Merhabalar. Uzun bir bayram tatili sonrası yazılarıma
kaldığım yerden devam ediyorum. İlk yazı olarak böyle bir konu seçmiş olmam
sizi şaşırtabilir. Malumunuz bayram tatilinde yaşanan kazalar ve sonrasında
sevdiklerimizin hayatını yitirmesi, hayatın olağan akışında olan ölüm ile
insanları kaybetmemiz gibi durumlar, beklenmeyen ölümler ya da hamile olan
annenin bebeğini yitirmesi… Bu konular hepimizin hayatında en azından bir kere
yaşayabileceği konular. Bu tür durumlarda çocuklarımıza tavrımız nasıl olmalı,
neler yapmalıyız sorusu sorulunca ben de hemen aldım makalelerimi, kitaplarımı
elime; sizler için yazmaya başladım.
Öncelikle şunu kabul edelim. Yaşanılan kayıp sizi de
etkiledi. Anne ve babaların hiç duyguları yokmuş gibi yaşamalarına gerek yok. Kök aileden bir ferdin vefatı, bir hamileliğin istenmeyen şekilde son bulması, boşanma kararı verme, ülkede yaşanan bir afet... Bütün bunları hepimizi etkiler. Her
sağlıklı birey gibi yas sürecini de yaşamak ve karşılamak gerekiyor.
Yas sürecinden bahsedelim isterseniz.
Yas “sevilen birinin
ölümünden ya da yurdun, ulusun uğradığı bir felaketten duyulan derin acı ve bu
acıyı gösteren davranış”tır. Psikoloji bilimi, çeşitli tepkilerden meydana gelen yas sürecinde yaşanan tepkileri “yas tepkileri” olarak
nitelendirir. Bu tepkiler
olağandır, sağlıklı olan, bu yası yaşamaktır. Bunu ihmal etmemeliyiz.
Sağlıklı
olan yas tepkileri: Şok, üzüntü, öfke,
suçluluk, kaygı, korku, yalnızlık, yorgunluk, çaresizlik, uyuşma, isteksizlik,
umutsuzluk duyguları yaşanabilir. Fiziksel olarak midede boşluk duygusu, kalpte
ve boğazda sıkışma, gürültüye karşı duyarlılık, nefeste darlık, halsiz hissetme,
ağız kuruluğu görülebilir. Zihinsel süreçlerde ise inanmama, dağınık düşünme, hatalı
düşünme, halüsinasyonlar, dağınık dikkat, unutkanlık, kabuslar görülebilir.
Davranışlarda görülen tepkiler uyku ve yeme sorunları, dikkatsiz veya takıntılı
davranma, alkol ya da başka bir madde kullanma, sosyal çevreden ve kaybedilen
kişiyi hatırlatan uyaranlardan kaçma ve/veya bu uyarıcılardan ayrılmama, ölüm
gerçeğini reddederek kaybedilen kişiyi arama olarak görülmektedir. Bütün bunlar
olağan ve beklenen durumlardır. Mühim olan, bu süreci sağlıklı bir şekilde
atlatabilmektir.
Peki bu sürecin aşamaları yok mu? Her duygunun, düşüncenin ve
gelişimin olduğu gibi yasın da aşamaları vardır. İlk aşamada insanlar şok
yaşarlar ve hissiz oldukları bir dönemden geçerler. Sonrasında inanamama ve
inkar dönemi başlar ve birey kaybın olduğunu reddederek hayatına devam eder.
Ardından kaybedilen kişinin gelmesinin istendiği ve beklendiği “arzulama”
süreci başlar. Bu arzu yerine gelemediğinde ise “çaresizlik” evresi başlamış
olur. Çaresizlik evresinde yüksek kaygı yaşandığı için birçok alanda (iş yaşamında güçlük, aile ile iletişim kuramama gibi) sorunlar
baş gösterebilmektedir. Çaresizliğin ardından kabullenme ve bu yas ile birlikte
hayatına devam edebilmeyi kapsayan son aşama başlar. Bu aşama ile yas sona
ermiş olur.
Gördüğünüz gibi yas durumunda kendinize vermeniz gereken bir
zaman söz konusudur. Peki çocuklarımıza ne zaman ve nasıl anlatmalıyız?
- Kendinizi hazır hissetmeden çocuğunuz ile bu konuyu konuşmayın. Hangi ebeveyn hazır hissediyorsa bu konuşmayı o yapabilir.
- Büyükbabanın vefatı, doğacak olan kardeşin kaybı, anne ve babanın boşanma kararı gibi bilgiler çocuğa verilirken sır veriyormuş gibi, gizli bir şifre sunuyormuş gibi ya da onun sorumluluğunda olan birçok şey varmış gibi bir üslup yerine net ve doğal konuşmak daha değerli ve beklenendir.
- Özellikle boşanma kararlarında çocukların sorumluluğu olmadığı ve bunun anne-baba arasındaki ilişki olduğu vurgusu önemlidir. Çocukların suçluluk duygusu hissetmemesi gerekmektedir.
- Doğru bilgiler vermek önemlidir. “Senin baban melek oldu.” yerine “Babanın kalbi durdu ve artık yaşamıyor. Bu nedenle artık bizimle olamayacak. Birlikte onun olmadığı bir hayata alışmamız gerekiyor. Bence birbirimize destek olabiliriz.” daha güzel bir ifade. Burada çocuğunuzun gelişim dönemi, dil ve konuşma becerilerinde yetkinliği gibi ölçütlerle kuracağınız cümleleri siz belirleyin. Her çocuğun anlama düzeyi farklı olacağından buna dikkat etmeniz gerekmekte.
- Ayrıca yukarıdaki maddede kasıtlı olarak “melek oldu” ibaresini kullandım. Soyut açıklamalarla ve yalanlarla çocuklarımızın süreci daha rahat atlatacağını düşünmek büyük bir hatadır. Net ve doğru bilgi oldukça önemlidir. Soyut kavramlar daha çok kafa karışıklığı yaratabilir.
- Sizi etkileyen her kayıp çocuğunuzu da etkiler. Ağır düzey zihinsel engelli diye hiçbir bireye bu süreci açıklamamazlık etmemeliyiz. Her birey bu yası farklı şekilde yaşar, bunu ihmal etmeyin.
- İletişim şeklinizin doğru bilgiler içeren ve açık bir iletişim şekli olması gerektiğini unutmayın. Bütün bir ailenin yaşadığı yas süreci böylelikle daha sağlıklı devam edecektir.
- Ölüm bilgisini vermeden önce aşama aşama durumu ortaya konmalıdır. Aniden söylemek doğru olmayacaktır. Bu aşamaları ebeveyn kendi belirlemelidir. “Annen öldü.” yerine “Dün bir telefon aldım. Annenin hastanede olduğunu söylediler. Annen yolda yürürken ona bir araba çarpmış. Hastaneye hemen götürmüşler. Çok uğraşmışlar ama kurtaramamışlar. Bu nedenle annen artık bizimle değil.” demek daha doğru olacaktır. Bu açıklama esnasında çocuğunuzun sorularına açık olun. Sorularına samimiyetle cevap verin. Soru soruyor olmasını yadırgamayın.
- Yas sürecinde herkesin farklı aşamalardan farklı hızda geçtiğini unutmayın ve çocuğunuzun yaşayacağı yasa saygı duyun ve sabırlı olun. (Kendinize karşı da sabırlı olun.) Çocukların tepkileri bizlerin tepkilerinden farklı olabilecektir. Bu farklılığa saygı duyarak kendi duygularınızı da açık yüreklilikle ifade edin. Çocuğunuz ile, onun dil ve konuşma becerileri el verdiğince bunları paylaşın.
- Açıklamanızın ardından hem kendinizin hem de çocuğunuzun fiziksel ihtiyaçlarına önem verin. Sağlıklı hissetmek ve sağlıklı olmak iyi gelecektir.
- Çocuğunuzun bu kayıp hakkında konuşmamasını değil, konuşmasını destekleyin. Yas sürecinde konuşmamak değil konuşmak, fotoğraflarını görmek, kaybedilen kişi ile ilgili hatıraları yaşatmak sürecin sağlıklı geçmesini sağlayacaktır.
- En önemlisi; çocuğunuz üzülmesin diye çaba sarf etmek yerine onun üzüntüsüne ortak olmanızdır. İhmal etmeyin.
- Kaybedilen kişi ile ilgili mekan, eşya, fotoğraf gibi şeyleri yok etmek ya da o yerlere gitmemek yas sürecinin daha uzun ve acı geçmesini sağlayacaktır. Yas, acının olduğu yerde yaşanmalıdır. Çocuklarınızın ruhsal durumuna göre bu yüzleşmeyi yaşamasından kaçınmayın, hatta destekleyin.
- Bu süreçte çocuğunuzun gereksiz ayrılıklar yaşamasına engel olun. Ortamdan uzaklaştırmak için akrabaya göndermek iyi bir çözüm olmayacaktır. Bunun yerine süreci yaşaması daha doğru olacaktır.
- Çocuğunuz için somutlaştırmak adına cenazeye birlikte katılın ve mezar ziyaretlerinde bulunun. Ya da düşük bir doğum söz konusu olduysa annenin karnını görmesi, hastane ziyareti ve temas etmesi somutlaştırma için iyi olabilir.
- Zaman geçmesine rağmen sosyal aktivitelerinize dönmekte zorlanıyor, yukarıda bahsettiğim zorlanımları yaşıyorsanız (ya da çocuğunuz yaşıyorsa) lütfen psikolojik destek almayı ihmal etmeyin.
Umarım sizler için fikir veren ve yardımcı olan bir yazı olmuştur. Soru, görüş ve önerileriniz için sayfanın en yukarısında her yerden bana ulaşabileceğiniz bilgilerim var. Haftaya görüşmek üzere, sevgiler.
Bundan böyle sıklıkla kaynakça eklemeye gayret edeceğim:
Bowen, M. (1988). Family reactions to death. Carter & McGoldrick
(Eds.) The expanded family life cycle
içinde. New York: Allyn Bacon.
Bowlby, J. (1980). Attachment and loss: Loss, sadness and
depression (vol III). New York: Basic Books.
Carter, B. & McGoldrick, M. (1999). The expanded family
life cycle. New York: Allyn Bacon.
Clements, P. T., DeRanieri, J. T., Jigil, G. J. &
Benasutti, K. M. (2004). Life after death: Grief therapy after the sudden
traumatic death of a family member. Perspectives in Psychiatric Care, 40 (4),
150-154.
Dyregrov, A. (2000). Çocuklar, Kayıplar ve Yas: Yetişkinler
İçin El Kitabı. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
James, R. K. & Gilliland, B. E. (2005). Crisis
intervention strategies. (5th ed.). USA: Thomson Brooks Cole.