18 Kasım 2019 Pazartesi

Toplumdaki Farklılık Algısı Üzerine



Merhabalar. Bu hafta biraz öneri vermeyi, bildiklerimi paylaşmayı, yeni öğrendiklerimi sunmayı bir kenara bırakarak son dönemde hepimizi derinden üzen bir konu hakkında fikirlerimi yazmak, içimi dökmek istiyorum. Susarsam, onca yıldır aldığım eğitime ve ünvanlarıma saygısızlık etmiş olurum.

Birçok farkındalık günü olsa da, birçok sosyal paylaşım sitesinde, sokaklarda ya da diğer iletişim araçları kanalıyla farkındalık oluşturulmaya çalışılsa da asıl ulaşmamız gereken kesime ulaşamadığımızı biliyordum. Hâlâ interneti sadece yemek tarifi bakmak için, çeşitli isteklerini tatmin etmek için ya da sadece vakit geçirmek için kullanan; hâlâ telefonu sadece arama yapmak için kullanan insanlar var. Bu cümle ile, bahsettiğim insanları kınadığımı, hor gördüğümü ya da onaylamadığımı (Kimse kimseyi onaylama mercisi değil, unutmayalım.) ima etmiyorum. Böyle insanlar var, sadece bunu demek istiyorum. Örneğin Instagram'da paylaştığımız farkındalık yazısı, zaten bir şeyleri sorgulayan ve bizim kanalımızla bir şeyleri öğrenmiş insanlara ulaşıyor. Telefonunda Instagram olmayan, bu konuları düşünmek için enerjisi olmayan insanlara ulaşmıyor. Ya da televizyonda minik minik farkındalık videoları dönüyor, insanlar ilgilerini çekmediğinde başka bir kanala geçerek yine bu konuları görmemeyi ve öğrenmemeyi tercih ediyor. Bir yetişkine istemediği bir şeyi öğretemeyiz. Öğrenmek için en önemli koşul hevestir, güdüdür, istektir.

Bu nedenle Türkiye'nin küçük bir kentinde, özel gereksinimli çocuklar ve ailelerinin, diğer çocukların aileleri tarafından protesto edilmesi aslında çok da "tuhaf" değil, bir şeylerin sonucu olduğu için "tuhaf bir sonuç". Hâlâ toplumun büyük bir kısmı "engel", "özür" gibi kavramların evrilerek "yetersizlik"e dönüştüğünü, yetersizliğin "kaynaştırma" ve "bütünleştirme" ile azaltılabileceğini bilmiyor. Bu bir gerçek: Bilinmiyor.
Bu bilgi ise, yaşantısı boyunca farklı konulara eğilmiş ve artık yaşama savaşına düşmüş yetişkinlere anlatılabilecek, öğretilebilecek bir bilgi olmaktan çıkıyor. Kendi hayatının derdine düşmüş kişilerin
  • ya başına gelince bunu sorgulaması,
  • ya bir akrabasının, bir yakının başına gelmesi ile bunu sorgulaması
  • ya da bu bilgiyi sahiden öğrenmek isteyecek kadar onu heveslendirecek içsel bir motivasyonun mucizevi bir şekilde onda var olması gerekiyor.

Uzun uzun yazmaya gerek yok. Farklılıklara saygı duymayan yetişkinleri bizler yetiştiriyoruz. Şimdi bile bu durumu destekliyor, farklı olanı ötekileştiriyoruz. (Birçok dizide bir ırk yüceleştiriliyor, diğer ırklar öteleniyor (Halbuki önce insan diyebiliriz.), birçok filmde şiddet ögeleri normal görünüyor, bir kasaba insanı öldüren biri alkışlanabiliyor, birçok komedi filminde farklı olana hep lakap takılıyor gibi.) Gelecekte de yetersizliği olan insanlara saygısızlıklar yapılmaması için şimdinin çocuklarına farklılıkları güzel anlatmamız önemli. "Herkes engelli adayı" demekten ziyade bir durum bu, daha genel ve net bir duruş gerekli: Dünyada özel gereksinimli insanlar var ve onlarla yaşamak zorundasın. Herkesin hakları var ve bu haklara saygı duymak zorundasın. Bitti, bu kadar, net.

Benim minik önerilerim var. Bunlar kişisel öneriler. Aldığım eğitimler ve deneyimlerim ışığında öneriyorum tabi bunları:
  • Doktorlar, uzmanlar ya da çocuklarımızı değerlendirme ve yönlendirme yetkisine sahip her kimseler; "Aman şu çocukları görmesin, travma olur!", "Aman çocuğunuzda öğrenme güçlüğü var otizmli çocuk görmesin, üzülür!" gibi cümleler kurmamalı. Aksine bu kaygı ile gelen ailelere "Görsün, tanışsın, sorun olduğunda müdahale edilsin ancak birlikte yaşamayı öğrensin." denmeli. Öncelikle biz uzmanlar farklılıkları normal görelim ki "ışık" olalım. Özel gereksinimli çocukların ailelerini protesto edenler, çocukluklarında hiç otizmli bir çocuk görmedikleri için şu an bu haldeler, ne dersiniz?
  • Dizilerde, filmlerde farklılığa saygı duyulmayan; cinsiyetçi, ırkçı, şiddet yanlısı cümleler ve görüntüler görünce izlemeyi reddedin. Tabi çocuklarınıza da izletmeyin.
  • Dilinizden cinsiyetçi, ırkçı, şiddet yanlısı, farklılıklara saygısı olmayan kelimeleri ve cümleleri çıkarın. Çok da zor değil diyemem, yüz yılların birikimi ile dilimize yerleşmiş kalıpları değiştirmek zordur ama deneyin, bu denemelerinizi çocuklarınıza anlatın.
  • Çocuğunuzun sınıfındaki arkadaşları hakkında yaptığı yorumları bu perspektiften inceleyin, cinsiyetçi, ırkçı, şiddet yanlısı, farklılıklara saygısı olmayan yorumlar ya da başka çocuklardan gelen cümleleri birlikte irdeleyin, bu konuyu birlikte öğrenin.
  • Algınızı değiştirin. Bilmediğinizden korkacağınızı unutmayın. Merak ettiğiniz şeyleri açıp okuyun. Otizm, Down Sendromu gibi farklı gördüğünüz özellikleri okuyun. Sokakta görünce korkmamaya ve hatta daha sıcak bakmaya başladığınızı, öğrendikçe normalleştirdiğinizi göreceksiniz. Öğrendiklerinizi herkese anlatın.
  • Bu yazım da diğer yazılarımda olduğu gibi sadece, özel eğitim hayatının bir yerine dokunmuş kişilerce okunacak. Özel gereksinimi sorgulamayan birilerine ulaşması yıllar alacak. Bence bu yazıyı paylaşmalıyız. Yakınlarımıza okutmalıyız. İlgisi olmayan kişilere "Okudun mu?" diye sormalıyız. Çünkü farklılıklara saygı duymayan biri ile aynı toplumda yaşamak bizim de sorunumuz. Farklılıklara saygı duymayan birinin farklılıklara saygı duyması onun sorumluluğu. Onun daha çok öğrenmesi bizim de sorumluluğumuz. Paylaşalım, anlatalım. Belki birkaç nesil sonra "bütünleştirme" konuşuyor oluruz, ne dersiniz?
  • Bir maddede de sistem için önerilerimi özetleyeyim:
    • Sınıf öğretmenleri özel eğitim konusunda çok yetersiz şekilde mezun oluyor. Sınıf öğretmenlerinin özel eğitim alanındaki bilgisini arttırabilir, bu zor geliyorsa her sınıfa bir özel eğitim öğretmeni verebiliriz.
    • Özel eğitim alanında yapılacak olan değişiklikleri yavaş yavaş, altını doldurarak yapabiliriz. Aniden özel alt sınıf açıp, bu sınıfın başına coğrafya öğretmeni getirmek bir çözüm değil.
    • Müfredata "değerler eğitimi" eklenmişken "farklılığa saygı" konusu, pergelin ağzı biraz daha açılarak işlenebilir.
    • Rehberlik ve Araştırma Merkezleri kaynaştırma konusunda her okulu, her öğretmeni ayrı ayrı bilgilendirebilir. Toplumu hazırlayabilir, bilgilendirebilir.
    • Her okulda bir özel eğitim öğretmeni olursa ve sık sık farklılıklara saygı konusunu işlerse harika olmaz mı? (Okullarda bu iş için rehber öğretmenler var ancak onlar da yeterince bilgi sahibi değil.)
Benim bir nefeste aklıma gelenler bunlar oldu. Aklıma geldikçe de ekler ekler dururum.
...
Derdim buydu bu hafta. 
Haftaya görüşmek üzere.

4 Kasım 2019 Pazartesi

Çalışma Belleğini Destekleyici Öneriler



Merhabalar, geçen hafta çalışma belleği hakkında konuşmuş ve sonrasında nasıl desteklemeliyiz sorusunun cevabını bu haftaya bırakmıştım. Hadi isterseniz bu konuda neler yapabiliriz birlikte bakalım! (Bu yazımın kaynağı da yine aynı seminer ve aşağıda belirttiğim makaleler, unutmayalım.)
.
Öncelikle şu bilgi önemli: Çalışma belleğinin, doğumumuzda belirli bir kapasite potansiyeli zaten vardır. İlerleyen dönemde bu ranjın içerisinde kalmak koşuluyla, çalışma belleğini ya tam kapasite ya da sınırlı kapasite ile kullanırız. Bu yazıda, çalışma belleğini %70 kapasite ile kullanan bir çocuğumuzun, %80 ya da %100 kullanması için öneriler bulacaksınız. Yani %120'lik bir performans öngörülemez ve böyle bir ihtimal yoktur. Bilimsel veriler öyle diyor. Örneğin arabanız maksimum 250 km/s hız yapabilirken siz 260 km/s hız yapamazsınız ancak ister 10 ister 120 km/s hız yapabilirsiniz. Bu örnek güzel oldu.
Bu bilgi cebimizde kalsın.
.
Cevriye Hoca'mda seminerden sonra gelen bir soruya yanıt olarak çalışma belleğinin kapasitesini arttırmak için şu dört ana noktaya değindi:
  1. Var olan performansı belirleyin
  2. Kısa süreli ve uzun süreli bellek hatalarını belirleyin
  3. Öğretiminizi şekillendirin
  4. Çalışma belleği için stratejiler uygulayın
Ben ise bu dört noktayı sizlere açıklayarak, çalışma belleğinin kullanılan kapasitesini nasıl arttıracağımızı anlatmış olacağım. Hadi başlayalım!

  1. Var olan performansı belirleyin: Cevriye Hoca'm ve çalışma arkadaşlarının geliştirdiği "Çalışma Belleği Testi" ile çalışma belleğinin kapasitesini hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Bu testten alınacak bilgilerle çocuğumuzun var olan performansını belirleyerek, çocuğumuzun çalışma belleğinin kapasitesinin ne kadarını kullandığını ortaya koyabiliriz. Bu bilgi bizim yola çıkış noktamızı oluşturuyor.
  2. Kısa süreli ve uzun süreli bellek hatalarını belirleyin: Bu konuda birçok test var biliyorsunuz. Görsel İşitsel Sayı Dizileri Testi, Görsel Hafıza Testleri, İşitsel Hafıza Testleri gibi birçok test mevcut. Benim önerim ise bir "test bataryası" ile kısa ve uzun süreli bellekte meydana gelen hataların ortaya konulması olacak. Birçok psikolojik danışmanlık merkezi, özel eğitim merkezi size bu konuda yardımcı olacaktır.
  3. Öğretiminizi şekillendirin: Burada bahsedilen şey net şekilde eğitimi bireyselleştirmek! Özel eğitim zaten eğitimi bireyselleştirme süreciyken bunun altını çizmek tuhaf gelebilir ancak öğretimi şekillendirmek, bireyselleştirmek çalışma belleği için oldukça önemli. Örneğin bir çocuğunuz görsel uyaranları daha çok aklında tutuyorsa görsel uyaranlara ağırlık vererek, müzikle daha güzel öğreniyorsa derslerinizde müziğe yer vererek öğretiminizi şekillendirmeye başlayabilirsiniz.
  4. Çalışma belleği için stratejiler uygulayın: Bu stratejiler için birçok eğitim programı, paket programlar oluşturuldu. Ancak strateji öğretimi için size birçok öneri linki bırakıyorum. Yazımda da kaynak olarak kullandığım ve size fikir verebilecek stratejiler öneren makaleler burada:





Yani yazımı özetleyecek olursam; önce iyi bir değerlendirme ile çalışma belleği, kısa süreli bellek, uzun süreli bellek profili ortaya konmalı. Ardından öğretimde uyarlamalar yapılarak ve sık sık bilişsel stratejiler uygulanarak çalışma belleğinin kapasitesi arttırılmaya çalışılmalıdır. Örneğin değerlendirmeyi aldınız ve çocuğunuzun bir bilgiyi işlemlerken aklında tutamadığını fark ettiniz. Bilgiyi aklında tutabilmesi için ise bir kenara not almasını öğretmenizin yeterli olacağını düşündünüz. İşte size çalışma belleğinin kapasitesine destek etkinliği! Hepsi bu kadar!
.
Umarım sizlere fikir veren ve çalışma belleğini nasıl desteklemeniz gerektiği ile ilgili bilgi veren bir yazı olmuştur. Haftaya görüşmek üzere.