Herkese merhabalar. Bu hafta, geçtiğimiz hafta katıldığım, Baobab Çocuk ve Küçük Ağaç Psikolojik Danışma Merkezi'nin birlikte organize ettiği ve sunduğu "Çocuklarla Hak Temelli İletişimler Kurmak" konulu atölyelerden aldığım notları paylaşmak istedim sizlerle. Oldukça önemli bir konu olduğunu düşündüğüm için bütün diğer konuları bir kenara koyup önce bunu konuşmak istedim. Bu tür konulara uzmanlarımız daha ilgili, maalesef asıl ilgili olması gereken aileler ise bu konuları hep geri planda bırakıyor. Yapmayın derim ve yazıma başlarım ben.
Her bir bireyin olduğu gibi çocukların da hakları var. Bu haklar kanunlarımızca güvence altına alınmış durumda ancak günlük yaşamda bunları çok da dikkate almıyoruz. Atölyede bu konulara temas edildi. Çocuklarımızın ne gibi hakları var ve biz bunlara ne derece saygı duyuyoruz soruları soruldu. Ben uzun uzun yaptığımız felsefi sorgulamaları size sunmak ve kafa karışıklığı yaratmak yerine "Ne yapmalıyız?" sorusuna verilen cevapları sizlere sunacağım.
Çocuklarımızın haklarına saygı duyan yetişkinler olmak için neler yapmalıyız?
- Dilimizdeki "çocuk" kelimesinin olumsuz anlamını çöpe atmalıyız. "Çocuk gibi davranma", "Sus küçüğün, söz büyüğün.", "Şu yaptığını çocuk yapmaz.", "Çocuk gibi ağlama şimdi!" ve bir ton örnek daha. Çocuklarımızla ve etrafımızdaki yetişkinlerle iletişim kurarken bunlara dikkat ederek sürece başlamak mühim. Böylece çocuklarımıza çocuk olmanın korkunç, istenmeyen ve kötü bir şey olduğu algısını vermemiş olacağız. Başkaları kullansa da siz örnek olun, üstüne basa basa kullanmadığınızı herkese gösterin.
- Çocukların saf, temiz, iyi, geleceğin garantisi gibi sıfatlarla sunulmasına karşı çıkın. Çocuklarımız da hepimiz gibi bireylerdir. Bu birey olma durumunda kötü de olabilir iyi de. Onlardan herhangi bir konuda beklenti içine girmek yeterince baskı oluşturuyor üzerilerinde. Bu nedenle mümkünse onlara sıfatlarla "aslan oğlum", "fıstık kızım" gibi ifadelerle roller yüklemeyin.
- Haklarını yaşayamayan çocukların "çocuk işçi", "çocuk gelin" olarak ifade edilmesine karşı çıkın. Bu ifadeler çocuk olmayı mazur görülmesi gereken bir durum olarak göstermekte. Bunun yerine "çalışan çocuk", "gelin olan çocuk" gibi ifadeler kullanın. Bu, daha yerinde ve amacına uygun ifadelerdir. "Böyle basit bir şeyden ne olur?" demeyin. Olur, çok şey olur.
- Çocuklarınızın kendilerini "her konuda ifade etmelerine fırsat verin. Lokantada yemek seçmek, odanın rengine karar vermek, istemediği yemeği yemeye zorlamamak bunlara birkaç örnek. Böylece çocuklarımız haklarına saygı duyulan bir evde büyürlerse, büyüdüklerinde hem kendi haklarını korumasını bilen hem de başkalarının haklarına saygılı bireyler olurlar.
- Çocuklarınızın fotoğraflarını paylaşırken, çekerken onlardan izin isteyin. Mahremiyet de bir haktır, bunu unutmayın.
- Çocukların iyiliğini ve yararını gözetmek sıklıkla niteliksel sınırlandırmaya sebep oluyor. Bu, şu demek: "Büyümen için bu yemeği yemelisin." diyerek çocuğunuzu zorladığınızda çocuğunuzun başkaları tarafından zorlanabileceği ve istemediği şeyleri yapabileceği algısı oluşturursunuz. Ama amacınız onun iyi beslenmesi ve sağlıklı olması, değil mi? Kısaca, yapmayınız.
- Her şeyin temelinde çocuğunuz ile eşit olduğunuz algısını kendinize öğretmelisiniz. Onun korunmaya muhtaç ve sizin bir parçanız olduğu düşüncesini bir kenara koyup onun bir birey olduğunu hatırlayın. Böylece eşit olma ve samimiyet durumunu oluşturmuş olursunuz. Çok soyut gelebilir. Şöyle bir örnek vereyim: Bulaşıkları her gün siz toplarken, yardım etmek isteyen oğlunuza bir gün fırsat verin. O bir birey ve denemek istiyor. Denesin, saatlerce uğraşsın ama kendisi yapsın. İsteğine saygı duymuş olursunuz böylece.
- Çocuklar için, çocuklarla birlikte ama çocuklara rağmen olan etkinliklerden, hareketlerden ve konuşmalardan kaçının. Örneğin çocuğunuzla onun yararı için dergi okurken o istemese de dergisinin aynı sayfasında dakikalarca kalma konusunda ısrarcı olmayın. Onun yararı için ve onunla hareket edecekseniz en başından kendinize bunu öğretin.
- Olgun, yetişkin, yetkin değil diyerek çocuklarımızın haklarını ihlal etmemizi meşrulaştırıyoruz. Bunu yapmamalı ve kendimize bunu öğretmeliyiz. Yetkin olmasa da deneyerek yetkin olacak, yaşına göre de gayet olgun çocuklarımız. Herkes kendi yaşı kadar olgunken neden çocuklarımızı daha az olgun olarak nitelendiriyoruz? Bu nedenle çocuğunuza güvenin ve inanın. Onun birey olduğu algısını edinince her şey daha anlaşılır olacaktır.
- Özel gereksinimli bireylerde de durum çok farklı değil. Özel gereksinimli olsun olmasın her birey "birey"dir. Bitti. Bunun ötesinde bir cümle kurmama gerek var mı sizce? Fiziksel yardım ya da "yetersizliği var" diyerek yapılan her türlü yardım önce bireyin onayı ile olmalıdır. Bu onayı veremeyecek olan bireylerde ise bireyin verdiği ipuçları ile harekete geçmek önemlidir.
- Onay! Çocukların onayı olmadan onları bir şeylere zorlamayın. Demek istediğim her sabah okula gitmesi gereken bir çocuğu, uyanamıyor diye okula göndermemezlik etmeyin. Uyku düzenini ayarlayın, okulu sevmesini sağlayın vs ve sürece uyumunu kolaylaştırın. Anca her gün düzenli okula giden bir çocuğun "Bugün izin kullanmak istiyorum." demesine saygı duyun. Demokratik bir iletişim için oldukça önemli. Bu onay, ilerleyen dönemde olası bir istismarı da engellemenizi sağlar. Bu nedenle çok çok önemli.
Umarım sizler için yararlı ve yeni bilgileri merak ettiren bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder