Merhabalar. Hızla devam eden bir dönemin neredeyse ortasındayız. Keyifle ara tatile doğru ilerlerken, bu dönemin sonunda mezun olacak ya da bir dönemi daha kalmış olacak özel eğitim öğretmeni adayı arkadaşlarımdan aldığım mesajlar ile bu haftaki yazımı şekillendirmek istiyorum.
Yoğun olarak gelen soruları 10 soruluk bir soru cevaba dönüştürdüm, şimdiden iyi okumalar diliyorum. Umarım öğretmen adaylarımıza ilham olabilirim.
Ve sen bana mesleği için heyecanla sorular soran meslek kardeşim, sana gönderdiğim bu linki okuduğunda umarım doğru adımlar atmanı sağlamış olurum.
- Özel eğitim öğretmeni olarak nerelerde çalışabilirim? (En fazla soruyu bu soru oluşturuyor.)
Özel eğitim öğretmenleri devlete atanarak özel eğitim uygulama merkezlerinde, kaynaştırma okullarındaki özel alt sınıflarda, rehberlik ve araştırma merkezlerinde, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, özel eğitim kreşlerinde, özel eğitim uygulaması olan özel okullarda, hastanelerde, danışmanlık merkezlerinde, üniversitelerin ilgili kliniklerinde ve kendi bürolarında çalışabilirler. Daha birçok alan söz konusu.
İş imkanlarımızı böyle yazınca çok görülebilir ancak çoğu mezun devlete atanmayı tercih etmekte. Ben bunun yerine rehabilitasyon merkezlerini öneriyorum. Kendim burada çalışıyorum diye değil. Eğer sizi anlayan ve kendinizi gerçekleştirmenize izin veren bir kurumda çalışırsanız mesleki deneyim ve tatmin konusunda en ideal yer bu merkezlerdir.
- Mesleğinizi yaparken en çok zorlandığınız nokta ne oldu?
Burada biz özel eğitim öğretmenlerinin karşısına çıkan en büyük engel; teorik bilgiyi hayata geçirmek. Bu, hayata geçiş sırasında çalıştığınız yerin size destek olması, bürokratik süreçler ve ailelerin yeni bilgiye açık olmaması büyük engeller oluyor. Deneyiminiz arttıkça bunlarla mücadele edebiliyorsunuz ancak deneyim edinene dek çok fazla yorulabiliyorsunuz.
Cevabımın "çocuklarımın tanıları" olmasını bekleyen bir kesim var ancak çocuklarımızı tanılarından ibaret görmemeye çalışan bir felsefeden geliyorum ben. Bu nedenle de çocuklarımın var olan durumları asla zorlayıcı bir durum olmuyor çalışma hayatımda. Beni zorlayan ailelerin yeni bilgiye kapalı olması ve gereksiz bürokratik işlemler.
- Bu mesleği neden seçtiniz?
Röportajlarımda da söylediğim gibi, liseden mezun olduğumda Rehber Öğretmen olmak istiyordum. Ancak kazanamayacağımı fark edince Zihinsel Engelliler Öğretmenliği Bölümü'nü okuyup çift anadal yaparak bu mesleğe kavuşabileceğimi söylemişti Rehber Öğretmenimiz Özgül Bülbül (Kendisine buradan saygılar sunuyorum.). Ben de bu bilgi ile onuncu tercih olarak Ankara Üniversitesi Zihinsel Engelliler Öğretmenliği Bölümü'nü yazdım ve kazandım. Dört yıllık süre içerisinde çift anadalımı da yaptım, evet, ancak mezuniyet sonrası kendimi hep özel eğitimci olarak gördüm. Çok keyif aldım ve çocuklarımdan kopamadım. Lisedeki Nihan'a, bu mesleği yapıp yapamayacağını sorsalar "Yapamam!" derdi ancak aldığım eğitimle kendimi daha iyi tanıyarak "İyi ki bu bölümdeyim!" dedim. İyi ki.
- Sizce bir insan en fazla ne kadar süre boyunca bu mesleği yapabilir?
Mesleğin süresi olmaz bence. Sağlığınız el verdikçe bu mesleğe devam edebilirsiniz, neden olmasın?
- Yüksek lisansa ne zaman başlamalıyım?
Ben mezun olduktan üç yıl sonra başladım ancak geç kaldığım görüşündeyim. Bir sene sonra başlamak daha doğru. Neden mezun olur olmaz başlamak doğru değil diye sorarsanız, geçtiğimiz pazar günü Prof. Dr. İbrahim Halil Diken'in eğitimi arasında yaptığımız sohbette o da alanda biraz kendimizi görmemizi ve ihtiyaçlarımızı, ilgilerimizi anlamamızı önerdi. Ben de aynı fikirdeyim. Bir yıl içerisinde, hangisi daha eğlenceli ve sizi iyi hissettiren alan anlayarak, bir yıl sonra ona göre başlamak en doğru hareket olacaktır. Ama üç yıl da akademik ortamdan uzaklaşmak adına biraz fazla, bu nedenle 1'den az 3'ten fazla beklenmese iyi olur diyebilirim.
- İş arıyorum, kriterlerim ne olmalı?
Kriterlerimiz net: Bilimsel bilgiye odaklanmış, çalışma arkadaşlarına değer veren, öğretmenleri parayla tutulmuş çocuk bekçisi olarak görmeyen, seminer/kongre vs katılımlarına sıcak bakan, çocukların ilerleyeceklerine olan inançları tam olan ve alandan kişilerce yönetilen her kurum çalışılabilir kurumdur. Farkındaysanız kurumsal, maaşı yüksek, kalabalık gibi ifadeler benim kriterlerim arasında yok.
- Bir özel eğitim öğretmeninin başucu kitapları hangileri olmalı?
- Materyallerinizi hep kendiniz yapıyorsunuz, biz de kendimiz yapmak zorunda mıyız?
Benim zamanımda üniversitede materyal tasarımı ile ilgili bir ders vardı. Bu ders o dönemde fazlaca gereksiz gelmişti çoğu arkadaşıma. Hatta bir arkadaşım "Zaten piyasada var, neden biz yapalım ki?" demişti. O dönemde bu dersin hocası olan Öğr. Grv. Dr. Bahar Keçeli Kaysılı (Canım hocamın kulakları çınlasın, sevgilerimle.) çok büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı. Hayal kırıklığının sebebi şu: Her materyal piyasada yok ve her materyal çocuklarımıza uygun değil. Böyle bir durum varken "Materyal yok!" diyerek o beceriyi çalışmayacak mıyız?
Örneğin ben materyal talep eden öğretmenlere şaşırıyorum. Kendimiz daha güzelini ve çocuğumuza daha uygununu yapabilecekken neden hazırını istiyoruz anlayamıyorum.
Daha pratik olabilir ama standart materyaller/oyuncaklar bazen bizim çocuklarımıza uygun olmayabilir. Bu bilgi önemli.
Zorunda değiliz ama tasarlamayı bilmeliyiz.
- Ailelerle iletişim kurmakta zorlanıyor musunuz?
Mezun olduğumda en büyük problemim; derste olan ve biteni ailelere özetlemekti. Sonrasında aldığım eğitimler ve bulduğum defter tutma sistemi ile ders sonrasında her şeyi hatırlamaya ve ailelere rahatlıkla aktarmaya başladım. Hatta bir yıl öncesinin dersini şimdiki dersle bile karşılaştırabiliyorum bu sistem ile. Şimdi zorlandığım en büyük nokta; ailelerin yeni bilgiye kapalılığı ve çocukları konusunda tembelliği. Bu durumun da psikolojik kökenlerini tespit ederek yardımcı olmaya çabalıyorum.
Bu konuda özel eğitim alanında çalışan herkesin özel bir eğitim alması gerektiğine inanıyorum. Çünkü çabalarımızın aileler tarafından anlaşılmaması koca bir zaman kaybı!
- Örnek aldığınız hocalarınız oldu mu?
Tabi, olmaz mı? Hele ki benim gibi öğretmen çocuğu olan bir öğretmenin doğduğu andan bu yana birçok öğretmen girmişken hayatına, örnek almamak mümkün mü?
Bir numarada babam var tabi. Onun iş ahlakı ve emekli olurken dahi sahip olduğu hevesi bana hep ilham oldu.
İki numarada ise her zaman biriciğim olan Peyman Gönenç var. Emekli bir sınıf öğretmeni olan Peyman Hocam, öğretmenliğimden ziyade karakterimde yarattığı etki ile her zaman ayrıdır.
İlkokuldaki Fen Bilgisi Öğretmenim Selda Sarıçam ise anaçlığı, sevecenliği ve sabrı ile öğretmenliğimin bir yanını oluşturdu. Hâlâ derslerimde onun izlerini görebiliyorum.
Yine ilkokuldaki Matematik Öğretmenim Emel Demirçelik! Eğitim felsefesi konusunda o yaşlarda ondan öğrendiğim çok şey oldu.
Lise öğretmenlerimden Fatma Gödek ise bize yaklaşımı ve mesleğine karşı sunduğu sarsılmaz saygısı ve düzenliliği öğretmenliğimde etki etti.
Yine lise öğretmenim Hülya Güler ise öğrencileriyle olan ilişkisi ile bana örnek oldu.
Üniversitede ise Prof. Dr. Bülbin Sucuoğlu bana son şekli veren kişi oldu. Bir özel eğitimci nasıl olmalı, ondan öğrendim diyebiliyorum. Ne kadar teşekkür etsem az!
Yukarıda bahsettiğim Bahar Hoca ise bana iş ahlakını öğreten kişi oldu.
Yüksek Lisans hayatımda ise tanışmanın bir şans olduğunu düşündüğüm Danışmanım Prof. Dr. Emine Nilgün Metin yine bana örnek oldu. Örnek olduğu nokta ise "Acele etme, sabret."ti.
İşte ben yukarıda saydığım bütün hocalarımdan ibaretim.
Umarım fikir veren bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere.
Bir özel çocuk annesi olarak siz öğretmenlerimizi tanımakta bana çok faydalı oldunuz yazınız kaleminize sağlık sevgiyle kalın
YanıtlaSilHer zaman seve seve, takip etmeniz ve okumanız büyük bir mutluluk benim için. Sevgilerimle.
Sil