29 Eylül 2019 Pazar

Bir Etkinlik Önerisi: Doğumgünü Kutlaması

Merhabalar. Çalıştığım okulda her ay neredeyse ikişer üçer doğum günü kutluyoruz. Doğum günleri o kadar hızlı geliyor ki "Biz daha geçen gün kutlamadık mı o tombalağın doğum gününü?" diye sorar olduk.
Her doğum günü sonrası çeşitli sosyal medya platformlarından yaptığımız paylaşımların ardından, oluşturduğumuz ayrıntılarla ilgili çok fazla soru gelir. Ben de, bu soruların tamamını buradan tek seferde cevaplayarak bir daha gelecek olan sorulara bu yazımı göndermeye karar verdim. Bence çok güzel fikir. Uygulamak isteyenlere de keyifli bir öneri olur.
Hadi başlayalım.
...
Okulda sık sık üzerinde durduğum bir konu var: Samimiyet. Bir etkinlik yapılacaksa herkesin buna samimiyetle ve gönüllü olarak katılması gerektiğini, olumsuz tecrübelerle dahi olsa öğrendim. Bu gönüllü olma durumu beraberinde samimiyeti de getiriyor. Samimiyet, çocuklarımıza olumlu enerji ve doğru uygulama ile dönüş yapıyor. Biz samimiyetle eğlenince çocuklarımız da eğleniyor ve birçok farklı sosyal girdi elde ediyorlar. İlk önerim şu olacak: Doğum günlerinde çalışma arkadaşlarınızı zorunlu olarak bir şeyler yapmaya zorlamayın, gönüllü olan gönlünce yaptığını daha çok sever, unutmayın.


Kutlama öncesinde yapacağınız bütün hazırlıklara çocuklarınızı da dahil etmeniz önemli. Varsın kurabiyeler yamuk, pasta eğri, tabaklar yanlış yerde olsun, yeter ki çocuklarımız bir ürün ortaya koysunlar ve bu ürünleri paylaşsınlar.
Üçüncü önerim ise pastanın olabildiğince uyaran içermesi. Aşağıdaki örnekte ve daha önceki pastalarda neler çalıştığımızı madde madde anlatayım:
  • Mumların rakamlı olması rakam ve sayı kavramlarını çalışmamıza, tek ve iki basamaklı sayı okuma egzersizleri yapmamıza olanak sunuyor. Daha küçük yaş grubundan bir çocuğumuzun doğum günü olduğunda çiçekli ya da farklı şekilli mumları tercih ediyor ve bu mumlar üzerine konuşuyoruz. Mumlar, günün yıldızları oldukları için en önemli uyaran ister istemez onlar oluyorlar.
  • Pastanın üzerindeki yazı çocuğumuza özel olmalı. Okuma yazma bilen bir çocuğumuz ise mümkün olduğunca uzun bir metin de yazabiliriz, harika olur. Bizim okulumuzda sıklıkla pastaları annem yapar, yazısını ben yazarım ve pasta beyaz yazısı siyah olur. Ancak aşağıdaki örnek pastada maalesef annem hasta olduğu için pasta yapamadı ve hazır almak durumunda kaldık. Yazıyı da ben derste olduğum için yazamadım. Pasta siyah olunca beyaz kremamız olmadığı için bu şekilde yazmak zorunda kaldık. Bence ortaya çıkan görüntü fazlaca samimi.
  • Pastanın içeriği de önemli olan başka bir konu. Pastayı annem yapıyor diyordum ya, hangi çocuk neyi daha çok sever, hangi çocuk siyah pasta yemez vs. gibi konulara hakim olarak pasta yapıldığında çocuğumuz önemsenme duygusu yaşıyor ve bu, çocuğumuzun özgüven sahibi bir birey olarak yetişmesi için bulunmaz bir deneyim oluyor. El emeği her zaman çok değerli bence. Bir de pasta olmasına da gerek yok, bolca farklı seçeneğimiz var: Sütlaç, kek, pilav vs. Alerji, ilgi, sevgi, eksik besin ya da sağlıklı tercih gibi bilgiler edinilerek yapılan pastalar/yemekler her zaman daha güzel!


Doğumgünü kutlanılan ortamın özelliklerine geçelim. Biz sıklıkla, havalar güzel olduğunda seminer salonumuzu tercih ederiz ancak son dönemde daha sıcak bir ortam sunduğu için öğretmenler odasını tercih eder olduk. Çocuklarımız bir masa etrafında toplanabiliyor ve daha yakın oluyorlar. Seminer salonumuz biraz daha geniş olduğundan bu imkanı sunmuyor. Bence kutlama yaptığımız mekanlarda şunlara dikkat etmeliyiz:
  • En önemli konu güvenlik! Kutlama yapılan mekanda bütün prizler kapalı mı ve herhangi bir besin yere döküldüğünde hemen temizlenmesi için malzemeler yakın mı? Bu bilgiyi edinip odayı ayarlamak önemli.
  • Daha küçük odalar daha fazla yakınlık sunduğu için daha fazla sosyal deneyim elde edilmesine sebep oluyor. Kocaman salonlar yerine daha küçük odalar/sınıflar tercih edilebilir.
  • Odayı aydınlatırken kutlamaya katılacak çocukların özelliklerini unutmamak gerekli. Örneğin epilepsi hastası bir çocuğumuz varsa fazlaca yanıp sönen ışıklar yerine sabit ışıklar kullanmak güzel bir tercih olabilir.
  • Bir de fazla sıcak olmazsa harika olur! Birkaç çocuk yan yana gelince, birazcık da hareket edince, oda zaten ısınacakken çok sıcak bir oda tercih etmek kutlamayı çileye dönüştürebilir. Ayrıca çocuklarımızın problem davranışlarına ya da sağlık sorunlarına sebep olabilir, dikkat.

Biraz da kutlama sürecinden bahsedelim. 
  • Kutlama yapacağınız çocuğunuzun zihin kuramı becerilerine göre kutlamanın sürpriz ya da değil olmasına karar verebilirsiniz. Çocuğunuz sürprize saldırganlıkla, ağlayarak ya da korkarak tepki verecekse sürpriz yerine haber vererek, çok öncesinde hazırlayarak alana getirmek daha doğru olacaktır.
  • Kutlama esnasında her çocuğunuz ile eşit ilgilenmeye çalışın. Sadece doğum günü kutlanan çocuğumuzu merkeze alıp diğerlerinin kendilerini önemsiz hissetmesine neden olmak istemeyiz. Mum üflenirken her çocuğumuzu dahil etmek, sohbet etmek, hediyeleşirken sık sık alkışlamak bunlara örnek verilebilir.
  • Pasta kesme, pastayı servis yapma gibi becerileri, deneyimleyebilecek seviyede olan çocuklarınız ile deneyebilirsiniz. Bağlamına uygun etkinlik her zaman en güzel öğretendir.
  • Pastayı değil de süreci önemsediğinizi çocuklarınıza belli edin. Her çocuk pasta için kutlamaları sever ancak siz hediyeleşmeyi, kutlamayı daha coşkuyla; pasta yemeyi daha sıradan bir halde yaparsanız çocuklarınıza pastanın o kadar da önemli olmadığı algısını ufak ufak vermiş olursunuz. Tabi ki belirli bir yaşa kadar pasta hep değerli kalacaktır. Burada asıl hedef yetişkinlik döneminde doğru beslenme alışkanlığı edinmesi için doğru duygusal deneyimleri elde etmesini sağlamaktır. 
  • Mumlar üflenirken söylenen şarkıyı, kutlama sırasında odada olan çocuklarınızın dil ve konuşma becerilerine göre şekillendirebilirsiniz. Burada her çocuğumuzun katılımını sağlayarak her açıdan olumlu bir tablo oluşturmuş oluruz.
  • Pasta yenirken çocuklarımızın çatal kullanma, bardaktan içecek içme gibi becerilerini değerlendirme ve destekleme fırsatı da bulabiliriz. Bu nedenle, desteğe ihtiyacı olduğunu bildiğimiz çocuklarımıza destek vermeye önce kendimizi sonra diğer çocuklarımızı sonra da destek verdiğimiz çocuğumuzu hazırlamalıyız. Rencide etmemek, etiketlememek çok önemli. 


Bu tür kutlamalarda kurum psikoloğunun bulunmasını değerli buluyorum. Her dakika, her çocuğumuzun, her hareketi birçok bilgi barındırıyor. Bu nedenle bir psikoloğun gözlemi bence çok değerli. Burada, bizim psikoloğumuz Mustafa Gürcan çocuklarıyla sohbet ediyor, onları gözlemliyor ve gerekirse ufak ufak cümleler ile onlara, anında müdahalede bulunuyor.


Değinmem gereken son konu ise hediyeleşme:
  • Kutlamaya katılan her bir çocuğun, doğum günü olan çocuğa hediye vermesi benim içim çok değerli. Öncesinde hediyeleri hazırlar ve bir poşete koyarım, doğum günü çocuğu gelmeden herkese paylaştırırım ve kutlama sonrası herkes sırayla hediyesini sunar. Bu sırada nezaket kurallarının tamamını çalışmış olurum. "Tüşkür ederim."ler, "Rica ederim."ler havada uçuşur ve ben mest olurum.
  • Ayrıca her hediye sonrası, doğum günü çocuğumuz da arkadaşlarına hediye verir. Burada amacım: "Bana hediye ettiğin için mutluyum ve seni de mutlu etmek istiyorum. Bu hediye senin için." algısını vermektir. Ayrıca yukarıda da bahsettiğim, diğer çocukları değersiz hissettirmeme durumu için önemli bir etkinlik oluyor bu. 
  • Hediyeleri kasıtlı olarak fazla pahalı, büyük ya da ilgi çekici seçmem. İkinci el tişört, küçük araba, kalem, çocuğumun ilgisine göre boya kalemleri vs. olabilir. Abartılı hediyelerle hem aileyi hem de çocuklarımızı mahcup etmenin doğru olmadığına inanıyorum. Bu mütevazılığın çocuklarımıza böyle öğretileceğine inanıyorum.
  • Bir de en son doğum gününde bir etkinlik daha buldum. Bütün hediyeleri gazete kağıdına sardım. Böylece her hediye eşit ilgi çekiciliğine sahip oldu. Bundan sonra her doğum gününde bunu yapacağım. Kendime söz veriyorum.
Bir doğum gününde bunları çalışıyorum, çalışıyoruz. Siz de doğum günü kutlamalarına eklediğiniz minik becerileri bizimle paylaşabilir ve bizim de daha verimli süreçler yaşamamıza vesile olabilirsiniz. Seve seve yazıma ekler, herkese bu fırsatı sunarım.
Haftaya görüşmek üzere, sevgilerimle.


23 Eylül 2019 Pazartesi

Alternatif Öneri'nin Video Örneği

Merhabalar. Geçtiğimiz haftalardan birinde, bir çocuğum ile uygulamaya koyduğumuz alternatif bir iletişim yöntemi "işlevsel dil"i anlatmıştım sizlere. Kendi yaptığımız basamaklandırmadan, bu basamaklandırmayı kullanma şeklimizden vs bahsettiğim kapsamlı bir yazı olmuştu. Videosunu ise sonra çeker, sizinle paylaşırım demiştim. Sonunda çektim ve şimdi sizlerle paylaşıyorum.
Eğer o yazımı hatırlamıyorsanız buradan ulaşabilirsiniz. Yazı sonrasında videoyu izlemekte fayda var.
Videonun içeriği hareketlerin nasıl yapıldığını gösteren kısa kısa klipler. Sonunda ise, çocuğum ile yemek, çak ve ver hareketlerini deneyimlediğimiz minik bir kesit de var.
Şimdiden iyi seyirler, haftaya görüşmek üzere.



19 Eylül 2019 Perşembe

Beceri Analizi Nasıl Yapılır?



Merhabalar. Birkaç haftadır, okulların açılması ile meslek kardeşlerimden gelen soruların yoğunluğu arttı. Bu sorular sıklıkla alan değiştiren ve özel gereksinimli çocuklara bir fayda sağlamak için didinen, farklı branşlardan olan öğretmenlerden geliyor. Özellikle beceri analizi konusunda bol bol soru alıyorum, ben de "Beceri analizi nedir?"den ziyade, "Beceri analizi nasıl yapılır?" üzerine odaklanmak istiyorum bu yazımda. Çünkü "Beceri Analizi Nedir?" başlıklı bir yazım daha öncesinde vardı. Buradan o yazıma ulaşabilirsiniz.

Beceri analizinin basamaklarını yazarken birçok farklı yöntem kullanabilirsiniz:

  1. Bunlardan ilki Alberto ve Troutman'ın dilimize çevrilen Uygulamalı Davranış Analizi Kitabı'nda anlatılıyor. Çalışacağınız becerinin bütün hareketlerini liste halinde yazın, sonra bir arkadaşınıza okuyun, siz okurken arkadaşınızın her cümleyi uygulamasını bekleyin. Eksik, yanlış ya da fazla olan maddeleri, kelimeleri şekillendirerek beceri analizinizi oluşturun.
  2. Prof. Dr. Bülbin Sucuoğlu'ndan aldığım Uygulamalı Davranış Analizi dersinden ise şöyle bir notum var: Beceriyi uygularken video kaydı alıp, video kaydını izlerken her bir hareketi yazarak beceri analizi oluşturabilirsiniz.
  3. Yine aynı dersten başka bir notta ise şu var: Beceriyi yaparken her harekette durup her bir basamağı yazarak da beceri analizi yapılabilir. Her harekette durup yazmak analizin daha sağlıklı olmasını sağlayabilir.
  4. Aynı notlarımdan son öneri ise şu: Başka bir yetişkini, beceriyi sergilerken izlemek ve izleme esnasında becerinin basamaklarını yazmak da güzel bir analiz yapma şekli olabilir.
  5. Bir de ben bunlar dışında şunu öneriyorum: Bir beceriyi biz de etrafımızdaki insanlar da yanlış yapıyor olabiliriz. (Örneğin tuvalet kullanımı. Birçok yetişkin tuvaleti yanlış şekilde kullanırken bu kullanımı çocuklarına da öğreterek yanlış öğrenimin kuşaklar boyu devam etmesini sağlıyor.) Artık internette her bir becerinin sergilendiği videolar mevcut. O videoları izleyerek de beceri analizi yapılabilir. Bu da ayrı bir bakış açısı sunması açısından bence önemli.
Umarım yardımcı olabilmişimdir. Bundan böyle, soruların tamamına topluca bir cevap olarak bol bol bu yazıyı paylaşacağım sanırım.
Okuyup vakit ayırdığınız için teşekkürler, haftaya görüşmek üzere.

9 Eylül 2019 Pazartesi

Rehabilitasyon Merkezleri İçin Dekorasyon Önerileri Yazı Dizisi - 2

Merhabalar. Geçen hafta başladığım yazı dizimin ikinci yazısını sizinle paylaşıyorum. Geçen hafta, yazımı yayınladıktan sonra çok değerli dönüşler aldım. Birçok yeni öneri, fikir ve hayal var şimdi aklımda. Bu hayaller, fikirler ve öneriler gerçek oldukça, sizinle paylaşmaya gayret edeceğim. Sanırım bu yazı dizisi ara ara kaleme aldığım, hepimizin bir bütün haline getirdiği, uzun sezonlar devam eden bir mahalle dizisine dönüşecek ve bu beni çok heyecanlandırıyor.
Hadi bu haftaki önerilerime başlayalım.


 1- Kurumların/okulların müdürleri, sıklıkla çocukların ulaşamadığı, daha yoğun otorite imajları içeren ve biraz da "yukarıda" kalan bir profil sergilerler ülkemizde. Sayın Bakan'ımızın oluşturduğu "bize yakın yönetim" profili ile bunun yıkılacağını şimdiden söyleyebilirim. Buna ek olarak seneler önce bu okulu kurarken yaptığım okumalarda gördüm ki okul yönetimi ne kadar "samimi" ve "yakın" olursa o kadar iyi. Samimiyetten kastım velilerle abla/ağabey ilişkisi değil. Bütün velilerime "siz" diye hitap etmeninin önemini biliyorum ancak odamın kapısının her zaman açık olması bu samimiyetle ilgili bence. Bir rehabilitasyon merkezinde ya da bir okulda, yönetimin kapısının hep açık olması bence yeterince güven verici bir ilişki kurmak için yeterli. Ki, bu açık kapıdan belirli kişiler değil herkes girebiliyor, girmeli.

2- Bu açık kapının yanında sıklıkla çocuklarımla ve velilerimle iletişim kurmamı sağlayan uyarı levhaları, özel gün kutlamaları ya da fotoğrafta gördüğünüz gibi geri sayımlar olabiliyor. Bu pencere sayesinde çocuklarımla ve ebeveynleriyle sıklıkla iletişim kurabiliyorum. Muhabbet etmeye vaktimiz ya da bahanemiz yoksa, bu pencere güzel bahaneler oluşturabiliyor. Buna ek olarak farkındalık oluşturmamız gereken konularda da bulunmaz bir yardımcı! Pencereleri donatmak okulu da şenlendiriyor, önermesi benden.

3- Bazen bu köşeyi çocuklarım ile birlikte hazırlıyorum. Burada da "çevre düzenleme" ve "estetik" konularında gömülü öğretim yapmış oluyorum. İnce kas becerileri, görsel dikkat... Bunları saymıyorum bile.


4- Hazır okul yönetiminden bahsetmişken, bir de odamın içinden bahsedeyim size. Bu öneriyi Yeni Zelanda'da özel eğitim faaliyetleri yürüten bir öğretmen arkadaşımdan almıştım. Çocuklarının fotoğraflarının karşısında olduğu bir çalışma alanının, onu daha çok motive ettiğini söylüyordu. Denedim ve evet, haklı. Her görüşmemde, her aldığım kararda, her zorlandığım dönemde, her çalışma zamanımda tam karşımdalar ve bana gülümsüyorlar. Grup seanslarında çekilmiş fotoğraflar, derse giderken merdivenlerde çekilmiş fotoğraflar, bahçedeki fotoğraflar derken birçok anı var tam karşımda. Burada şunu atlatmadan geçemeyeceğim: Bir çocuğum bu tabloda kendi fotoğrafı olmadığını fark etti ve, fark edebileceğiniz gibi, çerçevenin üst kısmına getirip kendi fotoğrafını astı. O günden beri odama izinsiz "dalarak" bu çerçeveyi izlemiyor; çünkü artık orada kendisinin de olduğunu biliyor. Bu muhteşem!

5- Çerçevenin solunda gördüğünüz diğer bir grup çerçeve ise benim diplomalarım. Aldığımız eğitimlerin şeffaf bir şekilde velilerle, çocuklarla paylaşılması gerektiği taraftarıyım ben. Örneğin bir veli bana bir soru sorduğunda "Uzmanlık alanlarım bu tablolarda var ve bu benim alanıma girmiyor. Sizi şu hocama yönlendirmem daha doğru." diyebiliyorum. Ayrıca muhatap oldukları uzmanın nerelerden geçip buralara geldiklerini görmek de velilerde daha saygı dolu olma hissi uyandırıyor görüşündeyim. Ben kendi odama bunu astım, ilerleyen dönemde paylaşacağım kartlarla da bekleme odasında her bir uzmanın özgeçmişini keyifli bir üslupla anlatarak koydum. Bütün velilerimiz hangi uzmanımız ne iş için eğitim aldı biliyor, bu harika.


6- Eski sekreter masamızın olduğu yer, sekreter koltuğunun azizliğine uğramış ve biraz siyahlaşmış ve lekelenmişti. Bu karartı beni ve babamı pek rahatsız eder olmuştu. Bir gün oturduk ve bu alanı yeniden tasarladık. Daha doğrusu birlikte planladık, babam uyguladı ve bu şekilde bir köşemiz oldu. Bu köşe sayesinde yoğun olarak "organizasyon becerileri" çalışmış oluyoruz. Örneğin ayın 14'ünde ne olacak, 28'inde ne yapılacaktı gibi sorular sık sık konuşulunca, çocuklarımız da değişiklikleri kabul etme, bu durumlara adapte olma gibi beceriler daha hızlı edinmiş oluyorlar.

7-Bu köşenin içinde dört adet farklı alan var: Teşekkürler Köşesi, Duyurular Köşesi, Haftanın Sözü Köşesi ve Anılar Köşesi. Her köşenin bir amacı var.
Teşekkürler Köşesi; önceki hafta olan güzel bir olay/durum için ilgili kişiye teşekkür ettiğimiz ve çocuklarla nezaket kuralları çalıştığımız köşe.
Duyurular Köşesi; o ay ya da hafta içerisinde olacak etkinlikleri çocuklarımıza önceden haber verdiğimiz köşe.
Haftanın Sözü Köşesi; önceki  günlerde okulda dile getirilmiş ve herkesin diline dolanmış esprili bir cümlenin aktarıldığı köşe. Burada amacımız çocuklarımızın sözlerinin bizim hayatımızda bir "şey" ifade ettiğini onlara göstermek.
Anılar Köşesi; geçmiş günlerden fotoğraflar sergileyerek çocuklarımıza okulun bir parçası olduğu hissini verme amacıyla oluşturulan ve "Başından geçen bir olayı anlatma." amacını gerçekleştirmek için fırsat sunduğumuz bir köşe. Çok da işe yarıyor bence.
Okulunuzun girişine her hafta değiştirdiğiniz böyle bir köşe hazırlamak bence çok keyifli. Hele ki bu köşe, her ay değişen belirli bir çocuğun sorumluluğunda ise...


8- Son dönemde küresel ısınma ve iklim krizinin yaşantımıza ve geleceğimize etkilerine ilişkin oldukça fazla kafa yoruyor ve ne yapabilirim diye çok sorguluyorum. Bu sorgulama bu denli yoğunlaşmadan önce de kağıt, su, elektrik tüketimi gibi konularda tasarruf konusunda okulda farkındalık oluşturmaya çabalıyordum. Okul açıldıktan birkaç hafta sonra okula aldığım ilk şeyler bu geri dönüşüm kutuları oldu. Burada amacım doğaya saygıyı gömülü olarak çocuklarımıza öğretmek.

9- Öte yandan başka amaçlarım da var. Her katta bir tane olan bu kutular, çocuklarımıza "geri dönüşüm", "tasarruf", "bilinçli tüketim" gibi konularda ilham olmamıza yardımcı oluyor.
Tek yüzü kullanılan her kağıt okulumuzda müsvedde oluyor, ikinci yüzü kullanılınca bu kutulara atılıyor.
Ya da elimizdeki çöpün bu kutuya ait olup olmadığını üzerindeki resimlere bakarak belirliyor ve "benzer", "farklı", "nesne kategorileri" gibi konularda da öğretim yapmış oluyoruz. Bunlar bulunmaz fırsatlar.


10- Geçtiğimiz yıl hepinizin tanıdığı Engelli  Hakları Savunucusu Ayşe Sarı, bir çağrıda bulunmuştu. Bu çağrı ile biz de okulumuza engelli hakları sözleşmesinin eğitim hakkını içeren 24. maddesini duvarımıza astık. Ailelerimizin, okuduğunu anlama becerisi olan çocuklarımızın okuması için değerli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Siz de okulunuza bu gibi hak temelli bilgilendirme levhaları asarak velilerinizin daha bilinçli olmasını sağlayarak çocuklarınızın hayat kalitesini arttırabilirsiniz. Ayrıca suistimale oldukça açık bir alan olan "özel gereksinimli bireylere destek" konusunda, ailelerin haklarını öğrenmesini sağlayarak, haklarının sabote edilmemesi ya da suistimal edilmemeleri konusunda onlara destek olmuş olabilirsiniz.

Bu haftaki önerilerim bunlardı, görüş ve önerilerinizi nereden bana ulaştıracağınız biliyorsunuz. Haftaya görüşmek üzere.

2 Eylül 2019 Pazartesi

Rehabilitasyon Merkezleri İçin Dekorasyon Önerileri Yazı Dizisi -1

Merhabalar. Birkaç yıldır bir merkezin kurum müdürlüğünü yaptığımı artık biliyorsunuz. Bu kurumu daha sağlıklı, işlevsel ve çocuklar için eğlenceli kılmak adına elimden geleni yapıyorum. Bu süreçte Amerika'dan, Kanada'dan, İzlanda'dan ve daha birçok ülkeden özel eğitim öğretmenlerini takip ederek, onların okullarında yaptıkları çalışmaları ve dekorasyonları kendi okuluma adapte etmeye çalışıyorum. Bu yazımda da sizlere bu adaptasyon çalışmalarımdan bahsedeceğim. Biraz uzun bir yazı olduğu için dizin oluşturmam gerekiyor, bu yazı ise ilk yazım. Hadi başlayalım.


1- İlk önerim kullanılabilir, temiz ve birçok uyarıcı ile donatılmış tuvalet, lavabo ve banyonun olması. Maalesef çok kalabalık ve birçok farklı yetersizliği olan bireyin aynı anda bulunduğu kurumlara bunu önerdiğimde birçok değişiklik yapılması gerekecektir ancak butik ve belirli yetersizlikler konusunda uzmanlaşmış okullarda uygulamak daha kolay.
Bir seminerde Meral Hoca'mız (Meral Çilem Ökçün Akçamuş) bu uyarı levhalarının taşınabilir olması gerektiğini söylemişti. O seminer sonrası bütün uyarı levhalarımız portatif oldu. Çocuğumuzun seviyesine göre bu levhaları değiştiriyor ya da kaldırıyoruz. Bu da minik bir öneri olarak eklenebilir.
"Temiz" kelimesini özellikle kullandım. Çünkü temiz bir yere kendimizi ait hissetmemiz daha kolaydır, kendimizi orada daha rahat hissederiz. Bu nedenle temiz tuvalet, banyo, lavabo, mutfak bence çok çok önemlidir. Öğretmenler, öğrenciler, veliler; temiz bir ortamda oldukça, daha aktif ve sağlıklı olurlar. Bu bence önemli bir öneri.


2 - İlgi çekici perdeler! Burada şuna dikkat edilmeli; öğrenci profili. Daha büyük yaş grubu ile çalışılan bir okul ise daha sade, küçük yaş grubunun çok olduğu okul ise onların gelişim dönemlerine göre seçilmeli perdeler.
Her malzemeden etkinlik çıkarabilen bizler, en çok perdeleri kullanıyoruz farkında olmadan. Güneş geldi kapat, dışarıda çocuğumuzun korktuğu köpeğin geçme saati geldi kapat, güneş gitti aç, aa komşu geçiyor selam verelim aç... Böyle bahanelerle perdeler ön planda olabiliyor.
Bir de çocuğumuz sınıfa girdiği anda kocaman beyaz bir kumaş değil de içinde birçok uyaran olan perde görünce daha değerli oluyor. Sınıfa adaptasyon süresi kısalırken sevme derecesi artıyor.
Ben okuldaki her perdenin böyle eğlenceli olmasına bayılıyorum.


3- Okul duvarlarına, özellikle, öncelikli renk kavramlarının bulunduğu resimler eklemek de önemli bir konu. Kırmızı, çok sık çalıştığımız bir kavram, birçok güvenlik becerisinin öncelikli becerisi. Bu nedenle duvarlarda bol bol kırmızıyı kullanmayı tercih ettim ben. Ayrıca duvarlarımıza ara ara yeni resimler ekleyip çıkararak çocuklarımızın ihtiyacına göre okula şekil verebiliyoruz.
Benim öncelikli önerim; içinde kırmızı olan resimleri duvarlarımıza çizmeniz.


4- Üniversitede günaydın çemberi denen bir etkinlik öğretilmişti bize. Staj zamanımızda çocuklarımız ile yapmamız istenirdi. Günaydın, nasılsın, bugün hava nasıl, günlerden ne gibi birçok soruyu barındıran bir etkinlikti. Ben de bu etkinliği okula uyarlamak için girişe bu çalışmaları astım. Merhaba, hangi yıldayız, hangi aydayız, ayın kaçı, günlerden ne, hangi mevsimdeyiz, hava nasıl, sen nasılsın ve bugün ne giydin soruları ile çocuklarımızı karşılıyoruz.
Ders, çocuğumuz kapıdan girer girmez başlamış oluyor. Buradan ayrılıp sınıfa giderken öğretmenimiz, çocuğunun okula nasıl geldiğini fark edip dersi ona göre şekillendirebilme şansına sahip oluyor. Bence çok değerli bir köşe burası.


5- Bekleme odasına kitaplık koymak çok güzel oldu. Ufuk Hoca (Ufuk Timuçin) okulumuzu ziyarete geldiğinde kitaplıktaki kitapları işlevsiz görmüştü. Ben de birkaç değişiklik ile ailelerin ilgisini çekebileceğini düşündüğüm kitapları ekledim. Gelen ailelerimizin; bekleme odasında, bahçede, koridorlarda kitap okuduğunu görmek beni çok mutlu ediyor.
Aileler bir de öğrendikleri yeni bilgileri öğretmenlerine sorunca değmeyin keyfimize. Unutmayalım ki biz öğretmenlerin bilgiyi yayma görevi de var ve bu kitaplık bu görevi çok güzel yapıyor.


6- Ulaşılabilir ve temiz mutfak! Bu mutfak annemin mutfağı. İçinde yok yok. Okulumuza gelişi şerefine parti düzenlediğimiz fırın, çocuklarımızın lavaboya ulaşmasını sağlayan tabure, öğretmenlerimizin çeşit çeşit kahve ve kupaları, çay makinemiz, bitki çayı kutumuz, velimizin hediyesi kek kalıplarımız, baharatlığımız, şekerliğimiz derken koca bir mutfak oldu burası. Velilerimiz istediği zaman gidip çayını kahvesini alabiliyorken asıl amacımız çocuklarımızın burayı kullanması ve çeşitli kural ve becerileri denemesi. Örneğin ben mutfaktayken çocuğum geldiğinde "Buzdolabından çikolata alabilir miyim?" dediğinde nezaket kurallarına uymuş, izin vermediğimde ise mutfak kurallara uymuş olmakta; minicik bir sosyal beceri etkinliği.




7- Ayın Yıldızları Tablosu! Bu tabloda her ay, on çocuğumuzu belirliyoruz ve çocuklarımızın ilerlemelerini bütün okul ile paylaşıyoruz. Hem çocuklarımız hem aileleri hem de öğretmenleri onore olmuş oluyor. Burada bir de önem verdiğimiz becerileri ailelere göstermiş oluyoruz. Yani çocuğumuzun selam vermeyi öğrenmesi havuz problem çözmesinden daha değerli, bunu ailelere göstermeye çabalıyoruz.
8- Haftanın yazısı panosunda ise o hafta özel bir durum var ise genellikle onunla ilgili bir yazı kaleme alıyoruz ve ailelerimiz ile paylaşıyoruz. Sonrasında orada paylaştığımız yazıları dosyalayarak ailelerin ulaşmasını sağlıyoruz. Bilgilendirme ve bazen de aileleri özel konularda rencide etmeden bilgilendirme için bence çok keyifli bir çalışma.


9- Her sınıfta bir canlı çiçeğin olması hem öğrencileri hem öğretmenleri daha özenli kılıyor. Özellikle su çok seven çiçekleri tercih etmeliyiz ki her gelen çocuğumuz ufak ufak su döktüğünde, çiçeklerimiz çürümesin.
Fotoğraftaki su yoncası hayatımıza çok tatlı anılarla girmese de şimdi okulumuzun her yerinde ve hatta ailelerimizin evinde.
Çiçekleri çocuklardan gizlemek, zarar verirler kaygısıyla uzaklaştırmak bence çok doğru değil. Zarar versinler, üzüntümüzü görsünler, sonra bizimle birlikte onarsınlar, baksınlar, büyütsünler, açan çiçeklerini görsünler ve doğaya saygıyı öğrensinler. Bir öğretmen daha ne ister!


10- Ailelerimize dersleri hatırlatıcı küçük notlar verirsek, bu notları da buzdolaplarına yapıştırmalarını istersek; çocuklarımızın organizasyondan kaynaklanan problemlerini en aza indirmiş olabiliriz. Hem de kendini organize etme, plan yapma gibi becerileri çalışmış da oluruz evde. Biz okul açıldığında bunları tasarladık, çok da kullanışlı oldu.

Haftaya önerilerime devam edeceğim. Soru, görüş ve öneriler için nerelerden bana ulaşacağınızı artık çok iyi biliyorsunuz. Görüşmek üzere.