etti ve, fark edebileceğiniz gibi, çerçevenin üst kısmına getirip kendi fotoğrafını astı. O günden beri odama izinsiz "dalarak" bu çerçeveyi izlemiyor; çünkü artık orada kendisinin de olduğunu biliyor. Bu muhteşem!
5- Çerçevenin solunda gördüğünüz diğer bir grup çerçeve ise benim diplomalarım. Aldığımız eğitimlerin şeffaf bir şekilde velilerle, çocuklarla paylaşılması gerektiği taraftarıyım ben. Örneğin bir veli bana bir soru sorduğunda "Uzmanlık alanlarım bu tablolarda var ve bu benim alanıma girmiyor. Sizi şu hocama yönlendirmem daha doğru." diyebiliyorum. Ayrıca muhatap oldukları uzmanın nerelerden geçip buralara geldiklerini görmek de velilerde daha saygı dolu olma hissi uyandırıyor görüşündeyim. Ben kendi odama bunu astım, ilerleyen dönemde paylaşacağım kartlarla da bekleme odasında her bir uzmanın özgeçmişini keyifli bir üslupla anlatarak koydum. Bütün velilerimiz hangi uzmanımız ne iş için eğitim aldı biliyor, bu harika.
6- Eski sekreter masamızın olduğu yer, sekreter koltuğunun azizliğine uğramış ve biraz siyahlaşmış ve lekelenmişti. Bu karartı beni ve babamı pek rahatsız eder olmuştu. Bir gün oturduk ve bu alanı yeniden tasarladık. Daha doğrusu birlikte planladık, babam uyguladı ve bu şekilde bir köşemiz oldu. Bu köşe sayesinde yoğun olarak "organizasyon becerileri" çalışmış oluyoruz. Örneğin ayın 14'ünde ne olacak, 28'inde ne yapılacaktı gibi sorular sık sık konuşulunca, çocuklarımız da değişiklikleri kabul etme, bu durumlara adapte olma gibi beceriler daha hızlı edinmiş oluyorlar.
7-Bu köşenin içinde dört adet farklı alan var: Teşekkürler Köşesi, Duyurular Köşesi, Haftanın Sözü Köşesi ve Anılar Köşesi. Her köşenin bir amacı var.
Teşekkürler Köşesi; önceki hafta olan güzel bir olay/durum için ilgili kişiye teşekkür ettiğimiz ve çocuklarla nezaket kuralları çalıştığımız köşe.
Duyurular Köşesi; o ay ya da hafta içerisinde olacak etkinlikleri çocuklarımıza önceden haber verdiğimiz köşe.
Haftanın Sözü Köşesi; önceki günlerde okulda dile getirilmiş ve herkesin diline dolanmış esprili bir cümlenin aktarıldığı köşe. Burada amacımız çocuklarımızın sözlerinin bizim hayatımızda bir "şey" ifade ettiğini onlara göstermek.
Anılar Köşesi; geçmiş günlerden fotoğraflar sergileyerek çocuklarımıza okulun bir parçası olduğu hissini verme amacıyla oluşturulan ve "Başından geçen bir olayı anlatma." amacını gerçekleştirmek için fırsat sunduğumuz bir köşe. Çok da işe yarıyor bence.
Okulunuzun girişine her hafta değiştirdiğiniz böyle bir köşe hazırlamak bence çok keyifli. Hele ki bu köşe, her ay değişen belirli bir çocuğun sorumluluğunda ise...
8- Son dönemde küresel ısınma ve iklim krizinin yaşantımıza ve geleceğimize etkilerine ilişkin oldukça fazla kafa yoruyor ve ne yapabilirim diye çok sorguluyorum. Bu sorgulama bu denli yoğunlaşmadan önce de kağıt, su, elektrik tüketimi gibi konularda tasarruf konusunda okulda farkındalık oluşturmaya çabalıyordum. Okul açıldıktan birkaç hafta sonra okula aldığım ilk şeyler bu geri dönüşüm kutuları oldu. Burada amacım doğaya saygıyı gömülü olarak çocuklarımıza öğretmek.
9- Öte yandan başka amaçlarım da var. Her katta bir tane olan bu kutular, çocuklarımıza "geri dönüşüm", "tasarruf", "bilinçli tüketim" gibi konularda ilham olmamıza yardımcı oluyor.
Tek yüzü kullanılan her kağıt okulumuzda müsvedde oluyor, ikinci yüzü kullanılınca bu kutulara atılıyor.
Ya da elimizdeki çöpün bu kutuya ait olup olmadığını üzerindeki resimlere bakarak belirliyor ve "benzer", "farklı", "nesne kategorileri" gibi konularda da öğretim yapmış oluyoruz. Bunlar bulunmaz fırsatlar.
10- Geçtiğimiz yıl hepinizin tanıdığı Engelli Hakları Savunucusu Ayşe Sarı, bir çağrıda bulunmuştu. Bu çağrı ile biz de okulumuza engelli hakları sözleşmesinin eğitim hakkını içeren 24. maddesini duvarımıza astık. Ailelerimizin, okuduğunu anlama becerisi olan çocuklarımızın okuması için değerli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Siz de okulunuza bu gibi hak temelli bilgilendirme levhaları asarak velilerinizin daha bilinçli olmasını sağlayarak çocuklarınızın hayat kalitesini arttırabilirsiniz. Ayrıca suistimale oldukça açık bir alan olan "özel gereksinimli bireylere destek" konusunda, ailelerin haklarını öğrenmesini sağlayarak, haklarının sabote edilmemesi ya da suistimal edilmemeleri konusunda onlara destek olmuş olabilirsiniz.
Bu haftaki önerilerim bunlardı, görüş ve önerilerinizi nereden bana ulaştıracağınız biliyorsunuz. Haftaya görüşmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder